ALLAH MESCİTLERİ ANCAK ALLAH VE AHİRET GÜNÜNE İMAN EDEN, NAMAZI DOSDOĞRU KILAN, ZEKÂTI VEREN VE ALLAH’TAN BAŞKASINDAN KORKMAYAN KİMSELER İMAR EDER. İŞTE DOĞRU YOLA ERMİŞLERDEN OLMALARI UMULANLAR BUNLARDIR. (EL - TEVBE, 18)

Uzunca okunan Kuran’dan sonra genç müezzin, namazın ardından yapılacak hutbenin İngilizce ve Japonca tercümesini okuyor. Ardından, ülkemizden görevli gelen imam, İhlas ve Kevser Sureleriyle, Bayram Namazına safa duran dünyanın farklı memleketlerinden müslümanlara kıldırdığı Bayram Namazı TOKYO’da... Namazın ardından  Kuran ve Dua kısımlarının Arapça ve diğer bölümlerinin Türkçe okunduğu Hutbe eda ediliyor. Ardından yapılan genel dua ve salavatlarla tamamlanıyor bir bayram namazı daha... Değişik memleketlerden gelen insanlar, Asya, Afrika ve Ortadoğu’dan... Japonya’da yaşayan Türkler için de bir fırsat Bayram Namazı, bir araya gelip bayramlaşmanın kaynaşmak için. Memleketten uzak geçen bayramda, sevinçle birlikte bir burukluk da hissediliyor. Gurbetten olsa gerek...

Japonya’da kurban kesmek imkânsız ve kontrolsüz hayvan kesimi kanunlarla da yasaklanmış. Dolayısıyla, Japonya’da yaşayan müslümanlar kurban kesmek istediklerinde en uygun yol memleketlerinde kefalet ile kestirmek oluyormuş. Japonya Mekke’den 6 saat ve İstanbul’dan 7 saat doğuda, dolayısıyla Japonya’da bayram namazı da yaklaşık bu saat farkları kadar önceden eda ediliyor. Arafat’ta yaşanan heyecan, Japonya saatiyle geceye rast geliyor. O heyecanı Bayram Namazında hissetmemek elde değil.

Japonya’da çoğunluğu, Japon Budizmine ve Shintoizme inanlar oluşturuyor. Ancak Japonya Laik bir devlet, yani din devletten ayrılmış ve dinin devlete ve hukuk yapısına herhangi bir müdahalesi yasaklanmış. Diğer taraftan, devlet dine, inançlara ve düşüncelere müdahale etmiyor. Bu yüzden gerek yeni batıl dinler ve gerekse ehl-i kitap dinler halka kolayca ulaşma imkânı buluyor. Bu gelenekçi Asya toplumunda dine hiç müdahale edilmemesi oldukça şaşırtıcı.

İslam dini Japon parlementosu tarafından 1939 yılında resmen bir din olarak tanınmıştır. Bu tarihten önce Japon yönetimlerinin Müslümanlara karşı müsamahalı davrandıkları ve cami ile okul inşaasına yardımcı oldukları görülmektedir. Bundaki en önemli etkenlerden biri Osmanlı İmporotorluğu’nun Japonya ile kurduğu iyi ilişkiler ve İpek Yolunun iki ucunda oluşturulmuş bağlantıdır.

1917 yılında, İhtilalden sonra Sovyet Rusya'ya komünist rejim hakim olunca, bu ülke hudutları içinde yaşayan ve yeni kurulan rejimi kabul etmek istemeyen bir kısım Müslüman Türk, dünyanın çeşitli yerlerine göç etmek zorunda kalmıştır. Bunların bir kısmı da Japonya'ya göç etmiştir. Gerek 1917’den önce, gerekse bu tarihten sonra Tokya'ya gelip yerleşen Türkler "Mahalle-i İslamiye" adında bir cemiyet kurup, önce bir cami ile okul arsası temin etmişlerdir. 1934 yılında cami inşaatına başlanmış, 1937 yılında inşaat tamamlanıp cami ibadete açılmıştır. Tokyo'da cami ve okul arsaları temin edilmesine ve bu arsalar üzerine cami ve okul inşa edilmesine Rusya'dan bu ülkeye göç etmek zorunda kalan Kazanlı Türkler ön ayak olmuşlardır.

Sibirya'lı Türkler'den meşhur seyyah Abdürreşit İbrahim ile Kazanlı Abdülhay Kurban Ali ise uzun süre Tokyo Camii'nde imamlık yapmışlardır. (Ek bilgi için tıklayın.) Türkler'in bu sahadaki gayret ve çabalarına, Hintli ve Japon müslümanlar ile diğer ülkelerden gelip Japonya'ya yerleşmiş müslümanlar da maddi ve manevi destek sağlamışlardır.

Bugünkü Tokyo Cami arsasının üzerinde, 1937 yılında tamamlanmış bir cami bulunmakta idi. Eski cami ise 1986 yılında yıktırılarak yerine Klasik Osmanlı Türk uslubunda yeni bir cami yapılmasına karar verilmiştir. 1988 yılında, üzerine yeniden cami inşa edilmek üzere, söz konusu arsa Tokyo Türk Cemiyeti tarafından Türkiye Cumhuriyeti hazinesine bağışlanmıştır. Bu sebeple cami arsasının mülkiyeti Türkiye Cumhuriyeti Hazinesine ait bulunmaktadır. Üzerine Cami inşa edilecek arsanın genişliği 734 m2.’dir. Mahfil katı dahil, cami ana mekânında 624.35 m2. Kapalı alanı vardır. Bu hali ile cami ana mekânındaki kapalı alanda aynı anda 800 kişi rahatça ibadet edebilecektir. Fevkani tarzdaki caminin ayrıca bir zemin ve bir de bodrum katı mevcuttur. Bodrum katlarda çok maksatlı salon (ihtiyaç halinde namaz kılınabilecek.) kütüphane, idare bölümü, sergi salonu, misafirhane, imam lojmanı, abdest alma mahali, tuvaletler, ofisler ve tesisat bölümleri bulunmaktadır. Bina bu hali ile kültür merkezi vasfı bulunan bir külliye halindedir. Ana cami ünitesi ve diğer iki katın toplam inşaat alanı 1.476 m2. dir. Son cemaat mahalli ve diğer katlar dahil, cuma ve bayram namazlarında aynı anda 2000 kişinin namaz kılması mümkün olabilecektir. Tek şerefeli minarenin yerden yüksekliği 41.50 m.dir. Cami ana ünitesi, merkezi planlı, merkezi kubbe etrafında 6 yarım kubbe etrafında 6 yarım kubbeli, 6 ayaklı plan tipinde projelendirilmiştir. Merkezi kubbenin yerden yüksekliği 23.35 m. dir.

Tokyo Caminin mimarı, T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Türkmenistan'da Aşkabat'ta yaptırılan Ertuğrul Gazi Camii ve Kültür Merkezinin de mimarı olan Yüksek Mimar Muharrem Hilmi ŞENALP'tir. Caminin kaba inşaatı Kajima Co., ince işleri ise Türk usta ve sanatkarlarının marifetiyle yapılmaktadır. Tokyo’nun göbeğinde minaresiyle kendini hemen gösteren bu camiyle yüz yüze gelince insan bir an kendini Türkiye’de sanıyor. Haftanın yedi günü beş vakit namaz, Türkiye’den görevli gelen imam tarafından kıldırılıyor. Ancak, şimdilik cami dışına ezan okunmasına izin verilmiyor. Her ne kadar salatı eda etmek için özel bir mekâna gerek olmasa da, Tokyo’nın göbeğinde böyle bir cami güzel görünüyor.

Gerek kanunları, gerek toplumsal yapısı ile dinlere hoşgörüyle bakan Japonya’da çok sayıda Budist ve Geleneksel Shinto tapınakları, genel ve özel kiliseler, yanında anlattığımız bir cami de Japonya’nın din mozaiğini yansıtıyor.

Bayramınız kutlu olsun.

Turhan Doğan
http://sufizmveinsan.com
22
.02.2002

 


Üst Ana sayfa e-mail