Adalet, ehliyet ve liyakate
riayet etmeyen kurum ve toplumlar kabiliyetlerin
önünü kapatır.
Dünya
insanların eliyle şekillenmektedir. Yaşadığımız
çevrenin güzelleşmesi, insanın gelişip
mükemmelleşmesiyle mümkündür. Çoğu defa yeterli
önemi vermediğimiz ruhsal ve sosyal sağlık;
adalet, ehliyet ve liyakat gibi değerlerin
toplumun bütün kademelerinde, özellikle de
yönetim kademelerinde işlemesiyle yakından
ilgilidir. Ehliyet; bir iş ve konuda ehil ve
yeterlilik ve onu yapabilecek kapasitede olma
manalarına gelmektedir.
İster
dünya siyasetine, ister devlet yönetimine,
isterseniz herhangi bir kurumun idaresine
bakınız; liyakat ve ehliyete riayet edilmeyen
kurumlar ancak kendilerini küçültürler. Adalet,
hak ve hukuk gibi temel ahlaki değerlere riayet
edilmeyen yerde itimat sarsılır. Güvenin
sarsıldığı kurumlarda verimlilik düşer. Böylesi
noktalardaki yöneticiler sıradan, basit,
yapmacık şeylerden medet umarlar. Kriterlerin
adamına göre uygulandığı, çifte standartların
hüküm sürdüğü, özlük haklarıyla oynanılan
kurumların yöneticileri bilmelidirler ki zülüm
payidar olmaz. Bunun en acı veya güzel örnekleri
tarihte mevcuttur. Üzerinde yaşadığımız
topraklardan ve koltuklardan kimlerin gelip
geçtiğinin şahiti müzelerdir. Etki ve yetki
ellerinde olanlar pişman olmadan önce küçük
hesapların ancak kendilerine ve kurumlarına
zarar verdiğinin farkında olmalıdır. Kendini
aşamayanlar her zaman basitlik içinde yok olmaya
mahkumdur. Lafa gelince mangalda kül
bırakmayanlar, icraata gelince aksiyon ve
adaletten uzaklaşırlarsa kendilerine zarar
verdikleri gibi kurumlarını da iflas ettirirler.
Ülkü,
millet, dava gibi ulvi kavramlarla oynamaya
kimsenin hakkı yoktur. Ulvi değerlerin süfli
çıkarlara alet edildiği yerlerde gelişim ve
mükemmelleşme engellenmiş olur. Köşedönmecilik,
yandaşlık ve kayırmacılık gibi basitlikler ancak
yapanları zayıflatır aslında.
Kabiliyet ve kapasitelerin gelişimini engelleyen
toplumlar, potansiyel enerjilerin açığa
çıkmasını engelledikleri için gelişemezler.
Kabuğunu kırmayanlar hayata doğamaz. Kapalı
kapılar ardında, adalet ve liyakate riayet
edilmeksizin alınan kararlarla yönetilen
kurumlar, itimattan yoksun kalırlar. Neticede
kaybeden, mağdur edilen fertlerden ziyade küçük
hesaplar peşinde olan kurum ve toplumlar olur.
Adına
şeffaflık veya demokrasi denen şey; adalet,
eşitlik, ehliyet gibi kriterlerden mahrum
oldukları müddetçe güvenilir olamazlar. Güven
olmayan bir kurumun temelleri sarsılıyor
demektir. Göz boyama ve kuru reklam ile bir yere
varılamaz. Çünkü insanları sürekli kandırmak
mümkün değildir.
Eğer
gerçek gelişim, değişim ve mükemmellik
isteniyorsa toplumu kalkındıracak değerler ön
planda tutulmalıdır. Basitlikler ve küçük
hesaplarla gelişime imza atılamayacağının
farkına varamayanlar yokluğa doğru
gitmektedirler. Kriter ve prensipler herkes için
eşit şekilde kullanılmayacak olursa güven
sarsılır. Kişiye göre hesapların yapıldığı kurum
ve kuruluşlar kendilerinden beklenen verimliliği
ortaya koyamazlar. Her şeyin adı vardır kendi
yoktur. ARGE’niz vardır fonksiyonu yoktur.
Her
şeyin adından bahsedilir. Ama kendisi olmaz.
Üniversite sanayi işbirlğinden bahsedersiniz
fakat bilgi ile sermayenin bir araya geldiğini
göremezsiniz. Verimlilik isteniyorsa her
kademede, adalet, ehliyet ve liyakat gibi asli
değerlere yer verilmelidir. Hepinize verimli
olabileceğiniz güzel günler dilerim.