Asrımızın, insanları
milennium çağına taşıyan, Einstein, Hawking gibi önemli bilim adamlarından biri
olan Carl Sagan, üzerinde yaşadığımız gezegenin uzaktan “mavi sönük
bir nokta “olarak algılandığını söylüyordu.O, kısa bir süre önce
aramızdan ayrıldı... Dünya üzerinde soluk soluğa yaşam mücadelesi veren
insanların acaba kaçı, bu baş döndüren tanımın farkına varabildi?..
Ancak, çapı 12756, çevresi 40000 km. olan Dünyamız, uzay ölçülerine göre
görülemeyecek kadar küçük ve sönük kalsa bile, bizler için yine de çok önemli...
Böylesi düşünürlerin yetiştiği birçok ayrıcalıklı şehir var
üzerinde...Bunlardan bazıları ise, insanlığa uzanan yolculukta yol ayrımı
yapacak nitelikte;
Mekke
Medine
Kudüs
İstanbul
Ve
Şam gibi....
İstanbul, Türkiye’nin en büyük şehri; ticaret, sanayi ve kültür merkezi...
Nüfusu, on üç milyona varmış durumda... Tarih boyunca birçok uygarlığa kucak
açmış ve defalarca kuşatılmak istenmiş bir kent...
Araplar ve Türkler için kutsal bir ideal haline gelen bu şehrin Bizanslıların
elinden alınacağını tam on dört asır önce Hz. Rasulullah, şu sözlerle
müjdelemişti :
“ Konstantiniye, bir gün fethedilecektir; onu fetheden kumandan ne güzel bir
kumandan, askerleri ne güzel askerlerdir! ”
Bilindiği gibi İstanbul, 1453 yılında Fatih sultan Mehmed tarafından fethedildi.
Böylece, İslamlığın ilk hayallerinden biri gerçekleşiyordu. Şehrin iskan ve imarı
ile de yakından ilgilenen Sultan II.Mehmed, gazanın en büyük temsilcisi
niteliğini kazanmıştı. Bu fetih, sadece askeri ve maddi güçlerle değil; aynı
zamanda akıl ve manevi destekle gerçekleşmişti.
Fatih Sultan Mehmed’in de akıl hocası ve destekçisi Akşemseddin Hazretleriydi.
Maneviyat ordusunun temel taşlarından biri olan Akşemseddin, Sultana inanılmaz
taktikler vererek yardımcı olmuştu.
Rivayetlere göre Fatih; Hocası Akşemseddin için, “ Herkes beni görünce titrer;
ben de Akşeyh’i görünce titriyorum!.” demiştir.
Asıl adı, Şeyh Mehmed Şemseddin Bin Hamza olan Akşeyh, Şehabettin Sühreverdi
soyundandır. Tıp ve Din konunda deruni bir bilgiye sahiptir. İlk öğrenimini
Amasya’da tamamlamış, oradan Halep ‘e gitmiştir. Bu yolculuk sırasında,
rüyasında Hacı bayram Veli ‘nin kendisini irşad edeceğini görmüş; onun müridi
olmuştur. Bir süre Göynük’te ders vermeye başlamıştır.
Hacı Bayram Veli’ye mensup olan Sultan II. Murat (Fatih Sultan Mehmed’in babası )
şeyhinin tavsiyesiyle onu şehzadesine lala olarak getirtmiş, böylece Akşemseddin,
Fatih ‘in hocası olmuştur.
Sultan Mehmed, İstanbul ’u kuşatırken, Hocasını yanından bir an bile
ayırmamış, bütün işlerini ona danışmıştı. Akşemseddin, devamlı olarak
Fatih’le istişare ediyor ve askerin maneviyatını güçlendiriyordu. Daha önce
Konstantiniye ‘yi fethe teşebbüs ederek orada şehid olan Halid Bin Eba Eyüb-ül
Ensari ‘nin mezarının yerini manevi güçle tayin etti. Onun da şehri kuşatan Türk
ordusuna manevi olarak yardım ettiğini açıkladı. İstanbul ‘un düşeceği gün ve
saati Fatih ‘e haber verdi.
Sultan Mehmed, Hocasını yanında alıkoymakta ısrar ettiyse de, o yerleşmeye karar
verdiği Göynük ‘e gitti ve orada vefat etti. Türbesi burada bulunmaktadır.