Sokrates

Buddha

Platon Eflatun
Akşemseddin
Mevlâna Celâleddin-i Rûmî
Rudyard Kipling
Yunus Emre
Thomas Alfa Edison


Asrımızın, insanları milennium çağına taşıyan, Einstein, Hawking gibi önemli bilim adamlarından biri olan Carl Sagan, üzerinde yaşadığımız gezegenin uzaktan “mavi sönük bir nokta “olarak algılandığını söylüyordu.

O, kısa bir süre önce aramızdan ayrıldı... Dünya üzerinde soluk soluğa yaşam mücadelesi veren insanların acaba kaçı, bu baş döndüren tanımın farkına varabildi?..

Ancak, çapı 12756, çevresi 40000 km. olan Dünyamız, uzay ölçülerine göre görülemeyecek kadar küçük ve sönük kalsa bile, bizler için yine de çok önemli... Böylesi düşünürlerin yetiştiği birçok ayrıcalıklı şehir var üzerinde...Bunlardan bazıları ise, insanlığa uzanan yolculukta yol ayrımı yapacak nitelikte;

Mekke
Medine
Kudüs
İstanbul

Ve

Şam gibi....

İstanbul, Türkiye’nin en büyük şehri; ticaret, sanayi ve kültür merkezi...

Nüfusu, on üç milyona varmış durumda... Tarih boyunca birçok uygarlığa kucak açmış ve defalarca kuşatılmak istenmiş bir kent...

Araplar ve Türkler için kutsal bir ideal haline gelen bu şehrin Bizanslıların elinden alınacağını tam on dört asır önce Hz. Rasulullah, şu sözlerle müjdelemişti :

“ Konstantiniye, bir gün fethedilecektir; onu fetheden kumandan ne güzel bir kumandan, askerleri ne güzel askerlerdir! ”

Bilindiği gibi İstanbul, 1453 yılında Fatih sultan Mehmed tarafından fethedildi. Böylece, İslamlığın ilk hayallerinden biri gerçekleşiyordu. Şehrin iskan ve imarı ile de yakından ilgilenen Sultan II.Mehmed, gazanın en büyük temsilcisi niteliğini kazanmıştı. Bu fetih, sadece askeri ve maddi güçlerle değil; aynı zamanda akıl ve manevi destekle gerçekleşmişti.

Fatih Sultan Mehmed’in de akıl hocası ve destekçisi Akşemseddin Hazretleriydi. Maneviyat ordusunun temel taşlarından biri olan Akşemseddin, Sultana inanılmaz taktikler vererek yardımcı olmuştu.

Rivayetlere göre Fatih; Hocası Akşemseddin için, “ Herkes beni görünce titrer; ben de Akşeyh’i görünce titriyorum!.” demiştir.

Asıl adı, Şeyh Mehmed Şemseddin Bin Hamza olan Akşeyh, Şehabettin Sühreverdi soyundandır. Tıp ve Din konunda deruni bir bilgiye sahiptir. İlk öğrenimini Amasya’da tamamlamış, oradan Halep ‘e gitmiştir. Bu yolculuk sırasında, rüyasında Hacı bayram Veli ‘nin kendisini irşad edeceğini görmüş; onun müridi olmuştur. Bir süre Göynük’te ders vermeye başlamıştır.

Hacı Bayram Veli’ye mensup olan Sultan II. Murat (Fatih Sultan Mehmed’in babası ) şeyhinin tavsiyesiyle onu şehzadesine lala olarak getirtmiş, böylece Akşemseddin, Fatih ‘in hocası olmuştur.

Sultan Mehmed, İstanbul ’u kuşatırken, Hocasını yanından bir an bile ayırmamış, bütün işlerini ona danışmıştı. Akşemseddin, devamlı olarak Fatih’le istişare ediyor ve askerin maneviyatını güçlendiriyordu. Daha önce Konstantiniye ‘yi fethe teşebbüs ederek orada şehid olan Halid Bin Eba Eyüb-ül Ensari ‘nin mezarının yerini manevi güçle tayin etti. Onun da şehri kuşatan Türk ordusuna manevi olarak yardım ettiğini açıkladı. İstanbul ‘un düşeceği gün ve saati Fatih ‘e haber verdi.

Sultan Mehmed, Hocasını yanında alıkoymakta ısrar ettiyse de, o yerleşmeye karar verdiği Göynük ‘e gitti ve orada vefat etti. Türbesi burada bulunmaktadır.

Hz. Rasulullah, “İstanbul fethedilecek ...” dediğine göre, fetih olayı kaçınılmazdı. Onu fetheden kumandan ne güzel bir kumandandı.

Fatih Sultan Mehmet gibi bir Türk padişahına yol gösteren zat, dileriz ki bizlere de ışık tuta.

Ahmet F. Yüksel 


Üst Ana sayfa e-mail