opüler
bilim, araştırmalarındaki sınırsızlığını çağımızın
belki de en önemli nedenine “gen” lere yönelterek devam
ettirmeye çalışıyor.
İnsan
gen haritası projesi, bitiş çizgisine geldi.
Bu Proje, 250 milyon dolarlık maliyeti ile bugüne dek gerçekleştirilen
en pahalı, en kapsamlı bilimsel çalışma. Araştırmayı
destekleyenler, haritanın
tümüyle çıkartılması sonucunda, ömrün uzamasının yanı
sıra, kanserden kellik
sorununun çözümüne, bunamadan
depresyona dek pek çok hastalığın tanım ve
tedavisinde köklü değişikliklere gidileceğini ve kader
kavramının değişik boyutlara ulaşabileceğini öngörüyor.
Karşı olanlar ise, insan yaşamında gizliliğin sona ereceğinden,
iş ve çalışma hayatında genetik ırkçılığın başlayacağından
kaygı duyuyor. Projenin tamamlanmak üzere olduğu şu günlerde
kesin olan tek şey, bitiş çizgisini göğüslemenin en çok
biyotek endüstrisinin işine yarayacağıdır.
İnsan genlerinin deşifre edilmesi konusunda çalışan beş
laboratuarın yetkilileri, son güne kadar rutin olarak her
cuma, sabah saat 11.00'de birbirlerini telefonla arayarak gelişmeler
hakkında bilgi veriyordu.
Mart ayının ortalarında İnsan DNA'sındaki 3.2 milyar dolayındaki
kimyasal molekülün iki milyarı okunmuş durumdaydı. Diğer
bir deyişle, çalışmanın yaklaşık üçte ikisi bitmişti.
Üzerinde 1.100 kişinin (bilgisayar uzmanları, biyologlar ve
teknikerlerden oluşan bir uzman ordusu) çalıştığı projeye
on üç yıl önce başlandı. Altı ülkede, on altı
laboratuarda sürdürülen çalışmaların büyük bir kısmı
ABD hükümeti ve İngiliz Wellcome Trust tarafından finanse
edildi. Konuya yakın ilgi duyan ve devletle yarışa kalkan özel
sektör bitiş çizgisini önce göğüslemek için hızını
artırınca, özel sektörün soluğunu ensesinde hisseden kamu
görevlileri, günde yirmi dört saat, haftada yedi gün çalışarak
dakikada on iki bin
hücresel molekülü okuma hızına ulaştı. Ve içinde bulunduğumuz
haziran ayında haritanın
yaklaşık yüzde 90'ı, yüzde 99.9'luk bir doğrulukla açıklandı.
Artık,
insan yaşamının temel yasaları belirlenecek; Homo
Sapien'lerin yaşam kaynağının gizi, gün ışığına çıkacak.
Açıklanan bilgiler sonucunda, insan genlerinin % 98’inin şempanzeyle
benzerlik göstermesi, madde aleminin son halkası olan insanın
belli bir tekamül neticesinde bu noktaya geldiğini ve Evrimleşme
modelinin mantıklı nedenlere dayandığını gösteriyor.
Harvard Üniversitesi biyologlarından Walter Gilbert proje hakkında
şöyle konuşuyor: ''İnsan olmanın ne anlama geldiği böylece
anlaşılacak.''
Bu bilgi tıp konusunda devrim yaratacağı gibi, biyotek endüstrisini
de borsanın gözdeleri arasına sokacak.
Apple ilk ev bilgisayarı olarak 1977 yılında piyasaya çıktığı
zaman, kimse yıllar sonra İnternetin yaşantımıza böylesine
gireceğini tahmin etmiyordu. Benzer şekilde, insan gen haritasının
tamamının ortaya çıkmasının yaşantımızı ve insan kimliğimizi
nasıl etkileyeceğini hemen tahmin etmemiz çok zor. Ancak tanı
ve tedavi açısından doktorlar müthiş bir bilgi kaynağına
kavuşacaklar. Örneğin, bir biyoçipin üzerine kayıtlı
bilgilerden, ileri yaşlarda prostat kanserine, Alzheimer'a
yakalanıp yakalanmayacağımızı, hastalık tipine göre vücudumuzun
hangi ilaca cevap vereceğini öğrenebileceğiz. Bilim adamları
bir yaranın iyileşmesi, bebeğin organlarının büyümesi, saçların
dökülmesi, göz kenarlarının kırışması durumunda hangi
genin devreye girdiğini öğrenecekler. Böylece bu genlere müdahale
ederek tedavi olanağını artıracaklar veya önlem alınmasını
sağlayacaklar. Bebekler, sperm ile yumurta buluşmadan önce
tasarlanabilecek. İşverenler, eleman alırken genetik yapısına
göre adam seçecekler; genetik yapısını onaylamadıkları kişilere
iş vermeyecekler. Cambridge yakınlarındaki Sanger Centre
yetkililerinden John Sulston, şöyle konuşuyor:''Gelecek on yıl,
yüz yıl, hatta bin yılda insanın gen haritası biyolojinin
temelini oluşturacak.''
Gen haritasında genler ''ATGCCGCGGCTCCTCC'' şeklinde,
harflerin yan yana gelmesiyle tanımlanıyor. Her harf, adenin
(adenine), sitosin (cytosine), guanin (guanine), timin (thymine)
gibi bir molekülü temsil ediyor. Deriden kaslara, karaciğerden
akciğere, insan vücudundaki her hücre aynı DNA'nın bir
kopyasını taşır. Bir canlı türünün hücrelerinde bulunan
DNA'ların toplamı genomunu oluşturur. ''Genetik Çağı''
olarak isimlendirebileceğimiz çağımızda, homoseksüalite,
risk alma, utangaçlık, endişe, kanser, Alzheimer gibi hastalık
ve kişilik özelliklerinin her biri için özel bir genin
saptanmasına karşın, bir genin gerçek varolma nedeni
proteinlerdir. A'lar, T'ler, C'ler ve G'ler kodu oluşturur.
Üçlü harf takımlarından her biri, hücrenin içindeki özel
bir mekanizmayı belirli bir amino asidi yakalaması için yönlendirir.
Örneğin TGG, triptofan adlı amino asidi yakalamak içindir.
Yeterli miktarda amino asidi yan yana getirirseniz, protein elde
edersiniz (yiyecekleri sindirmesi için mide enzimleri,
korbonhidratları metabolize etmek için insülin, depresyona
yol açan beyin kimyasalı, ergenlik çağını başlatan seks
hormonları gibi). Bu durumda gen bir yönetmelik gibidir.
Aradaki fark, burada talimatların molekül bazında yazılmasıdır.
İnsanlarda ortalama seksen bin gen bulunur ve aramızdaki
benzerlik, yüzde 99.9 oranındadır. Bu da şu anlama
gelmektedir: Bin kimyasal harfin içinden bir tanesi, Woody
Allen' i Bruce Willis 'ten ayıran genomu oluşturur.
Daha tamamlanmamasına karşın, İnsan Gen Haritası
Projesi'nin mimarları, biyolojinin ön plana çıkıp, diğer
bilim dallarının pabucunu dama atacağını ileri sürüyor.
Başlangıcında istenmeyen çocuk konumunda olan proje, daha
sonra Enerji Bakanlığı yetkililerinden Charles De Lisi 'nin
çabalarıyla yavaş yavaş biçimlenmeye başladı. İlk başlarda
çalışmayı şiddetle eleştiren biyologlar, insan gen haritasının
yüzde doksan yedisinin tek tek saptanamayacağını ileri sürüyorlardı.
Bu ''çöp'' DNA'ları çözümlemenin ne anlamı vardı? Özellikle
neyin çöp, neyin gen olduğunun ayırdına varamadıktan
sonra, insanın gen haritasını çıkartmak neye yarardı? Ne
var ki, uzun süren tartışmalardan sonra, Amerikan
Kongresi'nden de mali kaynak sağlanınca, bilim adamları 2005
yılında tamamlanacağını öngördükleri projenin temelini
1988 yılında attılar. Bu arada, Mayıs 1988'de gen avcısı
J. Craig Venter, Celera adını verdiği özel şirketi kurarak
insan gen haritasını üç yıl içinde tamamlayacağını
ileri sürdü. Bu girişim, Amerikan İnsan Gen Haritası Araştırma
Enstitüsü başkanı Francis Collins 'i elini çabuk tutması
gerektiği yolunda uyardı. Projenin ortalarında olmaları
gerektiği dönemde, daha yüzde üçünü tamamlamış olmaları
Collins'i yıldırmadı; tam tersine tetikledi. Elemanlarını
kontrol ve kanıt aşamalarında fazla oyalanmamaları konusunda
uyardı. 1998 yılının Ekim ayında projeyi kaba hatlarıyla
2001 yılında tamamlayacaklarını bildiren Collins, Mart
1999'da bu tarihi önümüzdeki bahar aylarına çekti.
İnsan gen haritasının tamamlanması ne anlama geliyor?
MIT'nin Whitehead Enstitüsü'nden Eric Lander, bu çalışmayı
1800'lü yılların sonunda hazırlanan elementlerin periyodik
tablosuna benzetiyor. ''Genomik, bence biyolojinin periyodik
tablosu'' diyen Lander, bilim adamlarının tüm olayları bu
liste yardımıyla açıklayacaklarını öne sürüyor. Bu
liste bir CD-ROM'a sığabiliyor. Halihazırda, hastalardan DNA
örnekleri alan bilim adamları, floresan moleküller bağladıkları
örneği cam bir çip üzerine serpiştiriyor. Cam çipin üzerinde
on bin adet bilinen gen bulunuyor. Lazer ışını floresanı
okuduğu zaman, çipin üzerindeki bilinen genlerden hangisinin
hastadan alınan örnekte olduğu anlaşılıyor. Son aylarda bu
yöntem yardımı ile kas tümörlerini, farklı lösemi türlerini,
hangi prostat kanseri türünün öldürücü olduğunu,
depresyon geçiren bir beyinden alınan nöron ile normal
beyinden alınan nöron arasındaki farkı teşhis etmek mümkün
olabiliyor.
İnsanoğlunun tarihi, DNA'sında kayıtlıdır. ''DNA farklılıklarını
tespit ederek göçlerin izlediği yolu tespit etmek mümkün''
diye konuşan Lander, ''Bilim adamları, eski Fenikeli tüccarların
İtalyan limanlarını ziyaret ettikleri zaman geride bıraktıkları
kromozomları tanıyabiliyor'' diye konuşuyor. Benzer şekilde
genetik veriler, Güney Afrika'da yaşayan Lembaların 2.700 yıl
önce Ortadoğu'dan göç eden Yahudi kavminin çocukları olduğu
tezini destekliyor. Connaught 'da yaşayan İrlandalıların yüzde
98'inin dört bin yıl önce İrlanda'ya yerleşen avcı-toplayıcı
topluluklardan geldiği de bu şekilde ortaya çıkmış oldu.
Ahlaki
kaygılar!..
Yaşam kitabını deşifre etmek ne yazık ki, ahlaki sorunları
da beraberinde getiriyor. Genetik kodlarımızın anlaşılması,
insan türünün insan eliyle şekillendirilmesi olasılığını
da güçlendiriyor. Biyologlar genomik biliminden yararlanarak
yedek parça listesi hazırlayabilirler; ana baba adayları doğmamış
çocuklarını ''ısmarlayabilir'', bilim adamları ellerindeki
bilgilerle, istenilen karakterde, vücut yapısında ve bilişsel
yetenekte insanlar üretebilir.
Bu durum, pratikte pek çok sorunu da beraberinde getiriyor. Çocuklarımızı
ve kendimizi değiştirmek kolaylaştıkça, değişiklik geçirmemiş
olanları kabul etme hoşgörüsünde de azalma görülebilir.
Kent Üniversitesi Hukuk bölümünden Lori Andrews , “genetik
testler yardımıyla zekâ kusurlarının, şişmanlığın, kısa
boyun (ve diğer istenmeyen özelliklerin) önceden bilinmesi
durumunda, toplumlar, anne ve babası tarafından kusurlarıyla
doğmasına izin verilen çocukları küçük görmeye başlar mı?”
sorusunu soruyor. Şimdiden bazı doktor ve hemşirelerin, doğumdan
önce teşhis edilebilen kusurlarla dünyaya gelen çocukların
anne ve babalarını, ne durumda olacağını bile bile çocuklarını
dünyaya getirdikleri için eleştirdikleri ve kınadıkları görülüyor.
Dünyadaki bütün ana baba adaylarının çocuklarını ısmarladığını
varsayarsak, bunların bir araya gelmesinden ne gibi bir dünya
oluşur, şimdiden bilinmez. Bu arada bazı hastalık genlerinin
başka hastalıklara karşı vücuda direnç sağladığı
biliniyor. Örneğin, orak hücre anemisi olarak bilinen bir
anemi türü, sıtmaya karşı direnç oluşturuyor. Bu durumda
anemiyi yok etmek için genini ortadan kaldırmak, sıtma salgınına
yol açar mı? Bu soruyu daha da genişletirsek, ''kötü''
genleri nakavt etmek, evrimi nasıl etkiler? İşte üzerinde
durulması gereken en önemli konulardan biri de budur.
Uygulama
aşamasında sorunlar:
Genom projesinin başlamasıyla sigorta ve insan kaynakları şirketlerinin
genetik bilgileri insanların aleyhine kullanacakları doğrultusunda
kaygılar gittikçe tırmanıyor. Sistematik kamu araştırmaları
şimdilik ufukta çok büyük tehlikelerin olmadığını
varsaysa da, dedikoduların önünü almak mümkün değil. Pek
çok insan, ölümcül bir hastalığın genini taşıdığı için
sigorta şirketleri tarafından afaroz edilebilir. Başka bir kişi,
işvereni tarafından aynı gerekçeyle işten atılabilir. Şu
anda ABD'nin otuz dokuz eyaletinde genetik testlere dayanarak
sigorta poliçesini düzenlemek; on beş eyalette de genetik
testlerden elde edilen sonuçlara göre işten çıkartmalar
yasaklandı. Ne var ki yasalardaki açıklardan yararlanan işveren
ve sigortacılar, genetik testleri gizliden gizliye incelemeyi sürdürüyor.
1999'da yapılan bir araştırmaya göre ABD'de orta ve küçük
ölçekli şirketlerin yüzde otuzu terfi ve işten çıkartmalarda
çalışanlarının genetik testlerinden yararlanıyor.
İnsan Genom Projesi'nin tamamlanması başka bir sorunu daha
getirecek. İnsanlar genlerinin işlevselliğini öğrendikleri
anda kendileri hakkında ne düşünecek? Büyük bir olasılıkla
başlarına gelen tüm olumsuzlukların suçunu genlerine yükleyecekler.
İnsanlarda kaderciliğe karşı büyük bir eğilim olduğunu söyleyen
Collins, ''Genom projesi işte bu kolaycılığı sağlayacak.
Genler günah keçisi görevini yüklenecek'' diyor.
Şu anda
genomik bilimi doğuş aşamasında. Perde tümüyle kalktığı
zaman, çocuklarımızın neyle karşılaşacağı henüz
bilinmiyor.
Bugün
mistik çevreler bile gen konusundaki
gelişmeler karşısında şaşkınlığını
gizleyemiyor.
Her
şeye rağmen, Gen konusu dikkâtle izlenmeye değer.
İstanbul
- 29.6.2000
http://sufizmveinsan.com
Kaynakça:
Newsweek,
10 Nisan 2000.
|