Yarın Dünya kupası başlıyor. Futbol ateşi bütün dünyayı sardı.
Futbol artık bir sporun çok ötesinde. Beş kıtada
büyük çoğunluk bu turnuvaya kilitlenecek. Ben geçen Dünya
Kupasında tribün görevlisi idim. Bu heyecanı yakından yaşamak
bambaşka bir duygu.
Geçen Dünya kupası için çok şey yazıldı söylendi. Benim görüşüm
ise Türkiye, Dünya kupasına sadece futbolcularla hazırdı.
Futbolcular fizik, teknik kondisyon ve moral olarak hazırdılar
ve bunun mahsülünü de üçüncülük ile aldılar. 2002’de
Türkiye’de ne medya, ne seyirciler dünya kupasına hazırdı.
Bunu basının haberlerinde görmek mümkündü, nitekim bu takımla
basının arasının açılmasına sebep oldu. Forma satış rakamları
ise seyircilerin maça hazır olmadıklarının göstergesi idi.
Aynı gruptan çıktığımız Brezilya ile yarı finalde tekrar
karşılaşmamız bence fikstür hatasıydı. Bunda stadların Kore
ve Japonya’ya bölünmüş olması etken oldu. 2002’de Almanya ise
kesinlikle finalı hak edecek futbol oynamadı. Doğu Asya’nın
bütün dünyaya uzak olması her takıma bir külfet getirmişti.
Şimdi maçlar Avrupada oynanacak. Turnuva başlamadan 1 ay önceden
nerdeyse bütün dünya takımları hazırlık maçları için Avrupaya
geldi. Bu turnuvaya bu sene katılmayan takımlar içinde iyi bir
ortam oldu. Yeni Zellanda bile hazırlık maçları için Avrupa’ya
geldi.
Kore ve Japonya takımlarının geçen dünya kupasındaki performansı
göstereceğini sanmıyorum.
Asya takımlarında öne
çıkacak takım belki İran olacak, ancak gruptan çıkması
zor gözükmesine rağmen diğer Asya takımlarına nispeten şanslı
gözüküyor.
Geçen kupada kendi evinde yendiğimiz Japonya kendini iddialı
görüyor, fakat bence şansları düşük. Brezilya grubun seri başı
ve gruptan lider çıkmasına kesin gözle bakılıyor. İkincilik ise
Hırvatistan, Avusturalya ve Japonya arsında çekişmeli geçeceğe
benziyor. Hırvat futbolu, futbol tarihi, tecrübe ve seyircisi
gibi avantajlara sahip fakat hazırlık maçlarında Avusturalya
güzel performans gösterdi. Japonya ise iki senedir süren
hazırlık maçlarındaki performansı hiç de göz doldurmuyor ve
golcü sıkıntısı ile kalecilerin hatalı gol yeme kurbanı
oluyorlar. Japonya’yı bu kupaya Beyaz Pele Zico
hazırladı. Zico’nun futbolculuğundaki performansını teknik
direktörlüğünde göremiyoruz. Fransız teknik direktör Torseir
(Torşe)’yi ağır eleştiri bombardımanına tutarak ele aldığı
Japonya Milli Takımında dört senedir takıma kazandırılan
futbolcu bazında aslında Torseir’nin mirasını yediğini
söyleyebiliriz. Sponsor desteğini de arkasına alan Japon
futbolcular Avrupa liglerinde oynuyorlar ve tecrübelerini
arttırdılar. Fakat, Japonya liginden gelen oyuncularda bu
performansı göremiyoruz, çok kolay hata yapıyorlar. Bunda Japon
liginin kaltesinin bizim ikinci lig ayarında olduğundan
kaynaklanıyor. Şu sıralar dünyanın her yerinden özellikle
Brezilya’dan gelen futbolcularla dolu Japonya ligi. Bir ara
Fener’e gelen Washinton da şimdi burada oynuyor. Ligin seviyesi
için şöyle bir örnek vereyim, şimdilerde lise takımından direkt
milli takımlarına oyuncu girebiliyor. Gelecekte Japonya liginin
gelişmesine paralel olarak Japon milli takımının da kalitesi
artacaktır. Ekonominin gelişmiş olması ve halkın spor
malzemelerine olan harcamaları ve maça gitme oranı
düşünüldüğünde futbolun Japonya genelinde daha yaygınlaşması ile
korkunç bir sektöre dönüşeceği kesin. Şimdilerde futbol
beyzbolun gölgesinde kalmış durumda.
Ben
bu kupada gruplardan ağırlıklı olarak Avrupa takımlarının
çıkacağını düşünüyorum. Kupa ise yine Brezilya’nın olacak
gibi gözüküyor. Elemelere çıkacak takımların ise şunlar
olacağını tahmin ediyorum:
Almanya, Ekvador, İngiltere, İsveç, Arjantin, Hollanda,
Portekiz, Meksika (Angola ve İran siyasi açıdan kazanmak için
daha hırslı olacaklar gibi, bunun futbol olarak yansıması bu
grupta süpriz olabilir.) A.B.D. Çekoslovakya, Brezilya,
Hırvatistan, Fransa, Togo, Ukranya, İspanya.
Finali kim oynar?
Bunu tahmin etmek çok zor, ancak Brezilya ve Arjantin
arasında olabilir.
Turhan Doğan
turhan-sufizmveinsan@hotmail.com
Tokyo - 13.06.2006
http://sufizmveinsan.com
|