Bu yazıyı
aylardan beri yazmak gereği duyduysam da yenilecek
yutulacak bir şey olması için birilerinin acilan hamurun
uzerine kiymayi dokmesini beklemek gerekiyormus. Is bu
noktada edebi de edebiyatida bir kenara atmak da lazim
imis.
Iman etmek icin
kanita ihtiyac var midir? Aslında sorunun mantik
kurallarina gore analiz edildiginde absurd bir soru
oldugu gorulur. Iman zaten kayitsiz sartsiz inanmak
demek oldugundan iman eden inancini dogrulayacak
kanitlar arama cabasi icinde degildir.
Zamanin hastaligi
epidemi halinde benim diyen herkesi sarmistir. Herkesin
'bilimi', vakif olundugu sanilan ilme uydurma cabasi
icinde oldugunu uzun zamandir gozlemlemekteyim. Bunu
soylerken de halt ettigimi biliyorum. Cunku bu aslinda
bizim zamanimiza ait bir hastalik degildir ve bunu tek
gozlemleyen abdalda ben degilim. Insanin dusunmeye
basladigindan itibaren ortaya cikmis bir anomalidir. Bu
anomali Newton'a 7. rengi buldurmus,
Kepler'e de 7. gezegeni kaybettirmiştir.
Islam
dunyasindada bu gibi cabalar ayetler numaralari, kelime
sayilari, ebced değerleri kullanılara karmasik bir takim
matematiksel islemlerle birtakım Kuran mucizeleri gun
ışığına çıkarılmıştır. Kuranin mucizesi bu mudur? Konuya
yabanci birinin gozu ile bakarsaniz bundan 5000 yıl önce
temeli atılmış ve daha 300 yil once olusturulmus bir
sozluk
ile ezelden ebede mutlak dogru oldugu varsayilan bir
sirlar kitabini cozmeye calismanin abesligini
gorursunuz.
Kaldi ki kitap
sirlar kitabi degildir, mesaj apacik ve yalindir (konuya
yabanci oldugumuzdan mesajin apacik ve yalin oldugunu
yine mesajin kendisini referans alarak soyluyoruz). Bu
da durumun trajikomikligini ortaya koyuyor.
Bilim ile iman
kavram olarak zittir. Bilimin temeli kuskuculuktur. Iman
ise kuskunun yok olma halidir. Bu baglamda ilmi ile amel
etmek mumkunsede bilimi ile amel etmek mumkun degildir.
Birisi bana dese
ki su dagin ardinda bir ordu var,iman eden isem
‘elbette’ der derhal tedbirimi alirim (tabana kuvvet).
Yok eğer bilimadami isem derhal hava ornekleri alirim ve
bu ornegi dunyanin cesitli yerlerinden alinan orneklerle
birlestirir (normalize eder,dagilimina bakar varyansini
hesaplar vs vs) ve oncelikle havada bulunan gazlarin
yaklasik oranlarini bulurum. Daha sonra ideal
farzettigim (eldeki oranlari en iyi temsil eden) bir
ortama 5er 10ar insanlar getirir, yine hava ornekleri
alir havadaki gazlarin insan miktarina gore degisimini
bulurum.
Daha sonra dagin
onunde bulundugum yerden hava ornekleri alir, insanli
deneylerimden çıkan verilerle karsilastiririm. Bu bana
dagin arkasinda ordu olup olmama ihtimalini verir.
Burada 'ihtimal' kelimesi onemlidir, cunku kullandigim
yontemlerin hepsi istatistiki yontemlerdir, bu yuzden
sonuc herzaman bir ihtimal olarak alinacaktir. Yani
bilim yoluyla vardigim sonuc yapisi itibari ile yine bir
kesinlik vermeyecektir. Sayet veriler %99.9 eminlikle
arkada bir ordu oldugunu soyluyorsa, bu demektir ki
dagin arkasina baktigim her 1000 seferde 1 kez dagin
arkasinda ordunun olmadigini gorecegim.
Dagin arkasinda
ordu var mi? Elbette ki var cunku cogunlukta yani 999
kez var 1 kez yok. Yani aklim bana kacmayi emrediyor.
Peki ya kacarken ayagimizin tasa takilip olme
ihtimalimiz %50 ise. Yine kacmali miyim?
Ya yalnızca bir
kez kacma yada kacmamaya karar verme hakkimiz var ise…Ve
bu baktigim sefer o 1000 seferden 1 kez ordunun olmadigi
sefer ise…Ve bu bir sefer benim kacmaya karar verip
ayagimin tasa takildigi sefer ise…
Sonucta bilim
adami (bir cesit hesap makinasi) olan ben hicbir zaman
herhangi bir soruya evet yada hayir gibi bir cevap
veremeyecek, insan olan ben ise surekli kacip kacmama
kararini verme cabasi icinde olacak.
Nasil olursa
olsun,hesabin sonucunda alinacak cevap heriki beninde
helakina yol acabilecektir. Bu asamada bir bilenin
sozune inananin bilim adamina inanandan daha az oldugunu
dusunmuyorum. En nihayetinde bir bilen kisitli gozlem
araclari (hava ornekleri, spektrum analizorleri) yerine
6. hissine (verilerin toplu islenmesi ile ortaya cikan
bilme hali) dayanarak dagin ardinda ordunun oldugunu
soylemistir. Bu noktada kuskucu zihniyet kilavuzun
itibarini da sorgular ki bence bu oldukca yerinde bir
kaygidir.
Ilim kimin
harcidir? Ilim amatorun harci degildir evvela. Cunku
icinde gelen verileri dogru degerlendirecek bir
'cevher'e sahip olmayanlar gelen verileri de hakkiyla
degerlendirecek istidata sahip degildir.
Kucuklukten beri
aklimdan cikmayan korlerin hikayesi geliyor aklima.
Nedense bu basit hikaye icinde hayatimiza dair pekcok
gercegi bulabiliyorum her seferinde. Hani korler ilk
defa bir fil ile karsilasirlar her birisi kendi yerel
gozlemini (tecrubesini) butunun ifadesi sanir. Filin
hortumuna dokunan onu yilan gibi bir sey vucuduna
dokunan onu duvar sanir. Icinde cevheri yahut pusulasi
olmayan da gelen verileri hakkiyla degerlendiremez. Bu
veriler onun kafasini karistirir Olimpos daginin
eteginde onu oksuz birakir.
Lakin idrak ile
fitratta ayni sey degildir. Bazi gercekleri mantik
yoluyla bulsakta fitratimiz bu gercekler dogrultusunda
ilerlemeye izin vermez. Simdi bu Ebu Cehl'in kufru
mudur!? Ebu Cehl'i zamanin peygamberi dahi kurtaramamis
ise kim kurtarmaya muktedirdir? En basta, birinin birini
kurtarmasi mumkun mudur?
Burada bilim kimin harcidir diye sormuyoruz.
Verileri elde etme sanati (bilim) yapisi itibari
ile hakkiyla yapamayanlari aninda ayiklayacak
bir mekanizmaya (kusku) sahiptir ki Newton’undan
Kepler’ine hepsi er ya da gec bundan nasiplerini
almislardir.
Mitolojide butun tanrilarin ikamet ettigi
soylenen dag
|