Nihat Karaoğlu
 

Bu yazıyı aylardan beri yazmak gereği duyduysam da yenilecek yutulacak bir şey olması için birilerinin acilan hamurun uzerine kiymayi dokmesini beklemek gerekiyormus. Is bu noktada edebi de edebiyatida bir kenara atmak da lazim imis.

Iman etmek icin kanita ihtiyac var midir? Aslında sorunun mantik kurallarina gore analiz edildiginde absurd bir soru oldugu gorulur. Iman zaten kayitsiz sartsiz inanmak demek oldugundan iman eden inancini dogrulayacak kanitlar arama cabasi icinde degildir.

Zamanin hastaligi epidemi halinde benim diyen herkesi sarmistir. Herkesin 'bilimi', vakif olundugu sanilan ilme uydurma cabasi icinde oldugunu uzun zamandir gozlemlemekteyim. Bunu soylerken de halt ettigimi biliyorum. Cunku bu aslinda bizim zamanimiza ait bir hastalik degildir ve bunu tek gozlemleyen abdalda ben degilim. Insanin dusunmeye basladigindan itibaren ortaya cikmis bir anomalidir. Bu anomali Newton'a 7. rengi buldurmus[1], Kepler'e de 7. gezegeni kaybettirmiştir[2].

Islam dunyasindada bu gibi cabalar ayetler numaralari, kelime sayilari, ebced değerleri kullanılara karmasik bir takim matematiksel islemlerle birtakım Kuran mucizeleri gun ışığına çıkarılmıştır. Kuranin mucizesi bu mudur? Konuya yabanci birinin gozu ile bakarsaniz bundan 5000 yıl önce temeli atılmış ve daha 300 yil once olusturulmus bir sozluk[3] ile ezelden ebede mutlak dogru oldugu varsayilan bir sirlar kitabini cozmeye calismanin abesligini gorursunuz.

Kaldi ki kitap sirlar kitabi degildir, mesaj apacik ve yalindir (konuya yabanci oldugumuzdan mesajin apacik ve yalin oldugunu yine mesajin kendisini referans alarak soyluyoruz). Bu da durumun trajikomikligini ortaya koyuyor.

Bilim ile iman kavram olarak zittir. Bilimin temeli kuskuculuktur. Iman ise kuskunun yok olma halidir. Bu baglamda ilmi ile amel etmek mumkunsede bilimi ile amel etmek mumkun degildir.

Birisi bana dese ki su dagin ardinda bir ordu var,iman eden isem ‘elbette’ der derhal tedbirimi alirim (tabana kuvvet). Yok eğer bilimadami isem derhal hava ornekleri alirim ve bu ornegi dunyanin cesitli yerlerinden alinan orneklerle birlestirir (normalize eder,dagilimina bakar varyansini hesaplar vs vs) ve oncelikle havada bulunan gazlarin yaklasik oranlarini bulurum. Daha sonra ideal farzettigim (eldeki oranlari en iyi temsil eden) bir ortama 5er 10ar insanlar getirir, yine hava ornekleri alir havadaki gazlarin insan miktarina gore degisimini bulurum.

Daha sonra dagin onunde bulundugum yerden hava ornekleri alir, insanli deneylerimden çıkan verilerle karsilastiririm. Bu bana dagin arkasinda ordu olup olmama ihtimalini verir. Burada 'ihtimal' kelimesi onemlidir, cunku kullandigim yontemlerin hepsi istatistiki yontemlerdir, bu yuzden sonuc herzaman bir ihtimal olarak alinacaktir. Yani bilim yoluyla vardigim sonuc yapisi itibari ile yine bir kesinlik vermeyecektir. Sayet veriler %99.9 eminlikle arkada bir ordu oldugunu soyluyorsa, bu demektir ki dagin arkasina baktigim her 1000 seferde 1 kez dagin arkasinda ordunun olmadigini gorecegim.

Dagin arkasinda ordu var mi? Elbette ki var cunku cogunlukta yani 999 kez var 1 kez yok. Yani aklim bana kacmayi emrediyor. Peki ya kacarken ayagimizin tasa takilip olme ihtimalimiz %50 ise. Yine kacmali miyim?

Ya yalnızca bir kez kacma yada kacmamaya karar verme hakkimiz var ise…Ve bu baktigim sefer o 1000 seferden 1 kez ordunun olmadigi sefer ise…Ve bu bir sefer benim kacmaya karar verip ayagimin tasa takildigi sefer ise…

Sonucta bilim adami (bir cesit hesap makinasi) olan ben hicbir zaman herhangi bir soruya evet yada hayir gibi bir cevap veremeyecek, insan olan ben ise surekli kacip kacmama kararini verme cabasi icinde olacak.

Nasil olursa olsun,hesabin sonucunda alinacak cevap heriki beninde helakina yol acabilecektir. Bu asamada bir bilenin sozune inananin bilim adamina inanandan daha az oldugunu dusunmuyorum. En nihayetinde bir bilen kisitli gozlem araclari (hava ornekleri, spektrum analizorleri) yerine 6. hissine (verilerin toplu islenmesi ile ortaya cikan bilme hali) dayanarak dagin ardinda ordunun oldugunu soylemistir. Bu noktada kuskucu zihniyet kilavuzun itibarini da sorgular ki bence bu oldukca yerinde bir kaygidir.

Ilim kimin harcidir? Ilim amatorun harci degildir evvela. Cunku icinde gelen verileri dogru degerlendirecek bir 'cevher'e sahip olmayanlar gelen verileri de hakkiyla degerlendirecek istidata sahip degildir. [4]

Kucuklukten beri aklimdan cikmayan korlerin hikayesi geliyor aklima. Nedense bu basit hikaye icinde hayatimiza dair pekcok gercegi bulabiliyorum her seferinde. Hani korler ilk defa bir fil ile karsilasirlar her birisi kendi yerel gozlemini (tecrubesini) butunun ifadesi sanir. Filin hortumuna dokunan onu yilan gibi bir sey vucuduna dokunan onu duvar sanir. Icinde cevheri yahut pusulasi olmayan da gelen verileri hakkiyla degerlendiremez. Bu veriler onun kafasini karistirir Olimpos daginin[5] eteginde onu oksuz birakir.

Lakin idrak ile fitratta ayni sey degildir. Bazi gercekleri mantik yoluyla bulsakta fitratimiz bu gercekler dogrultusunda ilerlemeye izin vermez. Simdi bu Ebu Cehl'in kufru mudur!? Ebu Cehl'i zamanin peygamberi dahi kurtaramamis ise kim kurtarmaya muktedirdir? En basta, birinin birini kurtarmasi mumkun mudur?


[1] Fizigin babası sayılan Newton ısıgın prizmadan gecirildiginde 7 temel renge ayrıldıgını öne sürmüştür. Bugün ana renkler kabul edilen 6 renge ilave olarak mavi ile mor arasında indigo (çivit mavisi) adı verilen bir rengin oldugunu yazmıştır., Why did newton see indigo in spectrum (Newton Spektrumda Neden Indigoyu Gördü), George Bierson, American Journal of Physics, 1972

[2] Astronomi biliminin kurucularından Johannes Kepler’in Mysterium Cosmographicum (Kozmografik Esrar, 1596) adlı kitabında ‘gezegenlerin platonik katı modeli adlı teorisi anlatılır. Bu eserde Kepler gezegenlerin sayılarını ve yörüngelerini platonik katılar adı verilen 5 geometrik sekiller ile izah etmeye çalışmıştır.

[3] Burada sözlükten kasıt Matematik adını verdiğimiz sistemdir. Su an kullanılan Matematik sistemi Newton ve Leibniz tarafından 17.yy sonlarında oluşturulmuştur.

[4] Burada bilim kimin harcidir diye sormuyoruz. Verileri elde etme sanati (bilim) yapisi itibari ile hakkiyla yapamayanlari aninda ayiklayacak bir mekanizmaya (kusku) sahiptir ki Newton’undan Kepler’ine hepsi er ya da gec bundan nasiplerini almislardir.

[5] Mitolojide butun tanrilarin ikamet ettigi soylenen dag

 

 
 
Belçika -20.11.2007
Ar.Gör. Nihat Karaoğlu
Bruksel Üniversitesi, Bilgisayarlı Modelleme ve Genetik Labaratuari

nihat.karaoglu@vub.ac.be
 http://sufizmveinsan.com