Eyüp Sultan
Camii’nde namaz sonrası okunan aşr-ı şerifte Rabbimiz: “Şeytanın
izinden gitmeyiniz” diye kullarını uyarıyordu. Namaz
sonrası ziyaret ettiğim Gülistan Dergisi Editörü de,
yeni sayının kapak konusunun Cehennem ve Cennete
Layık Ameller ve Tövbe ile ilgili olduğunu haber
verdi. Böylece benim bu sayıdaki “Hayat Sermayesi”nin
başlığı da belirlenmiş oldu.
Fitne devrini
yaşadığımız günlük hayatımıza baktığımızda, maalesef
sıradanlaşmış gibi görünen birçok davranış, şeytanın
izinden gitmekten başka bir şey değildir. Bu durumu
netleştirmek için, bir etrafımıza ve bir de şu ayette ‘şeytan
işi’ olarak zikredilen hususlara beraberce bakalım.
“Ey iman
edenler, içki, kumar, putlar ve kısmet çekilen
oklar/zarlar, hep şeytan işi, murdar bir şeydir. Onun
için siz ondan kaçın ki yakayı kurtarasınız” (Mâide,
5/90). Bilindiği üzere İslami açıdan içki tabiri, bira
dahil her türlü sarhoşluk verici içecekleri, az veya çok
ayrımı olmaksızın içermektedir.
Aynı şekilde,
günlük hayatımızda çokça rastlanır hale gelen
kahvehanelerde, ‘çayına’ dahi olsa oynanan her türlü
oyunlar birçoklarının hoşuna gitmeyecek olsa da kumar
kapsamındadır. Kahvehane (kahve içilen yer) ve
kıraathane (okuma evleri)nin ne hale getirildiğini de
okuyucularımızın takdirine bırakıyorum.
Çağımızda, adeta
putlaştırılan madde ve para için her türlü şey
yapılabilir hale geldi. Bütün bu olup bitenler, Allah’ın
yolunda mı, yoksa şeytanın izinde mi gittiğimiz
noktasında bazı ip uçları verebilir sanırım. Köşe
başlarını tutan türlü şans oyunlarının, ayette geçen
“kısmet için çekilen şeyler” olmadığını, hangi İslam
alimi söyleyebilir.
Görüldüğü gibi
günlük hayatımızda sıradan hale gelen birçok davranış,
aslında bizleri cehenneme götürebilecek, Rabbimizin
yasakladığı şeytan işi pisliklerdir. Ancak cehennemin
yolları nefse hoş gelen şeylerle süslenmiştir. Fani
hayatın geçici zevkleri için, ebedi hayatımızı feda
etmemeliyiz.
Nefis, şeytan ve
şeytanlaşmışların empozelerinden sakınmaksızın Allah
yolunda olduğumuzu söylemek, ispatı mümkün olmayan bir
iddia ve ancak aldanıştan ibarettir.
Bu türlü menhiyat ve kötülüklerden uzaklaşmadan, ebedi
saadet yurdu cennete ulaşmak mümkün olamaz. Sadece vakit
geçirme, bilgilenme (!) veya dinlenme adına ekran
karşısında maruz kaldığımız sahneleri düşünmek bile, ne
kastettiğimizi anlamaya yetecektir sanırım.
İlahi rehberinde
Rabbimiz inananları; “Ey iman edenler! Şeytanın
adımlarını takip etmeyin. Kim şeytanın adımlarını
takip ederse, şunu bilsin ki o, edepsizlikleri ve
kötülüğü emreder. Eğer üstünüzde Allah'ın lütuf ve
merhameti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse temize
çıkmazdı. Fakat Allah, dilediğini arındırır. Allah
işitir ve bilir” (Nûr, 24/21) ayetiyle uyarmaktadır.
Ayeti kerimeden
anlaşılacağı üzere, her türlü dine ve edebe aykırı
davranış, şeytan veya şeytanlaşmış insanlardan
başkasının tevessül edemeyecekleri yollardır.
Unutulmamalıdır ki, bir kötülüğün çoğunluk tarafından
yapılıyor ve tepki görmüyor olması, o kötülüğü
meşrulaştırmaz.
Aslında sessiz
çoğunluk veya sağduyu daima kötülüğün karşısındadır.
Ancak bu yeterli veya hoş karşılanabilecek bir durum
değildir. Önce kendimizi, sonra da etrafımızdaki
insanları bu kötülüklerden uzaklaştırmak için gayret
etmemiz, ‘emr-i bil maruf nehyi anil münker’ vazifesinin
gereğidir.
Aksi halde
toplumsal dejenerasyondan şikayet etme hakkımız yoktur.
Bugün için sıradanlaşan ve görmezlikten geldiğimiz
problemler, bizim ve neslimizin başına dünya ve ahirette
büyük sıkıntılar açabilecek durumdadır. Allah bize
hidayet yollarını kolaylaştırıp, nefis ve şeytanın
tasallutundan muhafaza eylesin. (Amin) |