Sorumluluk, kişinin üzerine aldığı her şeyden
hesap vermeye hazır olması demektir. Sorumluluk
almış insan, hesap verir; kendi bilincinin,
gücünün ve kendi eyleminin sınırları içinde
olaya sahip çıkar. Sorumluluk bilinci, kişinin
olgunlaşma sürecinde nerede olduğunun en iyi
göstergesidir. İnsan, bir şeyi yapmaya karar
verdi mi, sonuna kadar gitmeli; ama yaptığı
şeyden sorumluluk almalıdır. Bir insanın,
kararlarının sorumluluğunu kabul etmesi demek, o
kararlar uğruna ölmeye hazır olması demektir.
Ölüm bilincine sahip insan, yaptığı her şeyin
hesabını verme şuuruyla yaşamalıdır.
Her türlü sorumluluk ve ahlâkî yükümlülüğün
temeli, insandaki, bilgi, akıl ve iman
kabiliyetidir. İnsana irade ve seçme hürriyeti
verilmiş, “insan Peygamber” ve “kitap”larla,
iyi ile kötü, doğru ile yanlış da gösterilmiş
olunca, onun yaptıklarından sorumlu olması kadar
tabiî bir şey olamaz. Dolayısıyla, insanın her
işine, sorumluluk duygusu yön vermelidir.
Sorumluluk insanın ne yapacağını belirlediği
gibi, yaptığının iyi ve kötü sonuçlarına
katlanmasını da zorunlu kılar.
Gerçekleri kabul, bilinçli yaşamanın; bilinçli
hayatta, kişisel bütünlüğün gereğidir. Bütün
kötülük, yanlışlık ve geriliklerin kaynağı,
gerçeğe karşı duyarsızlık ve saygısızlıktır.
Gerçeğe saygı, kişisel bütünlüğün temelidir.
Bilinip anlaşılan gerçeğe, kişi şartsız saygılı
olmalıdır. Hakikatlere saygısı olmayan
insanın, kişisel bütünlük içinde kalması mümkün
değildir.
Kişinin hakkaniyet içinde davranıp
davranmadığını ancak, dejenere olmamış beyin,
kalp ve vicdan bilebilir. Çünkü kaçılamayacak en
büyük otoritelerden biri, kişinin bizzat kendi
vicdanıdır. Kişisel bütünlüğe eremeyen insan,
çelişkiler içinde kendisini sürekli zehirliyor
demektir. “Haksızlığa
sapıp bütün insanlık seni takip edeceğine,
adaletle hareket edip tek başına kalsan daha
iyi!” Adalete riayet etmeyenlerin önder olması
ve eşit olmayan insanların
eşitmiş gibi muamele görmesi, aslında büyük
haksızlıktır!
Sorumluluk bilinci içinde davranan ve hesap
vermeye hazır olan insanın; ‘o şunu dedi, bu
şunu yaptı’ gibi şeylerle harcanacak zamanı
yoktur. Çünkü, sorumluluk ferdidir; eğer kişi,
başkalarını yaptığından vazgeçiremiyorsa: “Benim
yaptığım bana, sizin yaptığınız sizedir; siz
benim yaptığımdan sorumlu değilsiniz, ben de
sizin yaptığınızdan sorumlu değilim”
diyerek işine bakar.
İnsanın her işine, sorumluluk duygusu yön
vermelidir. Sorumluluk, insanın ne yapacağını
belirlediği gibi, yaptığının iyi ve kötü
sonuçlarına katlanmasını da zorunlu kılar. Bu
anlayış ve yaklaşım, insanı insan kılan birinci
özelliktir.
Kişi, kendini ve sorumluluklarını hesaba
katmalıdır. Mesuliyet duygusu, verilen sözlere
riayeti gerektirir. İnsan kendi sözüne değer
verip gereğini yapmazsa, başkası, ne o söze, ne
de sahibine değer verir. Sözünde durmak
insana, “zaman yönetimi”ni de öğretir. Sözünü
tutan insan, işinden, okumasından,
istirahatından zamanında ayrılmasını bilir.
İnsan, kendinden sorumlu olduğu gibi, ailesi ve
kontrolü altındakilerden de sorumludur.
“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı
insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun
başında, acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine
buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini
yapan melekler vardır.”
Sorumluluk ve ölüm bilincine sahip olarak
“verimli bir hayat” yaşama temennisiyle.