Zahidliği sanır idim hoş hüner amma. Aşk gibi hüner yok imiş insana münasip!.. Yağmalasa hep varımı aşk, zerre
komasa Zikreyle heman leylü nehar durma çalış
ki Kuddusi’ye derler ki, niçin uzlet
edersin; AHMED KUDDUSİ Sen, sende
gözet Hakk’ı heman gezme yabanda Na ehle sakın derdini bildirme hazer kıl, Divane gönül kadrini var söylece bil
kim AHMED KUDDUSİ Süluk ahvalini salik, yola gidip
gelenden sor, Tarikat sırrını sorma muheddisten, müderristen; Bilmez ehli zahir, ehli batın bildiğin
zinhar; Bu bir ilmi ledunni kim, bilen dimez
diyen bilmez, Bu Kuddusi’leyin cahil müdai çokturur
zira, AHMED KUDDUSİ Hak ilminde bu alem, bir nüha imiş
ancak; Ol noktada gizlidir nice nice bin
derya; Ademliğini her kim bulduysa odur Adem, Kim ol deme buldu yol, vasletti Niyazi
ol; NİYAZİ MISRİ Derman aradım derdime, derdim bana
derman imiş, Sağı solu gözler idim, DOST
yüzün görsem deyu, Öyle sanırdım, ayrıyem; DOST
ayrıdır, ben gayrıyem Savm-u salat hac ile sanma biter zahid
işin, Mürşid gerektir bildire, Hak’kı
sana hakk-el yakın Her mürşide dil verme kim yolunu
sarpa uğratır İşit Niyazi’nin
sözün, bir nesne örtmez Hak
yüzün NİYAZİ MISRİ Nadanı terketmeden yaranı arzularsın Man arefe nefsehu, fakat arefe rabbehu Sen bu evin kapısın, henüz bulup açmadan Taşra üfürmekle yalazlanır mı
ocak? Dağlar
gibi kuşatmış BENLİK günahı seni Cevizin yeşil kabını yemekle tat
bulunmaz Şerbeti
sen içmeden sarhoş u mest olmadan Gurbetliğe
düşmeden mihnete sataşmadan NİYAZİ MISRİ Canını terketmeden Zünnarını kesmeden Karıncalar gibi sen Meleklerden ileri Var Niyazi yürü, Derdiyle kul olmadan, NİYAZİ MISRİ Zat-ı
Hak’ta mahrem-i irfan olan anlar bizi, Bu fena gülzarına bülbül olanlar
anlamaz, Dünye-vü-ukbayı tamir eylemekten vaz
geçmişiz, Biz şol abdalız, bıraktık eğnimizden
şalımız Kahr-u lutfu şey-i vahid bilmeyen çekti
azap, Zahide
ayık dururken anlamazsın sen bizi, Arifin
her bir sözünü duymaya insan gerek Ey Niyazi katremiz deryaya saldık biz
bugün, NİYAZİ MISRİ Sağ ü solu gözler idim Ben taşrada arar idim, Savm-u salat-ı hac ile İnsan-ı
kamil olmaya Nerden gelir yolun senin Nerden
gelip gittiğini İşit Niyazinin sözün Hak’tan
ayan bir nesne yok, NİYAZİ MISRİ Şehr-i hakikattır adı Hak sırrını
anda kodu Olmaz onlarda fest Buğz-u kibr-ü
inad, Özleri canlardan aziz sözleri baldan
leziz, Şehre mürsel gelmedi anları davet kılmadı Hak mezhebi mezhepleri, deryayı zat meşrepleri, Yoktur onlarda ihtilaf günden ayandır
bi-hilaf, Terkeylemişler kıyl-ü kal lal olmuş
onlara bu dil Dünyaya anlar gelmedi geldiysede
eylenmedi Ana girerse bir kişi gider gönülden
teşvisi Her kim ki ol şehre gelir her
korkudanazad olur, Dar-ül emandır ol şehir lakin girer
yüz binde bir Ehline anlar bellidir zira bilir bir
ellidir, Var semme vechullahı bul ta görüne
sana bu yol Candan riyazat-ı ta’ab çeksin anı
edip talep Gel tende koma canını a-laya çık
bul kanını Tut Niyazi’nin sözün bunda
aç gör can gözün, Var ol hakikat şehrine er anda hakikat
sırrına, NİYAZİ MISRİ Çünkü bildim mü’minin kalbinde
Beytullah var Her
ne var ademde var ademden iste hakkı sen, Pes enel hak defterinden al sebk ey
zat-ı hak, Yılda bir kez hac olursa Kabe’de ey
hacegan, Zahidin dilinde zikri var ise çün la
ilahe Pehlivandır
şol kişi ki nefsini katleyledi, Kimseye ta’netme ey dil sırrı hakka
vakıf ol, Kenz-i mahfidir hakikat ey Nesimi ebsem
ol, NESİMİ Dil penah-ı Kibriya’dır yıkma gönlün
kimsenin, Zat-ı kudretle yapılmış Sun-i
Mevladır gönül, Kalb-i
mü’min beyt-i Rahman Haccı ekber andadır, Ey Nesimi
kendi vahdet-hanesidir bu
gönül NESİMİ Bende sığar iki cihan, ben bu cihana
sığmazsam; Arşı ferşi kaf’u nun, bende
bulundu cümle çün; Kevnü mekandır ayetüm, ZAT’a gider
bidayetüm; Kimse gümanu zann ile, olmadı Hak ile
biliş; Surete bahu maniyi, suret içinde tanı
kim; Hem sedefem hem incüyem, Haşru sırat
esenciyim; Genç-i nihan benem ben, uş, yani iyan
benem ben uş; Gerçi muhiti a’zamem, adem adumdur
ademem; Can lie hemcihan benem, dehr ile
hemzaman benem; Encüm ile felek benem, vahyi bilen
melek benem; Zerre benem, güneş benem, Çar ile
pencü şeş benem; Zat ileyem, sıfat ile, Kadr ileyem
Berat ile; Nar benem, şecer benem, Arş’e çıkan
hacer benem; Şems benem, kamer benem, şehd benem
şeker benem; Gerçi bugün Nesimi’yem, Haşimiyem,
Kureyşiyem; NESİMİ |
|