epatit
B hastalığı aynı adı taşıyan virüsün karaciğere yerleşip
orada çoğalarak karaciğeri tahrip etmesi ile ortaya çıkan
bulaşıcı bir hastalıktır. Hepatit B ayrıca aşı ile
korunulabilir hepatitler içerisinde tek kronikleşen hepatit
tipidir.
Hepatit B Türkiye'de
ve Dünya'da önemli bir sağlık sorunudur. Bugün Dünya'da
yaklaşık iki milyar kişinin Hepatit B hastalığına yakalandığını
biliyoruz. Hastaların yanısıra 350 milyon kişi bu virüsü kronik olarak taşımaktadır. Ülkemizde
de durum farklı değildir. Türkiye'de bugün her 3 kişiden
yaklaşık 1'i Hepatit B virüsü ile temas etmiştir.
Yine her 10 kişiden
1'i Hepatit B virüsünü taşımakta ve bulaştırmaktadır.
Hastaların %75-80'inde hiçbir belirti görülmez.
Kuluçka süresi olan 2-6 ayın sonunda gözlenebilen hastalık
belirtileri; aşırı halsizlik ve yorgunluk hissi, iştah kaybı,
bulantı, kusma, deride ve göz aklarında sararma, idrar
renginde koyulaşma, karın ağrısı ve karaciğer bölgesinde
hassasiyet.(sağ kaburga altında) olarak ortaya çıkabilir.
Karaciğer işlevleri
bakımından oldukça geniş bir alana etki ederken, hastalanması
ve nonfonksiyone olması sonucu yapılabilecekler sınırlıdır.Karaciğer:Besinleri,
enerjiye, hormonlara v.s. dönüştürür,besinlerin sindirilip, emilmesini
sağlayan safrayı sentezler
Beyin, kalp gibi organları besler. Zehirli maddeleri yok eder,
alkolü nötralize eder
Anne karnındaki doğacak bebeğin kan hücrelerini üretir,yağ,
şeker, enerji, mineral depomuzdur
Kısaca, vücudumuzda çok önemli görevler üstlenmiş olan
yorulmayan kimyasal güç kaynağımızdır.
Toksinler, kimyasal maddeler, bazı ilaçlar, alkol, ve Hepatit
B Virüsü başta olmak üzere birtakım mikroorganizmalar,
karaciğere olumsuz etki yaparlar.
Bulaşma; AIDS'te
olduğu gibi kan yoluyla ve çok sıklıkla da yakın temas ile
olur. Ancak Hepatit B virüsü AIDS'ten 50 - 100 kat daha bulaşıcıdır.
Hepatit B virüsünün bulaşmasında ev içi bulaşmada önemlidir.
Derideki bir çatlak ya da açık yara ile temas eden bir damla
kan ya da tükrük bile hastalığın bulaşması için yeterli
olabilmektedir.Anneden bebeğe bulaşmalarda bebeklerde kronikleşme
şansı %90 gibi çok yüksek bir değerdir. Hepatit B'nin bir
diğer bulaşma yolu cinsel ilişki ile olmaktadır. Kan ve kan
ürünlerinin kullanımı, kirli enjektörler, cerrahi müdahale,
kuaför ve berberlerdeki iyi sterilize edilmemiş manikür-pedikür
setleri, traş bıçakları, makaslar ve diş fırçaları
Hepatit B virüsünün bulaşmasına aracılık edebilmektedir.
Steril olmayan aletlerle yapılan sünnet ve kulak delme gibi işlemler
de Hepatit B'nin bulaşması için önemli bir risk oluşturmaktadır.
Bu virüs ile
temas eden her 10 bebekten 9'u ve her 10 erişkinden 1'i belirli
bir süre sonunda (yaklaşık 6 ay) mikrobu vücudundan atmayı başaramaz. Bu durumda kişi
virüsü yaşam boyu vücudunda "taşıyacak" ve
etrafa yayacaktır. Ancak taşıyıcılarda hastalık durumu
farklılık gösterir. Bazı kişilerin karaciğerlerinde önemli
değişiklikler meydana gelmezken, bazılarının karaciğer hücrelerinde
ağır hasarın ortaya çıktığı tablolar oluşabilir. Bu
gruptaki bireylerde, yıllar sonra siroz ve karaciğer kanseri görülebilir.
Hepatit B'de risk
birçok bulaşıcı hastalıktan çok farklıdır, çünkü
kronik hepatitlilerin %25'i primer karaciğer kanseri ve siroz
nedeniyle ölmektedir, çünkü Hepatit B tüm dünyadaki primer
karaciğer kanserlerinin %60-80'inden sorumludur. Ve primer
karaciğer kanserleri kanser ölümleri içinde ilk üç sırada
yer almaktadır. Hepatit B virüsü sigaradan sonra bilinen en
yaygın kanser nedenidir.
Toplumda yüksek oranda görülmekle birlikte bazı gruplarda
risk daha da artmaktadır.Hepatit B'li anneden doğan bebekler,
ev içinde Hepatit B hastası yada taşıyıcısı
olanlar,birden fazla kişi ile cinsel ilişkisi olanlar,kan ve
kan ürünleri kullananlar, damar içi ilaç bağımlıları,hemodiyaliz
uygulanan kişiler, sağlık personeli,toplu halde bulunulan
yerlerde ( okullar, kreşler, kışlalar, yurtlar, huzurevleri,
v.b. ) yaşayanlar,Hepatit B'nin ülkemiz gibi yüksek oranlarda
görüldüğü ülkelerde yaşayanlar bu riskli grupta yer
almaktadır.
Kesin
tedavisi olmayan bu hastalığa karşı en etkili korunma yolu aşılanmadır.
Aşı birer ay ara ile 2 doz ve ilk dozdan 6 ay sonra üçüncü
doz olarak uygulanır. Risk oluşan durumlarda ise daha hızlı
bağışıklamanın sağlanması amacıyla birer ay ara ile üç
doz ve ilk dozdan bir yıl sonra dördüncü doz olarak uygulanır..Aşılamanın
ülkemizde ve dünyada milyonlarca doz uygulaması ile etkinliği
ve güvenirliği birçok klinik araştırma ile kanıtlanmıştır.
İstanbul
- 25.11.2000
http://sufizmveinsan.com
Popüler Bilim
Mart 2002
|