Savaş Eren
 

Bir ağaçtır bu alem
Meyvesi olmuş Adem
Maksud olan meyvedir
Sanma ki ağaç ola

Tohumu/çekirdeği düşünüyoruz. Toprağa düşen bu tohumdan gövdesi ve kökleri ile ve sonrasında kolları daha ince dalları ile o dalın uç kısmına uzanmış yapraklarının hemen yanında meydana gelmiş meyveyi ele alalım.

İlk bakışta şöyle düşünülebilir; tohum, bir noktadan başlayarak daire çizdi ve yeniden ağaçta, yaprağa uzanan sürecin sonunda yine aynı noktaya döndü. O meyvedeki çekirdekte o ağaç mevcuttur veya ağaç, çekirdeğin açılımı/tafsilidir. Hatta ağaç, tohumda bilgi ve tasarım olarak zaten mevcuttur, bu ise ilim boyutudur, ilmindedir. Bu ilmi/tecelliyi kendinde bulan yaşayan da bunu bilir, gerisi sadece hayalden ibarettir de denilebilir.

Benim üzerinde yoğunlaşmaya çalıştığım yön şurası: Şu hayal olan âleme dair tüm anlatılanlar, bu cümleler, kelimeler, makamlar, mertebeler ve arkasındaki hakikat diye işaret edilen, hissedilen, tutunduğumuz dallar, ulaşılan kökler dahi mecazdır; işte tam bu düzeyin/mecazın ötesinde Mardiye nefs düzeyi somut, gerçek hakikat denilen şeydir, onun yaşamıdır.

Dolayısıyla hayal ağacının en uç noktasındaki maksud olan meyve noktasında, başa yani çekirdeğe dönülmüş olmuyor. O bir meyvedir ki tohumu içinde barındıran, asıl olan, maksud olan, tüm bu anlatılan ve yaşatılanlarla kastedilendir.

Şunu da tesbit etmek lazım; çekirdekte bilgi-tasarım olarak hatta ilim olarak ilminde (mevcut) olması ifadeleri mutlak gerçeği yansıtıyor gibi görünüyorsa da, bu anlatımın bir muhatabı ve bu muhatabın kendisine ulaşan bu bilgi/ilim ile belli bir çıkış/hareket noktası söz konusu.İşte bu çıkış/referans noktası itibariyle onun hali, mecaz hükmünde kalıyor, bilinci ise heva çıtasından atlayamıyor.

Yani bu perdenin arkasındaki, kastedilen gerçek, o maksud olan şey, meyvedir. Siz bakmayın perde arkasında dediğime, o meyve göz önündedir, o kadar aşikardır ki, görülemiyor, bu kadar da olmaz artık zannı ile öteye atılıyor. Bu zannı ve hemen akabinde de perdeyi oluşturan, sistem olarak varlık bulmuş bünyemiz olmuş oluyor.

Ve sesleniyor bize kendinden kendine, her ne kadar Muhyiddin Arabi dilinden bir izah ile ulaşsa da bu mesaj; “Sen onlara hakikati mi anlatmak, farkettirmek istiyorsun, bu mümkün değil ki onların hatmolmuş kalplerinde ben varım”

Yine hakikat ehlinden bir işaretle; “Cümle alem bir hayaldir. Ammaa, bu hayalde hakikat parıltıları her daim boy göstermekte”

Böylelikle de meyve tohum olmuş olmuyor. Tohum meyvede mevcuttur, ama o meyve değildir.İşte ağacı görürken değerlendirememek ve çekirdeğe odaklanmak; hayalden kaçınıp, bir taraftan sünnetullah adı altındaki sisteme tapınıp, gerçek  yapan – eden  FAİLi, çekirdek üzerine hayal ağacı eli ile, meyveyi tuğla tuğla, lif lif, hücre hücre örerken, değerlendiremiyoruz.Gerçek/mutlak değerlendirme ise Allah’a aittir.O bizâtihi ve bi’l-fiil yapar, eder elimize meyveyi verir, her ne kadar biz elimizde tuttuğumuzun farkında olmasak da.

Sevgi ve saygılarımla, iyi tatiller.

 

 
 
İstanbul -17.07.2007
sorsavaseren@hotmail.com
 http://sufizmveinsan.com