Ağız
kokusu, insanı olumsuz etkileyen bir durum olarak bilinir.
Erişkinler
veya küçüklerin, yaşamlarında mutlaka ağız kokusundan şikayetçi
oldukları zamanlar olmuştur. Bazılarının ise, bu durumdan
şikâyeti kroniktir.
Ağız
kokusu; etkilediği bireyler için sosyal ve psikolojik yönden
olumsuz bir durum haline gelmiştir.
Kötü
ağız hijyeni , dişler üzerindeki gıda birikimi, ağızdaki
çürük kaviteleri , çekim yaraları , ülserler , dental ve
tonsiller, apseler (diş
ve bademcikle ilgili apseler) ; gingivitis, periodontitis
ve stomatitis gibi diş eti hastalıkları , ağız kuruluğu ,
kıllı dil gibi ağız içindeki problemlerden oluştuğu gibi,
üremi , diabetik ketoasidoz , karaciğer rahatsızlıkları ,
kronik pulmoner hastalıklar , mide rahatsızlıkları gibi
sistemik nedenlerle de görülebilir.
Diş
hekimleri ağız kokusunun, lokal mi, yoksa sistemik faktörlere
mi bağlı olduğunu tespit etmeli ve doğru teşhisi koyup ona
göre tedavi yöntemini belirlemelidir.
Solunum
sisteminden gelen hava , ağızdan dışarı yayılırken oral
kavitedeki (ağız boşluğu) kötü kokulu uçucu karışımla
birleşerek dışarı çıkar ve kişilerin kendisini de, çevresini
de rahatsız eden hoş olmayan kokular oluşur.
Bu konuda yapılan araştırmalar sonucunda ağız kokusu
vakalarının çoğunluğunun oral kaviteden kaynaklandığı
tespit edilmiştir.
Kötü ağız kokusunun oluşmasına etki eden faktörler arasında,
tükürüğün önemli rol oynadığı kabul edilmektedir.
Sağlıklı ağızdan alınan tükürüğe göre ,
periodontitisli ağızlardan alınan tükürüğün daha hızlı
kokuştuğu belirtilmiştir.
Aktif
periodontitisli hastalardan alınan tükürükte çok parçalanmış
epitel hücresi vardır . Ve bu hücreler önemli ölçüde
bakterilerle kaplıdır. Ayrıca tükürükte zarar görmüş lökositler
de mevcuttur. Lökositler, çok miktarda kükürt taşıyan
aminoasitlere sahiptir ve bunlar uçucu sülfür bileşiği üretiminde
kullanılırlar. Lökositler, periodontal hastalıklar sırasında
göç ederek , periodontal hastalıklı bireylerin tükürüklerinda
artarlar.
Hem
oral mukazadan serbest epitelyal hücreler , hem
mikroorganizmalar,
hem de lökositler bakteri plağına dahil olup dilin
arka yüzüyle , dişlerin fizyolojik ve mekanik temizlemeye
uygun olmayan bölgelerinde toplanır. Periodontitisli
hastalarda bu duruma bir de dişetlerinden oluşan kanamanın
eklenmesi ile tablo daha da ağırlaşır.
Ağız
kokusu oluşumu tükürük akımının azalması , uzun süre
besin ve sıvıların alınmamasına da bağlıdır.
Uyku
hali buna
iyi bir örnektir. Sabah kalkınca hissedilen ağız
kokusu bu durumla ilgilidir.
Aşırı
tütün içimi, özellikle sigara tüketimi yalnızca kötü
kokulu nefes oluşturmakla kalmayıp , bir de kıllı dil
durumuna yol açar ki bu da besin artıklarının ve tütün
kokusunun tutulmasına neden olur. Ayrıca tükürük salgısında
azalma ve hastalık durumunun şiddetle artışına neden olur.
Dilin arka bölümü mekanik olarak temizlenemediği için
birikimler orada oluşur. Çoğu ağız kokusu durumlarının
tedavisine dilin fırçalanması ile başlanır.
Protez
dişler, uygun yapılmamış kuron ve köprüler, ağız
dokusuna uygun olamayan materyaller de ağız kokusunu oluşturan
faktörlerdendir.
Halitozis
oluşturabilecek diğer durumlarsa postnatal sızmayla
karakterize kronik sinüzitis , faranjitis, tonsillitis,
sifilitik ülserler, burun tümörleri , ağız tümörleri ,
kronik bronşitis ve orofarengial kavitelerin habis neoplazmalarıdır.
Nefesteki
kokunun yoğunluğu yaşla birlikte artar. Ayrıca farklı yaş
grupların spesifik ağız kokuları tespit edilmiştir.
Buna
göre yaşları 2-5 yıl arasında değişen küçük çocuklar,
tonsillerinde barınan besin ve bakterilerden ötürü oluşan
bir ağız kokusuna sahiptir.
Orta yaş grubundaki kişilerde çok şiddetli biçimde sabah
nefes kokusu oluşur.
İleri
yaş grubundakilerde ise ağız kokusu temiz olmayan protez ve
akışkanlığını yitiren tükürüğün kokuşmasından
kaynaklanır.
Sistemik
hastalıklar sonucunda da ağız kokusu oluşur. Bu durumun en
iyi bilinen örneği diabettir. Bu hastalarda ağızdan aseton ,
tatlı, meyva kokusu duyulur.
Nefesteki amonyak ve idrar kokusu , üremi ve böbrek yetmezliğini
akla getirmektedir.
Ciddi karaciğer yetmezliğinde nefes tatlımsı bir amin kokusu
, taze kadavra kokusuna benzemektedir.
Tatlı bir asit kokusu, akut romatizmal ateşi çağrıştırır.
Kötü kokuşmuş nefes , çürümüş et kokusuna benzer , bu
da akciğerin apseleşmesine ya da
bronş iltihabının yayılmasıyla oluşan bronşiyektaziye
işaret eder.
Gastrointestinal bozukluklarda da nefes kokusu kötüdür.
Duygusal yıkımlar da sindirimi etkiler ve vücut kimyası
bazen nefesi etkileyebilir.
C
vitamini yetersizliği ile oluşan Kronik skorbüt hastalığı
olan kişilerde de kötü kokulu nefese rastlanır.
Yenilen
yiyecekler de ağız kokusunda önemli rol oynar. Bir
vejeteryan, çok fazla et yiyen bir kişiden daha az halitozise
sahiptir. Çünkü sebzelerde protein maddelerin yıkım ürünleri
çok azdır.
Et
genellikle yağ içerir ve gastrointestinal sistemde oluşan uçucu
yağ asitleri kana absorbe edilip nefesle salgılanır. Sarımsak,
soğan , pırasa, alkol vb. maddelerin dolaşım sisteminde önce
absorbe edilip sonra da akciğerlerce hava olarak dışarıya
verilmesiyle kötü koku oluşur. Aşırı alkol içimi
mikrobiyal floranın değişiminde başlıca rol oynar ve
halitozis oluşturan koku fermente edici organizmaların
poliferasyonuna neden olur.
Açlıkta
oluşan ağız kokusu; pankreatik sıvının
midede açlık periyodunda bozuşmasından kaynaklanır.
Bu kokunun giderilmesi kolaydır. Hatta diş fırçalamasıyla
bile ortadan kaldırılabilir.
İlaçların
sistemik etkisine bağlı olarak da halitozis oluşabilir. Bazı
antineoplastik ajanlar, antihistaminler, amphetaminler,
trankilizanlar, diüretikler, fenotiaminler , atropin benzeri
ilaçlar tükürük üretimini azaltırlar ve böylece oral
kavitenin kendi kendini temizleme yeteneği azalmış olur ve
buna bağlı halitozis oluşur.
Yaşlanma,
çok sigara içimi , tükürük bezi aplazisi, 800 raddan fazla
radyasyon tedavisi, kadında menopoz, yüksek ateş,
dehidratasyonlu sistemik ve metabolik rahatsızlıklar, aşırı
baharat kullanımı ağız kuruluğuna neden olur ve bu yüzden
de halitozis oluşur.
Diş
hekimi ağız kokusunun tanımını yapmak için önce iyi bir
muayene yapmalı, aldığı anamnezleri dikkâtlice incelemeli ,
basit yöntemlerle koku ayrımını yapmalıdır.
Sistemik
hastalıklarda oluşan kokular için medikal konsültasyona
gidilmelidir. Kokuların lokal ya da sistemik faktörlerden oluştuğunun
belirlenmesi oral kaviteden veya akciğerlerden kaynaklandığının
belirlenmesi için hastaya basit bir yöntem uygulanır.
Diş
hekimi hastadan dudaklarını sıkıca kapatmasını ve nefesini
burun deliklerinden bırakmasını ister. Bu durumda koku on cm.
uzakta duran başka bir kişi tarafından değerlendirildiğinde,
koku varsa sistemik faktörlerden kaynaklanıyor demektir.
Hasta
parmakları ile burnunu tıkayıp , dudaklarını da kapatıp
soluk vermeyi bir an için durdurduktan sonra açıp soluk verdiğinde
koku ağız yoluyla ortaya çıkıyorsa kokunun oral kavitedeki
lokal faktörlerden kaynaklandığı söylenebilir.
Koku
bu şekilde basit bir yöntemle değerlendirilebileceği gibi,
denemesi ve tekrarı kolay olan gaz ölçen monitörlerle de ölçülebilir.
Yapılan klinik çalışmalarla lokal faktörlerin neden olduğu
ağız kokusu olgularının %90’nın başarı ile tedavi
edileceği tespit edilmiştir.
Patolojik
ve nonpatolojik orijinli halitozis genellikle patolojik durumun
tedavi edilmesi ve oral hijyenin iyi derece de yerine
getirilmesi ile düzelir.
Periodontal
ceplerin yok edilmesi , oral hijyenin geliştirilmesi gıda
birikimine sebep olan yerlerin düzeltilmesi, çürük dişlerin
tedavisi , restorasyonun mümkün olmadığı durumlarda diş çekimi
, diş eti hastalıklarının tedavisi ile ağız kokusu ortadan
kaldırılır.
Yemek
sonrası dil ve dişlerin fırçalanmasıyla da ağız kokusu
etkili oranda azaltılabilir.
Ağız
kokusunu oluşturan bileşenlerin birincil alanı dildir. Sabah
şiddetli ağız kokusundan şikayet eden kişilerde dişlerin
ve dilin yemek sonrası fırçalaması ve ağzın bir gargara
ile çalkalanması ile sorun kontrol altına alınabilir.
Protez
kullananlar protezlerini fırçalayarak ve dezenfektan solüsyonlarda
tutarak temizlemelidirler.
Ağız
kokusunu önlemek için doğal kaynaklardan da yararlanılabilir.
Nane bunlardan biridir. Naneli sakızlar, şekerler kullanılabilir.
Nanenin tükürük üzerinde de etkisi vardır. Naneli ürünlerin
emilmesi tükürük oranını artıracak, tükürüğün alışkanlığını
düzenleyecek , yiyecek artıklarının böylelikle uzaklaşması
bir ölçüde sağlanacaktır.
Sakız çiğnemek, çiğneme kasları , yanak ve dilin çiğneme
hareketleri ile yakından ilgilidir. Sakız besin artıklarının
taşınması ve uzaklaştırılması ile oral kavitenin
temizlenmesini sağlar.
Ağız
suları, kokulu ürünler, naneli ağız spreyleri nefesteki
kokuyu geçici olarak önlemeye yarayacaktır.
Dr.
Füsun Aydoğan
İstanbul
- 06.06.2001
http://sufizmveinsan.com
Popüler
Bilim Dergisi
Temmuz 2001
KAYNAKLAR;
Dominic P;halitozis,Ggilmore E.T,L.
Cowart,Oral Malodor and Altered Chemosen Sation.
Rosenberg M;First International Workshop on oral Malodor.
İst. Diş Hek. Dergisi...
|