ems,
önce onu çok değer verdiği zatların, hatta babasının bile
eserlerini okumaktan men eder, değer verdiği bütün kitaplarını
birer birer havuza atar. Daha sonra hiç kimseyle konuşmasına
izin vermez.
Medresedeki
derslerini, vaazlarını terk etmek zorunda kalır.
Şimdi
sıra imtihanlardadır...
Bir gün Şems-i Tebrizi, Mevlana’yı denemek maksadıyla güzel
bir sevgili ister ondan. O da güzellikte eşi bulunmayan karısını
getirir tereddüt etmeden . Şems, “bu benim can kız kardeşimdir.
Bu olmaz. Bana hizmet edecek bir erkek çocuğu bul” der.
Mevlana, Oğlu Sultan Veled’i ona kul olsun diye getirir. Şems,
“bu kalbimi bağlayan oğlumdur. Şimdi şarap olsaydı, su
yerine onu içerdim. Ben onsuz yapamam” deyince, Mevlana hemen
gidip Yahudi
mahallesinden bir testi şarap getirir.
Şems,
bu teslimiyet ve itaatten hayrete düşüp
“Başlangıcı olmayan başlangıcın ve sonu olmayan sonun
hakkı için diyorum ki, dünyanın başından sonuna kadar
senin gibi gönül yutan bir Muhammed yürekli bu aleme ne gelmiş
ne de gelecektir.” dedi.
Ben Mevlana’nın hilminin derecesini anlamak için bu
imtihanları yaptım. Onun iç alemi o kadar geniş ki, rivayet
ve hikaye çerçevesine sığmaz.” der.
Kendisine hürmetle, sevgiyle yaklaşan diğer insanlara da çeşitli
imtihanlar uygulamış, örneğin kendisinden para isteyince bütün
parasını, malını mülkünü ayaklarına seren Hüsameddin Çelebi’ye
Velilerin gıpta ettiği bir makamı müjdelemiştir. O servetin
içinden de sadece bir dirhem alır. Geri kalanını Hüsameddin’e
bağışlar.
Mevlana ve Şemsi Tebrizi’ye gönül verenler bu haldeyken,
sohbetlerden ve bu sofradaki zenginlikten mahrum kalanlar Şems’ten
kendilerine bir gönül hoşluğu gelmediğini öne sürüp kıskançlık
içinde fitne tohumlarını atmaktadırlar. Dedikodularla atılan
düşmanlık tohumları iyice olgunlaştığında Şems, bir gece aniden Konya’yı terk ederek
kayıplara karışır. On altı ay boyunca hiçbir haber
alınamaz.
Bu
ayrılık süresince Mevlana tekrar eski haline gelmek, halka ve
derslerine dönmek şöyle dursun, kimseyle görüşmez konuşmaz,
medresesini büsbütün bırakır, keder içinde yalnızlığa
çekilir. Hastalanır. Artık neredeyse can verecekken, Şam’dan
gelen mektupla canlanır. Şems ikinci kez Konya’ya gelir.
Birkaç ay süren sohbetler, görüşmeler neticesinde yine
fitneler düşmanlıklar baş gösterir. Bunun üzerine Şems,
tekrar kayıplara karışır...
Mevlana
için yine ayrılık başlamıştır, coşkun bir aşk ve cezbe
halinde aylarca gözyaşı döker gazeller söyler, her gelenden
onu sorar, yalan haber getirenlere bile üstünde ne varsa
verir, doğru haberi verene canını teslim edeceğini söyleyerek...
Bu
arada fesat ve dedikodu çıkaranların çoğu, bu yolla
Mevlana’yı kendilerini döndüremeyeceklerini anlar, bazıları
da Şems’in kıymetini fark ederek pişmanlık içinde özür
dilerler.
Birkaç ay sonra Şems-i Tebrizi’nin Şam’da olduğu haberi
gelince Mevlana halini anlatan mektuplar gönderir, yalvarır,
dualar eder. Nihayet üçüncü mektuba aylar süren bekleyişten
sonra karşılık gelir. Şems de aynı coşkunlukla ona cevap gönderir.
Mektubu alan Mevlana, hemen oğlu Sultan Veledi çağırıp
eline dördüncü mektubu vererek şunları söyler:
“Birkaç
arkadaşınla Mevlana Şems’i aramaya git. Giderken şu kadar
gümüş ve altın parayı da beraberinde götür. Bu paraları
Şam’da O Tebriz Sultanının ayakkabısı içine dök ve onun
mübarek ayakkabısını Rum tarafına çevir. Benim selamımı
ilet ve âşıklara yaraşır secdemi O’na arz et. Şam’a
ulaştığın vakit,Cebel-i Salihiye’de meşhur bir han vardır,
doğru oraya git. Orada Mevlana Şemseddin’in güzel bir Frenk
çocuğuyla satranç oynadığını görürsün. Sonunda oyunu
Şems kazanırsa, Frengin malını alır. Frenk çocuğu kazanırsa,
Şems’e bir tokat vurur. Sen onun vurduğunu görünce hata
edip kızmayasın. Çünkü o çocuk kutuplardandır. Fakat o
kendini iyi tanımıyor. Şems’in sohbetinin bereketi ve
inayeti ile halinin olgunlaşması lazımdır.”
(Devam
edecek...)
Şemsi
Tebrizi’nin
hayatı
1.bölüm
Şemsi
Tebrizi’nin
hayatı
2.bölüm
Şemsi
Tebrizi’nin
hayatı
4. bölüm
İstanbul
- 18.01.2001
http://afyuksel.com
|