ultan
Veled, babasının dediklerini aynen yaparak yanındaki
adamlarla birlikte yola çıkar. Şam’a varınca hemen hana
gider. Şems, Mevlana’nın söylediği gibi bir
frenk çocuğuyla satranç oynamaktadır. Sultan Veled,
babasının mektubunu, armağanlarını Şems’e teslim
ettikten sonra, bütün dostların yaptıklarından pişman
olduklarını kendisini saygı ve hasretle Konya’da
beklediklerini anlatır. Yalvarıp türlü niyaz ve ricalarla
onu dönmeye ikna eder. Birlikte yola çıkarlar. Şemsi kendi
atına bindiren Sultan Veled, aşk ve neşe içinde
Konya’ya kadar yayan olarak gelir. Şems onun gösterdiği
bu saygı ve bağlılıktan çok hoşnut kalır, ona övgü dolu
sözler söyler. Uzun bir yolculuktan sonra, Konya’ya yakın
Zencirli Hanı’na geldiklerinde babasına müjdelemek için şehre
bir derviş gönderir. Mevlana bu müjdeyi duyunca üstünde ne
varsa çıkarıp dervişe verir. Konya halkına haber salıp
emirlerden, bilginlerden, fakirlerden ve ahilerden onu karşılamak
isteyenlerin toplanmasını ister. Kendisi de ata binerek bütün
Konya ileri gelenleri ve ahalisiyle birlikte Şems’i şehre
getirir.
Bu defa da altı
ay boyunca medresedeki bir hücrede baş başa kalırlar. Yanlarına
kuyumcu Selahaddin ve Sultan Veled’den başkası
girememektedir. Mevlana’nın Şems’e bağlılığı bu son
gelişte daha da artmıştır. Öylesine kaynaşmışlardır ki,
artık ayrılık mümkün görünmemektedir. Şems, himmet ve
teveccühleriyle Mevlana’yı daha da olgunlaştırmış aşk
ateşiyle pişirip Hakk’a vuslatı sağlamıştır. Daha önce
Şems’e muhalefet edenler de gelip birer birer
özür dilerler.
Onun rahat edebilmesi ve hizmetinin görülmesi için evde
evlatlık olarak yetiştirilmiş Kimya adındaki genç ve güzel
kız Şems’e nikah edilir.
Ama bu sefer de müritler
arasında kıskançlık başgösterir. Mevlana’nın diğer oğlu
Alaeddin Çelebi bile edebi aşan birkaç davranışıyla kıskançlığını
dile getirir. Bu arada Şems’i sevmeyenler de her fırsatta
muhalefete, hakaret, iftira ve düşmanlık
dolu hareketlere yönelirler.
Şems ile
Mevlana, sohbet ve irşadın son merhalelerini, en güzel dönemlerini
yaşarken onlar da dışarda kaynamaya, taşkınlık etmeye başlarlar.
Artık Mevlana, istenen mertebeye gelmiş Şems’in irşad
vazifesi tamamlanmış, daha önce kendisine bildirilen hüküm
gereğince başını feda etme zamanı gelmiştir.
Hanımı Kimya Hatun da rahatsızlanıp vefat etmiştir. Bu
haberin şehre yayılmasından sonra onu ne pahasına olursa
olsun uzaklaştırmak ve Mevlana’yı elinden kurtarmak(!)
isteyenler bir plan kurup bu iş için yedi kişi seçerler.
1247 yılının
Aralık ayında, aralarında Mevlana’nın oğlu
Alaeddin Çelebi’nin de olduğu rivayet edilen
bu yedi kişi medresenin avlusunda pusuya yatar. Bir
derviş kapıdan seslenerek Şems Hazretlerini dışarı çağırır.
Şems derhal yerinden kalkıp çıkarken Mevlana’ya:
“Görüyormusun beni dönüşü olmayan bir davetle dışarıya
çağırıyorlar!” diyerek vedalaşıp çıkar.
Sonra bir
“Allah “ feryadı yankılanır gecede...
Kapı açıldığında ise, ortalıkta kimseler yoktur.
Sadece birkaç damla kan lekesi görülür yerde...
Başka da bir iz bulunamaz.
Bu son ayrılıktır. Mevlana yine aylarca süren bekleyişe,
diyar diyar gezip aramaya başlar. Ama onu maddeten olmasa da
manen kendinde bulduğunu şu dizelerle dile getirir:
“Beden
bakımından ondan uzağız amma;
Cansız bedensiz ikimiz de bir nuruz;
İster O’nu gör, ister beni...
Ey arayan kişi! Ben O’yum, O da ben”
Şemsi
Tebrizi’nin
hayatı
1.bölüm
Şemsi
Tebrizi’nin
hayatı
2.bölüm
Şemsi
Tebrizi’nin
hayatı
3. bölüm
İstanbul
- 18.01.2001
http://afyuksel.com
Şems-i
Tebrizi ; Osman Karabulut
Şems-i Tebrizi ;Makalat ( M. Nuri Gençosman)
|