401-BAHAR HÜZNÜNE KARŞI B
VİTAMİNİ
Sonbaharda
artan depresyon eğilimini ve stresi kontrol altına almak için
özellikle B grubu vitaminlerinden zengin beslenmekte fayda var;
tam tahıllı ekmekler, kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler,
et ve süt ürünleri gibi... Bu dönemde bol sebze ve meyve
tüketmek, bol su içmek, kan şekeri kontrolünü sağlamak ve bolca
balık tüketmek depresyon hallerine karşı fayda sağlayabilir.
SONBAHARDA HER GÜN MUTLAKA:
4-5 porsiyon taze mevsim meyvesi
2-3 porsiyon taze mevsim sebzesi
En az 2 su bardağı az yağlı süt veya yoğurt veya cacık veya
ayran n Bol su
1 öğün sebze, diğer öğünde haşlama, ızgara tavuk-balık etini;
düzenli saatlerde ve 3 saati geçmeyecek aralıklarla tüketmemiz
gerekir.
Kaynak;aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
07/10/2009
402-Yumurtanın
kalbe bir zararı yok
İstanbul
Memorial Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr.
Bingür Sönmez'in yaptığı bilimsel araştırma, yumurtanın kalp ve
damar hastalıkları açısından hiçbir zararının olmadığını ortaya
koydu.
Sağlıklı kişiler tarafından gün aşırı veya her gün yenen bir
yumurtanın, kalp ve damar hastalıkları yönünden hiçbir zararı
olmadığını belirten Prof. Dr. Sönmez, "Herkes hatta kalp
hastaları bile tereddütsüz gün aşırı bir yumurta yiyebilir."
dedi.
Prof. Sönmez, "Gün aşırı ve günde bir yumurta yiyenlerde kan
yağları ve damar sertliği risk faktörlerinde yükselme
olmadığını, kötü huylu kolesterolde ise düşme meydana geldiğini
saptadık." ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Sönmez, şu bilgileri verdi: "Araştırmayı, İstanbul'un
Silivri ilçesinde bir işyerinde ve bir yatılı okulda, yaşları 15
ile 59 arasında değişen 65 gönüllü üzerinde gerçekleştirdik.
Tahliller sonucunda, gün aşırı ve günde bir yumurta yiyen
gruplarda kan yağları ve damar sertliği risk faktörlerinde
yükselme olmadığını, kötü huylu kolesterolde (LDL) ise düşme
meydana geldiğini tespit ettik." Sönmez, günde iki yumurta yiyen
grupta ise kolesterol ve kötü huylu kolesterolde hafif bir
yükselme saptanmasına rağmen, damar sertliği riskini tanımlayan
faktör seviyelerinde herhangi bir değişiklik olmadığını
gözlemlediklerini aktardı
Kaynak;aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
08/10/2009
403-Sağlık
için beyaz et ye-me!
Yumurtanın
aklanmasından sonra şimdi de `beyaz et` hakkındaki tüm bilgileri
alt üst edecek sonuçlar ortaya çıktı. İngiltere`nin başkenti
Londra`daki Metropolitan Üniversitesi`ndeki bilimadamlarının
yaptığı... Devamı için tıklayınız
Yumurtanın aklanmasından sonra şimdi de `beyaz et` hakkındaki
tüm bilgileri alt üst edecek sonuçlar ortaya çıktı. İngiltere`nin
başkenti Londra`daki Metropolitan Üniversitesi`ndeki
bilimadamlarının yaptığı araştırma şoke eden bir gerçeği ortaya
çıkardı. Büyük fabrikalarda, hiç hareket etmeden yetiştirilen
tavukların, en az et kadar yağlı olduğu ortaya çıktı. Bu sonuç
da `Sağlık için beyaz et ye` tavsiyesini çürüttü. Günümüz
koşullarında yetiştirilen tavukların, 1970`lerdekinden yüzde 50
daha yağlı olduğunu söyleyen uzmanlar, `Bugün derisiyle
pişirilen bir tavuğun, kırmızı etten yağ açısından bir farkı
kalmadı. Tavuklar artık otlak arazide yetiştirilmiyor. Bu
nedenle Omega 3 yağ asitleri yani iyi yağ denilen kimyasal
maddelerden yoksun. Oysa bu Omega 3 yağ asitleri beynin gelişimi
için önemli ve gerekli` diye açıklama yapıyor.
Kaynak;aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
09/10/2009
404-Badem
çok marifetli çıktı
Sindirimi
kolaylaştıran ve bağışıklık sistemini güçlendiren bademle ilgili
bir araştırma; bu küçük tohumun başka faydalarını da ortaya
çıkardı. Applied and Environmental Micrebiology`nin
araştırmasına göre badem; sinirleri güçlendiriyor, göğüs
hastalıklarına iyi geliyor ve hamilelerin sütünü artırıyor.
Bedeninizi zinde tutmak istiyorsanız günde 25 adet badem
yemenizde fayda var.
Kaynak;aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
10/10/2009
405-
İşkence altında beyin "kısa devre" yapıyor
İrlanda'da
yapılan bir araştırmada, beynin büyük bir baskı karşısında "kısa
devre" yaptığı ve hatıraları çarpıtabildiği belirlendi.
İtalyan La Repubblica gazetesinde yayımlanan habere göre,
Dublin'deki Trinity Koleji'ne bağlı Nöroloji Bilimi
Enstitüsü'nde görevli bilim adamları, ABD ordusu tarafından
terör şüphelilerinin sorgusunda kullanılan uykusuz bırakma,
tecrit ve suda boğulma hissi yaratma (waterboarding) gibi
metotları inceledi.
"Trends in Cognitive Science" dergisinde yayımlanan araştırma,
işkence altındaki insanların kendilerine atfedilen suçları kabul
etmelerinin nedeninin sadece acıya son vermek olmadığını, bu
gibi durumlarda beynin gerçek olmayan anılar dahi
üretebileceğini ortaya koydu.
Makalenin yazarı Shane O'Mara, hafızayla ilgili sinir
merkezlerinin büyük ve uzun süreli strese maruz kalmaları
durumunda arıza yaptığını belirterek, "Günümüzdeki nöroloji
bilimi bilgileri göz önüne alındığında bilgi edinmek için
zorlayıcı metotlara başvurmanın işe yaradığını söylemek mümkün
değil" dedi.
O'Mara, bu tür yöntemlerin tam tersine mahkumların beyinlerinin
belleğe ilişkin işlevlerinde ve özellikle de beynin bilinçli
düşünmeden sorumlu bölgesi "frontal lob"da tahribata neden
olduğunu belirtti.
Kaynak;aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
11/10/2009
406-Bu
bitkiler herderde deva
Baharatları,
yiyeceklerinize ve salatanıza karıştırmak gücünüzü artırıyor,
bağışıklığınızı güçlendiriyor.
TARÇIN
Doğal bir mikrop düşmanı olan tarçını, her gün çay kaşığının
1/4`ü kadar aldığınızda, kan şekerinizi ve kolesterolünüzü
düşürür.
KEKİK
Izgarada pişireceğiniz tavuk, balık veya eti kekikle marine
ettiğinizde mentollü ve biraz ekşimsi tadı mükemmel bir lezzet
verir. Kekik, birçok sağlık uzmanının listesinde kanserden
koruyucu olarak yer alır. Kekik yağı ağız temizliğinde tercih
edilebilir.
KİMYON
Kimyon kanser savaşçısıdır. Egzotik lezzetler elde etmek için
pilav, tahıl, salatalara ekleyebilir, et yemeklerini marine
edebilirsiniz. Eti kalp sağlığını koruyan kimyonla
pişirebilirsiniz.
MERCAN KÖŞK
Bir elmadan 42 kat daha fazla antioksidan içeren mercan köşk
bitkisini salata, omlet veya favori kurabiyelerinize
ekleyebilirsiniz.
ZERDEÇAL
Zerdeçal, kist, kanser, kireçlenme hatta alzheimera karşı
oldukça yararlı. Hafızaya iyi gelen zerdeçaldan bir tutam
alarak, yaptığınız pilav, yahni veya mercimek gibi yemeklere
ekleyebilirsiniz.
Kaynak;aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
12/10/2009
407-Saç
dökülmesine deva bulundu!
Birçok
kişinin uykusunu kaçıran saç dökülmesine iyi gelen bitki!
Saç dökülmesine karanfil iyi
gelir. Bir avuç karanfili kaynatıp soğumaya bırakın.
Kaynayan karanfilin tortusu dibe çöktükten sonra dibe çöken
tortu suyunu dibinde bırakarak değer kısmını alın.
Saç diplerinize uygulayın fakat
durulamayın ve yıkamayın. İki hafta sonrada karanfilin
etkisini göreceksiniz. Saçlarınızın dökülmesini önleyecek ve
zamanla saçlarınız çıkmaya başlayacak.
Kaynak;aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
13/10/2009
408-Suriye'de
dumansız hava sahası
Suriyede
her yıl 100 bin kişi sigaradan ölüyor.
Türkiye'de bir süre önce başlayan "Dumansız hava sahası"
uygulaması komşu Suriye'de de başladı. Dünyanın en çok tiryaki
barındıran ülkesi olan Suriye'de Devlet Başkanı Beşar Esad
tarafından imzalanan kararname, kahvehane, kulüp, lokanta,
hastane, sinema, okul ve toplu taşıma araçları gibi kamuya açık
yerlerde tütün ve tütün mamullerinin tüketimini yasaklıyor.
Yasağı ihlal edenlere yaklaşık 70 TL para cezası verilecek. Ötke
yandan dumansız hava sahasına giren bir diğer ülke de Kazakistan
oldu. Her yıl yaklaşık 30 bin kişinin sigaradan hayatını
kaybettiği Kazakistan'da önceki gece itibariyle başlayan sigara
yasağına uymayanlara Suriye'de olduğu gibi 70 TL para cezası
verilecek.
Kaynak;sabah.com.tr
www.sufizmveinsan.com
14/10/2009
409-Çikolata ve su acıyı dindiriyor
Neuroscience
adlı dergide yayınlanan araştırmaya göre, çikolata yemek veya su
içmek beyinde acıyı dindiren bir bölgeyi uyarıyor.
ABD'nin Illinois eyaletindeki Şikago üniversitesinde görevli
nöroloji profesörü Peggy Mason ve meslektaşı Hayley Foo,
çikolata yemeye başlayan veya su içmeye başlayan kişinin bu iki
maddeyi tüketmeye devam etmekten kendi alamadığını vurguluyor.
Araştırmacılar, su içmenin sakıncalı olmadığını ama fazla
çikolata tüketmenin gittikçe daha fazla Amerikalının kurbanı
olduğu obeziteye yol açtığının altını çizdi.
Araştırmada, altı ara sıra ampul tarafından aşırı ısıtılan
kafesteki deney farelerinin, ampul yanıp kafesin altını ısıtınca
yanmamak için ayaklarını kaldırdıkları ama su veya çikolata
verildiğinde daha uzun süre kafesin zeminine bastıkları tespit
edildi.
BEYİN YEME İÇME YÖNÜNDE KOMUT VERİYOR
Araştırmacılar, böylece kobayların su veya çikolatadan dolayı
acıya duyarsız kaldıklarını saptadıklarını kaydetti.
Bilim adamları ayrıca, beyinlerinde acıyı dindiren bölgenin
yedikleri çikolata veya içtikleri su tarafından uyarılmasından
sonra da kobayların çikolata yemeye veya su içmeye devam
ettiklerini tespit etti.
Profesör Peggy Mason, "Besin elimizin altında bulununca onu,
kendimizi frenlemeden tüketmeye başlıyoruz çünkü beynimiz bize o
yönde komut veriyor" dedi.
Kaynak;aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
15/10/2009
410-Bilimin açıklayamadığı Arapça yazılı bebek
Rus
doktorları şok eden bebek
Dağıstan'da doğan bir erkek bebeğin vücudunda Kur'an-ı Kerim'den
ayetlerin belirlediği iddia ediliyor.
Rus televizyonları Vesti 24, Beşinci Kanal, Zvezda ve birçok
internet sitesinde yer alan haber, ülkede tartışma konusu oldu.
İlk olarak 'Russia.Ru' web-sitesi tarafından yayınlanan haberde,
Dağıstan'a bağlı Krasno-Oktyabrsk köyünde doğan bir çocuğun
vücudunun farklı kısımlarında Kur'an-ı Kerim'den ayetlerin
belirdiği iddia edildi.
İddiaya göre, Yakubov ailenin ikinci erkek çocuğu olan Ali'nin
vücudunun çeşitli kısımlarında Kur'an-ı Kerim'den ayetler ve
dini yazılar kendiliğinden ortaya çıkıyor. Ailenin henüz dokuz
ayını doldurmamış minik Ali'nin bu durumunu kimseye anlatmak
istemediği, ancak "Yazıları insanlara gösterin" yazısı belirince
ailenin olayı başkalarına anlattığı illeri sürülüyor.
Hamileliği döneminde çok sayıda din içerikli rüya gördüğünü
iddia eden Ali'nin annesi Madina Yakubova, yazıların çocuğun
doğumundan itibaren sürekli ortaya çıktığını söylüyor. Anne
Yakubova, "İlk önce Allah'ın adı yazıldı. Daha sonra Ramazan'ın
başlangıcıyla vücutta Kur'an-ı Kerim'den ayetler belirlemeye
başladı. Yazılar çıkmaya başladığı anda çocuk ağlayıp sızlıyor."
dedi. Yakubova yazıların çıktığı zamanlarda çocuğun geceleri
uyumadığını ve ateşinin 40 dereceye kadar yükseldiğini anlattı.
Doktor Saida Rasulova ise olayı tıbbi açıdan açıklayamadıklarını
söylüyor. Rasulova, ilk gördüklerinde yazıları ben ya da alerjik
bir durum sandıklarını ifade etti.
Yazının çocuğun vücudunda üç gün durduğunu, ardından silindiğini
anlatan Merkez Camisi imamı Abdullah, çocukta belirlenen en son
yazının "Allah her şeyin yaratıcısıdır." şeklinde olduğunu ileri
sürdü
Kaynak;iha.com.tr
www.sufizmveinsan.com
16/10/2009
411-Bu
büyük buluş, interneti bitirir!
İngiliz
bilim adamları, iki insanın beyinleriyle birbirlerine iletişime
geçmesini sağlamayı başardı.
Southampton Üniversitesi tarafından yapılan deneyde,
birbirlerinden kilometre uzakta olan iki insan, beyin dalgaları
yardımıyla haberleşti.
Uzmanlar, henüz emekleme aşamasında olan bu sistemin, yıllar
sonra insanların beyinleriyle konuşabilmesine, birbirlerine
mesaj göndermesine veya birbirlerine gördükleri şeyleri
aktarmasına olanak sağlayacağını açıkladı.
Araştırmayı yürüten Prof. Christopher James, "En azından iki
insanın beyninin birbirleriyle iletişime girebileceğini anladık.
Yaptığımız iş telepati değil. İnternetin yerini alacak bir
gelişme" dedi.
Devrim niteliğindeki araştırmada, daha önceki araştırmalarda da
kullanılan ve insanın beynindeki elektrik sinyallerini alan
eletkrotlar ve bilgisayarlar kullanıldı. Birinci denekten sol ve
sağ elini kaldırmayı düşünmesi istendi. Ancak fiziksel olarak
kişi ellerini kaldırmıyordu.
Bilgisayar, denek sol elini düşündüğünde 0, sağ elini
düşündüğünde de 1 numarasını ekranına yazmayı başardı. Bundan
sonra bu 0 veya 1 bilgileri internet üzerinden, kilometrelerce
uzaklıktaki ikinci deneğin bilgisayarına gönderildi. Bu insanın
bilgisayarındaki bir ampulde 0 geldiğinde ışığı bir kez, 1
geldiğinde de iki kez yakmaya programlıydı. Bu ampulleri izleyen
ikinci deneğin beynine, birincisi gibi aynı aktivitilere oluştu.
Prof. James, "Şu anda ikinci insanın beyninde, herhangi bir
düşünce oluşmadı. Yani beyninde beliren 0 ve 1'lerin anlamını
bilmiyordu. Biz bu araştırmada sadee iki insanın beynini
'birleştirmeyi' başardık" dedi. Uzmanların ikinci seviyede,
ikinci insana bu bilgilerin anlamını da göndermeye çalışacak.
Kaynak;aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
17/10/2009
412-ELLERE
DİKKAT
Temiz
görünen erişkin bir insan elinin santimetrekaresinde 6 bin adet
bakteri bulunabileceği bildirildi.
Uludağ Üniversitesi(UÜ) Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Mustafa Tayar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gün içinde
oldukça fazla kirlenen ellerin sık aralıklarla yıkanması
gerektiğini söyledi.
Grip başta olmak üzere birçok hastalığın eller aracılığıyla
bulaştığını belirten Tayar, günde sadece birkaç dakikanın
ellerin yıkanmasına ayrılması durumunda hastalıklara karşı
mücadelenin en önemli adımının atılmış olacağını ifade etti.
Tayar, temiz gibi göründüğü durumlarda bile erişkin bir insan
elinin santimetrekaresinde 6 bin adet bakteri bulunabileceğine
dikkati çekerek, şöyle konuştu:
``Elin tamamı ve kirli olduğu düşünüldüğünde milyonlarca
bakteriden söz edilebilir. Bu kadar bakteri birden fazla
hastalık taşıyabilir. Öksürürken ya da hapşırırken mendil
kullanmak yerine ağzımızı elimizle kapatır ve avucumuzun içine
hapşırırız. Aynı havayı soluduğumuz diğer kişilerin
hastalanmaması için yaptığımız bu davranış sonrasında da aynı
insanlarla tokalaşarak ayrılırız. Sonuçta elimizi bir hastalık
bulaştırma aracı olarak kullanmış oluruz. Son günlerde sıkıntı
yaratan domuz gribi virüsünden sonra doğru el yıkamanın önemi
daha çok gündeme gelmektedir. Grip virüsleri ellerde saatlerce
canlı kalabilir.``
Kaynak;aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
18/10/2009
413-AŞININ TEHLİKESİNE DAİR
BİLİMSEL VERİ YOK
Letonyalı
mikrobiyoloji uzmanı Arta Olga Balode, `Domuz gribi aşısının
güvensiz ve tehlikeli olduğuna dair herhangi bir bilimsel veri
yok` dedi.
Avrupa Tıp Uzmanları Birliğinin (UEMS) Türkiye`de ilk kez
yapılan genel kurulu kapsamında düzenlenen basın toplantısında
konuşan Balode, herkesin her yerde domuz gribine
yakalanabileceğini belirtti.
Balode, domuz gribinin bir salgın olduğunu ve buna karşı
birtakım önlemler geliştirildiğini anlatarak, `Domuz gribi
aşısının güvensiz ve tehlikeli olduğuna dair herhangi bir
bilimsel veri yok. Böyle bir aşının tüm güvenlik çalışmaları
tamamlanmadan ve herhangi bir hatası ya da zararı olma ihtimali
ortadan kaldırılmadan kullanılması mümkün değil` diye konuştu.
UEMS Temsilcisi Prof. Dr. Umut Akyol da 12 Ekimde İsveç`te
yapılan ve Avrupa`nın sağlık bakanlarının katıldığı toplantıdan,
aşının öncelikli olarak kronik hastalar, hamileler ve sağlık
çalışanları üzerinde uygulanması önerisinin çıktığını aktardı.
Kaynak;aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
19/10/2009
414-Çalışırken
ıslık çalmayın!
Toronto
Üniversitesi`nden psikolog Adam Anderson bu soruya yanıt
bulabilmek için 24 üniversite öğrencisinden oluşan üç gruba,
neşeli, hüzünlü ya da herhangi bir duygusal içeriği olmayan
müzik parçaları dinlettikten sonra iki test uyguladı. Testlerden
birinde öğrencilerden sıra dışı kelimeler düşünmeleri istendi,
böylelikle düşüncelerinin enginliği sınandı. Geçmişteki
çalışmalarla da uyumlu bir şekilde, neşeli müzik parçaları
dinleyenlerde sıra dışı kelimeleri hatırlama diğer iki gruba
göre daha fazla bulundu. İkinci testte ise öğrencilere üç sıra
harf gösterildi ve sadece ortadakine odaklanmaları, etraftaki
başka hiçbir şeye dikkat etmemeleri söylendi. Bu kez neşeli
müzikler dinletilen öğrencilerin dikkatlerinin etraftaki
uyaranlar tarafından, hüzünlü müzik dinleyenlere göre yüzde 40
oranında daha fazla dağıldığı belirlendi.
Proceedings of the National Academies of Sciences dergisinin
Aralık 2006 sayısında yayımlanan çalışmada Anderson, dikkatin
bir ışık huzmesi gibi düşünülebileceğini söylüyor. Neşe ışık
huzmesini genişletiyor ve kimi zaman görme alanına giren bunca
şey dikkatin dağılmasına neden olabiliyor.
Kaynak;aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
20/10/2009
415-
Anneden geçen kalıtsal hastalığa 'dur' denildi
Bazı
kalıtsal hastalıkların anneden yavruya geçmesi maymunlarda
engellenebildi.
ABD'deki Oregon Sağlık ve Bilim Üniversitesinden Şukret
Mitalipov ve ekibi, dişi maymunların yumurta hücresindeki
mitokondriyal DNA'yı (sadece anneden bebeğe nakledilen kod
dizisi) değiştirmeyi sağlayan yeni bir yöntem geliştirdi. 3 anne
maymundan "sağlıklı DNA'ya" sahip 4 yavru dünyaya geldi.
Nature dergisinde yayımlanan makalede, mitokondriyal DNA
mutasyonlarının anneden çocuğa geçmesinin engellenebildiğini
gösterdiklerini belirten araştırmacılar, bu yöntemin insanlarda
güvenli ve etkin biçimde kullanılıp kullanılamayacağını anlamak
için klinik araştırmaların gerekli olduğunu vurguladılar.
Mitokondriyal hastalıklar, özellikle kas ve sinir sisteminde
sorunlara yol açıyor ve anneden geçiyor. Sorumlu genler hücre
çekirdeğindeki kromozomlarda değil, hücre içinde bulunan ve
mitokondri adı verilen, hücre için gerekli enerjinin üretildiği,
kendine özgü DNA'sı olan organel (hücre elemanı) üzerinde yer
alıyor. Mitokondriyal DNA'daki 150'den fazla mutasyon görme
kaybı, bazı şeker ve sara hastalıklarına neden olabiliyor. Bu
mutasyonların Alzheimer, bazı kanser türleri ve kısırlığa da yol
açtığı sanılıyor.
Kaynak;aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
21/10/2009
416-Aldığınız
suyu bir haftada tüketin
Hamidiye
Su Genel Müdürü Kenan Kılıç'ın, damacanaların kullanımıyla
ilgili önerileri şöyle:
Damacananın bulunduğu yerin temiz olması gerekiyor. Çöp
kovasının, tüpün yanına konulan su bunlardan etkilenir ve
zamanla kokusu değişebilir.
Damacana güneş ışığını dik almamalı.
Damacanaya su dışında ayran, benzin gibi başka bir şey
konulmamalı.
Kullanılan pompaların kaliteli olması gerekiyor. Sağlık
normlarına uygun olmayan kötü maddeden üretilen pompa suya
bakteri yayıyor. Ve suya hava aldırmak suretiyle içine mikrop
yayıyor. Su eve hijyenik gelse bile kalitesiz pompalar suyun
kalitesini, tadını bozuyor. İsmi duyulmamış, TSE, İSO gibi
belgeleri olmayan, ihracat izni olmayan pompa standartlara
uymuyordur. Pompasız kullanılması daha iyi aslında çünkü pompa
dışarıdan aldığı kötü havayı, tozu suyun içine veriyor.
Damacana açıldıktan sonra en ideal olanı 3-4 günde tüketmek. Bir
hafta normal süredir. Uzun süre kalırsa ortamdaki bakteriler
suya geçebilir. 15 günü kesinlikle geçmemeli.
Kaynak;aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
22/10/2009
417-Uykudan
uyandıran baş ağrısı, tümör habercisi olabilir
Erzurum
Özel Şifa Hastanesi Beyin Cerrahı Uz. Dr. Çağatay Çalıkoğlu,
gece uykudan uyandıran şiddetli baş ağrılarının beyin tümörünün
işareti olabileceğini söyledi.
Çalıkoğlu, "Gece uyutmayan, bulantı, kusma ile seyreden, uykudan
uyandıran baş ağrısı yaşayanlar mutlaka doktora başvurmalı."
dedi. Çalıkoğlu, bu tür baş ağrısı çeken hastaların uykuda iken
nefes alışverişlerinin yavaşlayacağını söyledi. Çalıkoğlu,
"Beyin tümörü olan hastalarda beyne giden oksijenin, kanın büyük
kısmını bu tümör çaldığı için solunumun yavaşlaması, kan ve
oksijen miktarının azalması şiddetli baş ağrısına neden olur.
Kişi uykudan uyanır." diye konuştu.
Kaynak;zaman.com.tr
www.sufizmveinsan.com
23/10/2009
418-Bunamamak
için `tıklayın`
Yapılan
bir araştırmaya göre, bir haftalık internet kullanımı bile
yetkişkinlerin beyin faaliyetlerinde gelişmeye neden oluyor.
Araştırma sonuçları, internet kullanmayı öğrenmenin, sinirsel
etkinlik kalıplarını harekete geçirdiğini ve özellikle ileri
yaşlardaki yetişkinlerde beyin faaliyetlerini ve idraki
geliştirebildiğini, bir çeşit beyin egzersizi olduğunu ortaya
koydu.
Nörolojik olarak normal, yaş, eğitim seviyesi ve cinsiyetleri
benzerlik gösteren 55-78 yaşları arasındaki 24 gönüllüyle
yapılan araştırmada, deneklerin yarısı her gün, diğer yarısı çok
az bir süre internet kullandı ve bu sırada fonksiyonel manyetik
rezonans görüntüleme tekniği ile beyin faaliyetleri gözlendi.
Üstelik, uzun süre internet kullananlarla kısa süre
kullananların beyin faaliyetlerinin birbirine yakın olduğu
gözlemlendi.
Kaynak;zaman.com.tr
www.sufizmveinsan.com
24/10/2009
419-Anne öpücüğündeki mucize
Domuz
gribi nedeniyle anneler panikte. Ama paniğe gerek yok çünkü
çocuklarını korumak için en etkin ilaç annelerin elinde..
Bugünlerde annelerin en çok sorup cevap aradığı soru
"Çocuklarımızı nasıl koruyalım" sorusu... Özellikle okullarda
görüldüğü açıklanan domuz gribi salgını anne babaları ürkütüyor.
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ender Pehlivanoğlu'na göre
bu sorunun yanıtı aslında annelerin kendisinde..
Prof. Pehlivanoğlu'na göre annenin elinde iki ilaç var.
Bunlardan ilki anne sütü; ikincisi ve en etkilisi ise anne
öpücüğü..
Şöyle diyor Pehlivanoğlu: “Anne sütünde bulunan birçok madde ve
hücreler, grip virüsünün en etkili ilaçlarıdır. Ancak bazı
durumlarda yeni ortaya çıkan virüse karşı tam korunmada anne
sütü bile yeterli olmayabiliyor. Burada devreye giren bir
gerçek, mucize gibi bir sonuca işaret ediyor. Daha önce
enfeksiyon geçirmiş ya da belirtisiz olarak geçirmekte olan
anneler, bebeklerini korumak için onlara özel ilaçları kendi
vücutları içinde üretiyor. Çocuğunu öperek onun bedenindeki
mikrop ve çevresindeki maddeleri yutan anne, bağırsağında
bunları emerek, lenf bezleri sayesinde mikropları ve grip
virüsünü öldürmek için gerekli antikorları üretmiş oluyor. Bu
sihirli sistemin işleyişi doğa dışında taklit edilemiyor."
Kaynak;www.internethaber.com
www.sufizmveinsan.com
25/10/2009
420-Şeker
hastaları ayaklarına çok iyi bakmalı
Şeker
(diyabet) hastalarının ayak yaralanmalarına karşı dikkatli
olmasını isteyen uzmanlar, hastaların özel çorap giymesini
tavsiye ediyor. Şeker hastalarının, günlük olarak parmak
aralarını yıkaması, tırnak bakımını düzenli bir şekilde yapması
gerekiyor.
Acıbadem Kayseri Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof.
Dr. Sinan Karaoğlu, şeker hastalarında ayak sorunlarının bazen
ayağın bir kısmı hatta bacağın kaybı ile sonuçlanabildiğini
söyledi.
Prof. Dr. Karaoğlu, ayakların, parmak aralarının ve tırnakların
her gün dikkatle kontrol edilmesi gerektiğini, görülemeyen
bölgeler için küçük bir ayna kullanılabileceğini belirtti.
Ayaklarda nasır, çatlak, kesik, çürük, sıyrık, şişme ve
kızarıklık gibi enfeksiyon belirtileri olup olmadığına bakılması
gerektiğini ifade eden Karaoğlu, "Ayağınızda hassas ya da
enfeksiyonlu bir bölge fark ederseniz, en kısa sürede doktora
danışın. Ayaklar her gün nazikçe yıkanmalı. Ilık su ve sabun ya
da doktorunuzun önereceği bir temizleyici kullanılabilir." dedi.
Sinan Karaoğlu, egzersizin, kan dolaşımını artırıp, ayakların
daha sağlıklı kalmasına yardımcı olduğunu belirterek, şunları
söyledi: "Egzersiz yaparken, yaralanma riski göz önünde
bulundurulmalı. Ayaklar ya da bacaklar yorulduğunda, egzersize
devam etmeden önce, bir müddet oturulmalı ve ayaklar yukarıda
tutulmalı. Ayaklara sağlıklı olarak kan gelemiyorsa açılan
yaraların enfeksiyona dönüşmesi ihtimal dahilindedir."
Kaynak;www.zaman.com.tr
www.sufizmveinsan.com
26/10/2009
421-Gen
tedavisi, körlüğe çare oldu
Gen
tedavisi, körlüğe yol açan kalıtsal Leber retina hastalığının
tedavisinde bir kez daha başarılı oldu.
ABD'nin Pensilvanya Üniversitesinden Joan Bennett ve ekibinin
araştırmasında, 8-44 yaşındaki 12 hastanın (4'ü çocuk) tümü,
görme yeteneği büyük ölçüde kazandı.
ABD, Belçika ve İtalya'da Ekim 2007'de başlayan tedavinin
sonunda çocukların başkasından yardım almadan yürüyebildiği
belirtildi.
Doğumundan bu yana sadece ışığı ve karanlığı ayırt edebilen bir
çocuk, babasının gözlerinin rengini "gördü" ve ilk kez babasıyla
futbol oynadı.
12 hastanın tümünde retinada iyileşme tespit edilirken, en iyi
sonuçların çocuklarda alındığını, bunun da retinadaki bozulmanın
büyüklüğüne, dolayısıyla hastanın yaşına bağlı olduğu
vurgulandı.
The Lancet dergisinde yayımlanan araştırmanın, yaşa bağlı retina
bozulması gibi daha sık rastlanan hastalıklar için tedavi
geliştirilmesinin yolunu açtığı kaydedildi.
Aynı üniversiteden Albert Maguire'ın, geçen sene bu hastalıktan
mustarip 3 gence yaptığı gen tedavisi sonucunda hastalar görme
yeteneğinin bir bölümünü kazanmıştı. Tedaviden önce sadece el
hareketlerini fark edebilen ikisi 26 biri 19 yaşındaki İtalyan
gençler, tedaviden sonra görmeyi test etmekte kullanılan
harf-sayı tablosunu okuyabilmişti.
Maguire ve Bennett, ilk kez 2001'de bu hastalık için gen
tedavisi uygulayarak, hastalığa yakalanan farelerin geçici
olarak görmesini sağlamış, 2006'da 8 köpekten 7'sine görme
yetisini yeniden kazandırmışlardı.
Kaynak;www.aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
27/10/2009
422-İç
kanamayı önleyecek antikor keşfedildi
ABD'deki
Oklahoma Tıp Merkezi Vakfında görevli bilim adamlarının yaptığı
araştırmada kurşun yarası ve trafik kazası gibi durumlarda,
kişide oluşan iç kanamayı en aza indirebilen bir antikor
keşfedildi.
ABD'deki Oklahoma Tıp Merkezi Vakfında (OMRF) görevli bilim
adamlarının yaptığı araştırmada, iç kanamanın büyük bölümünden "histon"
adında bir proteinin sorumlu olduğu ve söz konusu antikorun
histonun bu kabiliyetini engellediği görüldü.
Nature Medicine dergisinde yayımlanan araştırmada, antikorun,
hastalıkların tedavisi ve ciddi yaralanmalarda yeni tedavi
yöntemlerine ışık tutabileceği belirtildi.
Araştırma çerçevesinde, farelerde sepsis (yaygın enfeksiyon)
oluştuğunda, kanlarında histonun yüksek seviyelerde seyrettiği
ve aynı durumun primatlarla insanlar da gözlendiği bildirildi.
Histon, normalde DNA dizilerinin etrafında toplanan bir hücrenin
çekirdeğinde yer alıyor. Hücre, yaralanma ya da hastalık
nedeniyle zarar gördüğünde, serbest kalan histon kan sistemine
girerek, damarlara zarar vermeye başlıyor. Bilim adamları, bunun
hayati tehlike arz eden, kontrol altına alınamayan iç kanama ve
dokulardaki sıvı birikiminin nedeni olduğuna inanıyor
Kaynak;www.aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
28/10/2009
423-Balı
sıcak süt veya çayla karıştırmayın
Ondokuz
Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü
Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Güler, balın 43 derecenin üzerinde
ısıya maruz kalması halinde besin değerini yitirdiğini, bu
derecenin üzerinde süt veya çaya konulan balın tatlandırıcıdan
öteye geçmeyeceğini söyledi. Ilık süt, su veya meyve
suyuna, çaya konulabilir. Balın kaynatılması ise bütün besin
değerini yitirmesine neden olur. Bal yüksek ısıda kaynatıldıktan
sonra tüketiciye sunulduğunda buna kesinlikle bal diyemeyiz.
Uzun yıllardır arıcılık üzerine araştırmalarını sürdüren Doç.
Dr. Ahmet Güler, balın besin değeri korunarak tüketilmesinin son
derece önemli olduğunu vurguladı. İçinde yararlı enzimler,
proteinler, asitler, vitamin ve mineraller bulunduran balın
besin değerinin son derece yüksek olduğunun altını çizen Güler,
balın adeta bir enerji ve şifa kaynağı olduğunu hatırlattı.
Kaynak; aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
29/10/2009
424-
Direksiyon Hâkimiyeti Genetik
ABD’Lİ
bilim adamları, direksiyon başında iyi performans gösteremeyen
sürücülerin genetik olarak farklı bir yapıda olduklarını ortaya
çıkardı.
Bu farklı genetik yapıya sahip olanların sürücülük yetenekleri
öteki yapıdakilere göre yüzde 20 oranında daha kötü. California
Üniversitesi’nce yapılan araştırma, her 10 kişiden 3’ünde bu
farklı genin bulunduğunu gösterdi. Bulgulara göre söz konusu
farklı gen, koordinasyonla ilgili hafızayı güçlendiren bir
protein üretilmesinden sorumlu.
Kaynak; aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
30/10/2009
425-
Kanserli hücreleri yok eden baharat
Cork
Kanser Araştırma Merkezi bilimcileri, köri yapımında kullanılan
zerdaçalın etken maddesi “kurkumin”in laboratuvar ortamında
yemek borusu kanseri hücrelerini öldürdüğünü saptadı.
Dr. Sharon McKenna ve ekibi, kurkuminin kanser hücrelerini 24
saatte öldürmeye başladığını gördü.Uzun zamandır kurkumin
maddesinin iyileştirici etkisi bulunduğu düşünülüyordu.
Kanser uzmanları, British Journal of Cancer dergisinde
yayımlanan araştırmanın, doktorların yeni tedaviler bulmalarına
yardımcı olacağını belirtti.
Birleşik Krallık Kanser Araştırma kurumundan Dr. Lesley Walker,
bu araştırmanın, zerdaçalda (hint safranı) bulunan doğal
kimyasalların özafagus (yemek borusu) kanserinde yeni tedaviler
için kullanılması olanağı sağlayacağını söyledi.
Walker, özafagus kanseri oranının 1970’lerden bu yana yarı
yarıya arttığını, bunun obezite, alkol tüketimi ve reflü
hastalığındaki artıştan kaynaklanıyor olabileceğini bildirdi.
Kaynak;
milliyet.com.tr
www.sufizmveinsan.com
31/10/2009
426-
Salgın hastalıklara karşı pekmez ve tahin tüketin
Tahin,
pekmez ve reçel üçlüsü gerek sahip olduğu vitamin ve proteinler
bakımından vücut direncini artırıcı bir rol oynuyor. Salgın
hastalıklara yakalanma durumunda vücut direnci yüksek hastalar
daha çabuk iyileşebiliyor. Anne Babalar kahvaltı sofralarında
tahin ve pekmezi mutlaka bulundurmalı. Çocukların gelişimi
açısından bu gıdalar büyük önem taşıyor.` ifadelerini kullandı.
Son günlerde gündemden düşmeyen Domuz Gribi`nden korunmak için
de önerilen gıdalar arasında tahin ve pekmezin yer aldığını
ifade ederek, `Uzmanlara danışarak salgınlara karşı vatandaşı
zinde tutacak koruyucu bir set hazırladık. Sofralarınızda bu
gıdaları eksik etmeyin, soğuk havalara ve hastalıklara karşı
korunun.` diye konuştu. iyi bir karbonhidrat ve enerji kaynağı
olan pekmez, yoğun mineral içeriyor. Pekmez özellikle günlük
kalsiyum, demir, potasyum ve magnezyum gereksiniminin büyük bir
kısmını karşılıyor. Mineral miktarının fazla ve emilim
oranlarının yüksek olması nedeniyle hamile ve emziklilerin,
tüberkülozlu hastaların, iyileşme dönemindeki kişilerin
diyetinde yer alması öneriliyor. Susamdan elde edilen tahin ise,
yağ, yüksek değerli protein ve B vitaminleri içermesinden dolayı
en az et ve süt kadar kıymetli bir gıda sayılıyor. Vücudun
protein, vitamin, kalsiyum, fosfor ve demir ihtiyacını
giderilmesine önemli katkı sağlayan tahin, kan yapımını, kemik
gelişimini destekleyerekr kansızlığın giderilmesine destek
veriyor.
Kaynak; cihan.com.tr
www.sufizmveinsan.com
01/11/2009
427-Göz
kuruluğuna karşı özel gözlük
Bir
Japon firması, gözlerini kırpmadan saatlerce video oyunları
oynayanların ve kitap kurtlarının göz kuruluğuna karşı yüksek
teknoloji ürünü gözlük üretti
Masunaga Optical Manufacturing tarafından yapılan açıklamada,
430 dolardan satışa sunulan "Göz Kırpma Gözlükleri"nin, uzun
süre bilgisayar kullanılması gibi durumların yol açtığı göz
kuruluğuna çare olacağı kaydedildi.
Firmanın ürettiği gözlüğe yerleştirilen bir alıcının (sensör) 5
saniyeden fazla bir süre göz kırpması olmadığını belirlemesiyle
gözlük camında buhar oluşuyor. Basit bir göz kırpma ise camın
buharını gideriyor.
Japonya’nın orta kesimindeki Fukui kentinde bulunan firma,
ABD’de geçen yıl yapılan seçimlerde Cumhuriyetçi Parti’nin
başkan yardımcı adayı olan Sarah Palin’in gözlüklerini
tasarlayarak büyük satış yapmıştı.
Kaynak; aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
02/11/2009
428-
İşlenmiş gıda depresyon riskini artırıyor
İngiliz
araştırmacılar, işlenmiş gıda ağırlıklı beslenenlerin depresyona
girme risklerinin fazla olduğunu ortaya koydu.
İngiliz Psikiyatri dergisinde yayımlanan araştırmanın
sonuçlarına göre, bol sebze, meyve ve balık tüketenlerin
depresyona girme riski daha düşük.
London College Üniversitesinden araştırmacılar, 3 bin 500 kamu
görevlisinin beslenmesiyle ilgili elde edilen verileri 5 yıl
sonraki depresyon durumlarıyla karşılaştırdı.
Araştırmada farklı diyet uygulanan iki gruptaki deneklerin
yaşları, cinsiyetleri, eğitim durumları, fiziksel faaliyetleri,
sigara alışkanlıkları ve kronik hastalıkları da göz önüne
alındı. Araştırmanın sonunda, işlenmemiş gıda tüketenlerin daha
az tüketenlere nazaran gelecekte depresyona girme riskinin yüzde
26 olduğu belirlendi. Fazla miktarda işlenmiş gıda tüketenlerde
ise bu oran yüzde 58 çıktı.
Araştırmacılardan doktor Archana Singh-Manoux, depresyonda,
kişilerin yaşam tarzlarının da bir etken olabileceğine dikkati
çekti.
Kaynak; aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
03/11/2009
429-
Suyun yerini hiçbir şey tutmaz!
Havaların
soğuması ile birlikte daha fazla tüketilmeye başlanan çay ve
kahve, su ihtiyacını azaltmıyor. Yani içtiğiniz hiçbir içecek
suyun yerini tutmuyor. Mesela; uzmanlar içerdiği yüksek miktarda
kafein nedeniyle kahveyi pek önermiyor. Aynı şekilde enerji
içeceklerini de... Çünkü bazı enerji içeceklerinin bir şişesinde
14 kutu koladaki kadar kafein bulunuyor. Doktorlar, kahveyi
sadece uyanık kalmak için tüketenleri de uyarıyor. Kafeinli
içecek tüketmek, alışkanlık yapıyor.
Kaynak; sabah.com.tr
www.sufizmveinsan.com
04/11/2009
430-
Nezle ve gribe karşı tam koruma
Günde
1 tane bile yenilse yeterli! Nezle, grip ve soğuk algınlığına
karşı tam koruma...
Uzmanlar olan kivinin A ve C vitamini deposu olduğunu ve
özellikle kış hastalıklarından koruduğunu açıkladı.
Uzmanlar, A ve C vitaminleri ile, kalsiyum, demir ve magnezyum
açısından çok zengin olan kivinin, kanser, nezle, grip, soğuk
algınlığı, kolesterol, tansiyon gibi hastalıklara iyi geldiğini
bildirdi. Uzmanlar, besleyici değeri yüksek bir besin olan
kivinin bir tanesinin günlük A ve C vitamini ihtiyacını
karşıladığını söyledi. Lif açısından zengin bir besin olan
kivinin bağırsakları çalıştırarak sindirimi kolaylaştırdığını ve
kabızlığı önlediğini bildiren uzmanlar, `Kivi vücut direncini ve
bağışıklık sistemini güçlendirir.
NEZLEYE İYİ GELİYOR
Nezle, grip ve soğuk algınlığına iyi gelir. Nefes açıcı etkisi
vardır ve astımlıları rahatlatır. Başta göğüs kanseri olmak
üzere kanser oluşumuna ve kanserin ilerlemesine karşı
koruyucudur. Kan basıncını dengeleyerek, tansiyonu ve kandaki
kolesterol oranını düşürür. Karaciğeri çalıştırır, kanı
temizler, kansızlığa, mide rahatsızlıklarına iyi gelir.
Yaşlanmanın ciltteki belirtilerini azaltarak, yıpranmış ve kuru
ciltleri nemlendirir` dediler.
Kaynak; bugün.com.tr
www.sufizmveinsan.com
05/11/2009
431-Germ
hücresinin sırları aydınlanıyor
İnsan
embriyonik kök hücresinden, sperm ve yumurta hücresinin
üretimini sağlayan germ hücreleri elde edildi.
Bu buluş sayesinde, erkek sperm ve dişi yumurta hücrelerinin
üretimi ile başlayan insan gelişiminin, şimdiye kadar sır olarak
kalmış bir çok noktası aydınlatılabilecek. Bu sayede genetik
hastalıkların çocuğa geçiş süreci daha iyi anlaşılabilecek ve
önleminin alınmasının farklı yolları bulunabilecek.
ABD`nin Stanford Üniversitesinden Dr. Renee Riejo Pera, Nature
dergisinde yayımlanan çalışmalarıyla ilgili yaptığı açıklamada,
"tam kaynağına giderek, insanın normal ve anormal gelişiminin
kökenlerine ulaşmaya çalışıyoruz" dedi.
Yumurta ve sperm hücrelerinin üretimini sağlayan germ
hücrelerinin bunu nasıl yaptıklarının, bunun yapılması sırasında
hangi genlerin ve yolların kullanıldığının bilinmediğini
belirten Pera, genetik yapıların farklı olmasından ötürü, bu
gelişimi hayvan germ hücrelerinden anlamanın da mümkün
olmadığını ifade etti.
Çalışmaya katılan, Birleşik Krallık Kent Üniversitesinden Darren
Griffin, "buluşun sağlayacağı olanaklar devasa boyutlarda.
Genetik araştırmalardan, kirlilik dahil, çevre koşullarının
hamileliğe etkisine kadar bir çok konu araştırılabilecek" dedi.
Kaynak; aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
06/11/2009
432-Kronik hastalıksavar gıda
Uzmanlar
elmanın kronik hastalıkların görülme riskini düşürdüğünü
belirtiyor...
Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Gıda ve Beslenme
Eğitimi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Saime
Küçükkömürler, elmanın kronik hastalıkların görülme riskini
düşürdüğünü belirtti. Elmanın sağlık yönünden birçok faydası
olduğunu vurgulayan Küçükkömürler, şunları kaydetti: `Düzenli
sebze ve elmayı içeren meyve tüketimi kronik hastalıklardan
korunmaya ve sağlığın sürdürülmesine yardımcı olabilir.
Özellikle öğün aralarında tüketilmesi önerilmektedir.
Kaynak; aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
07/11/2009
433-Televizyonun
çocuklara zararı
Fazla
televizyon seyretmenin özellikle bebeklik çağından yeni çıkmış
çocuklarda saldırgan kişilik oluşmasına yol açabileceğini ortaya
koydu.
ABD deki bir araştırma, fazla televizyon seyretmenin özellikle
bebeklik çağından yeni çıkmış çocuklarda (3 yaş civarı)
saldırgan kişilik oluşmasına yol açabileceğini ortaya koydu.
New York Devlet Üniversitesi(University at Albany) tarafından
yapılan araştırmaya göre, çocuktaki saldırganlık eğilimi ile
televizyon arasında bir bağlantı olması, seyretme olmadan sadece
açık cihazın yakınında olması durumunda bile geçerli olabiliyor.
Araştırmacılardan Jennifer Manganello, ebeveynlerin televizyon
kullanımında çok dikkat etmeleri gerektiğini belirterek,
ebeveynlerin çocukların televizyon seyretmelerine sınırlamaları,
yayınlanan programlara dikkat etmeleri ve genel olarak evde
televizyonun nasıl kullanıldığına dikkat etmeleri gerektiğini
söyledi.
Ülkedeki 1998-2000 yılları arasında çocuk sahibi olan 20
kentteki 3 bin 128 kadının deneyimlerine başvurulan çalışmada,
çocukların evde televizyon seyretme süreleriyle sonraki dönemde
saldırganlık emarelerinin ortaya çıkması arasında doğru orantılı
bir bağlantı olduğu tespit edildi. Bu çocuklarda saldırganlıkla
birlikte diğer çocuklara vurma, sürekli sinirli olma ve bağırıp
çağırma da görülebiliyor.
Araştırmada, Amerikan Pediyatri Akademisi tarafından 2 yaş ve
altındaki çocuklara televizyon seyrettirilmemesi, daha
büyüklerin ise günde en fazla iki saat seyretmeleri yönündeki
önerisine de işaret edilerek, çocukların kişisel gelişimlerinde
yararlı olacak okuma ve oyun oynamak gibi etkinlikler yerine
televizyon seyretmelerinin genel olarak kişisel gelişmelerini de
olumsuz etkilediği kaydedildi.
Kaynak; aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
08/11/2009
434-Ölümü
bilen program yapıldı
Bu
program Japonya`da geliştirildi; ölmek üzere olup olmadığınızı
anlıyor: İşte ilginç bir teknoloji...
Yokohoma City Üniversitesi`nden Kenji Ohsihe ve takımının
geliştirdiği algoritma, kendi iddialarına göre birini kısa bir
süre dinleyerek ölüp ölmeyeceğine karar verebiliyor.
Bu algoritma aslında oldukça mantıklı bir sebep için
geliştirilmiş. Japonya`nın 999 acil durum çağrılarında,
gerçekten ölmek üzere olan, durumun aciliyetinin en üst noktada
olduğu aramalara öncelik verebilmek için düşünülmüş. Algoritma
telefon konuşmasında kısacık bir süre dinlediği hastanın ya da
yaralının durumunun ne kadar kritik olduğunu ölçüyor.
6 aylık veriler incelenip işlenerek ortaya konan algoritma,
nefes alıp verme, bilinç düzeyi ve arama sonucunda ambulans olay
yerine vardığında arayanın sağlık durumumun ne olduğunu
işleyerek ortak koşulları buluyor.
Bu seçimi kolaylaştırmak için geliştirilen yazılımın tutarlılık
oranının ise şimdilik ne yazık ki istenilen düzeyde olmadığı
kaydediliyor. Elbette gelecekte daha fazla verinin işlenerek
daha tutarlı sonuçlar sağlanması mümkün olabilir. Durumların
aciliyeti gerçekçi bir şekilde belirlenerek, ambulansların
öncelikli olarak kime gideceği tespit edilebilir, sistem etkin
bir şekilde çalışabilir.
Kaynak; aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
09/11/2009
435-Elektrikli
ısıtıcılara 1 metreden fazla yaklaşmayın
Kışın
gelmesiyle birlikte elektrikli ve yeni nesil infrared ısıtıcılar
büyük ilgi görüyor. Uzmanlar, elektromanyetik radyasyona maruz
kalmamak için ısıtıcılardan en az bir metre uzak durulması ve
uzun süre etki alanında kalınmamasını tavsiye etti.
Elektrik Elektronik Mühendisi Alpay Yamanoğlu, elektrikli
ısıtıcıların yaydığı manyetik alanın bir çok elektrikli cihazdan
daha fazla olduğunu söyledi. Yamanoğlu, elektromanyetik
radyasyon yayan bu ısıtıcıların uzun süre ve yakından
kullanıldığı taktirde çok ciddi sağlık sorunlarına yol
açabileceğini belirtti. Bunun başta uykusuzluk, halsizlik,
bağışıklık sistemini zayıflatma olmak üzere kansere kadar kötü
sonuçlar doğurabileceğini kaydeden Yamanoğlu, `Elektrikli
ısıtıcılarla çok uzun süre ısınılmasını tavsiye etmiyoruz. Eğer
illa da ısınılacaksa mutlaka cihaza bir metreden fazla
yaklaşmamak gerekiyor. Cihazın bir metre uzaklığa kadar yaydığı
elektromanyetik radyasyon insan sağlığını ciddi tehdit eder
düzeye ulaşıyor. Cihazdan uzaklaştıkça risk de o kadar
azalıyor.` dedi.
Kolay ve pratik ısınma sebebiyle elektrikli ısıtıcıların tercih
edildiğini dile getiren Yamanoğlu, bu cihazların doğru
kullanılmadığına dikkat çekti. Elektrikli ısıtıcıların kış
boyunca sürekli kullanılmasını tavsiye etmediklerini vurgulayan
Yamanoğlu, `Sürekli elektrikli ısıtıcılarla ısınılmasını doğru
bulmuyoruz. Klasik türdeki ısıtıcılar elektromanyetik radyasyon
yayma yanında havayı kurutuyor. Mümkün olduğu kadar kısa süreli
kullanılmalı. Ayrıca oda sık sık havalandırılmalı.` diye
konuştu.
Kaynak; aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
10/11/2009
436-Yön
Bulmayı Sağlayan Optik Akış Mucizesi
Optik
akış ismi verilen görsel bilgi akışı, bir nesnenin hareketine
bakarak mesafeleri algılamamızı sağlamaktadır. Beynimizden bize,
sürekli olarak bir bilgi akışı gelmektedir. Bir arabanın ne yöne
doğru hareket ettiğine bakarak adımlarımızı atarız. Ya da
yürürken kendimize uzakta bir nesne seçer, ona odaklanır,
yönümüzü ona olan yakınlığımıza ve de uzaklığımıza göre
belirleriz. Yürürken bir an için bile gözlerimizi kaparsak,
yanlamasına veya çaprazlamasına yürümeye başlar yön duygumuzu
hemen kaybederiz. Kısacası, yön duygumuz odaklandığımız
nesnelerin hareketine bağlıdır.
Eğer etrafımızdaki dünya hareket etmeseydi ve 3 boyutlu olarak
algılanmasaydı, yönümüzü bulmamız çok zor olacak, mesafeleri ve
istikametleri doğru tahmin edemeyecek ve bu nedenle hayatımızı
idame ettiremeyecektik. Gelen bir arabanın uzaklığını ya da
yönünü tespit edemeyecek, hatta yaklaştığını mı yoksa
uzaklaştığını mı bile söyleyemeyecektik.
www.sufizmveinsan.com
11/11/2009
437-Kararında
Çay Beyin Gücünü Artırıyor
İngiltere`de
yapılan bir araştırmaya göre, 8 bardağı aşmayan çay, beyin
gücünü arttırıyor. Türk uzmanlar ise `kararında çay zihni dinç
tutar` diyor.
İngiliz beslenme uzmanı Dr. Carrie Ruxton`ın önderliğinde
yürütülen araştırma, kararında tüketilen çayın beyin gücünü
artırdığını, içindeki anti-oksidanlar ile kalp
rahatsızlıklarından koruduğunu ortaya koydu.
Türk uzmanlar ise, araştırma sonuçlarının tamamına katılmasa da
zihni açtığı kanısında.
Kardiyolog Prof. Dr. Sema Güneri, çayın dimağı daha dinç
tuttuğunu söyleyerek, fazla tüketilmesinin de zararlı olduğunun
altını çiziyor.
Prof. Güneri, fazla çay tüketiminin kalpte ritm problemlerine,
hatta damarlarda aşırı büzülmelere, daralmalara yol
açabileceğini söyledi.
Ama çayı koyu ya da aşırı şekerli içmek ve birlikte tütün ürünü
tüketmek bütün yararını engelliyor.
Kaynak; vatangazetesi
www.sufizmveinsan.com
12/11/2009
438-Mucize
meyve Nar
İçerdiği
'polyphenol', 'tannin' ve 'anthocyanin' gibi antioksidanlar,
zarar görmüş hücrelerin yenilemesine yardımcı olarak kansorejen
hücrelerle savaşır ve kanser oluşumu riskini azaltır.
(Food chemistry 2006. Vol.96 (2) )
Kalp dostudur.
Atherosclerosis 2001.Vol.71 5
Kötü kolesterolün (LDL) azalmasına yardımcı olur
(Seperation and Purification Technolgy 2005. Vol.:41 (1) )
Kandaki östrojen seviyesini yükselterek, menopoz sıkıntılarının
ve doğum kontrol hapı yan etkilerinin aza indirilmesine yardımcı
olur. (Center for Human Nutrition, David Geffen School of
Medicine, University of California, Los Angeles, USA)
İçerdiği yüksek polyphenol ve ellajik asit sayesinde cilde
parlaklık verir, yağ oluşumunu engeller, içerdiği yararlı
asitler selülit oluşumuna engel olur.
Antioksidan özelliği sayesinde vücudun savunma sistemini
güçlendirir.
(Food chemistry 2004 Vol.87 (4) )
Kan yapıcı, enerji verici özelliğe sahiptir.
(Department of food Microbiology and Immunologj, Tempole
University School of Medicine/USA)
İçerdiği elajik asitler sayesinde cilde parlaklık verir. (The
Journal of Supercritical Fluids 2002.Vol.: 24(2))
Damar sertliğine karşı güçlü etkisi vardır.
(Clinic Nutrition 2004. Vol.23)
C vitamini deposudur. Demir ve Potasyum içeriğine sahiptir.
( Biochemical pharmocology 2002 Vol.:63(2)
Yemek sırasında alınan nar suyu yemek sonrası ortaya çıkan
hazımsızlıkları engeller.
(Flora of Chinina Vol:5)
www.sufizmveinsan.com
13/11/2009
439-İnsan genomunun şifresi çözüldü
Amerikalı
araştırmacıların, insan genomunun üç boyutlu yapısının şifresini
çözdüğü, bunun insan genomunun yapısı ve fonksiyonu konusunda
yeni görüş açılarının yolunu açacağı bildirildi.
Science dergisinde yayımlanan araştırmayı yapanlardan
Massachusetts Üniversitesi Tıp fakültesinden Nynke van Berkum,
`genomu milyonlarca parçaya ayrıştırarak, bu parçaların tümü
arasındaki ilişkilerin detaylarını ortaya koyan üç boyutlu bir
harita yarattıklarını` belirterek, `üç boyutlu fantastik bir
yapboz yaptıklarını ve daha sonra da bunu bir bilgisayar
yardımıyla çözdüklerini` kaydetti.
Bilim insanlarının bu işlem için, şu ana kadar cevapsız kalan
sorulara cevap verilmesini sağlayan `Hi-C` adlı yeni bir
teknoloji kullandıkları belirtildi.
Bir diğer araştırmacı Erez Lieberman-Aiden, DNA`nın çifte helis
olarak adlandırıldığını az da olsa uzun zamandan beri
bildiklerini, bu çifte helisin tamamen açılması durumunda her
bir hücredeki genomun iki metre uzunluğa erişeceğini, bilim
insanlarının bu yapının insan hücre çekirdeğinde nasıl yer
alabildiğini anlayamamış olduklarını söyledi.
Araştırmacılar, bu yeni teknolojinin bu gizin çözülmesine olanak
sağladığını belirtti.
Kaynak;haberx.com
www.sufizmveinsan.com
14/11/2009
440-Çocuklara
günde 3 ceviz yedirin!
Ulusal
Ceviz Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Yayar Akça, insan
vücudunda gümüşü kullanan tek organın beyin olduğunu belirterek,
`Bu açıdan gümüş içeren ceviz, özellikle çocukların zeka
gelişiminde büyük rol oynuyor` dedi.
Akça, cevizin insan sağlığı ve beslenmesinde çok önemli bir yer
tuttuğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
`Özellikle kış aylarında en önemli enerji kaynaklarından biri
olan cevizin 100 gramından 700 kilokalori enerji elde
edilebiliyor. Mineral, protein, vitamin ve yağ açısından oldukça
zengin bir ürün. Halen üzerinde ciddi araştırmalar yapılıyor.
Kolesterolü düşüren, tansiyonu düzenleyen, kalp ve damar sağlığı
açısından büyük faydaları bulunan cevizin en önemli özelliği
zekayı geliştirmesi. Beyin ve ceviz, şekil açısından olduğu
kadar içerik olarak da çok benziyorlar. İnsan vücudunda gümüşü
kullanan tek organ beyindir. Bu açıdan gümüş içeren ceviz,
özellikle çocukların zeka gelişiminde büyük rol oynuyor.`
GÜMÜŞ BEYİNDEKİ BİLGİ ALIŞVERİŞ HIZINI ARTIRIYOR
`Cevizdeki gümüşün, beynin sağ ve sol tarafındaki bilgi
alışverişinin hızını artırdığını` belirten Akça, `Fazla ceviz
tüketenlerde zeka gelişiminin yüksek olduğu bir gerçek.
Özellikle Türkiye`deki cevizler, gübreleme ve ilaçlama olmadığı
için tamamen organik. Bu açıdan da Türkiye`de üretilen
cevizlerin insana en küçük bir zararı yok` dedi.
Yetişkinlerin ise günde 5 ceviz içi yemelerini öneren Akça,
`Dünyanın en iyi kalpçileri mutfağa 5 ceviz girmesini öneriyor.
Ceviz üretimini ve tüketimini artırmamız gerekiyor. Sağlıklı bir
gelecek için cevize daha büyük önem vermeliyiz. Gelişmiş
ülkeler, sabah kahvaltısında ceviz tüketiyor. Dondurmalarında
bile ceviz kullanıyorlar` diye konuştu
Kaynak;aa.com
www.sufizmveinsan.com
16/11/2009
441-Uzun
yaşamın sırrı enzimde gizli
Uzun
yaşamın sırrının, hücrelerin yaşlanmasını önleyen bir enzimin
hiperaktif versiyonunda saklı olduğu görüşü ortaya atıldı.
ABD'deki Albert Einstein College of Medicine'de görevli bilim
adamları, 86 yaşındaki insanlarda ve çocuklarında DNA'yı koruyan
telomerazın yüksek seviyelerde bulunduğunu belirttiler ve
Aşkenaz Yahudilerinin uzun yaşamasını bu mutant gene sahip
olmalarına bağladılar.
Araştırmada, neredeyse yüz yıl yaşayanlarda ve onların
çocuklarında telomeraz seviyesinin kontrol grubundakilerinden
daha yüksek seyrettiği, önemli ölçüde daha uzun telomeraza sahip
oldukları ve bu özelliğin güçlü biçimde kalıtsal olduğu
gözlendi.
Neredeyse yüz yıl yaşayan deneklerin vücut kitle endekslerinin
kontrol grubundakilerinden daha düşük ve iyi kolestrol
seviyelerinin daha yüksek olduğu belirlendi.
Bilim adamları, bu enzimi harekete geçirecek ilaçların
üretilmesinin mümkün olabileceğini ifade ederken, hücrelere daha
fazla bölünme fırsatı verilmesinin yıkıcı mutasyonların
gelişmesi ve kansere neden olma olasılığını artırabileceği
uyarısında bulundu ve bu konuda daha fazla araştırma yapılması
gereğine işaret etti.
Kaynak;aa.com
www.sufizmveinsan.com
17/11/2009
442-Antibakteriyel
jeller tehdit oluşturuyor
Sağlık
Bakanlığı, domuz gribi salgını sonrası satışlarında patlama
yaşanan antibakteriyeller için açıklama yaptı.
Domuz gribine karşı koruyucu olduğu iddiasıyla toplu mekanlarda
ilaçlama yapılmasının, el temizliği için çıkarılan sıvıların
‘grip fırsatçılığı’ olduğu, Sağlık Bakanlığı’nın son
açıklamasıyla ortaya kondu.
Uzmanların ‘bunlar hiçbir işe yaramıyor’ görüşüne rağmen,
giderek yaygınlaşan maddelerle ilgili Bakanlık, "Domuz gribi
nedeniyle antibakteriyel jel, sıvı, köpük, sabun gibi maddelerin
halk sağlığını tehdit eden boyuta ulaştığını" duyurdu.
Bu ürünlerin, çocuklardan uzak tutulması, gözle temas
ettirilmemesi gerektiği belirtilirken, bu tür ürünlerin
kullanımının, ‘bakterileri yaygınlaştıracağı’ uyarısı da
yapıldı.
Sağlık Bakanlığı, bu tür ürünleri çıkaran firmalar hakkında da
idari işlem başlattı.
Kaynak;aa.com
www.sufizmveinsan.com
18/11/2009
443-Eklem ağrılarına kuşburnu tozu
Dünya
üzrinde milyonlarca insan eklem ağrıları ve darbe ya da tahriş
sonucu dokularda oluşan şişme ve kızarıklıklardan (enflamasyon)
şikâyetçi.
Özellikle eklemlerin normal yapısını bozarak, hareketlerde
kısıtlanma ve ağrıya sebep olarak günlük aktiviteleri
gerçekleştirmekte zorlanmalara yol açan osteoartrit (eklem
kireçlenmesi) en sık görülen eklem hastalığı. Yıllardır bilim
insanları eklem kireçlenmesinin sadece bir yıpranma ve aşınma
hastalığı olduğunu ve yaşlanan kişilerin eklemlerinde
görüldüğünü düşündü. Son yıllarda yapılan araştırmalar, bu
bozukluğun tek sebebinin yaşlanma olmadığını gösteriyor.
Kireçlenme her yaşta görülebilir. Avrupa ve İskandinav
ülkelerinde kireçlenme şikâyetlerini hafifletmek amacıyla
kuşburnu (rosa canina) meyvesi kullanılıyor. Hiçbir kimyasal
işlem uygulanmadan paketlenen toz halindeki kuşburnu meyvesi
içeren kapsüller de satılıyor.
Kopenhag Üniversitesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Kaj Winther,
eklem ağrıları çeken ve kireçlenme sorunu yaşayan hastalar için
bitkisel kuşburnu tozu olan Litozin'in önemli bir seçenek
olduğunu belirtiyor. Kuşburnunun çekirdek ve kabuklarından özel
üretim teknikleriyle üretilen toz (GOPO), eklem ağrıları olan
hastalarda iyileşmeyi destekliyor. Kireçlenme belirtilerinin
iyileşmesine yardımcı oluyor ve kireçlenmenin sebep olduğu
ağrıları azaltıyor.
Ülkemizde kuşburnu genellikle soğuk algınlığı ve grip gibi
durumlarda çay olarak tüketiliyor. Prof. Dr. Kaj Winther, bu
durumlarda kuşburnunun çayının faydalı olabileceğini ancak eklem
ağrısında çayının iyileştirici etki göstermediğini belirtiyor.
Çünkü kuşburnu ısıtıldığı zaman etkinliği ve protein yapısı
kayboluyor. Soğuk suda ise özü çıkmıyor. Kaj Winther,
kuşburnunun tedavi edici etkisine yönelik araştırmalar yapmış ve
GOPO maddesinin antienflamatuar (iltihabı giderici) etkisinden
dolayı eklem ağrıları üzerinde olumlu etki yaptığını tespit
etmiş.
Kaynak;aa.com
www.sufizmveinsan.com
19/11/2009
444-Zaman
makinesi gerçek mi oluyor?
Zamanda
yolculuk, telepati, sınırsız enerji ve ölümsüzlük rüyalarınızı
süslemez mi? "Hiçbir şey imkansız değildir" sözünü her zaman
duymuşuzdur.
BBC Focus dergisinde yer alan haberde, insanoğlunun becerisi ve
azminin müthiş bir birlik oluşturduğu ve hatta, imkansız
görünenleri bile başarma alışkanlığı kazandığı belirtiliyor.
Yapay zeka, görünmezlik, telepati ve hatta zamanda yolculuk gibi
şaşırtıcı bilimsel olasılıkların bir sonraki aşamasını
gerçekleştirmeye çalışan bilim adamlarına göre, makinelerle
iletişim, ölümsüzlük, Star-Trek tarzında ışınlanma ve bomboş
olan uzaydan enerji çıkarmak gibi keşifler bir gün gerçek
olacak.
Bilimin yıllar sonra imkansız olanı gerçekleştireceği konular
neler?
Ronald Mallett, babası 33 yaşında kalp krizinden öldüğünde 10
yaşındaydı ve babasının ölümüyle yıkılmıştı. Bir yıl sonra, HG
Wells tarafından yazılan "The Time Machine (Zaman Makinesi)"
isimli kitabı okudu ve zaman makinesi yapmaya karar verdi.
Böylece geriye gidebilecek ve babasının erken ölümünü
önleyebilecekti.
Bu 50 yıl önceydi. Mallett şu anda Connecticut Üniversitesi'nde
fizik profesörü olarak çalışıyor. Fakat onun geçmişe yolculuk
tutkusu eskisi gibi devam ediyor. Önceleri ne yapacağımı
insanlara anlatmadığını, çünkü bunun kariyerini etkilemesini
istemediğini belirten Mallett, "Bunu gizlemek için kara delikler
üzerinde çalıştım. Fakat diğer yandan her zaman zaman hakkında
daha fazla şey anlamaya, öğrenmeye çalıştım, zaman makinesini
nasıl yapabileceğimi düşündüm" dedi.
Yıllar boyunca Mallett mükemmelleşti ve makinesi için geçerli
bir tasarımın olduğuna inanıyor. Büyük bir fincanda kahvenin
dalgalanması gibi kapalı döngü etrafında mekanı ve zamanı
sürüklemek için ışığın dağılan ışınlarını kullanarak bu konu
üzerinde çalıştı. Bu kapalı bir döngüde zamanın çevrilebileceği
düşüncesiydi, bunun bazısı geçmişe hızla dönüş olmalıydı.
Mallett, şu anda aynı üniversitedeki deneysel fizik uzmanı
Profesör Chandra Roychoudhuri ile tasarımını test etme üzerine
çalışıyor. Dağılan ışık halkaları oluşturmak için lazerlerin
özenle yapılmış fiziksel yapılarını kullanmayı planlıyorlar.
Lazerlerin zamanın gerisine atomdan küçük parçacıklar göndermek
için yeterli derecede güçlü olabileceğini umut eden bilim
adamları, iyi belirlenmiş sürede doğal olarak bozulan
partikülleri kullanarak etkiyi ölçmeyi amaçlıyorlar. Örneğin,
pionların (pi mezonunun kısaltılmış hali) yaşam süresi saniyenin
26 milyarda biri kadardır. Eğer bunlar geçmişe yolculuk için
yapılsaydı, saptanan bozulma süreleri daha da kısalmalıydı.
Araştırmacılar, Mallett'ın tamamlanmasının yaklaşık 10 yılı
alacağını tahmin ettiği bu iş için fon arıyorlar.
Atomdan küçük parçacıklar sadece bir konu, peki insanlar geçmişe
nasıl gönderilecek? Mallett, bunun uluslar arası işbirliği
gerektirdiğini belirterek, "Eğer bize sınırsız nakit desteği
sağlanırsa, bu makineyi bu yüzyıl içinde faaliyete
geçirebiliriz" dedi.
Kaynak;zaman.com.tr
www.sufizmveinsan.com
20/11/2009
445-
1.
“HU”
ilminde, ilmiyle, ilmini seyretmektedir? (Allah
ilmiyleyansımalardan)
2.
Bi-izni-Rabbi-hi
ne anlama gelir.
Somut bir örneğinin verebilir misiniz?
3.
Bi-iznillah
ne demektir.
Bi-izni-rabbi-hi ile arasında ne gibi bir fark
bulunmaktadır?
4.
Allah a
iman ile Rabbe
iman etmek aynı şey midir?
Evetse ya da hayır ise neden?
5.
Meleklere
imandan bahsedilirken neyi anlıyorsunuz?
www.sufizmveinsan.com
21/11/2009
446-
GRİBE KARŞI TURP YİYİN
Ondokuz
Mayıs Üniversitesi(OMÜ) Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği
Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdülkadir Hurşit, 100 gram
turpta 100 miligramdan daha fazla C vitamini bulunduğunu, aynı
ağırlıkta bir limonda ise C vitamini miktarının daha az olduğunu
söyledi.
Hurşit, AA muhabirine yaptığı açıklamada, mevsimsel grip, domuz
gribi ve diğer hastalıklarda vücut direncinin artırılması için
dengeli beslenmenin öneminin tartışılmaz olduğunu vurguladı.
Virüslerin yol açtığı hastalıklarda vücutta neden olduğu toksik
etkileri C vitaminin en aza indirdiğinin bilindiğini söyleyen
Hurşit, bu nedenle özellikle gripte C vitaminin alımının
önemsendiğini hatırlattı.
Yaygın olarak C vitamini denilince akla limon ve turunçgillerin
geldiğini ifade eden Prof. Dr. Hurşit, 100 gramında limon ve
turunçgillerden daha fazla C vitamini ihtiva eden sebzeler
olduğunu ancak bunların vatandaşlar tarafından çok iyi
bilinmediğini söyledi.
Bunların başında turp geldiğini vurgulayan Hurşit, turpun C
vitamini açısından en zengin kaynak olduğunu bildirdi.
C vitaminin suda eriyen bir vitamin olduğu için fazlasının
vücuttan atıldığını bu nedenle düzenli C vitamini alınması
gerektiğini anlatan Hurşit, C vitaminin vücuttaki deposunun 1000
miligram kapasitesinin olduğunu, bunun en büyük kısmının beyinde
bulunduğunu anlattı.
Vücuttaki C vitamini deposunun en az düzeye indiğinde vücut
direncinin azaldığını söyleyen Prof. Dr. Hurşit, doktor
tavsiyesi dışında gereğinden fazla C vitamini alımının ise
zararlı olabileceği uyarısında bulundu.
Kaynak; aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
23/11/2009
447-Böyle bir mail gelirse okumadan silin
Bilgisayarınızın
başında geçirdiğin zaman dilimi içerisinde, bu tuzaklara karşı
da uyanık olmak gerekiyor.Bilgisayar ve internet kullanımının
yaygınlaşmasıyla güvenlik sorunları her geçen gün artarken,
yüzlerce kişi forum siteleri aracılığıyla dolandırılıyor...
Türkiye İnternet Evleri (TİEV) İnternet Birliği Komisyon Başkanı
Hakan Topuzoğlu, bilgileri çalınan kişilerin her türlü
dolandırıcılığa maruz kalabileceği uyarısında bulundu.
Topuzoğlu, Facebook, Twitter, MySpace gibi sosyal ağdaki
kullanıcı hesaplarının çalınarak bu siteler üzerinden kurbanın
tanıdıklarından para istendiğini dile getirdi.
Sanal ortamda en fazla dolandırıcılığın bahis siteleri
aracılığıyla yapıldığını ifade eden Topuzoğlu, ertesi gün
oynanacak maçın sonuçlarının önce kurbanın e-postasına
gönderildiğini, birkaç gün boyunca doğru sonuçlar gönderilince,
ücretsiz olarak tanıtılan bu hizmetin en şüpheci kişiyi bile
ikna etmeye yeterli olduğunu söyledi. Bu bilgi bankacılık
şifresi, e-posta adresinin şifresi, annesinin kızlık soyadı dahi
olabilir. O yüzden, size gelen bu tarz e-postaların hiçbirini
dikkate almayın, okumadan silin. Aksi takdirde doldurduğunuz
forum doğrudan kötü niyetli insanların eline geçecektir."
'Sonuçları öğrenmeye devam etmek istiyorsan, şu hesaba para
yatırmalısın' şeklinde e-maillerin geldiğini dile getiren
Topuzoğlu, bu maillerin dikkate alınmamasını tavsiye etti.
Kaynak; aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
25/11/2009
448-Mekke’yi
su bastı
Suudi
Arabistan Kralı Abdullah’ın verdiği talimat doğrultusunda
geçtiğimiz günlerde yapılan yağmur duasının ardından, dün
Mekke’ye son yılların en şiddetli yağmuru yağdı.
Mekke’de bazı cadde ve
sokakları sel basarken, internet bağlantısı çöktü, hacı
adaylarının Arafat’a çıkışı 5-6 saat ertelendi. Hacı adayları
tam Arafat’a çıkacakları gün yanlarına güneşten korunmak için
aldıkları şemsiyelerle yağmurdan korundu. Arafat’tan önce ihrama
girerek son tavaflarını yapmak üzere Kabe’ye gelen hacı adayları
ıslak zeminde namaz kıldı, temizlik görevlileri de bir yandan
suları süpürdü. Islanan Kabe örtüsü de dört parça halinde yenisi
asılmak üzere kesilerek kaldırıldı.
Kaynak;
hurriyet.com.tr
www.sufizmveinsan.com
26/11/2009
449-Milyonlarca
müslüman hacı oldu
Dünyanın
birçok ülkesinden kutsal topraklara gelen milyonlarca Müslüman,
Arafat Vakfesi'nin ardından hacı olmanın mutluluğunu yaşıyor.
Arafat'ta Vakfe'ye durarak hacı olan Müslümanlar, dün akşam
saatlerinde Arafat'tan ayrılarak Müzdelife'ye geçti. Burada
akşam ve yatsı namazlarını birleştirerek kılan hacılar,
dualarını ettikten sonra şeytana atacakları taşları topladı.
Buradan toplu halde Mina'ya doğru hareket eden hacılar,
Mina'daki çadırların yanından Cemarat'a giden yolda adeta sel
olup aktı.
Hacılar, Cemarat'a ulaştıktan sonra Müzdelife'den topladıkları
taşlarla ilk gün için taşlanması gereken 'büyük şeytan'ı
taşladı. 'Büyük şeytan'a 7 taş atan hacılar, yarın ve
devamındaki iki gün de büyük, orta ve küçük şeytana 7'şer taş
daha atacak.
Şeytan taşladıktan sonra ''şükür tavafı'' için Kabe'ye geçen
hacılar, burada da tavaflarını ve saylarını yaparak hacı olma
sürecini tamamladı.
Şükür kurbanlarının kesilmesiyle ihramdan çıkan hacılar, oldukça
yoğun geçen iki günün ardından istirahate çekildi.
www.sufizmveinsan.com
28/11/2009
450-Kurban
etini, C vitamini yüksek sebzelerle tüketin
Kurban
etinin, kesildikten en az iki saat geçtikten sonra yenmesi ve
etlerin C vitamini bakımından zengin sebze, salata ve meyveyle
birlikte tüketilmesi öneriliyor.
Erciyes Üniversitesi Atatürk Sağlık Yüksekokulu Beslenme ve
Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç, C vitamini
içeren sebze ve meyvelerin etin bileşiminde bulunan yüksek
miktardaki demirin emilimini artıracağını söyledi. Prof. Dr.
İnanç, sebze ve meyve tüketilmesi ile Kurban Bayramı'nda 'tek
tür' beslenmenin önüne geçileceğini ifade etti. Kurban etinin
hayvan kesildikten 2 saat sonra tüketilmesi gerektiğini belirten
Prof. Dr. İnanç, "Özellikle yaşlıların, kalp hastalarının,
sindirim sistemi rahatsızlıkları olan bireylerin kurban etlerini
hemen tüketmemesi gerekiyor. Etlerin haşlama veya ızgarada
pişirme yöntemiyle tüketilmesi de önemli." dedi.
Etlerin doğrandığı bıçak ve tahtaların steril olması gerektiğine
dikkat çeken İnanç, şu önerilerde bulundu: "Et pişirirken
fazladan yağ koymayın. Izgara üzerinde pişirilen et, ateşe en az
15 santimetre uzaklıkta olmalı, ateşte fazla kalmamalı. Etleri
saklarken küçük parçalara ayırın. Güvenilir buzdolabı
poşetlerinde saklayın, kesinlikle renkli poşetlere koymayın. Eti
derin dondurucuda veya dolapların buzluk kısmında saklayın.
Kıyma ve kuşbaşı olarak kullanılacak etleri buzdolabının en üst
rafında 0-2 derecede 1-2 gün saklayabilirsiniz
Kaynak; zaman.com.tr
www.sufizmveinsan.com
29/11/2009
451-
FAZLA TUZ BEYİN KANAMASI RİSKİ
VAR
Çok
tuzlu besinlerle beslenmek, beyin kanaması ve kalp-damar
hastalıkları riskini artırıyor.
Araştırmacılar, günlük tuzlu yiyecek tüketimi ile beyin kanaması
ve kalp-damar hastalıkları arasındaki ilişkiyi incelemek üzere
170 binden fazla kişinin katıldığı 3,5 ila 19 yıl süren 13
araştırmayı değerlendirdi.
Sonuçları `British Journal of Medicine` dergisinde yayımlanan
kapsamlı araştırma, çok tuzlu besinler tüketmekle beyin kanaması
ve kalp-damar hastalıkları riski arasında doğrudan bağlantı
olduğunu gösterdi.
Fransız`Le Nouvel Observateur` dergisinin internet sitesinde de
yer alan konuya ilişkin makalede, bilim adamları, günde 5
gramdan az tuz tüketiminin beyin kanaması riskini yüzde 23,
kalp-damar hastalıkları riskini yüzde 17 indirdiğine dikkati
çekti.
Ekmek, bisküvi, sucuk, salam, sosis, peynir, pizza, sandviç,
sos, kek, çörek ve hazır gıdalarda tuz oranının fazla olduğunun
belirtildiği makalede, tarım-gıda sanayisinde tuzun, besinlerin
tadını, görünüşünü güzelleştirmek, kıvamını ayarlamak, ömrünü ve
bazen de gramını artırmak gibi birçok amaçla kullanıldığı
vurgulandı.
Makalede, tuzun yüksek tansiyonu tetiklediği, bunun da
kalp-damar hastalıklarına zemin hazırladığı uyarısında
bulunulurken, kalp yetmezliği ya da böbrek hastalıkları olanlar
ile şeker hastalarının tuz kullanımına çok daha fazla dikkat
etmesi gerektiği belirtildi.
Kaynak; zaman.com.tr
www.sufizmveinsan.com
30/11/2009
Ellerinizi ılık suyla yıkayın
Grip
salgını sebebiyle el yıkama alışkanlığının arttığını söyleyen
uzmanlar, yıkamada çok sıcak ya da soğuk su yerine ılık su
kullanılmasını tavsiye ediyor. Alkollü dezenfektan, ciltteki
tahrişleri artırdığı için tavsiye edilmiyor.
Grip salgını yüzünden insanlar ellerini daha çok yıkamaya
başladı. Ancak, el yıkarken kullanılan sıvı sabunlar ve anti
bakteriyel ürünler elleri tahriş edebiliyor. Göztepe Medical
Park Hastanesi'nden Dermatoloji Uzmanı Dr. Canan Savaş İyigün,
ellerini sık yıkayanlara çok sıcak ve çok soğuk sudan
kaçınmalarını öneriyor. Dr. İyigün, alkollü dezenfektan
kullanımının ellerdeki tahrişleri artırabileceğini ifade ediyor.
Eldeki tahrişlerin, kuruluk, soyulma, parmak izlerinde silinme,
çatlaklar, sızlama şeklinde belirtilerle ortaya çıkacağını ifade
eden İyigün, tahriş olan deride alerjik etkilerin daha çabuk
ortaya çıkacağını söylüyor.
Kaşıntılı, sulantılı, kızarık döküntülerin el egzaması belirtisi
olduğunu dile getiren Dr. İyigün, egzamadan korunmak için tahriş
edici ve alerjik maddelerden uzak durulmasını istiyor. İyigün'ün
tavsiyelerine göre elleri sık sık yıkayanlar ılık su ya da içi
pamuklu eldiven kullanmak gerekiyor. Eller terlemeden
eldivenleri çıkarmak cilt sağlığı için önem taşıyor.
Cildin yıkama ile kaybettiği doğal yağların yerine konmasının
önemli olduğunu vurgulayan Dr. Canan İyigün, cilt kuru
hissedildikçe ince bir tabaka halinde nemlendirici krem
uygulanmasını öneriyor. Eller yıkandıktan sonra nemli iken
uygulamanın daha etkili olacağını kaydeden İyigün, alerjik
hastaların dermatologlarının önerdiği ürünleri kullanması
gerektiğini ifade ediyor.
Kaynak; zaman.com.tr
www.sufizmveinsan.com
01/12/2009
Beynin kimyasını bozan olay
Tek
eşliliğin beyin kimyasını değiştirdiği tek eşlilik bozulduğunda
beynin kimyasının da bozulduğu ortaya çıktı.
ABD`de fareler üzerinde yapılan bir araştırma, tek eşliliğin
beyin kimyasını değiştirebildiğini ve bunun sonucunda da
ayrılığın depresyona yol açtığını ortaya koydu. Emory
Üniversitesinden Nörolog Larry J. Young, araştırmasında, yakın
tek eşli ilişkilerin, sadakati sağlayan `kortikotropin` (CRF)
maddesinin salgılanmasına yardımcı olduğunu belirledi. CRF`nin,
çiftin ayrılması durumunda depresyona yol açtığı görüldü. Aynı
kimyasal maddenin insan beyninde de bulunduğunu belirten Nörolog
Young `Karşılıklı sevgiye dayanan bir çift oluşturduğunuzda,
beyin kimyanız değişir. Eğer partnerinizi kaybederseniz, bunun
beyinde dramatik etkisi olur` diye konuştu.
Kaynak; aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
02/12/2009
Holografik beyinler geliyor!
Her
şey Ayşe Arman'a gelen bir e-posta ile başladı. Sevda Sipahioğlu
Bakankuş, Arman'a yolladığı mektupta, 12 yaşından küçük kızının
ilginç yetilere sahip olduğunu; yerin altını görebildiğini,
beyninde klasörler açabildiğini, kayıt yapabildiğini ve dahasını
yazdı. Arman da bunu köşesine hayretler içinde, 'Sizce gerçek
olabilir mi' başlığıyla aktardı. İşte o yazı:
Sizce gerçek olabilir mi?
BU mail’i, kendi çalışmalarımla ilgili bilgi vermek için
yazıyorum. Çok çok ilginizi çekeceğini düşünüyorum. Hatta
eminim.
Biz yepyeni bir teknik üzerinde çalışıyoruz. Bu tekniğin adı,
‘holografik beyin teknikleri’. Kızlarımla çalıştık, şu anda 12
yaşındaki küçük kızım, kapalı gözlerle görüyor. Yerin altını,
suyun altını görebiliyor. Beyninde klasörler açıyor, kayıt
yapıyor, geri çağırabiliyor. Resimden kişilerin yaşayıp
yaşamadığını söyleyebiliyor. Beynine navigasyon kurup, yön
tespiti yapabiliyor. Renkleri kapalı gözlerle görüyor. Hatta,
karşısındaki bazı kişilerin hastalıklarını bilebiliyor. Evrende,
gizli hiçbir şey yok. Konuştuğumuz her şey, geçmişte yaşanan her
şey, konuşulan her şey, kayıt altında. Bizler de belli enerji
normlarına gelerek bu bilgileri okuyabiliriz. Tüm bu deneyimleri
sizinle paylaşmak isterim, kızımla da tanıştırmak isterim.
Sevda Sipahioğlu Bakankuş
* Bu mail’i okuyunca ne mi yaptım? Tabii ki hemen Sevda Hanım’ı
aradım, “Ne zaman buluşuyoruz?” dedim. “Ne zaman isterseniz!”
dedi. Siz bu satırları okurken, biz onunla ve kızı Zeren’le
buluşuyor olacağız. Rusya’da 160 tane bu teknikleri öğreten okul
varmış, bu bir tür kişisel gelişim programıymış. Ben “dan” diye
“Pek inandırıcı gelmedi okuduklarım, uydurmasyon duruyor” dedim.
“Yarını bekleyin o zaman” dedi. Ve ekledi: “Nasuh Mahruki’ye
bizi sorabilirsiniz, AKUT’a da eğitim verdik.” Ben tabii yemedim
içmedim, Nasuh’u aradım ama Filipinler’demiymiş neymiş,
bulamadım. Yarın olanları size hemen aktarırım. Yanıma yaşayan,
yaşamayan bir sürü insanın fotoğrafını almamı istedi. Ben de
alacağım... Dur bakalım...
Kaynak; hurriyetmax.com
www.sufizmveinsan.com
03/12/2009
Intel'den 48 çekirdekli işlemci
İki
bilgisayarda denenmekte olan 48 çekirdekli işlemci sadece bir
pul büyüklüğünde.
İşlemci üreticisi Intel, bir pul büyüklüğündeki silikon tabana
48 mikroişlemci çekirdeği sığdırmayı başardı. ’48 çekirdekli’
çipte 1.3 milyar transistör bulunuyor.
Single-chip Cloud Computer (SCC) denilen çipteki her bir işlemci
çekirdeğinin, teorik olarak, ayrı bir işletim sistemini
çalıştırabildiği belirtildi.
Şu anda piyasada satılan en gelişmiş işlemcilerde 4 çekirdek
bulunuyor. Intel ile en yakın rakibi AMD, 2010’da piyasaya 6
çekirdekli işlemciler sürmeyi planlıyor.
Intel, 2007 yılında 80 çekirdekli Polaris işlemcisini üretmişti.
Sayısı daha az olsa da 48 çekirdekli SCC’nin getirdiği fark,
Windows ve Linux tabanlı yazılımları da çalıştırabilmesi.
Intel’in açıklamasına göre SCC işlemciler, 64GB’ye kadar DDR3
belleği destekleyebiliyor.
Kaynak; aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
04/12/2009
Çocuklarda öksürüğün en `doğal` tedavisi
Boğazını
bal ve soğan karışımıyla yumuşatın:
Bu karışım öksürük ataklarını yavaşlatan ve çocuğunuzun
akciğerlerindeki tıkanıklığı hafifletmeye yardımcı anti-inflamatuvar
etki sahiptir. Karışımı hazırlamak için, doğranmış kuru soğan
ile bir çay kaşığı kekik yaprağı ve bir bardak balı karıştırın.
Karışımı bir tencereye koyun ve yumuşayana kadar ısıtın.
Çocuğunuzun sevdiği bir yiyeceklerin içine birer çay kaşığı
dökün. Kalanı buzdolabına koyup, gerektiğinde kullanabilirsiniz.
Bu öksürük tedavisi, büyük çocuklar içindir. Bebeklerde
botulizme yol açması nedeniyle, bir yaşın altındaki çocuklara
asla bal vermeyin.
Kaynak;
zaman.com.tr
www.sufizmveinsan.com
05/12/2009
KALBİN EN İYİ DOSTU, BADEM
Mayo Clinic uzmanlarının,
"gözyaşı" şeklinde tanımladığı bademin tam bir magnezyum, demir,
kalsiyum, lif ve bazı kanserlerin gelişmesini ve kansızlığı
önleyen, vücudun enerji üretiminde önemli rol oynayan ve doku
onarımına yardım eden riboflavin içerdiği ifade ediliyor.
Bademin bir porsiyonunda (23 adet) 75 miligram kalsiyum
bulunuyor. Ayrıca, yine bir porsiyon badem, günlük alınması
tavsiye edilen E vitamini ihtiyacının yarısını karşılıyor. Tüm
kuruyemişler gibi badem en iyi bitkisel protein kaynaklarından
biri ve kalbin "en iyi dostu". Badem yağı doymamış yağ olması
nedeniyle kandaki kolesterol düzeyini düşürmeye yardımcı oluyor.
Kaynak;
zaman.com.tr
www.sufizmveinsan.com
07/12/2009
DÜŞÜNCE
GÜCÜYLE HAREKET EDEBİLEN ROBOT EL
Avrupalı
bilimadamları, kolu kesilen bir kişiye düşünce gücüyle hareket
edebilen robot el taktılar.
Bilimadamları, bir ay süren deneyde, ilk kez bir hastanın, sinir
sistemine bağlanan biyomekanik eliyle, düşünce gücünü kullanarak
karmaşık hareketler yapabildiğini bildirdiler.
İtalyanların başını çektiği bilimadamları ekibi Roma`da
yaptıkları basın toplantısında, trafik kazasında dirseğinden
itibaren sol kolunu kaybeden Pierpaolo Petruzziello adlı
hastanın koluna geçen sene elektrodlarla protez bağladıklarını,
elektrodların bağlı olduğu bir ay süreyle hastanın parmaklarını
hareket ettirmeyi, yumruk yapmayı ve eşyaları tutmayı
öğrendiğini anlattılar.
Bilimadamları, deney süresince protezi kola takmadıklarını
sadece elektrodlarla bağladıklarını vurguladılar.
Basın toplantısında 26 yaşındaki Petruzziello`nun konsantre
olarak elini nasıl hareket ettirdiğinin görüldüğü bir video da
gösterildi.
Kaynak;
aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
08/12/2009
İnsan beyni taklit edilebilir mi?
Harvard
ve MIT'den bilim adamları, insan beyninin görsel verileri
işleyişi taklit eden bir bilgisayar geliştirebilmek için kolları
sıvadılar. Bilim adamları bu amaca ulaşmak için biyolojiden
yardımn alıyorlar.
Harvard ve MIT'deki araştırmacılar, belki de imkansız bir hedefe
ulaşmak için ortak bir çalışma başlattılar. Kurulan araştırma
ekibinin hedefi insan beyninin, gördüğü nesnelerin ne olduğunu
algılayabilme yeteneğini taklit etmek. Yani bir insan nasıl
gördüğü bir nesnenin ne olduğunu algılayabiliyorsa, bilim
adamları da bunun bilgisayarlar tarafından yapılabilmesini
sağlamaya çalışacaklar. Ancak bunu yapmak, söylemek kadar kolay
değil.
Araştırmacılar, insan beyninin bu yeteneğini bilgisayarlarda
kullanabilmek için moleküler biyolojide kullanılan tekniklerden
birini bilgisayar teknolojisine uygulamak için kolları
sıvadılar. Beynin görsel verileri işleyiş sistemine benzer bir
model oluşturmak isteyen araştırmacılar, olası binlerce model
arasından en uygun olanı belirleyebilmek için biyologların,
uygun bakteri modellerini belirlemek için kullandıkları eleme
yöntemini kullanacaklar.
Bu yöntemi uygulayabilmek için grafik işlemcilerin gücüne
güvenen araştırmacılar, bu işlemcilerin paralel işlem yapma
gücünün kendilerine büyük bir avantaj sağladığını belirtiyorlar.
Kaynak;
aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
09/12/2009
KROMOZOM
SAYISINDAKİ DENGESİZLİK KANSER NEDENİ
ABD`de
`Cancer Cell` adlı dergide yayımlanan bir araştırma, aneuploidie
adlı kromozom sayısındaki dengesizliğin bazı kanser türlerine
yol açabileceğini belirtiyor.
Araştırma, aneuploidie`nin kişinin organizmasındaki hücrelerde
bulunan kromozom sayısında dengesizlik yarattığı ve genelde
tespitlerin, kanserli hücrelerdeki kromozom sayısının normal
hücrelerdeki kromozom sayısına göre anormal olduğunu
gösterdiğini vurguluyor.
Mayo hastanesinden yapılan açıklamada, araştırmacıların, bugüne
kadar genetik mutasyonların yol açtığı hücre bölünmesi sırasında
kromozomlarda meydana gelen hatalı ayrışmanın kansere neden
olduğunu düşündükleri ifade edildi.
Araştırmayı kaleme alan ekipten Jan van Deursen, `Fareler
üzerinde yaptığımız deneyler sırasında, aneuploidie`nin kansere
yol açtığını teyit ettik` dedi.
Araştırmada yapılan deneyler sonucu, kromozomların tam
ayrışmaması veya hatalı ayrışması yüzünden bir kromozomun
eksildiği ve hücrenin tümörü yok etme kabiliyetini yitirdiği
kaydedildi.
Mayo hastanesinin sözcüsü Bob Nellis, `Kromozom sayısında
dengesizlik bulunan hücre kansere `Gel beni yakala` diyor, bu
durum bir bilgisayarın antivirüs yazılımını kayıp etmesi gibi
bir şey` diye konuştu.
Aneuploidie`nin kansere yol açıp açmadığı tartışmalarını sonuca
bağlamayı amaçlayan araştırmaya göre, kolon ve lenf kanseri,
aneuploidie`nin yol açtığı kanser türleri arasında bulunuyor.
Kaynak;
aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
10/12/2009
Erkeğin ömür törpüsü gen
Hem
erkek hem kadınlarda olan bir gen, sadece erkekteyken işliyor ve
erkeğin cüsseli ama görece kısa ömürlü olmasına neden oluyor.
Spermdeki bir genin erkeklerin yaşamını kısalttığı belirlendi.
Tokyo Üniversitesi’nde fareler üzerinde yapılan deneylerden elde
edilen sonuçlara göre, erkek memelilerin daha cüsseli ve
kuvvetli olmasını sağlayan gen, aynı zamanda onların dişilere
kıyasla daha az yaşamasına da neden oluyor.
Ayrıntıları Human Reproduction bülteninde yayımlanan
araştırmada, iki dişi fareden alınan genetik malzeme kullanıldı.
Fare yumurtalarındaki DNA’ları modifiye eden araştırma ekibi,
genleri sperm genlerine dönüştürdü. Yetişkin dişi fareler bu
spermlerle döllenerek ‘babasız’ embryo elde edildi.
Bu yöntemle üretilen ve böylece bir erkek farenin genetik
özelliklerinden tamamen arınmış olan yavru farelerin, bir baba
ve anne fareden normal yollarla üreyen yavrulara kıyasla en az
üçte bir oranında daha uzun yaşadığı kaydedildi.
İki anneden üreyen yavru farelerin diğerlerine kıyasla daha
hafif ve küçük cüsseli olduğu, ama bağışıklık sistemlerinin çok
daha iyi çalıştığı tespit edildi.
Bilimciler, bu farklılığa babadan yavruya geçen Rasgrf1 adı
verilen bir genin nedne olduğuna inanıyor. Rasgrf1, iki
cinsiyette de bulunmasına karşın dişilerde işlevleri tamamen
durmuş oluyor.
Kaynak;
aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
11/12/2009
Bilim adamından şok teori: Ölüm yok!
İnsanlığın
en büyük merakı olan ölümsüzlük aslında zaten tek gerçek mi?
İşte şaşırtıcı iddia!
Resimlerle: Dâhilik ve delilik arasında:En çılgın icatlar
Ölüm diye bir şey yok mu?ABD'li bilim adamı Robert Lanza
yayınladığı bir hipotez ile ölümün aslında var olmadığını iddia
etti. Lanza'nın bilim dünyasını ikiye bölen şok iddiasını
dayandırdığı nokta ise bilim ve felsefeyi buluşturuyor.
Lanza, ölümün insanlar için bir yok oluş değil, sınırsız sayıda
evren içerisinde bir diğerine geçiş olarak tanımlıyor. Bu geçiş
senaryolarının hiç birinde ise bugün anladığımız anlamda bir
ölüm gerçekleşmiyor sadece enerji şekil değiştiriyor.
Lanza, insan bedeninin zaman içerisinde işlevini yitiriyor
olmasının "Ben kimim?" diye sorma becerisini gösteren yanımız
ile aynı şey olmadığını iddia ediyor. Lanza'ya göre insan
beyninde bulunan enerji kaynağı, bedenin ölümü ile birlikte yok
olmuyor. Doğadan enerjinin asla ölmediği veya yok edilemediği
gerçeğinden yola çıkan Lanza, bu enerjinin bizi biz yapan en
önemli öğe olduğunu ve bedenin ölümünden sonra varlığını
sürdürdüğünü iddia ediyor. Zaman ve uzay kavramlarının aslında
bizim bazı şeyleri tanımlayabilmek için uydurduğumuz kavramlar
olduğunu da söyleyen Lanza, bahsettiği ölümsüzlüğün bizim
anladığımız anlamdaki zaman içerisinde bir son olmadığını, bu
zaman kavramı dışında var olmaya devam etmek olduğunu da
söylüyor.
Kaynak;
chip.com.tr
www.sufizmveinsan.com
12/12/2009
Sindirim sisteminin dostu; DEREOTU
İdrar
yolu enfeksiyonlarında etkilidir,damarları açar kan dolaşımını
kolaylaştırır. Boşaltım sisteminde enfeksiyonlara neden olan
Escherichia Coli bakterisine karşı savaşma özelliği
bulunmaktadır. Dereotu tohumlarının, sindirim sisteminde
ishale neden olan birçok bakteriye karşı da vücudu koruma
özelliği vardır.
Gaz söktürücü, yatıştırıcı ve hazmettirici özelliklerinden
dolayı dereotundan, geleneksel halk ilaçlarında
yararlanılmaktadır. Dereotunun tohumları kusma, hıçkırık ve
karın şişmesi gibi rahatsızlıklara da iyi gelmektedir.
Dereotunun tohumu, bal ile şerbet yapılarak içilirse kusmayı
kolaylaştırmaktadır. Nefesinizi açmak ve kötü kokulardan arınmak
için yarım ya da bir çay kaşığı dereotu tohumunu çiğnemeniz
yeterlidir. Tohumlarından yapılan çayın, bağırsak yanmaları,
karın ağrıları ve idrar yapamama gibi durumlarda fayda sağladığı
bilinmektedir.
Salatalarda sıklıkla kullanılan taze yaprakları iştah açıcıdır.
Aynı zamanda sindirime yardımcı ve idrar söktürücüdür. Damarları
açma, kan dolaşımını kolaylaştırma ve düzenli tüketilmesi
durumunda, emzikli kadınların sütünü artırma gibi özellikleri de
vardır. Dereotu temel yağ asitleri bakımından zengindir.
Antioksidan özelliği de bulunmaktadır.
Kaynak;
chip.com.tr
www.sufizmveinsan.com
13/12/2009
Antepfıstığı kansere karşı faydalı
Antepfıstığı
kansere karşı faydalıYeni yapılan bir araştırmaya göre, her gün
antep fıstığı yemek, akciğer ve diğer kanser türleri riskini
azaltıyor.
Bu kabuklu yemişlerin kolesterol düşürücü etki oluşturduğu ve
bitki kaynaklı gıdalarda bulunan antioksidan sağladığı
biliniyordu. E vitaminin bir şekli olan gama tokoferolün fazla
alınmasının kanser riskini azaltabileceğini söyleyen
araştırmacılar, antep fıstığı tüketiminin gama-tokoferol serum
seviyesini artırıp artırmayacağını değerlendirmek için 6
haftalık kontrollü klinik deneyler yaptılar.
Texas Women’s Üniversitesi’nde yürütülen çalışmada, antep
fıstığı bakımından zengin olan beslenmenin potansiyal olarak
kanser risklerini azaltmaya yardımcı olduğu belirtildi.
Epidemiyolojik çalışmalar, gama-tokoferolün prostat kanserine
karşı koruyucu olduğunu, fıstık yenmesinin ise buna yardımcı
olabileceğini gösteriyor.
Gama tokoferol bakımından zengin diğer gıdalar arasında ise yer
fıstığı, pikan cevizi, ceviz, soya fasulyesi ve mısır yağı
bulunuyor. Günde yaklaşık 60 gram antep fıstığının vücut kitle
indeksinde önemli değişikliklere neden olmaksızın akciğer
kanseri riskini azaltmak için uygun olduğu belirtiliyor.
Araştırmanın sonuçları, Amerikan Kanser Araştırma Derneği’nin
Frontiers in Cancer Prevention Research Konferansı’nda sunuldu
Kaynak;
zaman.com.tr
www.sufizmveinsan.com
14/12/2009
Kalın değil, ince ama kat kat giyinin
Sakarya
Vatan Hastanesi Başhekimi Dr. Dursun Bostancı, kalın giysilerin,
hareket etmek gibi fiziksel aktiviteleri zorlaştırma yanında
terlemeye sebep olduğunu, bunun da soğuk kış günlerinde soğuk
algınlığı ve gribal hastalıklara davetiye çıkardığını söyledi.
Bostancı, kış aylarında iç çamaşırı üzerine kalınca bir kazak
türü giysi, bunun üzerine kışlık bir kaban şeklindeki bir
giyinmenin doğru olmadığını kaydetti. Bu tür bir giyinmenin
yürümek gibi basit bir fiziksel aktiviteyi bile zorlaştırmanın
yanında, terlemeyi de kolaylaştıracağına dikkat çeken Bostancı,
"Kışın terlemek, kolay üşütmeye sebep olur. Üşütmek de vücudun
bağışıklık sistemini zayıflatır. Bu da başta soğuk algınlığı
olmak üzere gribal enfeksiyonlara davetiye çıkarır." dedi.
Bostancı, kışın doğru giyinme şekli konusunda ise şu önerilerde
bulundu: "Giyilen giysilerin mutlaka yüzde yüz pamuklu olmasına
dikkat edilmeli. İç çamaşırından sonra pamuklu bir gömlek, onun
üzerine yine pamuklu ve kalın olmayan bir kazak ve süveter,
dışarı çıkarken de ceket ve ya da çok kalın olmayan bir mont
veya pardösü giyilebilir."
Kaynak;
zaman.com.tr
www.sufizmveinsan.com
15/12/2009
En korkunç ''canavar'' patlamış mısır
ABD'de
sinema izleyicilerine satılan mısır, gazlı içecekler ve
şekerlemelerin fazla miktarda kalori ve yüksek oranda doymuş yağ
içerdiği bildirildi.
ABD'deki ''Center for Science in the Public Interest'' adlı merkezin
yaptığı araştırma, en büyük sinema salonu zinciri Regal'de orta
boy patlamış mısır ve gazozun en az 1610 kalori ve 60 gram
doymuş yağ içerdiğini, bunun da 3'ten fazla çift köfteli
hamburgere eşdeğer olduğu gösterdi.
Diğer zincir AMC'deki patlamış mısırın 1030 kalori ve 57 gram
doymuş yağ içerdiğinin belirtildiği araştırmada, bu farkın
AMC'nin mısırlarının daha hafif olmasından değil,
porsiyonlarının küçük olmasından kaynaklandığı vurgulandı.
Regal'de en küçük boy gazlı içeceğin 300, en büyük boy içeceğin
(1,5 litreden fazla) 500 kalori içerdiği, bunun da 33 kaşık
şeker atılmış kahveye denk geldiği açıklandı.
225 gram renkli, çikolatalı draje şekerlemede 1160 kalori ve 35
gram doymuş yağ bulunduğu, bunun ise yağlı patates ile 500 gram
et yemekle aynı olduğuna dikkat çekildi.
Kaynak;
aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
16/12/2009
Bugün 1 Muharrem 1427
Hadisi şerifte
buyuruldu ki: Bir kimse Muharrem ayının ilk günü, aşağıdaki
duayı 3 defa okursa, Allahü Teala o kimseyi, gelecek Muharrem
ayına kadar bütün belalardan emin kılar.
Elhamdülillahi Rabbil alemin. Vassalatü vesselamü ala
seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Allahümme
entel ebediyyül kadim, el hayyül kerim, el hannan, el mennan.
Hazihi senetün cedidetün. Es’elüke fihel ısmete
mineşşeytanirracim, vel avne ala hazihinnefsil emmareti bissui
vel iştiğale bima yukarribüni ileyke, ya zel celali vel ikram,
birahmetike ya erhamerrahimin. Ve sallallahu ve selleme ala
seyyidina ve nebiyyina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve
ehli beytihi ecmain.
Kanser tedavisinde tarihî adım! Şifresi çözüldü
Dünyada
ilk kez, insanda görülen iki kanserin tüm genetik şifrelerinin
yer aldığı haritaları çıkarıldı.
İngiliz Times gazetesinin internet sitesinde yer alan araştırma
haberinde, iki hastanın tümörlerinde bulunan her bir DNA
mutasyonunu kataloglayan ayrıntılı genetik haritalar, son 10
yılda kanser araştırmalarında çok önemli mihenk taşı olarak
nitelendirildi.
Haberde, Cambridge yakınlarında Wellcome Trust Sanger
Enstitüsünde Karsen Genom Projesinde görevli profesör Mike
Stratton`un liderliğinde yapılan araştırma sonucunda elde edilen
genetik haritalar sayesinde her bir tümörün, şahsına münhasır
bir biçimde tedavi edilebileceği kaydedildi.
Profesör Mike Stratton, bulguların, kansere bakış açısını
değiştireceğini belirtirken, bilim adamları, 2020 yılına kadar
tüm kanser hastalarının tümörlerinin, bunlara neden olan genetik
bozuklukları bulmak için analiz edilebileceğini ve analizlerden
elde edilen bilgiyle, en çok işe yarayacak tedavilerin
seçilebileceğini öngörüyorlar.
Elde edilecek bilgilerin, kansere neden olan DNA hatalarını
hedefleyecek güçlü ilaçların geliştirilmesine yol göstereceği ve
hastalığın ö nlenebilmesinin yollarına ışık tutacağı belirtildi.
Nature dergisinde yayımlanan yeni haritaların birinin, küçük
hücreli akciğer kanseri hastasına, diğerinin de en öldürücü cilt
kanseri türü olan melanom hastasına ait olduğu kaydedildi.
Kanser hastalığının genlerle ilgili olduğu biliniyor. Sigara,
radyasyon ve alkol tüketimi gibi çevresel faktörler de
hücrelerin kontrol dışı büyümesine neden olan DNA hasarına yol
açıyor.
Kaynak; aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
18/12/2009
Hafıza kaybını
önleyen meyve
Bilimadamlarına
göre, siyah üzüm suyu içmek, hafıza kaybını azaltıyor ve hatta
bu kaybı tersine çevirebiliyor.
Cincinnati Üniversitesi Psikiyatri bölümünde görevli bilim
adamları, erken hafıza kaybı yaşayan 12 kişiyle bir çalışma
yaptı. Sonuçta, 12 hafta boyunca içeceğin varyasyonlarını
içenlerin farklı zihin testlerinde iyi bir performans
gösterdikleri görüldü.
Araştırmacılar, iki ayrı grup oluşturdu. İlk gruba
Massachusetts` in Concord bölgesinde yetiştirilmiş saf Concord
üzümü suyu verilirken ikinci grup ise hiçbir şey içmedi. Deney
süresince her iki gruba da düzenli hafıza testi yapıldı.
Araştırma sonucuna göre birinci gruptakilerin yarısında daha
uzun süreli gelişme kaydedildi.
Uzmanlar, bu sonuçların arkasındaki neden olarak ciltteki
antidoksanlar ve meyvenin suyunu görüyorlar. Gruplar arasında
temelde, önemli derecede farklılıklar olmamasına rağmen, saf
siyah üzüm suyu içenlerde ise öğrenmede önemli gelişmeler
görüldü. Bu eğilimin kısa süreli zihinde tutmayı sağladığı ve
mekana ait, sözsüz hafızayı geliştirdiği belirtiliyor.
Araştırma sonuçlarına göre, meyve ve sebze gibi antioksidanlar
bakımından zengin yiyecekler ile bunların yüzde 100 meyve suları
bilişsel fonksiyonu korumaya yardımcı oluyor.
Kaynak; zaman.com.tr
www.sufizmveinsan.com
20/12/2009
Uzmanlar Uyarıyor: Damacana Sulara Dikkat!
Yapılan
araştırmalara göre, plastik bidonların insan sağlığı açısından
tehlike saçıyor.Diğer kimyasallarla kombine olarak plastik
yapımında uzun yıllardır kullanılan Bisfenol A(BPA) maddesinin
bağırsaklardaki olumsuz etkisi bilimsel olarak kanıtlandı.
Fransız araştırmacılar tarafından fareler üzerinde yapılan ve
sonuçları Amerikan Bilimler Akademisinin(PNAS) dergisinde
yayımlanan araştırma, bazı biberonlar, su damacanaları, sert
plastik bardaklar, yeniden kullanılabilir besin kapları, gıda
ambalajları gibi günlük hayatta sıklıkla kullanılan malzemelerde
yer alan Bisfenol A`nın bağırsak üzerinde olumsuz etki
yarattığını ortaya koydu.
BPA ile ilgili bugüne kadar yapılan araştırmaların çoğu, bu
maddenin üreme ve beyin gelişimine etkisini kapsarken, Fransa`nın
Toulouse kentinde bulunan Ulusal Gıda Araştırmaları Enstitüsü(IRNA)
araştırmacıları, BPA`nın ilk temas ettiği organ olan bağırsak
üzerine yoğunlaştı ve maddenin olumsuz etkisini bilimsel olarak
kanıtladı.
Araştırmada, farelerde ve insana ait bağırsak hücrelerinde
Bisfenol A`nın, vücut için gerekli mineral tuzlar ve suyun
dolaşımına olanak sağlayan bir yol olan bağırsak epitelyumunun
geçirgenliğini azalttığı ortaya çıktı.
Bu arada ABD`de 6 büyük biberon üreticisinin araştırmanın
sonuçlarının yayımlanmasından sonra BPA içeren ürünlerinin
satışını durdurduğu belirtildi.
Kaynak; aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
21/12/2009
Turp gibi olmak istermisiniz
Karaciğer
ve safra kesesi sağlığı için büyük önem taşıyan turp, içerdiği
antioksidan bileşikler ile kansere karşı da koruyor. Karaciğer
ve safra kesesi sağlığı açısından siyah turpu, antioksidan
içeriği açısından ise kırmızı turpu tercih etmelisiniz. Turp,
lif içeriği ve glukosinat bileşikleri ile kalın bağırsak kanseri
başta olmak üzere diğer kanserlere karşı koruma sağlıyor. İdrara
çıkışı hızlandırıyor ve ödem çözücü etki sağlıyor. Safra kesesi
üzerindeki olumlu etkisi ile sindirimi kolaylaştırıyor. Ayrıca
kan şekerini yavaş yükselten bir sebze olduğu için şeker
hastaları da rahatlıkla yiyebiliyor. Diyet yapanların da turp
yemesinde sakınca yok; çünkü kalorisi oldukça düşük. 1 kâse turp
rendesi yediğinizde yalnızca 12 kalori alıyorsunuz. Bunun
yanında günlük posa ihtiyacınızın yüzde 25'ini karşılamış
oluyorsunuz.
'Turp domuz gribine karşı korur mu?' diye merak ediyorsanız
hemen söyleyelim. Turpun domuz gribine karşı doğrudan etkisi
olmasa da dolaylı etkisi var. A, C ve E vitaminleri yönünden
zengin olduğu için bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve domuz
gribine karşı koruyucu etki sağlıyor. 1 kâse turp salatası
yediğinizde günlük C vitamini ihtiyacınızın yüzde 40'ını
karşılamış oluyorsunuz.
Turp, yüksek oranda potasyum içeriyor ve kalp kası dâhil bütün
kasların düzgün çalışması için gereken mineralleri içinde
bulunduruyor. Vücuda yeterli miktarda alınan potasyum ise
tansiyona karşı koruyucu özellik taşıyor. Turpun içinde yüksek
oranda bulunan folat, onu diğer sebzelerden ayırıyor. Vücud
folatı, DNA'nın onarımında kullanıyor. 1 kâse turptan günlük
folat ihtiyacının yüzde 7'sini karşılanabiliyor. Serkan Tutar,
kalsiyum bitkisel kaynağı olan turpu özellikle menopoz
dönemindeki kadınlara öneriyor.
Kaynak; aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
22/12/2009
Karanlığın sırrı çözülüyor
Amerikalı
bilim adamları, evrenin kütlesinin yüzde 90`ını oluşturan ve
bilim dünyası için hala bir bilmece olan karanlık maddenin
varlığını ortaya koyabilecek işaretleri ilk kez tespit
ettiklerini bildirdi.
Amerikalı fizikçiler, Minnesota`da yerin 800 metre altındaki bir
demir madeninde yapılan deneyde, ilk kez karanlık madde
parçacıklarının varlığını gösterdiği düşünülen sinyalleri tespit
etmeyi başardıklarını açıkladı.
Deneyde, karanlık maddeyi yaptığı düşünülen `zayıf etkileşimli
büyük parçacıklar`a (Weakly Interacting Massive Particles-WIMPs)
odaklanan bilim adamları, araştırmalarında Dünya`yı her gün
bombardıman eden kozmik ışınlardan çok uzakta, mutlak sıfıra
yakın bir sıcaklıkta (-273,15 santigrat derece) soğutulmuş
germanium ve silikon kristaller kullandı. Deney sırasında,
kristallerin bu zayıf etkileşimli büyük parçacıkların
çarpmasıyla titremesi ve detektörün sıcaklığını çok zayıfça
arttırması bekleniyordu.
Avrupalı bilim adamları, yüzyılın deneyi olarak adlandırılan ve
araştırmayı yürüten Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi`ne (ANAM-European
Organization for Nuclear Research(Cern) ait Büyük Hadron
Çarpıştırıcısı`nda gelecek yıl yapılacak deneyde, yüksek
enerjili protonları çarpıştırarak, Büyük Patlama anındaki
koşulları oluşturulmaya çalışacak.
Bilim adamları, çarpışma sırasında özellikle teorik fizikteki
kütle mantığının temelini oluşturan veya karanlık maddenin neden
yapıldığını anlamaya yarayacak Higgs parçacığı (Tanrı parçacığı)
diye adlandırılan parçacıkların varlığının kanıtlarını görmeyi
umuyor.
Kaynak; sestv.com.tr
www.sufizmveinsan.com
23/12/2009
"ACINI HİSSEDİYORUM" TABİRİ GERÇEKMİŞ
Acını
hissediyorum" diyen birçok kişinin fiziksel olarak gerçekten
hissettikleri belirlendi.
İngiliz bilim adamlarının yaptığı araştırma çerçevesinde,
başkalarının acısını hissettiklerini söyleyen kişilerin bunu
söylerken beyinlerinde acı hissiyle bağlı bölgelerde
hareketliliğin arttığı gözlendi.
Araştırma kapsamında 108 üniversite öğrencisi, yaralı atletler
ve iğne yapılan hastalar gibi acı veren durumların görüntülerine
maruz bırakılırken, öğrencilerden üçte ikisi, en az bir
görüntüde sadece duygusal bir tepki göstermekle kalmayıp acıyı
hissettiklerini söyledi.
Bilim adamları, acı veren görüntüler karşısında acı
hissettiklerini söyleyen ve söylemeyen her iki gruptan
öğrencilerin beyinlerinde duygu merkezlerinde hareketlilik
görürken, acıyı hissettiklerini söyleyenlerin beyinlerinin
acıyla bağlantılı bölgelerinde daha fazla hareketlilik dikkati
çekti.
Sonuçları Pain dergisinin aralık sayısında yayımlanan
araştırmayı yapan bilim adamlarından, Birmingham Üniversitesi
öğretim görevlisi Stuart Derbyshire, bulgunun, en azından
bazılarının, yaralanan veya acı çektiklerini söyleyen kişileri
gözlemlerken gerçek bir fiziksel tepki gösterdiklerini
doğruladığını söyledi.
Derbyshire, acıyı hissettiklerini söyleyen kişilerin korku
filmleri ve televizyonda rahatsız edici görüntüleri izlemekten
kaçınma eğiliminde olduklarını da kaydetti.
Kaynak; vatan.com.tr
www.sufizmveinsan.com
24/12/2009
Kalbin hafızası
var mı?
Kalp
nakli yapılan hasta, nakilden sonra başlayan abur cubur yeme
isteğini araştırınca...
David Waters, organ nakli yapılan hastalarda görülen oldukça
sıradışı bir fenomenin son örneği. Trafik kazasında hayatını
kaybeden 18 yaşındaki Kaden Delaney'nin kalbi, 24 yaşındaki
Waters'a takıldığında, Waters'ın 'Burger Halkaları' adındaki
halka şeklinde, hamburger tadındaki cipslere hiç ilgisi yoktu.
Waters, birdenbire bu tür abur cuburlar yemek istemesinin
sebebini ancak iki yıl sonra çözebildi.
Kaden'ın ailesi, oğullarının kalbini taşıyan adamı bulmak için
iz sürmüş ve kendisine ulaşmışlardı. İki taraf mail yoluyla
haberleşmeye başladıktan bir süre sonra, Waters, Kaden'ın
ailesine, oğullarının Burger Halkaları'nı sevip sevmediğini
sordu.
Cevap oldukça şaşırtıcıydı, zira Kaden, hergün bunlardan
yiyordu.
Avustralya'da yaşanan bu vaka, kişisel davranışlarımızla ilgili
hafızaya sadece beynin sahip olmadığına dair teoriyi
destekliyor.
Bilimadamları, en az 70 belgelenmiş bu vakayı yaşamış organ
nakli hastası dosyası olduğunu söylüyor.
Bu örneklerin en meşhurlarından biri de Amerikalı Sonny Graham.
Graham'a, intihar eden Terry Cottle'ın kalbi nakledilmişti.
Nakilden sonra, 1995 yılında Graham, Cottle'ın dul eşi Cheryl
ile tanışıp, aşık olup, onunla evlenmişti.
Oniki yıl sonraysa, Graham da gırtlağına dayadığı silahla
intihar etmiş, Cheryl'i ikinci kez dul bırakmıştı.
Başka bir örnekteyse, sekiz yaşındaki bir kıza nakledilen,
cinayet kurbanı 10 yaşındaki çocuğun kalbi 'katili yakalamıştı'.
Kız, nakilden sonra, organ bağışçısını öldüren adamla ilgili
kabuslar görmeye başlamış, polis o zamana dek katili
yakalayamasa da, kızın anlattıklarıyla yakalamış ve cinayet
itiraf edilmişti.
Jemery Chapman, Uluslararası Organ Nakli Derneği başkanı "Bu tür
bir iddianın dayandırılabileceği bilimsel bir kanıt yok. Organ
nakilleri etrafında çok fazla öykü dönüyor" diyor.
Ancak diğer araştırmacılar, "hücresel hafıza" olarak
adlandırılan fenomenin, sadece kalp nakli yapılanlarla sınırlı
olmadığını söylüyor.
Kaynak;
miilliyet.com.tr
www.sufizmveinsan.com
25/12/2009
Sağlığınız için plastikten vazgeçin
Sağlıklı
beslenme için doğru gıdaları tercih etmek kadar mutfakta
kullandığımız eşyaların da önemi var.
Plastik maddelerin kanserojen içerdiklerini birçoğumuz biliriz.
Ancak Onkolog Dr. Mehmet Fatih Akyüz, `plastik maddeler
kesinlikle kullanılmamalıdır` demenin doğru olmayacağını
söylüyor. Önemli olan, kaliteli ve denetimden geçmiş plastikleri
doğru bir şekilde kullanmak. Mesela plastik saklama kaplarının
içine yüksek sıcaklıkta yiyecekleri koymak ve uzun süre
bekletmek sakıncalı. Çünkü plastik maddeler sıcakla etkileşim
haline girdikten bir süre sonra içeriğindeki maddeleri geçirme
ihtimali var. Sıcakla etkileşimi kadar plastiklerin aşınmamasına
da dikkat etmek gerekiyor. Çünkü plastik maddeler aşındıkça
üzerinde mikrop üremesi kolaylaşıyor.
Plastik, hastalık sebebi
Onkolog Dr. Mehmet Fatih Akyüz: Plastiğin belirli bir ısıdan
sonra içerdiği maddeleri geçirmesi kanserojen etkiler
gösterebilir. Bir diğeri de karbon dediğimiz maddelerde de
benzer bir mekanizma ile ortaya çıkan BPA maddesidir. Bu madde
özellikle kadınlarda meme, erkeklerde de prostat kanserine neden
olabiliyor. Bunun nedeni bu maddenin vücutta östrojen hormonuna
dönüşmesi. Bu hormon küçük yaştan itibaren alınırsa çocuk
ergenliğe normalden daha erken bir zamanda girebiliyor. Kanser
dışında kemik erimesi, obezite gibi hastalıklara sebep
olabiliyor.
Kaynak;
zaman.com.tr
www.sufizmveinsan.com
28/12/2009
Mikroplar size tuzak kurabilir
Bakterilerin
antiseptiklere karşı alışkanlık kazandığı ve bu sürecin sonunda
belli ilaçlara karşı dayanıklılık gösterdikleri belirlendi.
İrlanda Ulusal Üniversitesi araştırmacıları hastanelerde görülen
bakterilerle yaptıkları incelemelerde enfeksiyonlara karşı
mücadele yöntemlerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini
kaydetti. Araştırmacılar laboratuvarda bakteri kültürlerine
karşı kullanılan antiseptik miktarı arttırıldıkça, bakterilerin
sadece antiseptiklere karşı dirençlerini artırmakla kalmadıkları
aynı zamanda hiç karşılaşmadıkları antibiyotiklere de direnç
kazandıklarını belirledi.
Kaynak;
zaman.com.tr
www.sufizmveinsan.com
29/12/2009
Kötü genlere baskı hayat kurtaracak
COLOMBIA
Üniversitesi'nden bilim adamları, en tehlikeli beyin kanseri
türlerinden 'glioblastoma'ya neden olan 'C/EPB' ve 'Stat3' adlı
iki 'kötü' geni tanımlandı. Bu iki genin aktif olduğu kişilerin,
hastalığın teşhis edilmesinden sonraki 140 hafta içinde
öldükleri gözlemlendi. Bilim adamları çeşitli ilaçlarla her iki
geni de baskı altında tutan bir tedavi yöntemi geliştirmeye
çalışacak.
Kaynak;
aksam.com.tr
www.sufizmveinsan.com
30/12/2009
6 dakikadan fazla konuşmayın !
Karadeniz
Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim
Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Topbaş, yaptığı açıklamada;
''Cep telefonlarının özellikle aynı kulağa dayalı olarak 6
dakikanın üzerinde kullanılmasının riski vardır. Aynı kulakla 6
dakikayı geçen konuşmalarda kulak çevresinde ısı artar. Bu artış
yaklaşık 1 santigrat derece olur. Isı artışıyla birlikte
etkilediği bölgelerdeki hücrelerde yapısal değişimler
yaşanabilir. Bunlar her ne kadar vücuttan bertaraf edilebilse de
bertaraf edilemeyecek sorunlar ortaya çıkabilir. Bu da baş
ağrısı, sinirlilik, uykusuzluk, dikkat eksiklikleri, hücrelerde
yapısal değişikliklere neden olabilir. Bu yönde araştırmalar
devam etmektedir ancak ısı artışına neden olduğu kanıtlanmıştır.
Bu nedenle aynı kulağa cep telefonunu dayayarak, 6 dakikadan
fazla konuşulmaması gerekir.''
-''KABLOLU KULAKLIK KULLANIN''-
Topbaş, telefonun özelliğine veya teknolojik gelişmelere bağlı
olarak bu sürenin de kısalabileceğine dikkati çekerek, ''Cep
telefonun cihazlarının mutlaka kablolu kulaklıkla kullanılması
gerekmektedir'' dedi.
Kaynak;
aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
31/12/2009
"Kağıttan pil olur mu?" sorusuna, araştırmacılar olur dedi,
sadece demedi, yaptı bile...
Kağıt batarya: Amerikan araştırmacılar kağıdı nano tüpçükler ile
birleştirip işe yarar bir enerji deposu haline getirdi.
Kağıttan cep telefonu bataryası: İlk bakışta biraz garip dursa
da Stanford Üniversitesi'ndeki araştırmacılar böyle bir
bataryayı üretmeyi başardı. Araştırmacıların bu konu ile ilgili
çalışmalarını daha önceleri bildirmiştik.
Enerji deposu tamamıyla baskı kağıdından yapılıyor, kağıdın
yüzeyi ise karbon nano tüplerle çevrili. Bu minik tüplerin her
biri bir insanın saç telinden daha ince. Tüpler elektriksel yükü
aynı geleneksel bataryalar gibi depolayabiliyor; bu işlem
sırasında kağıt izolatör görevi görüyor.
Kağıt batarya elbette çok hafif. Normal bir bataryanın aksine
kağıt batarya bükülebiliyor ve hatta kesilebiliyor. Ufak bir
problem: Yüksek üretim maliyeti nedeniyle bataryayı üretmek şu
an için ekonomik açıdan büyük külfet arz ediyor. Seri üretim
şimdilik mümkün değil.
Kaynak;
aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
01/01/2010
Türk bilim adamlarından iki önemli buluş
Türk
bilim adamları, nanoteknolojiyi kullanarak tıp, elektronik,
enerji üretimi gibi alanlarda devrim niteliğindeki yeni
buluşlara imza atmaya devam ediyor.
Tamamı Türk malı cihazlarla bilimin tarihi yeniden yazılacak.
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) KOSGEB Teknoloji Geliştirme
Merkezi Müdürlüğü'nce yürütülen bu icatlar sayesinde yer
altındaki cisimler artık bilgisayar ortamında görülebilecek.
Kanserli tümörü tespit etmek için günümüzde kullanılan mamografi
cihazları 8 mm'den ufak parçaları görüntülemiyor. Bizim
cihazlarımız ise 1 mm'ye kadar olan parçaları bile görüyor.
Bütün tetkikler de hastaya dokunmadan ve canını acıtmadan
yapılacak. Ayrıca bu cihazlar X ışını verdiği için radyasyon
yayıyor. Bizim cihazımız ise ancak cep telefonunun yaydığı
elektromanyetik dalgaları kadar radyasyon yayıyor. Dünyanın
hiçbir yerinde bunu başarabilen bir ekip yok. Bırakın 8 mm' yi,
5 mm' yi yakalamak bile o kişiye 5 yıl kazandırmanız demek" diye
konuştu. Görüntü ve çevre kirliliği ile etrafa yayılan
radyosyonun etkileri bu yeni buluşlar sayesinde minumum seviyeye
indirilecek.
Yer altındaki her şeyi görüyor
Gömülü cisimler üzerinde de yeni teknolojiler ürettiklerini
söyleyen Akduman, başta mayın olmak üzere yeraltındaki birçok
cismi bilgisayar ortamında görüntüleyebildiklerini söyledi.
Akduman, "Yaptığımız mayın dedeksiyon sitemi ile gömülü
mayınları havadan bilgisayara aktararak görüyoruz. Bunun yanında
yer altındaki boru, boruda bir çatlak ya da bir petrol rezervi
her ne varsa onu da öğreniyoruz. Daha da önemlisi bir oda
düşünün. Duvarın arkasını görüntülemek istiyorsunuz ama buradan
göremiyorsunuz. Biz bunu da başarıyoruz" dedi.
Kaynak;
aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
02/01/2010
Bilgisayar
çökerten bu e-postayı açmayın!
Bir
grup hacker tarafından geliştirilen PPS dosyalı e-mail
açıldıktan sonra bilgisayarı çökertiyor.
Emniyet yetkililerinden alınan bilgiye göre, sanal alemde
dolaşan ve terör örgütünün Avrupa'da bulunan hackerları
tarafından geliştirilen bir virüs tehlike saçıyor. Vatandaşları
tanıdıkları yada tanımadıkları adresten gelen "Terörü
lanetliyoruz. Herkesi birlik olmaya çağırıyoruz" başlıklı
postaları açmamaları konusunda uyaran yetkililer, aynı şekilde
msn üzerinden "laneththeteror@hotmail.com ve laneththeteror@hotmail.com"
adresli kişilerin arkadaşlık tekliflerini kabul edilmemesini
istediler.
Postanın içinde bulunan pps(Powerpoint) sunusunun açıldığı anda
tamamen zararsız görünen bir Powerpoint sunusu eşliğinde sözde
terör karşıtı resimler ve yazılar çıkıyor. Ancak alt bölümde
bilgisayarın çökmesini sağlayacak programını hazırlayan sunumun
son bölümünde ise terör örgütü PKK tarafından yapıldığını ve
tamamen aldatmaca olduğunu içeren Türkiye karşıtı bir resim ile
(Bölünmüş Türkiye ve kürdistan haritası) bilgisayarınızdan bütün
verilerin silinmeye başlıyor. Aynı anda msn programına da
sarktığı belirtilen virüs, silinme işleminden hemen önce msn ve
e-posta listenizdeki tüm arkadaşlarına da aynı içerikli bir
e-mail gönderiyor.
Emniyet yetkilileri bu tip uzantılı dosyaların açılmadan
silinmesinin gerektiğini vurgularken, özellikle de kamu kurum ve
kuruluşlarının bilgisayarlarından kesinlikle açılmamasını
istediler.
Kaynak;
aa.com.tr
www.sufizmveinsan.com
03/01/2010