İnsan günlük hayatın dağdağası içinde çoğu zaman
şükretmeyi unutur. Sıkıntı ve bela gören bakış açısıyla
kapanan bilinç; dünyanın en beter haline muhatap oduğunu
sanır. İşte o anlarda Rabbimize Şükür bizi yeni
farkındalıklara taşıdığı gibi hayata bağlar ve ümit
kapıları açar. Ayakkabısı olmadığı için çöküntüye
uğrayanın; ayağı olmayan birini görüşü, şükredecek çok
şey olduğunu hatırlatan ciddi bir silkeleniş!
İnsanlar diye görünen her mahallin Hakkın bir vechesi
olduğu gerçeğini önümüze alırsak; Allah’a şükrün en
önemli adımının kullara teşekkür ve minnet duygularını
dile getirmek olduğunu fark ederiz.
Böyle bir düşünceden hareketle, bu satırları kaleme alan
naçiz kardeşiniz olarak üzerimde emeği olanlara ayrı
ayrı teşekkür etmek istiyorum. Biliyorum, bunda çok geç
kaldım. “O kadar geç o kadar geç ki; erken
sayabiliriz ” İngiliz atasözünden ilhamla, Türk
atasözündeki ümide tutunarak; ” Zararın neresinden
dönülürse kârdır ” diyor ve isimlerini derlemekte
zorlansam da ana başlıklar halinde tüm emektarlara
şükranlarımı bildirmek istiyorum.
Aziz Babacığım;
“Hoca olacak benim oğlum”
diyerek yetiştirdin. Bir babanın evladına verebileceği
en büyük sermaye ne ise onu bıraktın. Ömrünün 40 yılı
camide geçti ve hasta yatağında sanki namaza durur gibi
tekbir alıp “Allahu Ekber “ ile Hakka kanatlandın.
Kabrin nur, durağın cennet olsun! Oğlun senin gibi
mihrapta olmasa bile kalemle hocalığa cür’et etti.
Vasiyetin hayat buldu!..
Bir vaazında:” Anlaşılmak için değil; anlamak için
yaşayınız. Karşıdakiler beni anlasın diye
beklerseniz yıkılırsınız, siz herkesi anlayınca hayat
tatlanır ” demiştin ya, işte o sözünü ilke edindi oğlun.
Yazılanların bir kopyası senin amel defterine geçiyor
her hafta. Bunları benim sana şükranım olarak kabul et
olmaz mı?...
Canım Anneciğim;
“Evden sağ ayağınla ve besmele ile çık “
demeye çok ufakken başladın, İlahiyat bitirmeme rağmen
hala da ihmal etmezsin. “Haram lokma katma aşına,
yıkılırsın” diye uyardın hep. Okuma yazma bilmesen
de İhlas-Samimiyet- Halis Kalp- Güçlü İmanı senin
şahsında okuyup seyrettim. Nur ol sen. Ömrün uzun olsun.
Bir an evvel sağlığına kavuş inşallah.
“Rabbim, beni, anamı- babamı ve bütün inananları hesap gününde
bağışla”
Elif Hocam;
Elif- Be demeyi; Kur’an okumayı bana öğreten güzel
insan, sevgili ağabeyim. Canhıraş biçimde süren Hakka
hizmetin daim olsun. Gayret ettiğinin binlerce katı sana
ilmi, manevi ve maddi zenginlik olarak, bol rızık olarak
dönsün!..
Muhterem Hocalarım;
İlkokuldan başlamak üzere üniversiteye kadar ilmin
kapılarını tutan güzel insanlar! Hepiniz ayrı bir
çiçeksiniz. Sizden emdiğim bal özlerinin hakkını vermek
üzere dualarınızı esirgemeyiniz olmaz mı? Dar-ı Bekada
olanlarınıza ben hep duacıyım.
Kıymetli Ailem;
Başta sevgili refikam olmak üzere minik oğullarım!
Sizlerin oluşturduğunuz sükunet ve ferahlık olmasa bu
satırları kaleme alamazdım. Hepinizle cennete dönüşen bu
yuva, hakikate sefer olunan mutena bir liman benim için.
Sığınağım ve dayanağımsınız!..
Değerli Mesai Arkadaşlarım;
Her sabah çayımızı yudumlarken ortaya attığınız sorular
boşa mı gitti sanırsınız?.. Onlardan çıktı bu eserler.
Sizlerin tatlı itirazları ve çıkışları beni zorlamasa,
toplumun her kesimine hitap eden söylemler
geliştiremezdim. Ne güzel zorladınız siz?!.. Hep var
olun, hep mutlu olun ve hep daim olsun aile
muhabbetinden öte beraberliğimiz...
Saygıdeğer Ahmet Fevzi Ağabey;
5 yıl önce “Ben de sitenizde yazabilir miyim?”
diye geçtiğim maile “Yolla bir örnek, bakalım “ dedin
her zamanki kısa ve net üslubunla. “Kur’an indi mi, hala
iniyor mu?” başlığı ile ilk yazımı yayınladığında ismimi
ve resmimi sitede görünce çocuk gibi sevinmiş, göklere
uçmuştum.
Önce değişik köşelere koydun yazıları. Sonra bir gün;
“Üslubun Haftanın Sohbetine gider “ dedin ve tahsis
ettin. Sansür yada kırıcı eleştiri hiç mi hiç yapmadın!
Hiçbir yazımı makaslamadın! Çok zorlandığında nazik
uyarıları ihmal etmedin. Daima yüreklendirdin, daima
paylaştın. Bir mektebe benzeyen gönlünde nice kalemler
filizlenme imkanı buldu. Ve bugün sitemiz tasavvuf-
bilim siteleri arasında dünya çapında saygın bir yere
geldi… Paylaşmanın ve de samimiyetin ürünü hepsi. Sufizm
yazı ailesinin kurucusu, Celali kendine yakışan güzel
insan! Binlerce teşekkür sana!.. Senin şahsında site
mutfağını dizayn eden, emek veren tüm dostlara!
Can Okurlarım;
Canlarım benim. Can damarlarım. Niye mi böyle dedim?
Sizlerin mailleri, eleştirileri nehri besleyen dereler
gibi. Hakikat denizine doğru yol alırken besleyici
alakanıza sonsuz teşekkürler! Sizlerden zaman zaman
“Aaaa bu hafta benim daraldığım noktayı açmış, beni
duymuş “ diyenler oldu. Tek Bilinç üzerimizde
hükmünü icra etti. Duyan da, yazan da, ortaya çıkaran da
O. Naçiz kalem Mevlana’nın sözüne teslimdir:
“ Vaizin güzel sözleri;
cemaatin samimiyetinden doğar!” Yazılar sizsiniz!
Dostlarım;
Hepsi birer beyin jimnastiğine dönüşen sohbetlerinizden
neler çaldım bilseniz! Ama fetva var, ilim hırsızlığı
caizmiş. Çaldım da zimmetime geçirmedim ya, dağıtıyorum
ümmete, hem de bedava! İyi ki varsınız! Muhabbet
soframız daim olsun. Size doymak ne mümkün?
Arkadaşlarım;
Çok şey paylaştım sizlerle. Her biriniz bir yönüm, bir
yüzüm oldunuz. Sizlerin desteği ile ayakta kaldım ve
yaşıyorum çok şükür. İşleriniz bereketle, gönülleriniz
feyzle dolsun!
Hak Dostu Muhterem Zatlar;
Yaşayanlarınızı ziyaret etmek, üç beş kelam işitmek
benim için dünyanın en büyük bahtiyarlığı. Ukbaya
göçenlerin makamlarından da eserlerinden de feyzlendim.
Yaşadığınızı hissettim satırları okurken. Yaşayan
hakikat ehline nice ilim ve feyz dolu uzun ömürler
dilerken ahirete intikal edenleri rahmetle anıyor, o
alemde komşuluğa kabul etmelerini niyaz ediyorum!...
Gönül Sultanları;
Yaydığınız nuru fark ettiğimde besleneceğim kaynaklara
aktı ruhum. Geniş ve engin bir kitle ile muhataptım.
Sanki bir üniversitenin öğretim üyeleri gibiydiniz her
biriniz. Aranıza kabul ettiniz,
eteğinize yapışma imkanı verdiniz ya, her şeye bedel!
Elektriği lambada sanırken, koca bir
barajdan yayıldığını, ara trafoların eksiksiz ve
muntazam çalıştığını gösterdiniz ya, hepiniz nura
gark olun inşallah! Aşk ile İlmin, Hakikatle Şeriatin,
Batınla Zahirin birlikteliğini hissedebilmiş ve de bir
nebze yansıtabilmişsem bilin ki bu sizin yaydığınız
nurla oldu.
Veeeee tatlı yemeğin sonunda gelirmiş...
Ak Saçlı Bilge, Ahmediyyet Nurunu Hulus-i Kalple Yayan Yüksek
Bilinç!..
92 yılında bir ramazan programında televizyonu açtığımda
“Ölüm yoktur, Ölümü tatmak vardır” demiştin de ben “ Ne
diyor bu yaaa, bu da mı reformcu? “ diyerek sinirle
ekranı
karartmış idim. Nereden bilirdim aradan geçen 7 yıldan
sonra 99 da Kara Kitaplarla karşıma çıkacağını? ” Ötede
bir tanrı yok” söylemini oturtana kadar az mı
kıvrandım.(hoş hala oturdu diyemem!)
“ Melek; kuvvelerdir ” dediğinde az mı bocaladım. Mirac
açıklamanı çok sevmiştim. Su içer gibi okudum tüm
kitaplarını. Yakın dostlarından birine gittiğimde hava
atar gibi;” Ben bir ayda hepsini okudum “ demiştim de
o;” Onlar okunup rafa kalkacak kitaplar değil, her ay,
her hafta, her yıl bakacak, her bakışta yeni şeyler fark
edeceksin” diyerek havamı indirivermişti.
Her yazın, her makalen depremler oluşturdu
bilinçlerimizde. Ve nice eski faylar kırıldı çatır
çatır!.. Şimdilerde Kur’an diyorsun!.. İlla Kur’an, illa
Kur’an!.. Okuyabilenlerden olmak niyazı ile binlerce
şükran sana!...
........
Hakikat Pınarı; Müjdecim, Baş Tacım, Efendim, Hatemul Enbiya, Rasül-i
Kibriya; Muhammed Mustafa’m benim!..
Binlerce, milyonlarca kez salavat olsun sana, âline ve
ashabına…
Bırakma ellerimizi, bırakma yüreklerimizi!..
Cehennem hararetine bırakma bizi,
Şefaat gölgende serinlet nolur!...
…
“Küfür ve nankörlük nimeti azaltır. Şükür ve teşekkür
nimeti çoğaltır “
Ya Rabbel Alemiyn!
Nimetine küfran ve nankörlük içinde olmaktan sana
sığınırız. Bizi şükreden Salih zümrelere dahil eyle!
Senden sana sığınırız!
Şükrümüzü artır, Afiyetimizi daim eyle Ya Erhamer
Rahimiyn!...
------------
Not:
Bir veda yazısı sanıp tedirgin olanlarınız olabilir. Ne
vedası, daha yeni başlıyoruz bi iznillah!