lçmek,
“dengelemek, tartmak, değerlendirmek” anlamlarına gelen ve
hayli sık kullandığımız bir sözcüktür.
Günümüzde
her alanda yaşanan hızlı gelişmelerin
algılanabilmesi için
mutlak bir şuur ve ölçebilme yeteneğinin var olması
şart.
Bu yetenek de, bilgi, beceri, hüner, psikolojik donanım ve
toplumsal ilişkilere hâkim olan bir benliğin evrenselliği yaşaması
ile netleşir.
Ölçebilmek
için iyi niyet yeterli değildir. Hatta iyi niyet, ölçümü
zorlaştıran bir meziyet olarak bile gösterilebilir.
“Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir”
sözü bir yönüyle bunun için söylenmiş olsa gerek... Ölçme
eylemi evrenin işleyişinin bütünlüğü ile ilgilidir. Bu
niteliğin bir referansı da soğukkanlı olabilmektir.
Henüz
yeterince sınırlarını bilemediğimiz bir olgunun denetleme
olanaklarından mahrum bulunduğumuz gelişim çizgisi
hakkında yargıda bulunabilmek, bir nesneyi veya olayı ölçmek
anlamına gelmiyor.
Mistik
kaynaklarda sıkça karşılaşılan bir ifade var;
“Allah
her şeyi belli bir ölçüt içinde yaratmıştır.”
Bu söz, doğrudan kader kapsamıyla ilgili...
Kısacası, Yaratıcı, var ettiğini, ölçütleme sonucu yakın
kılmış, yani görünen alemde algılanmasını temin etmiştir.
Ama,sanırım ölçütlemenin dışında kalanlar için pek anlaşılmış
bir görüş değil.
Kanıtı da şu:
Hz. Resulullah “Her şey olmuş bitmiştir, biz olan biteni yaşıyoruz”
dediğinde yanıtı şöyle almış;
“O
hâlde, bizim olan bitene karıştığımız oran nedir?”
Toplum
olarak endekslendiğimiz konular, aşk ve seks üzerinde yoğunlaşıyor.
Öyle ki, aşk için yanıp yıkılan kişiler, beraberliğin
ardından çok kısa sürede birbirinden davacı olacak hâle
geliyor. Hakaretler, ithamlar, ayrılıklar, bitmek bilmeyen
istekler hep ölçmenin tutarsızlığından kaynaklanmıyor mu?
Ölçemediğimiz,
sonunda hazımsızlığa sebebiyet verdiğimiz daha nice örnekler
sayılabilir, ”güzel, çirkin, iğrenç...” gibi yargılara
yol açan...
Ölçmek
bir anlamda sistemi okumak, ilerisini görebilmek demek. Sistem
ise, kural dışı davranışın, keyfiliğin olmaması anlamına
gelir. Değişim, insanı ölçümlemeye zorlar.
Dikkât
ederseniz, ölçüm yapmaya set çeken koşullardan biri ölümdür.
Sonuçları Allah’ın ana rahminde tesbit ettiği, ne bir gün
fazla, ne bir gün eksik olabilecek şekilde belirlendiği bu
finali az sayıda insan biliyor.
Ölçüm
yapmak neden bu kadar önemli?
Ölçüm
nerede durulacağını, nerede hareketlenileceğini belirtiyor.
Bunu
uygulayamayan insanlara ise şu uyarı gelir:
“Ölçüyü kaçırma”
Davranışlarda
ölçüyü kaçırmak, ahlaki boşlukları oluşturmakta.
İnsanın haddini bilmez yanı, biraz daha olgun, ihtiyatlı yanıyla
denge bulmalıdır. Bir çocuktan ölçülü hareket beklemek
mantıklı değildir.
Ona bu eksikliğini anlatabilmek için,
“Hep çocuk mu kalacaksın!” deriz.
Ve aklının sınırlarını genişletmek
gerektiğini anlatır dururuz.
Ölçümü
yerinde ve zamanında yapabilmek Allah’ın bireyde mevcut
doksan dokuz isminden biri olan “BÂRİ” (zamanlaması tam
olan) isminin kuvveden fiile çıkmasıyla ilgilidir.
Bir
ismin mânâsı tek başına değil, terkip hükmünde açığa
çıkacağına göre, Bâri isminin, yanına Semi, Basir ve
Settar gibi isimleri de almış olması gerekiyor.
Bugün
hayatı ölçebilen bireyler ihtiyatla yoluna devam ediyor.
İstanbul
- 06.09.2000
http://afyuksel.com
Not:
15/12/2000
Akşam Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
|