“Ela
inne evliyaallahe, ve havfun aleyhim ve la hüm yahzenun”
Kur’an-ı Kerim’deki belli anlatımlar kapsamındaki,
dışardan evliya zümresine bakış böyle. Belki bize göre
bir tarifi onların. “Evliyaullah için, ne bir korku
vardır, ne de onlar hüzün duyarlar”
Biz bu işi çocuk oyuncağı sanmıyorduk herhalde. Peki o
zaman sorun ne, mevcut durum nasıl izah edilebilir.
Bizim Allah’ı da kendimiz gibi sandığımız, kendimize
benzettiğimiz doğru galiba. İnsan gibi düşünen, insan
gibi üzülen-seven, kızan-kin tutan, insan gibi ama her
birimizin de aynı kendimiz gibi huy ve ahlakı olan
tanrı. Böyle olunca da hepimiz kendi durduğumuz yerden,
bakıyoruz Allaha.
Ağzı,
genelde açılmayan, açılsa kelleler götürecek olan ilim
neden bahsediyor dersiniz. Allah’tan olabilir mi ?
Allah’ı anlatıyor olabilir mi, onun ne gibi özellikleri
var ki acaba, görüldüğü yerde kelleler gidiyor.
Bize,
bizliğimize uymayan biri veya herhangi bir şey mi var,
hemen sırtımızı döner başka yerlere kilitleniveririz;
niye çünkü doğru değil ve Allah öyle olamaz, orada ve o
gördüğümüz mahalde-kişide de olamaz. Peki bu Allah
nerede sevgili arkadaşlar ? Herkes kendisi gibi
değerlendirirmiş ya karşısındakini, Allah çıkamaz mı
karşımıza gün gelir-an gelir olamaz mı böyle bir şey.
Bir hasta ziyaretinde, dilenci eliyle, yetim olarak veya
mazlum ismi ile işaret edilen mahalde.
Şu tek yönlü yolda, her yanımızdan Allah ile sarılmışız.
Kımıldayacak yer de yok. İdrakın ne ise o. Kabul
ettirmeyeceği duayı ettirmiyor ya. Yani edeceğini
ediyor, yapıyor, Fail de o, Mürid de. Niye o zaman
özelliklerine son, varlığına sınır yok iken, biz belli
kesitler alıp bu bütünden, o kesitlere isimler-resimler
verip-yapıştırıyoruz ve o lokalizasyonları tanıdığımızı
zannederek, bu alışılmışlık ile yaşamaya ısrarla devam
ediyoruz.
Velayete adımın daha ilk atıldığı noktada, korku ve
hüzne yer yokken, biz bu pısırıklıkla, yola devam
edebileceğimize gerçekten inanıyor muyuz ? İstisnalar
hemen göze çarparken, onlar da Allah’tan daha fazla
Allah’çılar tarafından, update edilmiş tanrıları ile
korkutulmaya çalışılıyorlar.
Önce bir ışık sonra gürültü eşliğinde şimşek-yıldırım,
veya hayatımızdaki olaylar, aksiyon-reaksiyon şeklinde
gelişen; bizim davranışlarımıza aldığımız tepkiler
şeklinde geçip giden günlük hayatımız. Biz Allah’tan
nasıl aynı bizim gibi bir hayatı yaşamasını
bekleyebiliriz ? Allah mesela, bir olaya karşı mı
tepkisini ortaya koyar ? Biz, testiyi kırmadan kızını
azarlayan Nasreddin Hocayı garip mi karşılamalıyız ? Ya
da idrakların zorlandığı noktada hemen kılıf-yorum mu
bulmalıyız. Yani bizim bildiğimiz şekilde mi sıralanır
hep olaylar, dekor daima bizim alıştığımız şekilde midir
?
Allah, gökte değilse yerde de mi değidir ? Yer, gökten
daha mı az yücedir ? Kul mu var ki, yere göğe sığmayan
Allah onun kalbine sığarmış ? Her bir şeyden tenzih
edilesi Allah’ın, tenzihiyetini anlatırken vaiz kürsüde,
Bektaşi Babası seslenmiş aşağıdan; “ tuh be hoca!
Korkmasan-utanmasan Allah yok diyeceksin” Genç delikanlı
suretinde görülebilirken, hasta ziyaretinde karşımıza
çıkması olası iken, yetimde, fakirde, mazlumda, garibde
günlük hayatımızda yerini çoktaaaan almışken, biz daha
nerelerde Allah arıyoruz, yine o Allahın aşkına ?!!
Günlük hayatımızda derken, belli noktaları tesbit ederek
bunu söylemek lazım, zira Ricali Gaybda da olduğu gibi
Uluhiyet kapsamında mertebeler geçerli, Allah’ta
seçicilik var yani. Yakınlık söz konusu olabiliyor,
hükmü icabı ve dilediğini yapıyor-seçiyor.
Bu aleme kim bir merkez kim belirlemiş, ve neye göre,
geometri demeyin sakın ? Bir yönüyle sonsuz, bir yönüyle
sınırsız “TEK”in merkezini hangi ölçüt ile
belirleyeceksiniz. ? Başlangıç-referans noktası niye siz
olmayasınız ? Rahman’ın nefesi her an ensemizdeyken, biz
ensemizi kendi nefesimizin önüne geçiremediğimiz için,
olayı dışarıya atıyoruz, bizim ben kabulümüzün otomatik
sonucu bu.
Uluhiyet kapsamında, herhangi bir yerde, birime Allah
demek doğru değil, ama yine aynı prensipler
doğrultusunda Hiçbir noktanında Allah dışında değil.
Sınırlı-kısıtlı algılama ve anlayışta birim-nesne adını
alan, sınırsız algılama ve anlayışta Allah oluyor.
Sevgi ve saygılarımla. |