Her
gün medyada karşılaştığımız alışılageldik olaylardan
birisi daha. Bir hırsız, İstanbul’un lüks semtlerinden birinde
soymak için boş bir ev ararken, kendince uygun olduğunu düşündüğü,
penceresi aralıklı bir eve sinsice girer. Bir vakit sonra yaşlı
ev sakini tarafından hırsız, evinde görülür. Bunu fark
eden hırsız, bir anda büyük bir korkuya kapılarak onu
etkisiz kılmak amacıyla üzerine atlar. Hemen onu sandalyeye
bağlar. Yüzü maskeli olmayan hırsız tanınacağı endişesiyle
bir anda mutfaktan kaptığı bıçakla yaşlı ev sahibini düşünmeden
öldürür. Hırsız, kontrolünü tamamen kaybetmiş, bir öfke
ve korku nöbetine kapılarak bu cinayeti işlemişti. Daha
sonra mahkemede verdiği ifadesi düşündürücüydü.
’’Bunu nasıl yaptım hala anlayamıyorum. Bir anda tüm
kontrolümü kaybettim, beynim beni yönlendiriyordu sanki
’’.
Anlık
kontrol kayıpları ile yaşadığımız olaylar hayatımızın
farklı dönemlerinde farklı derecelerde karşımıza çıkmakta.
Nörolojide bu tarz duygusal patlamalar sinirlerin korsan
fonksiyonu olarak değerlendirilir. Bir anda oluşan bir
durumdur ve düşünen beynin yani korteksin, olayı irdelemek
bir yana, ne olup bittiğini anlamadan bir dizi tepkileri koymasıdır.
Bu tepkiler insanda gizli kalmış, içgüdüsel davranışlardır.
Bu korsanlık anlarının en önemli özelliği kişinin o olayı
atlattıktan sonra kendisinin neye uğradığını
bilememesidir. Yukarıdaki örnek haberde büyük ihtimalle böyle
bir işleyişin neticesinde gelişen bir olay.
Duyu organları aracılığı ile beynimize akan bilgilerin %80
lik payı görme
organımız aracılığı ile gerçekleşmektedir. Görsel
sinyaller retinadan sinirler aracılığı ile beynimizin
talamus bölümüne iletilir. Talamusa ulaşan ham bilgi beynin
anlıyabileceği dile çevrilir ve hemen görsel kortekse
iletilir. Bu bölümde uygun bir tepki belirlenir. Tepki
duygusal ise duygu repertuvarının kaynağı olan amigdalaya baş
vurulur. Retinadan iletilen bilginin potansiyeli ( şok edici
durumlar) yüklü ise bu defa talamusa ulaşan bilgilerden bir kısmı
direk amigdalaya sızar ve hemen duygusal tepkinin başlamasına
neden olur. Bu noktada görsel korteksin ne olup bittiğini
anlamasına fırsat yoktur. Bundan sonra korteksin yapabileceği
tek şey amigdalanın emrettiği tepkileri oluşturmaktır.
Amigdala insanlarda limbik halkanın altında, beyin sapının
üzerinde bulunan ve birbirleri ile bağlantılı yapılardan
oluşan badem şeklinde bir kütledir. Sağ ve sol olmak üzere
iki lobtan oluşmuştur. Evrimsel yakın akrabamız olan
maymunlara oranla daha büyük bir amigdalaya sahibiz.
Amigdalanın beynimizdeki ana fonksiyonunu keşfeden ve bu güne
kadar üzerinde bir çok deney yapmış Nörolog Joseph LeDoux
bize bu konuda ışık tutmaktadır. Yaptığı deneylerden biri
amigdalanın beyin üzerindeki etkisini keserek beynin diğer kısımlarından
ayırmasıdır. Amigdalası alınmak zorunda kalan genç bir
insanın yaşamı keskin bir değişime girmiş, olayların
duygusal anlamını değerlendirmekte bir yetersizlik, bir
anlamda duygusal bir körlük oluşmuştu. İnsanlarla iç içe
yaşamayı seven, çok iyi konuşabilen bir yapıya sahip iken,
yakın arkadaşlarına karşı kayıtsız hatta anne ve babasını
tanıyamaz bir halde, herkesten uzak yapayalnız yaşamayı
tercih etmişti. Bu kayıtsızlığına karşı yakınlarının
çektiği acılara bile duyarsız kalmıştır. Hissetmeyi hatta
hissettiklerini hissetmeyi unutmuş gibiydi. Tüm tutkuların,
korkuların,üzüntülerin yerini büyük
bir sessizlik ve duygusuzluk almıştı. Ağlamayı bile
unutmuştu.
İnsanlara özgü bir duygusal işaret olan gözyaşı, amigdala
ve yakınındaki cingulate gynus denilen yapı tarafından
başlatılır. Teselli, kucaklama ve okşama beynin bu merkezini
etkileyerek hıçkırıkları durdurur. Amigdala yoksa
dindirilecek üzüntü gözyaşları da yoktur.
Bizlerdeki
fevri davranışların arkasında amigdala olduğunu söylememiz
yanlış olmaz. Bir tehlikeye maruz kaldığımız zaman
amigdalanın duygusal repertuvarı beyin tarafından ilkel
sorularla tetiklenir. Bu benim nefret ettiğim bir şey mi?. Bu
bana zarar verir mi? Bu benim korktuğum bir şey mi? gibi. Eğer
bu soruların cevabı bir şekilde ‘’evet’’ ise ,
amigdala sinirsel bir alarm şeklinde anında tepkiler verir ve
beynin geriye kalan kısımlarına, kriz var mesajını iletir.
Amigdalanın beyinle zengin bir iletişim ağı mevcuttur. Acil
bir durumda beynin akılcı zihin dahil büyük bir bölümünü
kontrol eder ve yönlendirir. Limbik sistemdeki yapılar öğrenme
ve hatırlama süreçlerinin, amigdala ise duygusal
durumların uzmanıdır.
Beynin hatırlama ile ilgili ana merkezlerinden hipokampus ile
amigdala arasında bir ilişki vardır. Hipokampus kuru gerçekleri
hatırlarken, amigdala ise bir takım bağlantılar kurarak hatırlama
yoluna gider. Mesela bir insan ile karşılaştığınızda, o
insanı daha önce tanıyıp tanımadığınızı Hipokampus
yoluyla hatırlarsınız, o insandan hoşlandığınızı yada
hoşlanmadığınızı ekleyen amigdaladır. Duygusal
repertuvardan bir çeşniyi bilgiye katar. Ayrıca korkularınızın
kaynağı da amigdaladır. Geçmişte yaşadığınız korku
dolu bir anı tekrar yaşadığınızda aynı korku ve endişeyi
hissetmeniz amigdalanın fonksiyonudur. Örneğin uçakta
seyahat ederken hava boşluğuna girdiğinizde yaşadığınız
sarsıntıda bir korkuya kapılırsanız, daha sonra
yaptığınız tüm uçak seyahatlerinde, en ufak sarsıntı,
sizin endişeye kapılmanıza
sebep olacaktır.
Yaşamımızdaki olayların bir kısmı, o anda yaşadığınız
heyecan, korku, sevinç gibi
duygularla harmanlanarak beynimizde kayıtlanır. Bu olayları
unutmamız neredeyse imkansızdır. Bir deprem anında ne yaptığımızı
hatırlamaya daha yatkınızdır. Bunun yanı sıra beynimizde sıradan
olayların depolanması da muhtemeldir. Beyinde iki tür bellek
mekanizması vardır. Birincisi duygusal anılarla yüklü
olanlar için, diğeri de sıradan olan olaylar için.
Amigdalanın devreye girdiği durumlarda çeşitli dezavantajlar
yaşamak söz konusu. Amigdala; yaşanan anı daha önceden yaşanmış
olaylarla karşılaştırma prensibine göre işlevini yürütür.
Bu olay bunun aynısıdır yada değildir gibi. Son derece
dikkatsiz bir değerlendirme sistemine sahiptir. Önemli
detayları gözden kaçırdığı için yersiz fevri
tepkilerin çıkmasına imkan verir.
Talamustan amigdalaya bilginin nakledilmesinde iki yol vardır.
Dolaylı ve dolaysız yol. Dolaylı yol düşünen beyin yani
korteksin tasarrufunda olan yoldur. Neticede akılcı çözümler
üretilir. Dolaysız yol ise direk amigdalaya bilginin
nakledildiği (sızdığı) yoldur. Bu yol aslında elektriksel
bir devrenin kısa devre yapması misali illegal bir durumdur.
Bu yol saniyenin birkaç binde biri olarak hesaplanan beyin
zamanında gerçeklenir. Dolaylı yol bunun tam iki katı kadardır.
Öte yandan evrimsel açıdan değerlendirildiğinde bir kaç
milisaniyenin hayatta kalabilmek açısından önemi çok büyüktü.
Evrimsel süreçte kritik bir kaç milisaniyenin kazanılması hızlı
bir cevap alternatifini beraberinde getiriyordu.
Dolaylı yoldan amigdalaya geçen sinirsel impalsların doğurduğu
ilkel-dürtüsel tepkilerin
önüne geçebilmek mümkün mü?
İşte bu devrede prefrontal korteks tampon
görevi yapmaktadır. Beynin neokorteksine ait olan bu bölge
amigdala ve limbik bölgedeki ilkel dürtüleri yumuşatarak
duyguların daha analitik yada makul tepkilere dönüşmesine
imkan verir. Bir anlamda hisleri bastırır, endişelerimizi
dindirir. Amigdalanın yönlendirdiği bilginin tafsiye edilmesi
neokorteks ile gerçekleşir. Hayatımızdaki önemli kararların
verilebilmesi için bu bölüme mutlaka ihtiyacımız var.
Prefrontal korteks işleyen
bellekten sorumludur. Belleğin sağlıklı ve şuurlu bir şekilde
işleyişini denetler. Prefrontal bellek ile limbik sistem (alt
beyin) arasında devreler mevcuttur ve bu devrelerin varlığı
ile prefrontal korteks denetimi sağlar. Korku, öfke, endişe
gibi güçlü duygular denetimi olumsuz yönde etkiler ve sağlıklı
düşünmeye engel olur.
Her halükârda duyguların kontrolsuz çıkışları gerek
beyin metabolizmamızı gerekse yaşamımızı olumsuz yönde
etkilemekte .Bu nedenle duyguların bizlerdeki baskısını akıl
yolu ile frenlemeye çalışmak yapılabilecek en makul yol gibi
görünüyor.
İstanbul
- 09.5.2001
http://sufizmveinsan.com
Popüler Bilim
Mart 2002
Kaynaklar:
Duygusal Zeka Daniel Goleman
İ.Ü
İnsan biyolojisi ders notları
|