Şeytanın İzinden Gitmeyiniz

Dr. Hüseyin Emin Sert
 

Eyüp Sultan Camii’nde namaz sonrası okunan aşr-ı şerifte Rabbimiz: “Şeytanın izinden gitmeyiniz” diye kullarını uyarıyordu. Namaz sonrası ziyaret ettiğim Gülistan Dergisi Editörü de, yeni sayının kapak konusunun Cehennem ve Cennete Layık Ameller ve Tövbe ile ilgili olduğunu haber verdi. Böylece benim bu sayıdaki “Hayat Sermayesi”nin başlığı da belirlenmiş oldu.

Fitne devrini yaşadığımız günlük hayatımıza baktığımızda, maalesef sıradanlaşmış gibi görünen birçok davranış, şeytanın izinden gitmekten başka bir şey değildir. Bu durumu netleştirmek için, bir etrafımıza ve bir de  şu ayette ‘şeytan işi’ olarak zikredilen hususlara  beraberce bakalım.

“Ey iman edenler, içki, kumar, putlar ve kısmet çekilen oklar/zarlar, hep şeytan işi, murdar bir şeydir. Onun için siz ondan kaçın ki yakayı kurtarasınız” (Mâide, 5/90). Bilindiği üzere İslami açıdan içki tabiri, bira dahil her türlü sarhoşluk verici içecekleri, az veya çok ayrımı olmaksızın içermektedir.

Aynı şekilde, günlük hayatımızda çokça rastlanır hale gelen kahvehanelerde, ‘çayına’ dahi olsa oynanan her türlü oyunlar birçoklarının hoşuna gitmeyecek olsa da kumar kapsamındadır. Kahvehane (kahve içilen yer) ve kıraathane (okuma evleri)nin ne hale getirildiğini de okuyucularımızın takdirine bırakıyorum.

Çağımızda, adeta putlaştırılan madde ve para için her türlü şey yapılabilir hale geldi. Bütün bu olup bitenler, Allah’ın yolunda mı, yoksa şeytanın izinde mi gittiğimiz noktasında bazı ip uçları verebilir sanırım. Köşe başlarını tutan türlü şans oyunlarının, ayette geçen “kısmet için çekilen şeyler” olmadığını, hangi İslam alimi söyleyebilir.

Görüldüğü gibi günlük hayatımızda sıradan hale gelen birçok davranış, aslında bizleri cehenneme götürebilecek, Rabbimizin yasakladığı şeytan işi pisliklerdir. Ancak cehennemin yolları nefse hoş gelen şeylerle süslenmiştir. Fani hayatın geçici zevkleri için, ebedi hayatımızı feda etmemeliyiz.

Nefis, şeytan ve şeytanlaşmışların empozelerinden sakınmaksızın Allah yolunda olduğumuzu söylemek, ispatı mümkün olmayan bir iddia ve ancak aldanıştan ibarettir. Bu türlü menhiyat ve kötülüklerden uzaklaşmadan, ebedi saadet yurdu cennete ulaşmak mümkün olamaz. Sadece vakit geçirme, bilgilenme (!) veya dinlenme adına ekran karşısında maruz kaldığımız sahneleri düşünmek bile, ne kastettiğimizi anlamaya yetecektir sanırım.

İlahi rehberinde Rabbimiz inananları; “Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını takip etmeyin. Kim şeytanın adımlarını takip ederse, şunu bilsin ki o, edepsizlikleri ve kötülüğü emreder. Eğer üstünüzde Allah'ın lütuf ve merhameti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse temize çıkmazdı. Fakat Allah, dilediğini arındırır. Allah işitir ve bilir” (Nûr, 24/21) ayetiyle uyarmaktadır.

Ayeti kerimeden anlaşılacağı üzere, her türlü dine ve edebe aykırı davranış, şeytan veya şeytanlaşmış insanlardan başkasının tevessül edemeyecekleri yollardır. Unutulmamalıdır ki, bir kötülüğün çoğunluk tarafından yapılıyor ve tepki görmüyor olması, o kötülüğü meşrulaştırmaz.

Aslında sessiz çoğunluk veya sağduyu daima kötülüğün karşısındadır. Ancak bu yeterli veya hoş karşılanabilecek bir durum değildir. Önce kendimizi, sonra da etrafımızdaki insanları bu kötülüklerden uzaklaştırmak için gayret etmemiz, ‘emr-i bil maruf nehyi anil münker’ vazifesinin gereğidir.

Aksi halde toplumsal dejenerasyondan şikayet etme hakkımız yoktur. Bugün için sıradanlaşan ve görmezlikten geldiğimiz problemler, bizim ve neslimizin başına dünya ve ahirette büyük sıkıntılar açabilecek durumdadır. Allah bize hidayet yollarını kolaylaştırıp, nefis ve şeytanın tasallutundan muhafaza eylesin. (Amin) 

 

 
 
Elazığ - 12.12.2006