Kayıt için burayı tıklayın




Geceleyin gökyüzüne baktığımızda sayılamayacak kadar çok yıldız görür ve evrenin ne denli büyük olduğunu düşünürüz. Ama, yine de sayısal olarak ele almadan onun ihtişamını anlayamayız.

Dünya ile güneş arasındaki mesafe, 149 milyon 596 bin km. Güneş ışığı (1 sn de 300bin km.lik hızla) 8 dakikada gelmektedir. Güneşin galaksimizin merkezine olan uzaklığı 32 bin, Samanyolu’nun çapı da yüz bin ışık yılıdır. Galaksimize en yakın olan Andromeda 2.5 milyon ışık yılı uzakta. Bunun yanında bir de bizden milyarlarca ışık yılı uzaklığındaki milyarlarca galaksileri düşünürsek !.. Bugün en uzak gözlemlerimiz yirmi milyar ışık yılı uzaklığındaki Kuasarlar...
Ya göremediklerimiz?..

Şu an için bilimin standart bir modeli olmamasına karşın , gözlemler, evrenin sonsuz sınırsız olup her an tüm evreni içinde barındıran noktaların patlamasıyla (Big Bang) meydana geldiğini göstermekte. Yani bu evrende varlığımız hiç üssü hiç...
Ya mikrokozmoz, onu düşünmek dahi istemeyiz.

Bu anlatılanlar,sonsuz-sınırsız evren içinde bulunan birimin dıştan içe doğru bir algılamasıdır. Şimdi de içten dışa doğru olan Holografik açıdan incelemeye çalışalım, öncelikle Hologramı açıklayalım:
Bir tek lazer ışınının iki ayrı ışına ayrılmasıyla oluşur. İlk ışın,fotoğrafı çekilecek nesneden yansıtılır. Sonra, ikinci ışın, ilkinin yansıyan ışığıyla çarptırılır. Bu durumda ortaya çıkan girişim deseni,daha sonra bir film parçasına kaydedilir. Plaka üzerindeki simgenin,fotoğrafı çekilen nesneyle yakından uzaktan hiçbir benzerliği yoktur. Daha çok, havuza atılmış bir avuç çakıl taşının oluşturduğu eşmerkezli halkalara benzemektedir. Ancak, başka bir lazer ışını filmin içinden geçip onu aydınlatacak olursa,orijinal nesnenin üç boyutlu simgesi sanki somutmuş gibi şaşırtıcı bir biçimde ortaya çıkar. Fakat siz o nesneye dokunacak olsanız,eliniz havada kalacaktır, onu asla yakalayamayacak, tutamayacaksınız. Başka bir özelliği de, plakayı ne kadar parçalarsanız parçalayın,en ufak bir parça bile görüntüyü aynen vermesidir. Çünkü, plakanın her noktasında tümüne ait bilgi mevcuttur. Ya da başka bir deyişle, görüntünün her noktası,tüm görüntüyü içermektedir.
Bu kavramı beyne monte etmeye çalışalım. Elimize galaksilerin ve yıldızların üç boyutlu Hologramını gösteren bir plakayı alalım. Ve baktığımız görüntüde hiçbir değişiklik yapmadan,bir an için plakayı beynimize yerleştirelim ya da beynimiz bu plaka olsun. Göreceğimiz şey,dışımızda,haricimizde milyarlarca yıldız ve galaksilerden oluşmuş sonsuz, sınırsız bir evren yapısı...
Bu bakış açısına göre dışımızda gerçekte var olmayan bir masa sandalye,insan,dünya,güneş,gezegenler,galaksiler,tüm evren ve uzay-zaman,beynimizdeki (plakadaki) dalgasal formların (mânâların) değişerek algılattığı,somutlaştırdığı,var kabul ettirdiğinden ibaret olacaktır. Bunun sonucunda geçmiş,şimdi ve gelecek diye bir ayrım da olmayacaktır.

Mistiklerin yıllarca dile getiredurdukları “yaratıcı gücün ve hiçbir şeyin dışarıda aranmaması,böyle bir tanrının  var olmadığı,özümüzde,kendimizde mevcut olduğu, Cennetin ve Cehennemin İnsanı olmayıp İnsanın Cenneti ve Cehennemi olduğu” fikri bu olsa gerek...

Kenan Keskin
18.04.2000

Kaynak:
Ahmet F. Yüksel ; Bilim Dini Etkiliyor


Üst Ana sayfa e-mail