VAHİDİYET, mazharıdır zatın;
Tüm belirtir, farkını sıfatın..

Herşey onda birdir parça parça;
Şaş parçalara biridir zatın..

Bu, şu ile onun misalidir;
Ati hükme nişan hakikatın..

Kesrettir, hakikatten ibaret;
Parçalanma içinde vahdetin..

Her şey, orda her şey birde gibi;
Bu yüz, nefyi sayılır isbatın..

Fürkan, Allah’a zat, cem sureti;
Evsaf, sayısımgibi ayatın..  

Oku, sendedir sırrı kitabın;
Açan sen, sırrısın kainatın..

Abdülkerim CEYLİ

Der bu meyveleri ancak;
O süslendi toplanacak.. 

Şahitleri işe katma;
Şahitlerle zor ulaşmak..

Ağızdan şarab iç daim;
Onun içindedir kanmak..

Kadehleri bir önder gör;
Zor içindekine kanmak..

Açtım hoş güzelliğini;
Düşmez sana saklı tutmak..

Gayra aldanmayı bırak;
Değildir ulaştıracak..

Hep özden ye, at kabuğu;
Olmaz onu elde tutmak..

Sakın sırrı yayanlardan;
Gelmez sana öyle olmak..

Abdülkerim CEYLİ

Halkın misali kar gibidir yağan;
Sen ondaki suya benzersin akan.

Tahkikimizde kar ne? Sudan başka;
Bir de hükmünü icraya çağıran..

Lakin kar eriyince hükmü kalkar;
İş biter, hüküm suyun olur kalan..

Zıdları topladın bir güzellikte;
Kar yok oldu, odur ancak parlayan..

Abdülkerim CEYLİ

Ancak bizler sizlersiniz;
Değişmez gelip gitmemiz..

Varlık sizden başka değil;
Aynı çıkmanız kalmanız..

O, cemalinize suret;
Onun manası sizsiniz..

Bu varlık oluşunuzla;
Onun oluşu sizsiniz..

Attınız yabancı sevbi;
Hüsnünüzü de açtınız..

Hoş güzelliği mal edip;
Size ihanet ettiniz..

Deyip: Kasvet masiva hep;
Biz demeye gelmediniz..

Hakikat isminiz oldu,
Gelen halk dahi isminiz..

Renkler verdiniz cemale,
Vefa var zay etmediniz..

Kemaliniz var ki; sonsuz;
Halk onun, murad sizsiniz..

Abdülkerim CEYLİ

AMA

AMA odur ki, ilk mahalli sayılır evvelin;
Bir semadır, söner onda güzelliği güneşin..

Bu öyle bir özdür ki, Allah’ın özü onunla;
Olmuştur, ayrılmaz ve imkanı yok değişmenin.

Buna en güzel misal o gizlilik gibidir ki;
Bir taş misalidir özünü saklamış ateşin..

Ne zaman ki, o taşlardan ateş parlar görünür.
Ateş onun hükmüdür, imkansız ondan göçmenin..

Ateş bu taşlarda gizli durur şayet sırrını;
Çözmeye yeltenirsen, bir bak zorudur tahlilin..

Bu halde ona batanların nicesini gördük;
Yolu kapalı yüce Allah’a misal vermenin..

Hep birden kalpler hayrettedir onun dehşetinden;
Bir AMA dır salınıp, kendisinde kendisinin..

O kendi özüdür ki, karanlığa itibar yok;
Belli nurudur, işine yarar akıl edenin..

Burada ahadiyetten gayrısı hiç bilinmez,
Yahut bilinen kesret halidir vahidiyetin..

İnce mana zatın inceliğinde eridi;
O gizliliği ilk görünmezliğidir evvelin..

Abdülkerim CEYLİ

Zeynep verdiği sözlerin hepsinde sadık kaldı;
Hadiseler bozmadı, onun için kapanmadı..

Hiç değişmeden verdiği sözleri tuttu;
Zeynep tek sözünü dahi karıştırıp bozmadı..

Ara bozanlar onu ayırmak isteseler de;
Bu bir sebep değil; onu yabancılaştırmadı..

Ayırmak ve kovmak için korkutmaları dahi;
Vefa şimşeği, lütuf yağmuru unu kurtardı..

Ey nedimleri, kadehlerinden akanı alın;
Onun nedimlerinin elleri hep kınalandı..

Onun selameti için ümitsiz olmayınız;
Ama yarasa kuşları güneşe yaklaşmadı.. 

Onun bakışları sizi çok güzel aydınlattı;
Rahmeti yağdı artık, ona hiç hicap kalmadı..

Gerçekte onun güzelliğine bir denk olamaz,
Ancak, size ankai mağribden sakınmak kaldı..

Abdülkerim CEYLİ

TENZİH

Ey cevher, iki araza ikamet olan;
Ey bir. İkiliği kendi hükmüne alan..

Üstün güzellikleri topladın bir oldun;
Muhtelif olsa da sensin zıdları alan..

O güzellikte ki birlik ancak senindir;
Kemal onun için tam oldu, yoktur noksan..

İster zahir ol, istersen batın ol yine;
Senin hakkın olmuştur yücelikten sübhan..

Münezzeh, mukaddes ve daima yücedir;
Hadisten geçip ceberutta aziz olan..

Mahluk ancak, bir benzerini idrak eder;
Yüce haktır, kainattan münezzeh olan..

Abdülkerim CEYLİ

Halka verilen bir varlık isimdir ancak;
Başka yok, gerçek mecaz yoluyla olacak..

Nurları zuhura gelince alınırlar;
İsimden kalanlar, ne olmuş ne olacak..

Onları yok eden zaten aslında yoklar;
Ki fena da bakiler, inkar kapanacak..

Onlar yok olunca tüm varlık Hakkın oldu;
Hüküm sahibi o, onlara ne kalacak..

Sanki kul, hiç olmamış gibi oldu artık;
Tek olan Hak’tır, ebedi baki kalacak..

Güzelliğini çıkarınca belli zaman;
Hak nurunu halk giyecek birlik olacak..

İfna etti de, faniden kendisi kaldı;
Kaim kendisi, onlar da oturmayacak..

Onların hükmü denizde dalga gibidir;
Dalga kesret, sonra denize katılacak..

Deniz coşunca dalgalar toplanır gelir;
Sakin ise ne sayı ne dalga olacak..

Abdülkerim CEYLİ

Leyla ile olurdum, gayrı yoktu görsem bile;
Cemadatla konuşurdum Leyla’ya hitab ile..

Şaşılacak bir şey yoktur, onlarla konuşsam da;
Cemadattan cevab aldım, Leyla’dan cevab ile..

Abdülkerim CEYLİ

Ey ruh, ruhun dahi ruhu ayet-i kübra olan;
Ey yanıp kavrulmuş ciğerlere teselli olan..

Ey emellere son, arzulara dahi son gaye;
Sözün bende hoş tadı, hoşça açısı bulunan..

Ey tahkik aleminin kabesi, safa kıblesi;
Ey gaybın arafatları, ey alnı nurlu olan..

Sana geldik, zatımız mülkünde seni bıraktık;
Sen ahiretle, dünyada tüm tasarrufu olan..

Sen olmasan, olmazdık; ben olmasam sen olmazdın;
Ben oldum biz olduk; hakikattır bilinmez olan.. 

Ancak sensin, kasdımız izzette ve zenginlikte;
Fakrı da sende saydık, ama fakrdir olmaz olan..

Abdülkerim CEYLİ

Nasıl dilersen öyle tasarruf et zamanda;
Sen Mevlasın biz dahi kullarız varlığında..

Bu kılıcı da düşmanların boynunda sıyır;
Kılıcın çeliktir;sözü geçer düşmanlarda..

İster bağışla, istersen tut cimrilik olmaz;
Arzun kadar da yaparsın cömertlik babında..

Yakınlık saadetini verdiğin yakınlaşır;
Şekavete attığında kalır uzaklarda..

Dilediğine arzularını yerinde yap;
Dilediğini hakir kıl, eremez murada..

İstersen bağladığın çözülmez düğümü çöz;
Çözdüğünü de bağlarsan, kalır bağlarında..

Sakın, hükümdeki cezadan hiç korkmayasın;
Başkası yoktu ki, hepsi kılıcın altında..  

Melekut senindir, mülkün dahi sultanısın;
Ceberut da senindir, hep saadet katında..  

Sonra, arş-ı mecid sana aziz bir mekandır;
Belli edersin, etmezsin de kürsü katında..

Abdülkerim CEYLİ

Hayretime de hayret ettim, neden diye;
Vehmim de şaştı, onun hayretinde diye.. 

Bu şaşkınlığı hiç bilemedim nedendir;
Kalbimin cehli onun ilmimi ki diye.. 

Cehl dersem, onu tam yalanlamış olurum;
İlim dersem kal ehli olan nerde diye..

Abdülkerim CEYLİ

ZAT TECELLİGAHI  

Esen yellerle gelen ZAT için sende tat vardır;
Onun dışında kalan ise, tümden parçalardır..  

Temiz tecellidir, vasfedenin vasfından da;
Onda bir şey yok, ne itibar ne izafet vardır..  

Güneş gibi açılır kapanır, vasfı yıldızlar;
Yok gibi, hükmen onun için isbat vardır..  

Karanlıktır; onda sabah, onda şafak aransa;
Yerine gelmeyince, yolcularda şaşma vardır.  

Onu kasd ederek nice deliller yola düştü;
Şimalleri unuttu, onda şaşırmaca vardır..  

Gizli yoldur, ne resmi vardır ne de alameti;
Ona varmak zordur, koruyan yücelikler vardır..  

Onun için yol karışıktır, öğretene de zor;
Onun ötesinde mefhum sırra duraklar vardır..  

Katıksız oluşundan akıl ona yol bulamaz;
Hiç katılamaz, fikir için kokusuzluk vardır..  

Ne hidayet ateşine yollarda bir işaret;
Ne de takva için yol gösteren aydınlık vardır..  

Öyle yollardır ki, başında deliller koyulur;
Orada, ne yaşama ne de ölmeleri vardır..  

Vasıfları oldu, izzet denizinde boğulmak;
Hiç vefa yoktur, onun özünde ölüler vardır..  

Onun nihayeti için de yol bulunamaz;
İsimle, sıfatla da bu zatta yücelik vardır..

Abdülkerim CEYLİ

 1|2|3|4|5|6