Savaş Eren
 

“Ela inne evliyaallahe, ve havfun aleyhim ve la hüm yahzenun”
Kur’an-ı Kerim’deki belli anlatımlar kapsamındaki, dışardan evliya zümresine bakış böyle. Belki bize göre bir tarifi onların. “Evliyaullah için, ne bir korku vardır, ne de onlar hüzün duyarlar”
Biz bu işi çocuk oyuncağı sanmıyorduk herhalde. Peki o zaman sorun ne, mevcut durum nasıl izah edilebilir. Bizim Allah’ı da kendimiz gibi sandığımız, kendimize benzettiğimiz doğru galiba. İnsan gibi düşünen, insan gibi üzülen-seven, kızan-kin tutan, insan gibi ama her birimizin de aynı kendimiz gibi huy ve ahlakı olan tanrı. Böyle olunca da hepimiz kendi durduğumuz yerden, bakıyoruz Allaha.

Ağzı, genelde açılmayan, açılsa kelleler götürecek olan ilim neden bahsediyor dersiniz. Allah’tan olabilir mi ? Allah’ı anlatıyor olabilir mi, onun ne gibi özellikleri var ki acaba, görüldüğü yerde kelleler gidiyor.

Bize, bizliğimize uymayan biri veya herhangi bir şey mi var, hemen sırtımızı döner başka yerlere kilitleniveririz; niye çünkü doğru değil ve Allah öyle olamaz, orada ve o gördüğümüz mahalde-kişide de olamaz. Peki bu Allah nerede sevgili arkadaşlar ? Herkes kendisi gibi değerlendirirmiş ya karşısındakini, Allah çıkamaz mı karşımıza gün gelir-an gelir olamaz mı böyle bir şey. Bir hasta ziyaretinde, dilenci eliyle, yetim olarak veya mazlum ismi ile işaret edilen mahalde.
Şu tek yönlü yolda, her yanımızdan Allah ile sarılmışız. Kımıldayacak yer de yok. İdrakın ne ise o. Kabul ettirmeyeceği duayı ettirmiyor ya. Yani edeceğini ediyor, yapıyor, Fail de o, Mürid de. Niye o zaman özelliklerine son, varlığına sınır yok iken, biz belli kesitler alıp bu bütünden, o kesitlere isimler-resimler verip-yapıştırıyoruz ve o lokalizasyonları tanıdığımızı zannederek, bu alışılmışlık ile yaşamaya ısrarla devam ediyoruz.
Velayete adımın daha ilk atıldığı noktada, korku ve hüzne yer yokken, biz bu pısırıklıkla, yola devam edebileceğimize gerçekten inanıyor muyuz ? İstisnalar hemen göze çarparken, onlar da Allah’tan daha fazla Allah’çılar tarafından, update edilmiş tanrıları ile korkutulmaya çalışılıyorlar.
Önce bir ışık sonra gürültü eşliğinde şimşek-yıldırım, veya hayatımızdaki olaylar, aksiyon-reaksiyon şeklinde gelişen; bizim davranışlarımıza aldığımız tepkiler şeklinde geçip giden günlük hayatımız. Biz Allah’tan nasıl aynı bizim gibi bir hayatı yaşamasını bekleyebiliriz ? Allah mesela, bir olaya karşı mı tepkisini ortaya koyar ? Biz, testiyi kırmadan kızını azarlayan Nasreddin Hocayı garip mi karşılamalıyız ? Ya da idrakların zorlandığı noktada hemen kılıf-yorum mu bulmalıyız. Yani bizim bildiğimiz şekilde mi sıralanır hep olaylar, dekor daima bizim alıştığımız şekilde midir ?
Allah, gökte değilse yerde de mi değidir ? Yer, gökten daha mı az yücedir ? Kul mu var ki, yere göğe sığmayan Allah onun kalbine sığarmış ? Her bir şeyden tenzih edilesi Allah’ın, tenzihiyetini anlatırken vaiz kürsüde, Bektaşi Babası seslenmiş aşağıdan; “ tuh be hoca! Korkmasan-utanmasan Allah yok diyeceksin” Genç delikanlı suretinde görülebilirken, hasta ziyaretinde karşımıza çıkması olası iken, yetimde, fakirde, mazlumda, garibde günlük hayatımızda yerini çoktaaaan almışken, biz daha nerelerde Allah arıyoruz, yine o Allahın aşkına ?!! Günlük hayatımızda derken, belli noktaları tesbit ederek bunu söylemek lazım, zira Ricali Gaybda da olduğu gibi Uluhiyet kapsamında mertebeler geçerli, Allah’ta seçicilik var yani. Yakınlık söz konusu olabiliyor, hükmü icabı ve dilediğini yapıyor-seçiyor.
Bu aleme kim bir merkez kim belirlemiş, ve neye göre, geometri demeyin sakın ? Bir yönüyle sonsuz, bir yönüyle sınırsız “TEK”in merkezini hangi ölçüt ile belirleyeceksiniz. ? Başlangıç-referans noktası niye siz olmayasınız ? Rahman’ın nefesi her an ensemizdeyken, biz ensemizi kendi nefesimizin önüne geçiremediğimiz için, olayı dışarıya atıyoruz, bizim ben kabulümüzün otomatik sonucu bu.
Uluhiyet kapsamında, herhangi bir yerde, birime Allah demek doğru değil, ama yine aynı prensipler doğrultusunda Hiçbir noktanında Allah dışında değil. Sınırlı-kısıtlı algılama ve anlayışta birim-nesne adını alan, sınırsız algılama ve anlayışta Allah oluyor.
Sevgi ve saygılarımla.

 

 
 
İstanbul -25.07.2007
sorsavaseren@hotmail.com
 http://sufizmveinsan.com