Biyolojik
ve kimyasal silahlar ve en güncel biyolojik silah:
Amerika
Birleşik Devletleri’nde, 11 Eylül’de New York kentinin
simgesi ikiz kulelere ve Pentagon’a düzenlenen
terörist saldırılar biyolojik ve kimyasal silahlarınde
teröristlerin eline geçmiş olabileceği şüphesini doğurdu.
Özellikle son günlerde şarbon mikrobunun isimsiz zarflar ve
paketler içinden çıkması ve şarbon vakalarının sayısının
her geçen gün artması bu şüpheyi doğrular tarzda olduğu
gibi, bu ülkede halk arasında paniğe ve parlamentonun dahi
bir süre tatile girmesine neden oldu. Bu nedenden dolayıdır
ki; gündemdeki bu konuyla ilgili olarak biyolojik ve kimyasal
silahlar nelerdir? şarbon nasıl bir hastalıktır? konularındaki
bilgileri tekrar gözden geçirmekte fayda olduğu kanaatine
vardık...
Biyolojik
ve kimyasal silahlar nelerdir?
Kimyasal
silahlar,
sarin, VX, hardal gazı,
siyanür gibi gazlardır. Bu kimyasal maddelerin canlılar
üzerindeki etkileri, hava veya deri yolu ile canlının dolaşımına
katılması ve daha sonrasında canlının hayatsal öneme sahip
fonksiyonlarını durdurması ve hızla öldürmesidir.
Biyolojik
silah
olarak kullanılma potansiyeli olan canlılar ise genellikle
spor üreten bakteriler ve bazı virüslerdir. Antrax
(şarbon) etkeninin sporu solunum veya sindirim yolu ile alınırsa
çok yüksek oranda ölümle sonuçlanan bir infeksiyon oluşturur.
Son günlerde Amerika Birleşik Devletleri’nde görülen
vakalar insanlarda panik oluştursada vakalar henüz az sayıda
kişiyle sınırlıdır. Çiçek
ve ebola virusleri en
korkulan biyolojik silahlar olarak değerlendirilmektedir. Çiçek
hastalığı, aşılama yöntemiyle yeryüzünden silinen ilk
hastalıktır. En son çiçek hastalığı vakası 1977 yılında
kaydedilmiştir ve Dünya Sağlık Örgütünün kararı ile son
yirmi yılda doğan kişiler artık çiçek aşısına karşı aşılanmamaktadırlar.
Hastalık etkeni Dünya Sağlık Örgütü denetiminde çok az
sayıda laboratuarda saklanmaktadır. Tasarlanan senaryolara göre,
çiçek virüsü en fazla zarara ve ölüme yolaçabilecek
biyolojik saldırı aracıdır. Veba,
tularemi, ruam etkenlerinin oluşturdukları hastalıklar da hızla yayılmaları
nedeniyle potansiyel silah tehlikesi taşımaktadırlar. Botilismus toksini, bilinen en öldürücü etkiye sahip toksindir.
Teröristlerin
kimyasal silahları ele geçirmesi ve kullanmaları biyolojik
silahları kullanmalarından daha kolay görünmektedir. Fakat
kimyasal silahların da büyük kitleleri etkileyecek miktarda
üretilmeleri vede depo edilmeleri oldukça zordur vede yüksek
teknoloji gerektirmektedir. Bu nedenle bu silahlar daha küçük
gruplar için metro,sinema yada süpermarketlerde daha çokta
halkta panik yaratmak için kullanılabilir. Çünkü terörizmin
amaçlarından biride paniğe yol açmak ve sesini daha hızlı
duyurabilmektir. Zaten bugüne kadar kimyasal silahlarla yapılan
saldırılar sınırlı sayıda kişiyi etkilemeye yönelik ve
izole alanlarda yapılabilmiştir. Örneğin Japonya’da,
1995’te bir tarikatın ele geçirdikleri sarin gazını bir
metroya atması ile 12 kişi ölmüştür.
Biyolojik
silahlarla saldırılar biraz
daha üzerinde durulması gereken tarzdadır. Genellikle sessiz
gerçekleşir ve daha büyük grupları etkileyebilir. Ortaya çıkacak
hastalıkla ilgili belirtiler en erken iki gün sonra çıkacağından
ve ortaya çıktıktan sonra genişleme potansiyeli daha da
artacağından biyolojik bir saldırı olursa, saldırı
sonucunda kitlesel ölümlerin olma olasılığı daha yüksektir.
Şarbon sporlarının
postadan çıkmaya devam ettiği ve çiçek
hastalığının tekrar gündeme geldiği bu günlerde
biyolojik silahlar daha büyük öneme sahip görünmektedir
Şarbon
nedir?
Bacillus
anthracis
gram pozitif, hareketsiz, santral sporlu, aerop bir basildir.
Antraks (şarbon), hayvanlar arasında seyreden hastalıklardan
en eski tanınanı olup ilk defa Eilent (1836) tarafından
bildirilmiştir. B
anthracis 1-2x 3-10 nm boyutunda yan kenarları
birbirine paralel ve uçları köşeli bambu kamışı şeklindedir.
Aerobik koşullarda basil oval veya yuvarlak sporlar oluşturur.
Basiller 60°-70°C derecede 30 dakikada ölürken, sporlar
normal doğa koşullarında 50-60 sene canlılığını ve
infektivitesini muhafaza edebilir. Otoklavda rutubetli ısıda
120°C de 15 dakikada, kuru ısıda 160°Cde 60 dakikada ölürler.
%10'luk formol de 15 dakikada basilleri öldürebilir. Antraks
sporları %0.1 sublime içinde 70 saat, %3 formolde 3 gün canlı
kalabilir.
Şarbon
gelişmiş ülkelerde enfeksiyon kaynağı olan koyun, keçi ve
sığır gibi hayvanlarda eradike edildiğinden bu memleketlerde
hastalık nadir olarak görülmektedir. Tüm dünyada her yıl
20000-100000 arasında şarbon vakası ihbar edilmektedir.
Hastalık en fazla koyun, keçi, sığır, manda, daha az olarak
deve, geyik, domuz ve atlarda görülmektedir. Hastalığa
yakalanan hayvanlar ölümden 1-2 gün önce sütleriyle ve dışkılarıyla
basil çıkarırlar. Ölen hayvanların ağız, burun, anüs ve
vajenlerinden akan kan, ölen hayvanların leşleri ile meralara
dağılan basiller kısa sürede spor oluştururlar. Burada
otlayan duyarlı hayvanlar su, yemleri ile enfeksiyona yakalanırlar.
Enfeksiyon
insanlara genellikle deriden nadiren sindirim sistemi ve solunum
sistemi yoluyla bulaşır. En yaygın bulaşma şekli, vücudun
açık bölgesindeki herhangi bir sıyrıktan bakterinin alınmasıdır.
Bu nedenle şarbon vakaları kırsal kesimde hayvancılıkla uğraşanlarda,
kasaplarda daha sık görülmektedir. İnsandan insana bulaşma
çok nadirdir.
Hastalığın
akciğer formu, aerosolize olan sporların solunumla alınması
ile oluşur. Daha çok yün üreticilerinde raslanır. Şarbon sporları havaya salınması ile birlikte kilometrelerce
mesafede, hem bina içerisinde hem de bina dışarısındaki kişileri
etkileyebilmektedir. Bu nedenle, biyolojik silah olarak
korkutucu formu, akciğer enfeksiyonudur.
Klinik
bulgular nelerdir?
Şarbon
sporunun giriş yerine göre üç klinik formda görülen ve inkübasyon
dönemi buna göre 1-10 gün arasında değişir:
1-Deri
2-Akciğer
3-Gastrointestinal
Deri
şarbonu
Şarbon
vakalarının %95'i bu şekildedir. Deri üzerinde herhangi bir
sıyrık veya kesiden giren sporlar vejetatif şekle geçer ve
lezyon yerinde hafif yanma ve kaşıntı olur. Süratle ufak bir
makül ve papül şekline geçer. Takip eden gün içi kanlı
siyah bir vezikül oluşur. Vezikülün etrafı kabarıktır.
Etrafında ince bir eritem oluşur. Vezikül zamanla patlar veya
üzerinde siyah renkli krut teşekkül eder. Bazen primer vezikül
çevresinde bir veya birden fazla veziküllerde teşekkül eder.
Zamanla primer lezyonla birleşir. El sırtı gibi deri altı bağ
dokusu az olan yerlerde oluşan deri şarbonu bu şekilde
seyreder ve püstüla maligna ismini alır. Rejiyonel lenf
bezlerinde büyüme olabilir. Lezyon üzerinde teşekkül eden
krut 2-3 haftada düşer ve yerinde nedbe dokusu oluşur. Eğer
lezyon göz kapağı gibi yerlerde oluşmuş ise ileri dönemde
plastik cerrahi müdahale gerekli olabilir. Bazen bilinçsiz
olarak püstüla maligna vakalarında lezyon yerine cerrahi müdahale
edilirse ölümle sonuçlanabilen ağır sepsis gelişebilir.
Akciğer
şarbonu
Şarbon
sporlarının inhalasyon ile solunum yolundan alınmasını
takiben 1-5 gün içinde hafif ateş, kırgınlık ve yorgunluk
şeklinde genel enfeksiyon bulguları, 39-40 C 'e kadar çıkan
ateş, öksürük, kanlı balgam çıkarma, taşikardi, dispne
ve siyanoz oluşur. Tansiyon arteriyel, düşer, nabız süratli
amplitüdü düşüktür. Birçok olgu şuur bulanıklığı ve
koma gelişerek ölümle sonuçlanır.
Silah olarak kullanılan B. Anthracis suşları, daha kolaylıkla
tanınabilen deri şarbonu yerine, akciğer şarbonuna neden
olmaktadır.
Gastrointestinal
şarbon
Enfekte
hayvanın etinin yeterince pişirmeden yenilmesi sonucunda şarbon
sporları gastrointestinal kanaldan alınır ve daha ziyade
terminal ileum ve çekum bölgesinde yerleşir. Mukozada gangrenöz
vasıfta lezyonlar yapar. Mezenterik lenf bezlerin de tutulur. Tüm
bağırsak ödemli bir hal alır, peritonit oluşabilir.
Hastada akut batın sendromu oluşur. Karın ağrısı, bulantı,
kusma, kanlı, cerahatli ishal oluşur.Genellikle klinik ağır
seyreder, sepsis ve septik şok oluşabilir.
Daha seyrek olarak lezyonlar orafarenkste oluşabilir.Hastada
yutma güçlüğü, boğaz ağrısı oluşur. Boyunda lenf
bezlerinde büyüme olabilir.
Tedavi
Şarbon
tedavisinde seçilecek ilaçlar kinolonlar veya semisentetik
penisillinler olmalıdır. Bakterinin penisiline dirençli olup
olmadığı araştırılmalıdır.
Korunma
Kırsal
kesimde hayvancılıkla meşgul olan kimselerin eğitilmesi
gereklidir. B
anthracis sporları toprakta uzun süre yaşarlar. Bu
nedenle şarbonun endemik olduğu bölgelerde halk bazen bu şekil
meralara şeytan merası deyip meraları yakarlar. Hayvanların
mutlak suretle aşılanması gereklidir. Hayvanlarda attenüe
spor aşısı kullanılmaktadır. Hastalığın yayılmasını
önlemek bakımından hastalıktan ölen hayvanların etinin
yenilmemesi, derisinin yüzülmemesi gereklidir. Hayvan olduğu
gibi derin çukurlara bırakılıp üzerine sönmemiş kireç dökülüp
kapatılmalı ve su dökülmelidir. Eğer kireç dökülmeden çukurlara
atılırsa fare, köstebek gibi hayvanlar sporları tüm meraya
yayarlar. İnsanlar için protektif antijenden hazırlanmış
bir aşı son senelerde kulanılmaktadır.
İnsanların,
geliştirilen inaktif aşı ile korunma altına alınması mümkündür.
6 doz olarak uygulanmakta olan aşı tüm ABD askeri personeli için
zorunlu tutulmaktadır. Canlı, atenüe aşı, eski Sovyetler
Birliği ülkelerinde geliştirilmişse de insanlar üzerinde
kullanımına dair yeterli bilimsel kanıt mevcut değildir.
Hastalığın
kişiden kişiye geçişi konusunda kesin bilgi yoktur. Bu
nedenle, standart bariyer ve izolasyon yöntemleri kullanılmalıdır.
Hava izolasyon filtreleri koruyucu değildir. Etken ile
kontamine olmuş ortamın dekontaminasyonu zordur. Bu nedenle,
olası etkenle temas etmiş herkes, aksi kanıtlanana kadar aşılama
programı ile birlikte antibiyotik tedavisine alınmalıdır.
Uzm.Dr.
Hülya GÜÇLÜER
hulya6@superonline.com
hgucluer@mynet.com
İstanbul
- 05.11.2001
http://sufizmveinsan.com
|