Kitap
okunup, anlaşılmak ve hayatta tatbik edilmek
içindir.
Kur’ân-ı Kerim,
Müslümanların birinci derece kaynağı ve hayat
rehberidir. Onu anlayarak okuyabilmek kadar
müslümana haz ve huzur verecek bir başka şey
yoktur. Ama bu nimet maalesef çoklarımıza nasip
olmamaktadır. Hatta bırakınız manasını anlamayı,
çoğu müslümanlar Kur’ân’ın lafzını okumasını
dahi bilmemektedir. Çokları bunu öğrenilemeyecek
kadar zor bir şey zannederler. Aslında 28 harf
ve 5 işareti öğrenebilenler, Kuranı Kerimi
okuyabilirler. Ama işin garip tarafı kitabını
dahi okuyamayanların, hadis, fıkıh, hatta
ilmihal bilgilerinden mahrum kişilerin
tartıştıkları bazı dini meselelere bir dikkat
etseniz o kadar üst seviyeli meseleler ki hayrat
edersiniz. Temeli olmadan dikilmeye çalışılan
gökdelenler de çoğu defa yapmaya çalışanların
üstüne yıkılabilmektedir.
Evet!
Kur’ân, inananlara hayat kitabı ve rehber olmak
üzere indirilmiştir. Peygamberimiz ve onun
varisi alimler, insanları Kur’an nuruyla
"karanlıklardan aydınlığa" çıkarmaya çalışırken
Allah'a nasıl kulluk edeceklerini, O'nun
rızasını nasıl arayacaklarını açıklamaya
çalışırlar. İlim talep etmek kadın erkek herkese
farzdır ve bu beşikten mezara devam etmesi
gereken bir süreci kapsar. Cehalet öğrenme
ihtiyacının bittiği noktada başlar. İlimsiz
düşünce ve fikir üretmeye kalkmak gece
karanlığında farsız arabayla yola gitmeye
çalışmak gibidir. Kuran'ın ne amaçla
indirildiğini ayetler şöyle açıklıyor: “(Bu
Kur'an), Rablerinin izniyle insanları
karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip
(ve) övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman
için sana indirdiğimiz bir kitaptır” (İbrahim,
14/1). “(Kuran) Temiz akıl sahipleri için bir
hidayet rehberi ve bir zikirdir” (Mümin, 40/54).
"Rehber" olma özelliği, müminin karşılaşacağı
olaylarla ilgili özlü bilgileri aktarmayı da
içerir. Kuran, müminin tüm hayatını nasıl
yaşayacağını, ibadet ve muamelelerini nasıl
yapacağını açıklar.
Okuyup
anlayabilenler için kesintisiz uyarı Kur'ân-ı
Kerim, insanları kendisine yönelttiği yolun,
fikirsel yollardan biri olduğunu hatırlatıyor ve
şöyle buyuruyor: "Gerçekten bu Kur'ân en doğruya
iletir." (İsrâ, 9) Yani, Kur'ân en doğru hayat
sistemine yönteme yöneltir. Her hâlukârda
Kur'ân'ın öngördüğü yol, dinamik bir yoldur;
bunun en doğru olması, izlenilen düşünce
yönteminin en doğru olmasına bağlıdır.
Kur’ân,
İmar ve nizamı sağlaması için "insan" denen
varlığı bu dünyaya gönderen Allah azze ve celle,
evrensel birlik ve düzeni tesis için gerekli
kuralları, yazılı ve sözlü vahiyle peygamberleri
vasıtasıyla sürekli olarak insanoğluna
bildirmiştir. İlk yaratılan insan Âdem
(aleyhisselâm)'dan son peygamber Hz. Muhammed
(sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz'e kadar
gönderilmiş ilâhi mesajların özünde bir
farklılık yoktur; tümünde tevhid (birlik)
vardır. Sadece, insanların yaşadığı dönemlerdeki
ihtiyaç ve anlayışları ölçüsünde bu vahiy
yenilenmiştir.
Son
Nebi'yle kemale erdirilmiş mükemmel Din İslâm’ın
kitabı Kur'ân, cihanşümul olması hasebiyle bütün
zaman ve mekânlara aittir. O, müfessirinden
fakîhine, sosyologundan psikologuna,
mutasavvıfından filozofuna, fizikçisinden
kimyacısına, herkese, her asırda ve her tabaka
ve seviyede ders verir; Kur'ân'i, O'nda kendini
arayarak okuyan insan, "Kur'ân bana hitab
ediyor, bana beni anlatıyor" der. Bir de O'nu
gırtlağından aşağı indirerek okuyabilirse, iste
o zaman başına gelmiş gelecek her şeyi,
hayatındaki zikzaklarını, karanlık aydınlık
bütün hallerini ve hastalıklarını O'nda keşfeder
ve dertlerine deva, hastalıklarına şifa olacak
çareleri de bulabilir. Kurân’da nefis terbiyesi,
ruh ve kalb temizliği, vicdan muhasebesi, aile
idâresi, çocuk terbiyesi, içtimai münasebetler,
âdâb-i muaşeret kaideleri, ahlâkî mes'eleler,
hukuk, iktisat, muamelât, gibi konular vardır.
Müminin
ibadetleri iki türlüdür: Namaz, oruç gibi
doğrudan Allah'a karşı yapılan ibadetler ve
"iyiliği emredip-kötülüğü engellemek" olarak
özetlenebilecek olan ve toplum hayatının
tamamını içeren ibadetler. Ve maalesef bu ikinci
kısım ihmal edildiğnden Müslümanların başındaki
sıkıntılar eksik olmamaktadır. Bu yüzden Kuran,
mümine, "iyiliği emredip, kötülükten
sakındırırken" yani dini anlatırken ve dinin
düşmanlarına karşı mücadele ederken ne gibi
yöntemler izlemesi gerektiğini anlatır. Bunun
yanında, ne tür insanlarla karşılaşabileceğini
ve onlara nasıl davranması gerektiği noktasında
ip uçları verir.
Kuran'ın, kendisini rehber edinen müminlere,
Allah'a yakınlaşma ve Allah yolunda mücadele
için girişecekleri çabada yardımcı olmak üzere
psikolojik ve sosyolojik destek verir. Bu
bilgilerin, ne kadar özlü ve doğru olduğunu,
müminler, yaşadıkları tecrübelerden bilirler.
Kuran aynı şekilde, "yeryüzünün halifesi" gibi
bir misyon da yüklenmiş olan müminlere çeşitli
bilgiler verir. Etkin "güç odakları"nın
özelliklerine işaret eder. Müslümanlara kimin
düşmanlık besleyeceğini bildirir. Dünyadaki
bozgunculuğun ardında ne gibi unsurların var
olduğuna işaret eder. Kuran bu bilgileri,
müminlere "rehberlik" etmek için vermektedir.
Aynı şey, Kuran'ın verdiği tarihsel bilgiler
için de geçerlidir: İnsanlık tarihi elbette
Kuran'dan öğrenilmez ama Kuran, tarihin en
önemli anahtarlarını vermekte, müminlerle dine
düşman olanlar arasındaki mücadelenin tarihteki
yerinden bahsetmektedir.
Aynı
kıstas, kuşkusuz bilim için de geçerlidir:
Bilim, araştırma ve deney sonuçlarından elde
edilir. Bu zaten, Allah'ın "yerde ve gökte"ki
ayetlerinin incelenmesi için verilen Kuran
emrinin de bir gereğidir. Ama Kuran'dan kimya
formülleri çıkarmaya çalışmak kuşkusuz hata
olacaktır. Kimya formülleri, müminin
"ibadetleri" açısından doğrudan bir önem
taşımamaktadır ki, Kuran'da açıklansın. Bunu
araştırmak kimyacıların işidir. Ve kuşkusuz
gereklidir, ama laboratuarda yapılacaktır.
Bunun
yanında, Kuran ayetleri gerçekten de bazı
bilimsel gerçeklere değinir. Çünkü mümin, nasıl
bir "siyaset bilimcisi" olmasa da girişeceği
çaba nedeniyle politik ortamı bilmesi
gerekiyorsa; "bilim adamı" olmak zorunda olmasa
da, Allah'ın yarattıklarını tanıma açısından
bilime aşina olmalıdır. Bu nedenle Kuran,
evrenin yaratılışı, insanın doğumu, atmosferin
yapısı gibi bazı konularda temel bilgiler verir.
Bu konularda verilen bilgilerin, modern bilimin
son bulgularıyla uyum içinde olması ise,
Kuran'ın "insan yazması" olmadığını bir kez daha
ortaya koyması açısından önem taşımaktadır.
Anlatılmaya çalışıldığı şekilde, biz Kur’an’dan
haberdar mıyız? İslamın kitabı gerçekten
Müslümanlara rehberlik ediyor mu? Bu soruların
cevabını siz aziz okuyucularımıza bırakıyorum.
Sağlık ve afiyet üzere olasınız.