» 1-50
» 51-100
» 101-150
» 151-200
» 201-250
» 251-300

» 301-350
» 351-400
» 451- 500

Bunları Biliyor musunuz IX


401-BAHAR HÜZNÜNE KARŞI B VİTAMİNİ

Sonbaharda artan depresyon eğilimini ve stresi kontrol altına almak için özellikle B grubu vitaminlerinden zengin beslenmekte fayda var; tam tahıllı ekmekler, kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, et ve süt ürünleri gibi... Bu dönemde bol sebze ve meyve tüketmek, bol su içmek, kan şekeri kontrolünü sağlamak ve bolca balık tüketmek depresyon hallerine karşı fayda sağlayabilir.
SONBAHARDA HER GÜN MUTLAKA:
4-5 porsiyon taze mevsim meyvesi
2-3 porsiyon taze mevsim sebzesi
En az 2 su bardağı az yağlı süt veya yoğurt veya cacık veya ayran n Bol su
1 öğün sebze, diğer öğünde haşlama, ızgara tavuk-balık etini; düzenli saatlerde ve 3 saati geçmeyecek aralıklarla tüketmemiz gerekir.

Kaynak;aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
07/10/2009

402-Yumurtanın kalbe bir zararı yok

İstanbul Memorial Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez'in yaptığı bilimsel araştırma, yumurtanın kalp ve damar hastalıkları açısından hiçbir zararının olmadığını ortaya koydu.
Sağlıklı kişiler tarafından gün aşırı veya her gün yenen bir yumurtanın, kalp ve damar hastalıkları yönünden hiçbir zararı olmadığını belirten Prof. Dr. Sönmez, "Herkes hatta kalp hastaları bile tereddütsüz gün aşırı bir yumurta yiyebilir." dedi.
Prof. Sönmez, "Gün aşırı ve günde bir yumurta yiyenlerde kan yağları ve damar sertliği risk faktörlerinde yükselme olmadığını, kötü huylu kolesterolde ise düşme meydana geldiğini saptadık." ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Sönmez, şu bilgileri verdi: "Araştırmayı, İstanbul'un Silivri ilçesinde bir işyerinde ve bir yatılı okulda, yaşları 15 ile 59 arasında değişen 65 gönüllü üzerinde gerçekleştirdik. Tahliller sonucunda, gün aşırı ve günde bir yumurta yiyen gruplarda kan yağları ve damar sertliği risk faktörlerinde yükselme olmadığını, kötü huylu kolesterolde (LDL) ise düşme meydana geldiğini tespit ettik." Sönmez, günde iki yumurta yiyen grupta ise kolesterol ve kötü huylu kolesterolde hafif bir yükselme saptanmasına rağmen, damar sertliği riskini tanımlayan faktör seviyelerinde herhangi bir değişiklik olmadığını gözlemlediklerini aktardı

Kaynak;aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
08/10/2009

403-Sağlık için beyaz et ye-me!

Yumurtanın aklanmasından sonra şimdi de `beyaz et` hakkındaki tüm bilgileri alt üst edecek sonuçlar ortaya çıktı. İngiltere`nin başkenti Londra`daki Metropolitan Üniversitesi`ndeki bilimadamlarının yaptığı... Devamı için tıklayınız
Yumurtanın aklanmasından sonra şimdi de `beyaz et` hakkındaki tüm bilgileri alt üst edecek sonuçlar ortaya çıktı. İngiltere`nin başkenti Londra`daki Metropolitan Üniversitesi`ndeki bilimadamlarının yaptığı araştırma şoke eden bir gerçeği ortaya çıkardı. Büyük fabrikalarda, hiç hareket etmeden yetiştirilen tavukların, en az et kadar yağlı olduğu ortaya çıktı. Bu sonuç da `Sağlık için beyaz et ye` tavsiyesini çürüttü. Günümüz koşullarında yetiştirilen tavukların, 1970`lerdekinden yüzde 50 daha yağlı olduğunu söyleyen uzmanlar, `Bugün derisiyle pişirilen bir tavuğun, kırmızı etten yağ açısından bir farkı kalmadı. Tavuklar artık otlak arazide yetiştirilmiyor. Bu nedenle Omega 3 yağ asitleri yani iyi yağ denilen kimyasal maddelerden yoksun. Oysa bu Omega 3 yağ asitleri beynin gelişimi için önemli ve gerekli` diye açıklama yapıyor.

Kaynak;aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
09/10/2009

404-Badem çok marifetli çıktı

Sindirimi kolaylaştıran ve bağışıklık sistemini güçlendiren bademle ilgili bir araştırma; bu küçük tohumun başka faydalarını da ortaya çıkardı. Applied and Environmental Micrebiology`nin araştırmasına göre badem; sinirleri güçlendiriyor, göğüs hastalıklarına iyi geliyor ve hamilelerin sütünü artırıyor. Bedeninizi zinde tutmak istiyorsanız günde 25 adet badem yemenizde fayda var.

Kaynak;aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
10/10/2009

405- İşkence altında beyin "kısa devre" yapıyor
 
İrlanda'da yapılan bir araştırmada, beynin büyük bir baskı karşısında "kısa devre" yaptığı ve hatıraları çarpıtabildiği belirlendi.
İtalyan La Repubblica gazetesinde yayımlanan habere göre, Dublin'deki Trinity Koleji'ne bağlı Nöroloji Bilimi Enstitüsü'nde görevli bilim adamları, ABD ordusu tarafından terör şüphelilerinin sorgusunda kullanılan uykusuz bırakma, tecrit ve suda boğulma hissi yaratma (waterboarding) gibi metotları inceledi.
"Trends in Cognitive Science" dergisinde yayımlanan araştırma, işkence altındaki insanların kendilerine atfedilen suçları kabul etmelerinin nedeninin sadece acıya son vermek olmadığını, bu gibi durumlarda beynin gerçek olmayan anılar dahi üretebileceğini ortaya koydu.
Makalenin yazarı Shane O'Mara, hafızayla ilgili sinir merkezlerinin büyük ve uzun süreli strese maruz kalmaları durumunda arıza yaptığını belirterek, "Günümüzdeki nöroloji bilimi bilgileri göz önüne alındığında bilgi edinmek için zorlayıcı metotlara başvurmanın işe yaradığını söylemek mümkün değil" dedi.
O'Mara, bu tür yöntemlerin tam tersine mahkumların beyinlerinin belleğe ilişkin işlevlerinde ve özellikle de beynin bilinçli düşünmeden sorumlu bölgesi "frontal lob"da tahribata neden olduğunu belirtti.

Kaynak;aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
11/10/2009

406-Bu bitkiler  herderde deva

Baharatları, yiyeceklerinize ve salatanıza karıştırmak gücünüzü artırıyor, bağışıklığınızı güçlendiriyor.
TARÇIN
Doğal bir mikrop düşmanı olan tarçını, her gün çay kaşığının 1/4`ü kadar aldığınızda, kan şekerinizi ve kolesterolünüzü düşürür.
KEKİK
Izgarada pişireceğiniz tavuk, balık veya eti kekikle marine ettiğinizde mentollü ve biraz ekşimsi tadı mükemmel bir lezzet verir. Kekik, birçok sağlık uzmanının listesinde kanserden koruyucu olarak yer alır. Kekik yağı ağız temizliğinde tercih edilebilir.
KİMYON
Kimyon kanser savaşçısıdır. Egzotik lezzetler elde etmek için pilav, tahıl, salatalara ekleyebilir, et yemeklerini marine edebilirsiniz. Eti kalp sağlığını koruyan kimyonla pişirebilirsiniz.
MERCAN KÖŞK
Bir elmadan 42 kat daha fazla antioksidan içeren mercan köşk bitkisini salata, omlet veya favori kurabiyelerinize ekleyebilirsiniz.
ZERDEÇAL
Zerdeçal, kist, kanser, kireçlenme hatta alzheimera karşı oldukça yararlı. Hafızaya iyi gelen zerdeçaldan bir tutam alarak, yaptığınız pilav, yahni veya mercimek gibi yemeklere ekleyebilirsiniz.

Kaynak;aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
12/10/2009

407-Saç dökülmesine deva bulundu!

Birçok kişinin uykusunu kaçıran saç dökülmesine iyi gelen bitki!

Saç dökülmesine karanfil iyi gelir. Bir avuç karanfili kaynatıp soğumaya bırakın. Kaynayan karanfilin tortusu dibe çöktükten sonra dibe çöken tortu suyunu dibinde bırakarak değer kısmını alın.

Saç diplerinize uygulayın fakat durulamayın ve yıkamayın. İki hafta sonrada karanfilin etkisini göreceksiniz. Saçlarınızın dökülmesini önleyecek ve zamanla saçlarınız çıkmaya başlayacak.

Kaynak;aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
13/10/2009

408-Suriye'de dumansız hava sahası

Suriyede her yıl 100 bin kişi sigaradan ölüyor.
Türkiye'de bir süre önce başlayan "Dumansız hava sahası" uygulaması komşu Suriye'de de başladı. Dünyanın en çok tiryaki barındıran ülkesi olan Suriye'de Devlet Başkanı Beşar Esad tarafından imzalanan kararname, kahvehane, kulüp, lokanta, hastane, sinema, okul ve toplu taşıma araçları gibi kamuya açık yerlerde tütün ve tütün mamullerinin tüketimini yasaklıyor. Yasağı ihlal edenlere yaklaşık 70 TL para cezası verilecek. Ötke yandan dumansız hava sahasına giren bir diğer ülke de Kazakistan oldu. Her yıl yaklaşık 30 bin kişinin sigaradan hayatını kaybettiği Kazakistan'da önceki gece itibariyle başlayan sigara yasağına uymayanlara Suriye'de olduğu gibi 70 TL para cezası verilecek.

Kaynak;sabah.com.tr

www.sufizmveinsan.com
14/10/2009

409-Çikolata ve su acıyı dindiriyor

Neuroscience adlı dergide yayınlanan araştırmaya göre, çikolata yemek veya su içmek beyinde acıyı dindiren bir bölgeyi uyarıyor.
ABD'nin Illinois eyaletindeki Şikago üniversitesinde görevli nöroloji profesörü Peggy Mason ve meslektaşı Hayley Foo, çikolata yemeye başlayan veya su içmeye başlayan kişinin bu iki maddeyi tüketmeye devam etmekten kendi alamadığını vurguluyor.
Araştırmacılar, su içmenin sakıncalı olmadığını ama fazla çikolata tüketmenin gittikçe daha fazla Amerikalının kurbanı olduğu obeziteye yol açtığının altını çizdi.
Araştırmada, altı ara sıra ampul tarafından aşırı ısıtılan kafesteki deney farelerinin, ampul yanıp kafesin altını ısıtınca yanmamak için ayaklarını kaldırdıkları ama su veya çikolata verildiğinde daha uzun süre kafesin zeminine bastıkları tespit edildi.
BEYİN YEME İÇME YÖNÜNDE KOMUT VERİYOR
Araştırmacılar, böylece kobayların su veya çikolatadan dolayı acıya duyarsız kaldıklarını saptadıklarını kaydetti.
Bilim adamları ayrıca, beyinlerinde acıyı dindiren bölgenin yedikleri çikolata veya içtikleri su tarafından uyarılmasından sonra da kobayların çikolata yemeye veya su içmeye devam ettiklerini tespit etti.
Profesör Peggy Mason, "Besin elimizin altında bulununca onu, kendimizi frenlemeden tüketmeye başlıyoruz çünkü beynimiz bize o yönde komut veriyor" dedi.


Kaynak;aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
15/10/2009

410-Bilimin açıklayamadığı Arapça yazılı bebek

Rus doktorları şok eden bebek
Dağıstan'da doğan bir erkek bebeğin vücudunda Kur'an-ı Kerim'den ayetlerin belirlediği iddia ediliyor.
Rus televizyonları Vesti 24, Beşinci Kanal, Zvezda ve birçok internet sitesinde yer alan haber, ülkede tartışma konusu oldu.
İlk olarak 'Russia.Ru' web-sitesi tarafından yayınlanan haberde, Dağıstan'a bağlı Krasno-Oktyabrsk köyünde doğan bir çocuğun vücudunun farklı kısımlarında Kur'an-ı Kerim'den ayetlerin belirdiği iddia edildi.
İddiaya göre, Yakubov ailenin ikinci erkek çocuğu olan Ali'nin vücudunun çeşitli kısımlarında Kur'an-ı Kerim'den ayetler ve dini yazılar kendiliğinden ortaya çıkıyor. Ailenin henüz dokuz ayını doldurmamış minik Ali'nin bu durumunu kimseye anlatmak istemediği, ancak "Yazıları insanlara gösterin" yazısı belirince ailenin olayı başkalarına anlattığı illeri sürülüyor.
Hamileliği döneminde çok sayıda din içerikli rüya gördüğünü iddia eden Ali'nin annesi Madina Yakubova, yazıların çocuğun doğumundan itibaren sürekli ortaya çıktığını söylüyor. Anne Yakubova, "İlk önce Allah'ın adı yazıldı. Daha sonra Ramazan'ın başlangıcıyla vücutta Kur'an-ı Kerim'den ayetler belirlemeye başladı. Yazılar çıkmaya başladığı anda çocuk ağlayıp sızlıyor." dedi. Yakubova yazıların çıktığı zamanlarda çocuğun geceleri uyumadığını ve ateşinin 40 dereceye kadar yükseldiğini anlattı.
Doktor Saida Rasulova ise olayı tıbbi açıdan açıklayamadıklarını söylüyor. Rasulova, ilk gördüklerinde yazıları ben ya da alerjik bir durum sandıklarını ifade etti.
Yazının çocuğun vücudunda üç gün durduğunu, ardından silindiğini anlatan Merkez Camisi imamı Abdullah, çocukta belirlenen en son yazının "Allah her şeyin yaratıcısıdır." şeklinde olduğunu ileri sürdü

Kaynak;iha.com.tr

www.sufizmveinsan.com
16/10/2009

411-Bu büyük buluş, interneti bitirir!

İngiliz bilim adamları, iki insanın beyinleriyle birbirlerine iletişime geçmesini sağlamayı başardı.
Southampton Üniversitesi tarafından yapılan deneyde, birbirlerinden kilometre uzakta olan iki insan, beyin dalgaları yardımıyla haberleşti.
Uzmanlar, henüz emekleme aşamasında olan bu sistemin, yıllar sonra insanların beyinleriyle konuşabilmesine, birbirlerine mesaj göndermesine veya birbirlerine gördükleri şeyleri aktarmasına olanak sağlayacağını açıkladı.
Araştırmayı yürüten Prof. Christopher James, "En azından iki insanın beyninin birbirleriyle iletişime girebileceğini anladık. Yaptığımız iş telepati değil. İnternetin yerini alacak bir gelişme" dedi.
Devrim niteliğindeki araştırmada, daha önceki araştırmalarda da kullanılan ve insanın beynindeki elektrik sinyallerini alan eletkrotlar ve bilgisayarlar kullanıldı. Birinci denekten sol ve sağ elini kaldırmayı düşünmesi istendi. Ancak fiziksel olarak kişi ellerini kaldırmıyordu.
Bilgisayar, denek sol elini düşündüğünde 0, sağ elini düşündüğünde de 1 numarasını ekranına yazmayı başardı. Bundan sonra bu 0 veya 1 bilgileri internet üzerinden, kilometrelerce uzaklıktaki ikinci deneğin bilgisayarına gönderildi. Bu insanın bilgisayarındaki bir ampulde 0 geldiğinde ışığı bir kez, 1 geldiğinde de iki kez yakmaya programlıydı. Bu ampulleri izleyen ikinci deneğin beynine, birincisi gibi aynı aktivitilere oluştu. Prof. James, "Şu anda ikinci insanın beyninde, herhangi bir düşünce oluşmadı. Yani beyninde beliren 0 ve 1'lerin anlamını bilmiyordu. Biz bu araştırmada sadee iki insanın beynini 'birleştirmeyi' başardık" dedi. Uzmanların ikinci seviyede, ikinci insana bu bilgilerin anlamını da göndermeye çalışacak.

Kaynak;aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
17/10/2009

412-ELLERE DİKKAT

Temiz görünen erişkin bir insan elinin santimetrekaresinde 6 bin adet bakteri bulunabileceği bildirildi.
Uludağ Üniversitesi(UÜ) Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Tayar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gün içinde oldukça fazla kirlenen ellerin sık aralıklarla yıkanması gerektiğini söyledi.
Grip başta olmak üzere birçok hastalığın eller aracılığıyla bulaştığını belirten Tayar, günde sadece birkaç dakikanın ellerin yıkanmasına ayrılması durumunda hastalıklara karşı mücadelenin en önemli adımının atılmış olacağını ifade etti.
Tayar, temiz gibi göründüğü durumlarda bile erişkin bir insan elinin santimetrekaresinde 6 bin adet bakteri bulunabileceğine dikkati çekerek, şöyle konuştu:
``Elin tamamı ve kirli olduğu düşünüldüğünde milyonlarca bakteriden söz edilebilir. Bu kadar bakteri birden fazla hastalık taşıyabilir. Öksürürken ya da hapşırırken mendil kullanmak yerine ağzımızı elimizle kapatır ve avucumuzun içine hapşırırız. Aynı havayı soluduğumuz diğer kişilerin hastalanmaması için yaptığımız bu davranış sonrasında da aynı insanlarla tokalaşarak ayrılırız. Sonuçta elimizi bir hastalık bulaştırma aracı olarak kullanmış oluruz. Son günlerde sıkıntı yaratan domuz gribi virüsünden sonra doğru el yıkamanın önemi daha çok gündeme gelmektedir. Grip virüsleri ellerde saatlerce canlı kalabilir.``

Kaynak;aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
18/10/2009

413-AŞININ TEHLİKESİNE DAİR BİLİMSEL VERİ YOK

Letonyalı mikrobiyoloji uzmanı Arta Olga Balode, `Domuz gribi aşısının güvensiz ve tehlikeli olduğuna dair herhangi bir bilimsel veri yok` dedi.
Avrupa Tıp Uzmanları Birliğinin (UEMS) Türkiye`de ilk kez yapılan genel kurulu kapsamında düzenlenen basın toplantısında konuşan Balode, herkesin her yerde domuz gribine yakalanabileceğini belirtti.
Balode, domuz gribinin bir salgın olduğunu ve buna karşı birtakım önlemler geliştirildiğini anlatarak, `Domuz gribi aşısının güvensiz ve tehlikeli olduğuna dair herhangi bir bilimsel veri yok. Böyle bir aşının tüm güvenlik çalışmaları tamamlanmadan ve herhangi bir hatası ya da zararı olma ihtimali ortadan kaldırılmadan kullanılması mümkün değil` diye konuştu.
UEMS Temsilcisi Prof. Dr. Umut Akyol da 12 Ekimde İsveç`te yapılan ve Avrupa`nın sağlık bakanlarının katıldığı toplantıdan, aşının öncelikli olarak kronik hastalar, hamileler ve sağlık çalışanları üzerinde uygulanması önerisinin çıktığını aktardı.

Kaynak;aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
19/10/2009

414-Çalışırken ıslık çalmayın!

Toronto Üniversitesi`nden psikolog Adam Anderson bu soruya yanıt bulabilmek için 24 üniversite öğrencisinden oluşan üç gruba, neşeli, hüzünlü ya da herhangi bir duygusal içeriği olmayan müzik parçaları dinlettikten sonra iki test uyguladı. Testlerden birinde öğrencilerden sıra dışı kelimeler düşünmeleri istendi, böylelikle düşüncelerinin enginliği sınandı. Geçmişteki çalışmalarla da uyumlu bir şekilde, neşeli müzik parçaları dinleyenlerde sıra dışı kelimeleri hatırlama diğer iki gruba göre daha fazla bulundu. İkinci testte ise öğrencilere üç sıra harf gösterildi ve sadece ortadakine odaklanmaları, etraftaki başka hiçbir şeye dikkat etmemeleri söylendi. Bu kez neşeli müzikler dinletilen öğrencilerin dikkatlerinin etraftaki uyaranlar tarafından, hüzünlü müzik dinleyenlere göre yüzde 40 oranında daha fazla dağıldığı belirlendi.
Proceedings of the National Academies of Sciences dergisinin Aralık 2006 sayısında yayımlanan çalışmada Anderson, dikkatin bir ışık huzmesi gibi düşünülebileceğini söylüyor. Neşe ışık huzmesini genişletiyor ve kimi zaman görme alanına giren bunca şey dikkatin dağılmasına neden olabiliyor.

Kaynak;aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
20/10/2009

 

415- Anneden geçen kalıtsal hastalığa 'dur' denildi

Bazı kalıtsal hastalıkların anneden yavruya geçmesi maymunlarda engellenebildi.
ABD'deki Oregon Sağlık ve Bilim Üniversitesinden Şukret Mitalipov ve ekibi, dişi maymunların yumurta hücresindeki mitokondriyal DNA'yı (sadece anneden bebeğe nakledilen kod dizisi) değiştirmeyi sağlayan yeni bir yöntem geliştirdi. 3 anne maymundan "sağlıklı DNA'ya" sahip 4 yavru dünyaya geldi.
Nature dergisinde yayımlanan makalede, mitokondriyal DNA mutasyonlarının anneden çocuğa geçmesinin engellenebildiğini gösterdiklerini belirten araştırmacılar, bu yöntemin insanlarda güvenli ve etkin biçimde kullanılıp kullanılamayacağını anlamak için klinik araştırmaların gerekli olduğunu vurguladılar.
Mitokondriyal hastalıklar, özellikle kas ve sinir sisteminde sorunlara yol açıyor ve anneden geçiyor. Sorumlu genler hücre çekirdeğindeki kromozomlarda değil, hücre içinde bulunan ve mitokondri adı verilen, hücre için gerekli enerjinin üretildiği, kendine özgü DNA'sı olan organel (hücre elemanı) üzerinde yer alıyor. Mitokondriyal DNA'daki 150'den fazla mutasyon görme kaybı, bazı şeker ve sara hastalıklarına neden olabiliyor. Bu mutasyonların Alzheimer, bazı kanser türleri ve kısırlığa da yol açtığı sanılıyor.

Kaynak;aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
21/10/2009

416-Aldığınız suyu bir haftada tüketin

Hamidiye Su Genel Müdürü Kenan Kılıç'ın, damacanaların kullanımıyla ilgili önerileri şöyle:
Damacananın bulunduğu yerin temiz olması gerekiyor. Çöp kovasının, tüpün yanına konulan su bunlardan etkilenir ve zamanla kokusu değişebilir.
Damacana güneş ışığını dik almamalı.
Damacanaya su dışında ayran, benzin gibi başka bir şey konulmamalı.
Kullanılan pompaların kaliteli olması gerekiyor. Sağlık normlarına uygun olmayan kötü maddeden üretilen pompa suya bakteri yayıyor. Ve suya hava aldırmak suretiyle içine mikrop yayıyor. Su eve hijyenik gelse bile kalitesiz pompalar suyun kalitesini, tadını bozuyor. İsmi duyulmamış, TSE, İSO gibi belgeleri olmayan, ihracat izni olmayan pompa standartlara uymuyordur. Pompasız kullanılması daha iyi aslında çünkü pompa dışarıdan aldığı kötü havayı, tozu suyun içine veriyor.
Damacana açıldıktan sonra en ideal olanı 3-4 günde tüketmek. Bir hafta normal süredir. Uzun süre kalırsa ortamdaki bakteriler suya geçebilir. 15 günü kesinlikle geçmemeli.

Kaynak;aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
22/10/2009

417-Uykudan uyandıran baş ağrısı, tümör habercisi olabilir

Erzurum Özel Şifa Hastanesi Beyin Cerrahı Uz. Dr. Çağatay Çalıkoğlu, gece uykudan uyandıran şiddetli baş ağrılarının beyin tümörünün işareti olabileceğini söyledi.
Çalıkoğlu, "Gece uyutmayan, bulantı, kusma ile seyreden, uykudan uyandıran baş ağrısı yaşayanlar mutlaka doktora başvurmalı." dedi. Çalıkoğlu, bu tür baş ağrısı çeken hastaların uykuda iken nefes alışverişlerinin yavaşlayacağını söyledi. Çalıkoğlu, "Beyin tümörü olan hastalarda beyne giden oksijenin, kanın büyük kısmını bu tümör çaldığı için solunumun yavaşlaması, kan ve oksijen miktarının azalması şiddetli baş ağrısına neden olur. Kişi uykudan uyanır." diye konuştu.

 Kaynak;zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
23/10/2009

418-Bunamamak için `tıklayın`

Yapılan bir araştırmaya göre, bir haftalık internet kullanımı bile yetkişkinlerin beyin faaliyetlerinde gelişmeye neden oluyor.
Araştırma sonuçları, internet kullanmayı öğrenmenin, sinirsel etkinlik kalıplarını harekete geçirdiğini ve özellikle ileri yaşlardaki yetişkinlerde beyin faaliyetlerini ve idraki geliştirebildiğini, bir çeşit beyin egzersizi olduğunu ortaya koydu.
Nörolojik olarak normal, yaş, eğitim seviyesi ve cinsiyetleri benzerlik gösteren 55-78 yaşları arasındaki 24 gönüllüyle yapılan araştırmada, deneklerin yarısı her gün, diğer yarısı çok az bir süre internet kullandı ve bu sırada fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme tekniği ile beyin faaliyetleri gözlendi.
Üstelik, uzun süre internet kullananlarla kısa süre kullananların beyin faaliyetlerinin birbirine yakın olduğu gözlemlendi.

 Kaynak;zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
24/10/2009

419-Anne öpücüğündeki mucize

Domuz gribi nedeniyle anneler panikte. Ama paniğe gerek yok çünkü çocuklarını korumak için en etkin ilaç annelerin elinde..
Bugünlerde annelerin en çok sorup cevap aradığı soru "Çocuklarımızı nasıl koruyalım" sorusu... Özellikle okullarda görüldüğü açıklanan domuz gribi salgını anne babaları ürkütüyor.
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ender Pehlivanoğlu'na göre bu sorunun yanıtı aslında annelerin kendisinde..
Prof. Pehlivanoğlu'na göre annenin elinde iki ilaç var. Bunlardan ilki anne sütü; ikincisi ve en etkilisi ise anne öpücüğü..
Şöyle diyor Pehlivanoğlu: “Anne sütünde bulunan birçok madde ve hücreler, grip virüsünün en etkili ilaçlarıdır. Ancak bazı durumlarda yeni ortaya çıkan virüse karşı tam korunmada anne sütü bile yeterli olmayabiliyor. Burada devreye giren bir gerçek, mucize gibi bir sonuca işaret ediyor. Daha önce enfeksiyon geçirmiş ya da belirtisiz olarak geçirmekte olan anneler, bebeklerini korumak için onlara özel ilaçları kendi vücutları içinde üretiyor. Çocuğunu öperek onun bedenindeki mikrop ve çevresindeki maddeleri yutan anne, bağırsağında bunları emerek, lenf bezleri sayesinde mikropları ve grip virüsünü öldürmek için gerekli antikorları üretmiş oluyor. Bu sihirli sistemin işleyişi doğa dışında taklit edilemiyor."

 Kaynak;www.internethaber.com

www.sufizmveinsan.com
25/10/2009

420-Şeker hastaları ayaklarına çok iyi bakmalı

Şeker (diyabet) hastalarının ayak yaralanmalarına karşı dikkatli olmasını isteyen uzmanlar, hastaların özel çorap giymesini tavsiye ediyor. Şeker hastalarının, günlük olarak parmak aralarını yıkaması, tırnak bakımını düzenli bir şekilde yapması gerekiyor.
Acıbadem Kayseri Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Karaoğlu, şeker hastalarında ayak sorunlarının bazen ayağın bir kısmı hatta bacağın kaybı ile sonuçlanabildiğini söyledi.
Prof. Dr. Karaoğlu, ayakların, parmak aralarının ve tırnakların her gün dikkatle kontrol edilmesi gerektiğini, görülemeyen bölgeler için küçük bir ayna kullanılabileceğini belirtti. Ayaklarda nasır, çatlak, kesik, çürük, sıyrık, şişme ve kızarıklık gibi enfeksiyon belirtileri olup olmadığına bakılması gerektiğini ifade eden Karaoğlu, "Ayağınızda hassas ya da enfeksiyonlu bir bölge fark ederseniz, en kısa sürede doktora danışın. Ayaklar her gün nazikçe yıkanmalı. Ilık su ve sabun ya da doktorunuzun önereceği bir temizleyici kullanılabilir." dedi.
Sinan Karaoğlu, egzersizin, kan dolaşımını artırıp, ayakların daha sağlıklı kalmasına yardımcı olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Egzersiz yaparken, yaralanma riski göz önünde bulundurulmalı. Ayaklar ya da bacaklar yorulduğunda, egzersize devam etmeden önce, bir müddet oturulmalı ve ayaklar yukarıda tutulmalı. Ayaklara sağlıklı olarak kan gelemiyorsa açılan yaraların enfeksiyona dönüşmesi ihtimal dahilindedir."

Kaynak;www.zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
26/10/2009

 

421-Gen tedavisi, körlüğe çare oldu

Gen tedavisi, körlüğe yol açan kalıtsal Leber retina hastalığının tedavisinde bir kez daha başarılı oldu.
ABD'nin Pensilvanya Üniversitesinden Joan Bennett ve ekibinin araştırmasında, 8-44 yaşındaki 12 hastanın (4'ü çocuk) tümü, görme yeteneği büyük ölçüde kazandı.
ABD, Belçika ve İtalya'da Ekim 2007'de başlayan tedavinin sonunda çocukların başkasından yardım almadan yürüyebildiği belirtildi.
Doğumundan bu yana sadece ışığı ve karanlığı ayırt edebilen bir çocuk, babasının gözlerinin rengini "gördü" ve ilk kez babasıyla futbol oynadı.
12 hastanın tümünde retinada iyileşme tespit edilirken, en iyi sonuçların çocuklarda alındığını, bunun da retinadaki bozulmanın büyüklüğüne, dolayısıyla hastanın yaşına bağlı olduğu vurgulandı.
The Lancet dergisinde yayımlanan araştırmanın, yaşa bağlı retina bozulması gibi daha sık rastlanan hastalıklar için tedavi geliştirilmesinin yolunu açtığı kaydedildi.
Aynı üniversiteden Albert Maguire'ın, geçen sene bu hastalıktan mustarip 3 gence yaptığı gen tedavisi sonucunda hastalar görme yeteneğinin bir bölümünü kazanmıştı. Tedaviden önce sadece el hareketlerini fark edebilen ikisi 26 biri 19 yaşındaki İtalyan gençler, tedaviden sonra görmeyi test etmekte kullanılan harf-sayı tablosunu okuyabilmişti.
Maguire ve Bennett, ilk kez 2001'de bu hastalık için gen tedavisi uygulayarak, hastalığa yakalanan farelerin geçici olarak görmesini sağlamış, 2006'da 8 köpekten 7'sine görme yetisini yeniden kazandırmışlardı.

Kaynak;www.aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
27/10/2009

422-İç kanamayı önleyecek antikor keşfedildi

ABD'deki Oklahoma Tıp Merkezi Vakfında görevli bilim adamlarının yaptığı araştırmada kurşun yarası ve trafik kazası gibi durumlarda, kişide oluşan iç kanamayı en aza indirebilen bir antikor keşfedildi.
ABD'deki Oklahoma Tıp Merkezi Vakfında (OMRF) görevli bilim adamlarının yaptığı araştırmada, iç kanamanın büyük bölümünden "histon" adında bir proteinin sorumlu olduğu ve söz konusu antikorun histonun bu kabiliyetini engellediği görüldü.
Nature Medicine dergisinde yayımlanan araştırmada, antikorun, hastalıkların tedavisi ve ciddi yaralanmalarda yeni tedavi yöntemlerine ışık tutabileceği belirtildi.
Araştırma çerçevesinde, farelerde sepsis (yaygın enfeksiyon) oluştuğunda, kanlarında histonun yüksek seviyelerde seyrettiği ve aynı durumun primatlarla insanlar da gözlendiği bildirildi.
Histon, normalde DNA dizilerinin etrafında toplanan bir hücrenin çekirdeğinde yer alıyor. Hücre, yaralanma ya da hastalık nedeniyle zarar gördüğünde, serbest kalan histon kan sistemine girerek, damarlara zarar vermeye başlıyor. Bilim adamları, bunun hayati tehlike arz eden, kontrol altına alınamayan iç kanama ve dokulardaki sıvı birikiminin nedeni olduğuna inanıyor

Kaynak;www.aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
28/10/2009

423-Balı sıcak süt veya çayla karıştırmayın

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Güler, balın 43 derecenin üzerinde ısıya maruz kalması halinde besin değerini yitirdiğini, bu derecenin üzerinde süt veya çaya konulan balın tatlandırıcıdan öteye geçmeyeceğini söyledi.  Ilık süt, su veya meyve suyuna, çaya konulabilir. Balın kaynatılması ise bütün besin değerini yitirmesine neden olur. Bal yüksek ısıda kaynatıldıktan sonra tüketiciye sunulduğunda buna kesinlikle bal diyemeyiz.
Uzun yıllardır arıcılık üzerine araştırmalarını sürdüren Doç. Dr. Ahmet Güler, balın besin değeri korunarak tüketilmesinin son derece önemli olduğunu vurguladı. İçinde yararlı enzimler, proteinler, asitler, vitamin ve mineraller bulunduran balın besin değerinin son derece yüksek olduğunun altını çizen Güler, balın adeta bir enerji ve şifa kaynağı olduğunu hatırlattı.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
29/10/2009

424- Direksiyon Hâkimiyeti  Genetik

ABD’Lİ bilim adamları, direksiyon başında iyi performans gösteremeyen sürücülerin genetik olarak farklı bir yapıda olduklarını ortaya çıkardı.
Bu farklı genetik yapıya sahip olanların sürücülük yetenekleri öteki yapıdakilere göre yüzde 20 oranında daha kötü. California Üniversitesi’nce yapılan araştırma, her 10 kişiden 3’ünde bu farklı genin bulunduğunu gösterdi. Bulgulara göre söz konusu farklı gen, koordinasyonla ilgili hafızayı güçlendiren bir protein üretilmesinden sorumlu.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
30/10/2009

425- Kanserli hücreleri yok eden baharat

Cork Kanser Araştırma Merkezi bilimcileri, köri yapımında kullanılan zerdaçalın etken maddesi “kurkumin”in laboratuvar ortamında yemek borusu kanseri hücrelerini öldürdüğünü saptadı.
Dr. Sharon McKenna ve ekibi, kurkuminin kanser hücrelerini 24 saatte öldürmeye başladığını gördü.Uzun zamandır kurkumin maddesinin iyileştirici etkisi bulunduğu düşünülüyordu.
Kanser uzmanları, British Journal of Cancer dergisinde yayımlanan araştırmanın, doktorların yeni tedaviler bulmalarına yardımcı olacağını belirtti.
Birleşik Krallık Kanser Araştırma kurumundan Dr. Lesley Walker, bu araştırmanın, zerdaçalda (hint safranı) bulunan doğal kimyasalların özafagus (yemek borusu) kanserinde yeni tedaviler için kullanılması olanağı sağlayacağını söyledi.
Walker, özafagus kanseri oranının 1970’lerden bu yana yarı yarıya arttığını, bunun obezite, alkol tüketimi ve reflü hastalığındaki artıştan kaynaklanıyor olabileceğini bildirdi.

Kaynak; milliyet.com.tr

www.sufizmveinsan.com
31/10/2009

 

426- Salgın hastalıklara karşı pekmez ve tahin tüketin

Tahin, pekmez ve reçel üçlüsü gerek sahip olduğu vitamin ve proteinler bakımından vücut direncini artırıcı bir rol oynuyor. Salgın hastalıklara yakalanma durumunda vücut direnci yüksek hastalar daha çabuk iyileşebiliyor. Anne Babalar kahvaltı sofralarında tahin ve pekmezi mutlaka bulundurmalı. Çocukların gelişimi açısından bu gıdalar büyük önem taşıyor.` ifadelerini kullandı. Son günlerde gündemden düşmeyen Domuz Gribi`nden korunmak için de önerilen gıdalar arasında tahin ve pekmezin yer aldığını ifade ederek, `Uzmanlara danışarak salgınlara karşı vatandaşı zinde tutacak koruyucu bir set hazırladık. Sofralarınızda bu gıdaları eksik etmeyin, soğuk havalara ve hastalıklara karşı korunun.` diye konuştu. iyi bir karbonhidrat ve enerji kaynağı olan pekmez, yoğun mineral içeriyor. Pekmez özellikle günlük kalsiyum, demir, potasyum ve magnezyum gereksiniminin büyük bir kısmını karşılıyor. Mineral miktarının fazla ve emilim oranlarının yüksek olması nedeniyle hamile ve emziklilerin, tüberkülozlu hastaların, iyileşme dönemindeki kişilerin diyetinde yer alması öneriliyor. Susamdan elde edilen tahin ise, yağ, yüksek değerli protein ve B vitaminleri içermesinden dolayı en az et ve süt kadar kıymetli bir gıda sayılıyor. Vücudun protein, vitamin, kalsiyum, fosfor ve demir ihtiyacını giderilmesine önemli katkı sağlayan tahin, kan yapımını, kemik gelişimini destekleyerekr kansızlığın giderilmesine destek veriyor.

Kaynak; cihan.com.tr

www.sufizmveinsan.com
01/11/2009

427-Göz kuruluğuna karşı özel gözlük

Bir Japon firması, gözlerini kırpmadan saatlerce video oyunları oynayanların ve kitap kurtlarının göz kuruluğuna karşı yüksek teknoloji ürünü gözlük üretti
Masunaga Optical Manufacturing tarafından yapılan açıklamada, 430 dolardan satışa sunulan "Göz Kırpma Gözlükleri"nin, uzun süre bilgisayar kullanılması gibi durumların yol açtığı göz kuruluğuna çare olacağı kaydedildi.
Firmanın ürettiği gözlüğe yerleştirilen bir alıcının (sensör) 5 saniyeden fazla bir süre göz kırpması olmadığını belirlemesiyle gözlük camında buhar oluşuyor. Basit bir göz kırpma ise camın buharını gideriyor.
Japonya’nın orta kesimindeki Fukui kentinde bulunan firma, ABD’de geçen yıl yapılan seçimlerde Cumhuriyetçi Parti’nin başkan yardımcı adayı olan Sarah Palin’in gözlüklerini tasarlayarak büyük satış yapmıştı.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
02/11/2009

428- İşlenmiş gıda depresyon riskini artırıyor

İngiliz araştırmacılar, işlenmiş gıda ağırlıklı beslenenlerin depresyona girme risklerinin fazla olduğunu ortaya koydu.
İngiliz Psikiyatri dergisinde yayımlanan araştırmanın sonuçlarına göre, bol sebze, meyve ve balık tüketenlerin depresyona girme riski daha düşük.
London College Üniversitesinden araştırmacılar, 3 bin 500 kamu görevlisinin beslenmesiyle ilgili elde edilen verileri 5 yıl sonraki depresyon durumlarıyla karşılaştırdı.
Araştırmada farklı diyet uygulanan iki gruptaki deneklerin yaşları, cinsiyetleri, eğitim durumları, fiziksel faaliyetleri, sigara alışkanlıkları ve kronik hastalıkları da göz önüne alındı. Araştırmanın sonunda, işlenmemiş gıda tüketenlerin daha az tüketenlere nazaran gelecekte depresyona girme riskinin yüzde 26 olduğu belirlendi. Fazla miktarda işlenmiş gıda tüketenlerde ise bu oran yüzde 58 çıktı.
Araştırmacılardan doktor Archana Singh-Manoux, depresyonda, kişilerin yaşam tarzlarının da bir etken olabileceğine dikkati çekti.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
03/11/2009

429- Suyun yerini hiçbir şey tutmaz!

Havaların soğuması ile birlikte daha fazla tüketilmeye başlanan çay ve kahve, su ihtiyacını azaltmıyor. Yani içtiğiniz hiçbir içecek suyun yerini tutmuyor. Mesela; uzmanlar içerdiği yüksek miktarda kafein nedeniyle kahveyi pek önermiyor. Aynı şekilde enerji içeceklerini de... Çünkü bazı enerji içeceklerinin bir şişesinde 14 kutu koladaki kadar kafein bulunuyor. Doktorlar, kahveyi sadece uyanık kalmak için tüketenleri de uyarıyor. Kafeinli içecek tüketmek, alışkanlık yapıyor.

Kaynak; sabah.com.tr

www.sufizmveinsan.com
04/11/2009

430- Nezle ve gribe karşı tam koruma

Günde 1 tane bile yenilse yeterli! Nezle, grip ve soğuk algınlığına karşı tam koruma...
Uzmanlar olan kivinin A ve C vitamini deposu olduğunu ve özellikle kış hastalıklarından koruduğunu açıkladı.
Uzmanlar, A ve C vitaminleri ile, kalsiyum, demir ve magnezyum açısından çok zengin olan kivinin, kanser, nezle, grip, soğuk algınlığı, kolesterol, tansiyon gibi hastalıklara iyi geldiğini bildirdi. Uzmanlar, besleyici değeri yüksek bir besin olan kivinin bir tanesinin günlük A ve C vitamini ihtiyacını karşıladığını söyledi. Lif açısından zengin bir besin olan kivinin bağırsakları çalıştırarak sindirimi kolaylaştırdığını ve kabızlığı önlediğini bildiren uzmanlar, `Kivi vücut direncini ve bağışıklık sistemini güçlendirir.
NEZLEYE İYİ GELİYOR
Nezle, grip ve soğuk algınlığına iyi gelir. Nefes açıcı etkisi vardır ve astımlıları rahatlatır. Başta göğüs kanseri olmak üzere kanser oluşumuna ve kanserin ilerlemesine karşı koruyucudur. Kan basıncını dengeleyerek, tansiyonu ve kandaki kolesterol oranını düşürür. Karaciğeri çalıştırır, kanı temizler, kansızlığa, mide rahatsızlıklarına iyi gelir. Yaşlanmanın ciltteki belirtilerini azaltarak, yıpranmış ve kuru ciltleri nemlendirir` dediler.


Kaynak; bugün.com.tr

www.sufizmveinsan.com
05/11/2009

431-Germ hücresinin sırları aydınlanıyor

İnsan embriyonik kök hücresinden, sperm ve yumurta hücresinin üretimini sağlayan germ hücreleri elde edildi.
Bu buluş sayesinde, erkek sperm ve dişi yumurta hücrelerinin üretimi ile başlayan insan gelişiminin, şimdiye kadar sır olarak kalmış bir çok noktası aydınlatılabilecek. Bu sayede genetik hastalıkların çocuğa geçiş süreci daha iyi anlaşılabilecek ve önleminin alınmasının farklı yolları bulunabilecek.
ABD`nin Stanford Üniversitesinden Dr. Renee Riejo Pera, Nature dergisinde yayımlanan çalışmalarıyla ilgili yaptığı açıklamada, "tam kaynağına giderek, insanın normal ve anormal gelişiminin kökenlerine ulaşmaya çalışıyoruz" dedi.
Yumurta ve sperm hücrelerinin üretimini sağlayan germ hücrelerinin bunu nasıl yaptıklarının, bunun yapılması sırasında hangi genlerin ve yolların kullanıldığının bilinmediğini belirten Pera, genetik yapıların farklı olmasından ötürü, bu gelişimi hayvan germ hücrelerinden anlamanın da mümkün olmadığını ifade etti.
Çalışmaya katılan, Birleşik Krallık Kent Üniversitesinden Darren Griffin, "buluşun sağlayacağı olanaklar devasa boyutlarda. Genetik araştırmalardan, kirlilik dahil, çevre koşullarının hamileliğe etkisine kadar bir çok konu araştırılabilecek" dedi.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
06/11/2009

432-Kronik hastalıksavar gıda

Uzmanlar elmanın kronik hastalıkların görülme riskini düşürdüğünü belirtiyor...
Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Gıda ve Beslenme Eğitimi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Saime Küçükkömürler, elmanın kronik hastalıkların görülme riskini düşürdüğünü belirtti. Elmanın sağlık yönünden birçok faydası olduğunu vurgulayan Küçükkömürler, şunları kaydetti: `Düzenli sebze ve elmayı içeren meyve tüketimi kronik hastalıklardan korunmaya ve sağlığın sürdürülmesine yardımcı olabilir. Özellikle öğün aralarında tüketilmesi önerilmektedir.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
07/11/2009

433-Televizyonun çocuklara zararı

Fazla televizyon seyretmenin özellikle bebeklik çağından yeni çıkmış çocuklarda saldırgan kişilik oluşmasına yol açabileceğini ortaya koydu.
ABD deki bir araştırma, fazla televizyon seyretmenin özellikle bebeklik çağından yeni çıkmış çocuklarda (3 yaş civarı) saldırgan kişilik oluşmasına yol açabileceğini ortaya koydu.
New York Devlet Üniversitesi(University at Albany) tarafından yapılan araştırmaya göre, çocuktaki saldırganlık eğilimi ile televizyon arasında bir bağlantı olması, seyretme olmadan sadece açık cihazın yakınında olması durumunda bile geçerli olabiliyor.
Araştırmacılardan Jennifer Manganello, ebeveynlerin televizyon kullanımında çok dikkat etmeleri gerektiğini belirterek, ebeveynlerin çocukların televizyon seyretmelerine sınırlamaları, yayınlanan programlara dikkat etmeleri ve genel olarak evde televizyonun nasıl kullanıldığına dikkat etmeleri gerektiğini söyledi.
Ülkedeki 1998-2000 yılları arasında çocuk sahibi olan 20 kentteki 3 bin 128 kadının deneyimlerine başvurulan çalışmada, çocukların evde televizyon seyretme süreleriyle sonraki dönemde saldırganlık emarelerinin ortaya çıkması arasında doğru orantılı bir bağlantı olduğu tespit edildi. Bu çocuklarda saldırganlıkla birlikte diğer çocuklara vurma, sürekli sinirli olma ve bağırıp çağırma da görülebiliyor.
Araştırmada, Amerikan Pediyatri Akademisi tarafından 2 yaş ve altındaki çocuklara televizyon seyrettirilmemesi, daha büyüklerin ise günde en fazla iki saat seyretmeleri yönündeki önerisine de işaret edilerek, çocukların kişisel gelişimlerinde yararlı olacak okuma ve oyun oynamak gibi etkinlikler yerine televizyon seyretmelerinin genel olarak kişisel gelişmelerini de olumsuz etkilediği kaydedildi.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
08/11/2009

434-Ölümü bilen program yapıldı

Bu program Japonya`da geliştirildi; ölmek üzere olup olmadığınızı anlıyor: İşte ilginç bir teknoloji...
Yokohoma City Üniversitesi`nden Kenji Ohsihe ve takımının geliştirdiği algoritma, kendi iddialarına göre birini kısa bir süre dinleyerek ölüp ölmeyeceğine karar verebiliyor.
Bu algoritma aslında oldukça mantıklı bir sebep için geliştirilmiş. Japonya`nın 999 acil durum çağrılarında, gerçekten ölmek üzere olan, durumun aciliyetinin en üst noktada olduğu aramalara öncelik verebilmek için düşünülmüş. Algoritma telefon konuşmasında kısacık bir süre dinlediği hastanın ya da yaralının durumunun ne kadar kritik olduğunu ölçüyor.
6 aylık veriler incelenip işlenerek ortaya konan algoritma, nefes alıp verme, bilinç düzeyi ve arama sonucunda ambulans olay yerine vardığında arayanın sağlık durumumun ne olduğunu işleyerek ortak koşulları buluyor.
Bu seçimi kolaylaştırmak için geliştirilen yazılımın tutarlılık oranının ise şimdilik ne yazık ki istenilen düzeyde olmadığı kaydediliyor. Elbette gelecekte daha fazla verinin işlenerek daha tutarlı sonuçlar sağlanması mümkün olabilir. Durumların aciliyeti gerçekçi bir şekilde belirlenerek, ambulansların öncelikli olarak kime gideceği tespit edilebilir, sistem etkin bir şekilde çalışabilir.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
09/11/2009

435-Elektrikli ısıtıcılara 1 metreden fazla yaklaşmayın

Kışın gelmesiyle birlikte elektrikli ve yeni nesil infrared ısıtıcılar büyük ilgi görüyor. Uzmanlar, elektromanyetik radyasyona maruz kalmamak için ısıtıcılardan en az bir metre uzak durulması ve uzun süre etki alanında kalınmamasını tavsiye etti.
Elektrik Elektronik Mühendisi Alpay Yamanoğlu, elektrikli ısıtıcıların yaydığı manyetik alanın bir çok elektrikli cihazdan daha fazla olduğunu söyledi. Yamanoğlu, elektromanyetik radyasyon yayan bu ısıtıcıların uzun süre ve yakından kullanıldığı taktirde çok ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirtti. Bunun başta uykusuzluk, halsizlik, bağışıklık sistemini zayıflatma olmak üzere kansere kadar kötü sonuçlar doğurabileceğini kaydeden Yamanoğlu, `Elektrikli ısıtıcılarla çok uzun süre ısınılmasını tavsiye etmiyoruz. Eğer illa da ısınılacaksa mutlaka cihaza bir metreden fazla yaklaşmamak gerekiyor. Cihazın bir metre uzaklığa kadar yaydığı elektromanyetik radyasyon insan sağlığını ciddi tehdit eder düzeye ulaşıyor. Cihazdan uzaklaştıkça risk de o kadar azalıyor.` dedi.
Kolay ve pratik ısınma sebebiyle elektrikli ısıtıcıların tercih edildiğini dile getiren Yamanoğlu, bu cihazların doğru kullanılmadığına dikkat çekti. Elektrikli ısıtıcıların kış boyunca sürekli kullanılmasını tavsiye etmediklerini vurgulayan Yamanoğlu, `Sürekli elektrikli ısıtıcılarla ısınılmasını doğru bulmuyoruz. Klasik türdeki ısıtıcılar elektromanyetik radyasyon yayma yanında havayı kurutuyor. Mümkün olduğu kadar kısa süreli kullanılmalı. Ayrıca oda sık sık havalandırılmalı.` diye konuştu.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
10/11/2009

436-Yön Bulmayı Sağlayan Optik Akış Mucizesi

Optik akış ismi verilen görsel bilgi akışı, bir nesnenin hareketine bakarak mesafeleri algılamamızı sağlamaktadır. Beynimizden bize, sürekli olarak bir bilgi akışı gelmektedir. Bir arabanın ne yöne doğru hareket ettiğine bakarak adımlarımızı atarız. Ya da yürürken kendimize uzakta bir nesne seçer, ona odaklanır, yönümüzü ona olan yakınlığımıza ve de uzaklığımıza göre belirleriz. Yürürken bir an için bile gözlerimizi kaparsak, yanlamasına veya çaprazlamasına yürümeye başlar yön duygumuzu hemen kaybederiz. Kısacası, yön duygumuz odaklandığımız nesnelerin hareketine bağlıdır.
Eğer etrafımızdaki dünya hareket etmeseydi ve 3 boyutlu olarak algılanmasaydı, yönümüzü bulmamız çok zor olacak, mesafeleri ve istikametleri doğru tahmin edemeyecek ve bu nedenle hayatımızı idame ettiremeyecektik. Gelen bir arabanın uzaklığını ya da yönünü tespit edemeyecek, hatta yaklaştığını mı yoksa uzaklaştığını mı bile söyleyemeyecektik.

 

www.sufizmveinsan.com
11/11/2009

437-Kararında Çay Beyin Gücünü Artırıyor

İngiltere`de yapılan bir araştırmaya göre, 8 bardağı aşmayan çay, beyin gücünü arttırıyor. Türk uzmanlar ise `kararında çay zihni dinç tutar` diyor.
İngiliz beslenme uzmanı Dr. Carrie Ruxton`ın önderliğinde yürütülen araştırma, kararında tüketilen çayın beyin gücünü artırdığını, içindeki anti-oksidanlar ile kalp rahatsızlıklarından koruduğunu ortaya koydu.
Türk uzmanlar ise, araştırma sonuçlarının tamamına katılmasa da zihni açtığı kanısında.
Kardiyolog Prof. Dr. Sema Güneri, çayın dimağı daha dinç tuttuğunu söyleyerek, fazla tüketilmesinin de zararlı olduğunun altını çiziyor.
Prof. Güneri, fazla çay tüketiminin kalpte ritm problemlerine, hatta damarlarda aşırı büzülmelere, daralmalara yol açabileceğini söyledi.
Ama çayı koyu ya da aşırı şekerli içmek ve birlikte tütün ürünü tüketmek bütün yararını engelliyor.

Kaynak; vatangazetesi

www.sufizmveinsan.com
12/11/2009

438-Mucize meyve Nar

İçerdiği 'polyphenol', 'tannin' ve 'anthocyanin' gibi antioksidanlar, zarar görmüş hücrelerin yenilemesine yardımcı olarak kansorejen hücrelerle savaşır ve kanser oluşumu riskini azaltır.
(Food chemistry 2006. Vol.96 (2) )
Kalp dostudur.
Atherosclerosis 2001.Vol.71 5
Kötü kolesterolün (LDL) azalmasına yardımcı olur
(Seperation and Purification Technolgy 2005. Vol.:41 (1) )
Kandaki östrojen seviyesini yükselterek, menopoz sıkıntılarının ve doğum kontrol hapı yan etkilerinin aza indirilmesine yardımcı olur. (Center for Human Nutrition, David Geffen School of Medicine, University of California, Los Angeles, USA)
İçerdiği yüksek polyphenol ve ellajik asit sayesinde cilde parlaklık verir, yağ oluşumunu engeller, içerdiği yararlı asitler selülit oluşumuna engel olur.
Antioksidan özelliği sayesinde vücudun savunma sistemini güçlendirir.
(Food chemistry 2004 Vol.87 (4) )

Kan yapıcı, enerji verici özelliğe sahiptir.
(Department of food Microbiology and Immunologj, Tempole University School of Medicine/USA)
İçerdiği elajik asitler sayesinde cilde parlaklık verir. (The Journal of Supercritical Fluids 2002.Vol.: 24(2))
Damar sertliğine karşı güçlü etkisi vardır.
(Clinic Nutrition 2004. Vol.23)
C vitamini deposudur. Demir ve Potasyum içeriğine sahiptir.
( Biochemical pharmocology 2002 Vol.:63(2)
Yemek sırasında alınan nar suyu yemek sonrası ortaya çıkan hazımsızlıkları engeller.
 (Flora of Chinina Vol:5)

www.sufizmveinsan.com
13/11/2009

439-İnsan genomunun şifresi çözüldü

Amerikalı araştırmacıların, insan genomunun üç boyutlu yapısının şifresini çözdüğü, bunun insan genomunun yapısı ve fonksiyonu konusunda yeni görüş açılarının yolunu açacağı bildirildi.
Science dergisinde yayımlanan araştırmayı yapanlardan Massachusetts Üniversitesi Tıp fakültesinden Nynke van Berkum, `genomu milyonlarca parçaya ayrıştırarak, bu parçaların tümü arasındaki ilişkilerin detaylarını ortaya koyan üç boyutlu bir harita yarattıklarını` belirterek, `üç boyutlu fantastik bir yapboz yaptıklarını ve daha sonra da bunu bir bilgisayar yardımıyla çözdüklerini` kaydetti.
Bilim insanlarının bu işlem için, şu ana kadar cevapsız kalan sorulara cevap verilmesini sağlayan `Hi-C` adlı yeni bir teknoloji kullandıkları belirtildi.
Bir diğer araştırmacı Erez Lieberman-Aiden, DNA`nın çifte helis olarak adlandırıldığını az da olsa uzun zamandan beri bildiklerini, bu çifte helisin tamamen açılması durumunda her bir hücredeki genomun iki metre uzunluğa erişeceğini, bilim insanlarının bu yapının insan hücre çekirdeğinde nasıl yer alabildiğini anlayamamış olduklarını söyledi.
Araştırmacılar, bu yeni teknolojinin bu gizin çözülmesine olanak sağladığını belirtti.

Kaynak;haberx.com

www.sufizmveinsan.com
14/11/2009

 

440-Çocuklara günde 3 ceviz yedirin!

Ulusal Ceviz Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Yayar Akça, insan vücudunda gümüşü kullanan tek organın beyin olduğunu belirterek, `Bu açıdan gümüş içeren ceviz, özellikle çocukların zeka gelişiminde büyük rol oynuyor` dedi.
Akça, cevizin insan sağlığı ve beslenmesinde çok önemli bir yer tuttuğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
`Özellikle kış aylarında en önemli enerji kaynaklarından biri olan cevizin 100 gramından 700 kilokalori enerji elde edilebiliyor. Mineral, protein, vitamin ve yağ açısından oldukça zengin bir ürün. Halen üzerinde ciddi araştırmalar yapılıyor. Kolesterolü düşüren, tansiyonu düzenleyen, kalp ve damar sağlığı açısından büyük faydaları bulunan cevizin en önemli özelliği zekayı geliştirmesi. Beyin ve ceviz, şekil açısından olduğu kadar içerik olarak da çok benziyorlar. İnsan vücudunda gümüşü kullanan tek organ beyindir. Bu açıdan gümüş içeren ceviz, özellikle çocukların zeka gelişiminde büyük rol oynuyor.`
GÜMÜŞ BEYİNDEKİ BİLGİ ALIŞVERİŞ HIZINI ARTIRIYOR
`Cevizdeki gümüşün, beynin sağ ve sol tarafındaki bilgi alışverişinin hızını artırdığını` belirten Akça, `Fazla ceviz tüketenlerde zeka gelişiminin yüksek olduğu bir gerçek. Özellikle Türkiye`deki cevizler, gübreleme ve ilaçlama olmadığı için tamamen organik. Bu açıdan da Türkiye`de üretilen cevizlerin insana en küçük bir zararı yok` dedi.
Yetişkinlerin ise günde 5 ceviz içi yemelerini öneren Akça, `Dünyanın en iyi kalpçileri mutfağa 5 ceviz girmesini öneriyor. Ceviz üretimini ve tüketimini artırmamız gerekiyor. Sağlıklı bir gelecek için cevize daha büyük önem vermeliyiz. Gelişmiş ülkeler, sabah kahvaltısında ceviz tüketiyor. Dondurmalarında bile ceviz kullanıyorlar` diye konuştu

Kaynak;aa.com

www.sufizmveinsan.com

16/11/2009

441-Uzun yaşamın sırrı enzimde gizli

Uzun yaşamın sırrının, hücrelerin yaşlanmasını önleyen bir enzimin hiperaktif versiyonunda saklı olduğu görüşü ortaya atıldı.
ABD'deki Albert Einstein College of Medicine'de görevli bilim adamları, 86 yaşındaki insanlarda ve çocuklarında DNA'yı koruyan telomerazın yüksek seviyelerde bulunduğunu belirttiler ve Aşkenaz Yahudilerinin uzun yaşamasını bu mutant gene sahip olmalarına bağladılar.
Araştırmada, neredeyse yüz yıl yaşayanlarda ve onların çocuklarında telomeraz seviyesinin kontrol grubundakilerinden daha yüksek seyrettiği, önemli ölçüde daha uzun telomeraza sahip oldukları ve bu özelliğin güçlü biçimde kalıtsal olduğu gözlendi.
Neredeyse yüz yıl yaşayan deneklerin vücut kitle endekslerinin kontrol grubundakilerinden daha düşük ve iyi kolestrol seviyelerinin daha yüksek olduğu belirlendi.
Bilim adamları, bu enzimi harekete geçirecek ilaçların üretilmesinin mümkün olabileceğini ifade ederken, hücrelere daha fazla bölünme fırsatı verilmesinin yıkıcı mutasyonların gelişmesi ve kansere neden olma olasılığını artırabileceği uyarısında bulundu ve bu konuda daha fazla araştırma yapılması gereğine işaret etti.

Kaynak;aa.com

www.sufizmveinsan.com
17/11/2009

442-Antibakteriyel jeller tehdit oluşturuyor

Sağlık Bakanlığı, domuz gribi salgını sonrası satışlarında patlama yaşanan antibakteriyeller için açıklama yaptı.
Domuz gribine karşı koruyucu olduğu iddiasıyla toplu mekanlarda ilaçlama yapılmasının, el temizliği için çıkarılan sıvıların ‘grip fırsatçılığı’ olduğu, Sağlık Bakanlığı’nın son açıklamasıyla ortaya kondu.
Uzmanların ‘bunlar hiçbir işe yaramıyor’ görüşüne rağmen, giderek yaygınlaşan maddelerle ilgili Bakanlık, "Domuz gribi nedeniyle antibakteriyel jel, sıvı, köpük, sabun gibi maddelerin halk sağlığını tehdit eden boyuta ulaştığını" duyurdu.
Bu ürünlerin, çocuklardan uzak tutulması, gözle temas ettirilmemesi gerektiği belirtilirken, bu tür ürünlerin kullanımının, ‘bakterileri yaygınlaştıracağı’ uyarısı da yapıldı.
Sağlık Bakanlığı, bu tür ürünleri çıkaran firmalar hakkında da idari işlem başlattı.

Kaynak;aa.com

www.sufizmveinsan.com
18/11/2009

443-Eklem ağrılarına kuşburnu tozu

Dünya üzrinde milyonlarca insan eklem ağrıları ve darbe ya da tahriş sonucu dokularda oluşan şişme ve kızarıklıklardan (enflamasyon) şikâyetçi.
Özellikle eklemlerin normal yapısını bozarak, hareketlerde kısıtlanma ve ağrıya sebep olarak günlük aktiviteleri gerçekleştirmekte zorlanmalara yol açan osteoartrit (eklem kireçlenmesi) en sık görülen eklem hastalığı. Yıllardır bilim insanları eklem kireçlenmesinin sadece bir yıpranma ve aşınma hastalığı olduğunu ve yaşlanan kişilerin eklemlerinde görüldüğünü düşündü. Son yıllarda yapılan araştırmalar, bu bozukluğun tek sebebinin yaşlanma olmadığını gösteriyor. Kireçlenme her yaşta görülebilir. Avrupa ve İskandinav ülkelerinde kireçlenme şikâyetlerini hafifletmek amacıyla kuşburnu (rosa canina) meyvesi kullanılıyor. Hiçbir kimyasal işlem uygulanmadan paketlenen toz halindeki kuşburnu meyvesi içeren kapsüller de satılıyor.
Kopenhag Üniversitesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Kaj Winther, eklem ağrıları çeken ve kireçlenme sorunu yaşayan hastalar için bitkisel kuşburnu tozu olan Litozin'in önemli bir seçenek olduğunu belirtiyor. Kuşburnunun çekirdek ve kabuklarından özel üretim teknikleriyle üretilen toz (GOPO), eklem ağrıları olan hastalarda iyileşmeyi destekliyor. Kireçlenme belirtilerinin iyileşmesine yardımcı oluyor ve kireçlenmenin sebep olduğu ağrıları azaltıyor.
Ülkemizde kuşburnu genellikle soğuk algınlığı ve grip gibi durumlarda çay olarak tüketiliyor. Prof. Dr. Kaj Winther, bu durumlarda kuşburnunun çayının faydalı olabileceğini ancak eklem ağrısında çayının iyileştirici etki göstermediğini belirtiyor. Çünkü kuşburnu ısıtıldığı zaman etkinliği ve protein yapısı kayboluyor. Soğuk suda ise özü çıkmıyor. Kaj Winther, kuşburnunun tedavi edici etkisine yönelik araştırmalar yapmış ve GOPO maddesinin antienflamatuar (iltihabı giderici) etkisinden dolayı eklem ağrıları üzerinde olumlu etki yaptığını tespit etmiş.

Kaynak;aa.com

www.sufizmveinsan.com
19/11/2009

 

444-Zaman makinesi gerçek mi oluyor?

Zamanda yolculuk, telepati, sınırsız enerji ve ölümsüzlük rüyalarınızı süslemez mi? "Hiçbir şey imkansız değildir" sözünü her zaman duymuşuzdur.
BBC Focus dergisinde yer alan haberde, insanoğlunun becerisi ve azminin müthiş bir birlik oluşturduğu ve hatta, imkansız görünenleri bile başarma alışkanlığı kazandığı belirtiliyor.
Yapay zeka, görünmezlik, telepati ve hatta zamanda yolculuk gibi şaşırtıcı bilimsel olasılıkların bir sonraki aşamasını gerçekleştirmeye çalışan bilim adamlarına göre, makinelerle iletişim, ölümsüzlük, Star-Trek tarzında ışınlanma ve bomboş olan uzaydan enerji çıkarmak gibi keşifler bir gün gerçek olacak.
Bilimin yıllar sonra imkansız olanı gerçekleştireceği konular neler?
Ronald Mallett, babası 33 yaşında kalp krizinden öldüğünde 10 yaşındaydı ve babasının ölümüyle yıkılmıştı. Bir yıl sonra, HG Wells tarafından yazılan "The Time Machine (Zaman Makinesi)" isimli kitabı okudu ve zaman makinesi yapmaya karar verdi. Böylece geriye gidebilecek ve babasının erken ölümünü önleyebilecekti.
Bu 50 yıl önceydi. Mallett şu anda Connecticut Üniversitesi'nde fizik profesörü olarak çalışıyor. Fakat onun geçmişe yolculuk tutkusu eskisi gibi devam ediyor. Önceleri ne yapacağımı insanlara anlatmadığını, çünkü bunun kariyerini etkilemesini istemediğini belirten Mallett, "Bunu gizlemek için kara delikler üzerinde çalıştım. Fakat diğer yandan her zaman zaman hakkında daha fazla şey anlamaya, öğrenmeye çalıştım, zaman makinesini nasıl yapabileceğimi düşündüm" dedi.
Yıllar boyunca Mallett mükemmelleşti ve makinesi için geçerli bir tasarımın olduğuna inanıyor. Büyük bir fincanda kahvenin dalgalanması gibi kapalı döngü etrafında mekanı ve zamanı sürüklemek için ışığın dağılan ışınlarını kullanarak bu konu üzerinde çalıştı. Bu kapalı bir döngüde zamanın çevrilebileceği düşüncesiydi, bunun bazısı geçmişe hızla dönüş olmalıydı.
Mallett, şu anda aynı üniversitedeki deneysel fizik uzmanı Profesör Chandra Roychoudhuri ile tasarımını test etme üzerine çalışıyor. Dağılan ışık halkaları oluşturmak için lazerlerin özenle yapılmış fiziksel yapılarını kullanmayı planlıyorlar. Lazerlerin zamanın gerisine atomdan küçük parçacıklar göndermek için yeterli derecede güçlü olabileceğini umut eden bilim adamları, iyi belirlenmiş sürede doğal olarak bozulan partikülleri kullanarak etkiyi ölçmeyi amaçlıyorlar. Örneğin, pionların (pi mezonunun kısaltılmış hali) yaşam süresi saniyenin 26 milyarda biri kadardır. Eğer bunlar geçmişe yolculuk için yapılsaydı, saptanan bozulma süreleri daha da kısalmalıydı. Araştırmacılar, Mallett'ın tamamlanmasının yaklaşık 10 yılı alacağını tahmin ettiği bu iş için fon arıyorlar.
Atomdan küçük parçacıklar sadece bir konu, peki insanlar geçmişe nasıl gönderilecek? Mallett, bunun uluslar arası işbirliği gerektirdiğini belirterek, "Eğer bize sınırsız nakit desteği sağlanırsa, bu makineyi bu yüzyıl içinde faaliyete geçirebiliriz" dedi.


Kaynak;zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
20/11/2009

445-

1. “HU” ilminde, ilmiyle, ilmini seyretmektedir? (Allah ilmiyleyansımalardan)

2. Bi-izni-Rabbi-hi ne anlama gelir.
Somut bir örneğinin verebilir misiniz?

3. Bi-iznillah ne demektir.
Bi-izni-rabbi-hi ile arasında ne gibi bir fark bulunmaktadır?

4. Allah a iman ile Rabbe iman etmek aynı şey midir?
Evetse ya da hayır ise neden?

5. Meleklere imandan bahsedilirken neyi anlıyorsunuz?
 

www.sufizmveinsan.com
21/11/2009

446- GRİBE KARŞI TURP YİYİN

Ondokuz Mayıs Üniversitesi(OMÜ) Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdülkadir Hurşit, 100 gram turpta 100 miligramdan daha fazla C vitamini bulunduğunu, aynı ağırlıkta bir limonda ise C vitamini miktarının daha az olduğunu söyledi.
Hurşit, AA muhabirine yaptığı açıklamada, mevsimsel grip, domuz gribi ve diğer hastalıklarda vücut direncinin artırılması için dengeli beslenmenin öneminin tartışılmaz olduğunu vurguladı.
Virüslerin yol açtığı hastalıklarda vücutta neden olduğu toksik etkileri C vitaminin en aza indirdiğinin bilindiğini söyleyen Hurşit, bu nedenle özellikle gripte C vitaminin alımının önemsendiğini hatırlattı.
Yaygın olarak C vitamini denilince akla limon ve turunçgillerin geldiğini ifade eden Prof. Dr. Hurşit, 100 gramında limon ve turunçgillerden daha fazla C vitamini ihtiva eden sebzeler olduğunu ancak bunların vatandaşlar tarafından çok iyi bilinmediğini söyledi.
Bunların başında turp geldiğini vurgulayan Hurşit, turpun C vitamini açısından en zengin kaynak olduğunu bildirdi.
C vitaminin suda eriyen bir vitamin olduğu için fazlasının vücuttan atıldığını bu nedenle düzenli C vitamini alınması gerektiğini anlatan Hurşit, C vitaminin vücuttaki deposunun 1000 miligram kapasitesinin olduğunu, bunun en büyük kısmının beyinde bulunduğunu anlattı.
Vücuttaki C vitamini deposunun en az düzeye indiğinde vücut direncinin azaldığını söyleyen Prof. Dr. Hurşit, doktor tavsiyesi dışında gereğinden fazla C vitamini alımının ise zararlı olabileceği uyarısında bulundu.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
23/11/2009

447-Böyle bir mail gelirse okumadan silin

Bilgisayarınızın başında geçirdiğin zaman dilimi içerisinde, bu tuzaklara karşı da uyanık olmak gerekiyor.Bilgisayar ve internet kullanımının yaygınlaşmasıyla güvenlik sorunları her geçen gün artarken, yüzlerce kişi forum siteleri aracılığıyla dolandırılıyor...
Türkiye İnternet Evleri (TİEV) İnternet Birliği Komisyon Başkanı Hakan Topuzoğlu, bilgileri çalınan kişilerin her türlü dolandırıcılığa maruz kalabileceği uyarısında bulundu.
Topuzoğlu, Facebook, Twitter, MySpace gibi sosyal ağdaki kullanıcı hesaplarının çalınarak bu siteler üzerinden kurbanın tanıdıklarından para istendiğini dile getirdi.
Sanal ortamda en fazla dolandırıcılığın bahis siteleri aracılığıyla yapıldığını ifade eden Topuzoğlu, ertesi gün oynanacak maçın sonuçlarının önce kurbanın e-postasına gönderildiğini, birkaç gün boyunca doğru sonuçlar gönderilince, ücretsiz olarak tanıtılan bu hizmetin en şüpheci kişiyi bile ikna etmeye yeterli olduğunu söyledi. Bu bilgi bankacılık şifresi, e-posta adresinin şifresi, annesinin kızlık soyadı dahi olabilir. O yüzden, size gelen bu tarz e-postaların hiçbirini dikkate almayın, okumadan silin. Aksi takdirde doldurduğunuz forum doğrudan kötü niyetli insanların eline geçecektir."
'Sonuçları öğrenmeye devam etmek istiyorsan, şu hesaba para yatırmalısın' şeklinde e-maillerin geldiğini dile getiren Topuzoğlu, bu maillerin dikkate alınmamasını tavsiye etti.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
25/11/2009

448-Mekke’yi su bastı

Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın verdiği talimat doğrultusunda geçtiğimiz günlerde yapılan yağmur duasının ardından, dün Mekke’ye son yılların en şiddetli yağmuru yağdı.

Mekke’de bazı cadde ve sokakları sel basarken, internet bağlantısı çöktü, hacı adaylarının Arafat’a çıkışı 5-6 saat ertelendi. Hacı adayları tam Arafat’a çıkacakları gün yanlarına güneşten korunmak için aldıkları şemsiyelerle yağmurdan korundu. Arafat’tan önce ihrama girerek son tavaflarını yapmak üzere Kabe’ye gelen hacı adayları ıslak zeminde namaz kıldı, temizlik görevlileri de bir yandan suları süpürdü. Islanan Kabe örtüsü de dört parça halinde yenisi asılmak üzere kesilerek kaldırıldı.

Kaynak; hurriyet.com.tr

www.sufizmveinsan.com
26/11/2009

449-Milyonlarca müslüman hacı oldu

Dünyanın birçok ülkesinden kutsal topraklara gelen milyonlarca Müslüman, Arafat Vakfesi'nin ardından hacı olmanın mutluluğunu yaşıyor.
Arafat'ta Vakfe'ye durarak hacı olan Müslümanlar, dün akşam saatlerinde Arafat'tan ayrılarak Müzdelife'ye geçti. Burada akşam ve yatsı namazlarını birleştirerek kılan hacılar, dualarını ettikten sonra şeytana atacakları taşları topladı.
Buradan toplu halde Mina'ya doğru hareket eden hacılar, Mina'daki çadırların yanından Cemarat'a giden yolda adeta sel olup aktı.
Hacılar, Cemarat'a ulaştıktan sonra Müzdelife'den topladıkları taşlarla ilk gün için taşlanması gereken 'büyük şeytan'ı taşladı. 'Büyük şeytan'a 7 taş atan hacılar, yarın ve devamındaki iki gün de büyük, orta ve küçük şeytana 7'şer taş daha atacak.
Şeytan taşladıktan sonra ''şükür tavafı'' için Kabe'ye geçen hacılar, burada da tavaflarını ve saylarını yaparak hacı olma sürecini tamamladı.
Şükür kurbanlarının kesilmesiyle ihramdan çıkan hacılar, oldukça yoğun geçen iki günün ardından istirahate çekildi.

www.sufizmveinsan.com
28/11/2009

450-Kurban etini, C vitamini yüksek sebzelerle tüketin

Kurban etinin, kesildikten en az iki saat geçtikten sonra yenmesi ve etlerin C vitamini bakımından zengin sebze, salata ve meyveyle birlikte tüketilmesi öneriliyor.
Erciyes Üniversitesi Atatürk Sağlık Yüksekokulu Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Neriman İnanç, C vitamini içeren sebze ve meyvelerin etin bileşiminde bulunan yüksek miktardaki demirin emilimini artıracağını söyledi. Prof. Dr. İnanç, sebze ve meyve tüketilmesi ile Kurban Bayramı'nda 'tek tür' beslenmenin önüne geçileceğini ifade etti. Kurban etinin hayvan kesildikten 2 saat sonra tüketilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. İnanç, "Özellikle yaşlıların, kalp hastalarının, sindirim sistemi rahatsızlıkları olan bireylerin kurban etlerini hemen tüketmemesi gerekiyor. Etlerin haşlama veya ızgarada pişirme yöntemiyle tüketilmesi de önemli." dedi.
Etlerin doğrandığı bıçak ve tahtaların steril olması gerektiğine dikkat çeken İnanç, şu önerilerde bulundu: "Et pişirirken fazladan yağ koymayın. Izgara üzerinde pişirilen et, ateşe en az 15 santimetre uzaklıkta olmalı, ateşte fazla kalmamalı. Etleri saklarken küçük parçalara ayırın. Güvenilir buzdolabı poşetlerinde saklayın, kesinlikle renkli poşetlere koymayın. Eti derin dondurucuda veya dolapların buzluk kısmında saklayın. Kıyma ve kuşbaşı olarak kullanılacak etleri buzdolabının en üst rafında 0-2 derecede 1-2 gün saklayabilirsiniz

Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
29/11/2009

451- FAZLA TUZ BEYİN KANAMASI RİSKİ VAR

Çok tuzlu besinlerle beslenmek, beyin kanaması ve kalp-damar hastalıkları riskini artırıyor.
Araştırmacılar, günlük tuzlu yiyecek tüketimi ile beyin kanaması ve kalp-damar hastalıkları arasındaki ilişkiyi incelemek üzere 170 binden fazla kişinin katıldığı 3,5 ila 19 yıl süren 13 araştırmayı değerlendirdi.
Sonuçları `British Journal of Medicine` dergisinde yayımlanan kapsamlı araştırma, çok tuzlu besinler tüketmekle beyin kanaması ve kalp-damar hastalıkları riski arasında doğrudan bağlantı olduğunu gösterdi.
Fransız`Le Nouvel Observateur` dergisinin internet sitesinde de yer alan konuya ilişkin makalede, bilim adamları, günde 5 gramdan az tuz tüketiminin beyin kanaması riskini yüzde 23, kalp-damar hastalıkları riskini yüzde 17 indirdiğine dikkati çekti.
Ekmek, bisküvi, sucuk, salam, sosis, peynir, pizza, sandviç, sos, kek, çörek ve hazır gıdalarda tuz oranının fazla olduğunun belirtildiği makalede, tarım-gıda sanayisinde tuzun, besinlerin tadını, görünüşünü güzelleştirmek, kıvamını ayarlamak, ömrünü ve bazen de gramını artırmak gibi birçok amaçla kullanıldığı vurgulandı.
Makalede, tuzun yüksek tansiyonu tetiklediği, bunun da kalp-damar hastalıklarına zemin hazırladığı uyarısında bulunulurken, kalp yetmezliği ya da böbrek hastalıkları olanlar ile şeker hastalarının tuz kullanımına çok daha fazla dikkat etmesi gerektiği belirtildi.


Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
30/11/2009

Ellerinizi ılık suyla yıkayın

Grip salgını sebebiyle el yıkama alışkanlığının arttığını söyleyen uzmanlar, yıkamada çok sıcak ya da soğuk su yerine ılık su kullanılmasını tavsiye ediyor. Alkollü dezenfektan, ciltteki tahrişleri artırdığı için tavsiye edilmiyor.
Grip salgını yüzünden insanlar ellerini daha çok yıkamaya başladı. Ancak, el yıkarken kullanılan sıvı sabunlar ve anti bakteriyel ürünler elleri tahriş edebiliyor. Göztepe Medical Park Hastanesi'nden Dermatoloji Uzmanı Dr. Canan Savaş İyigün, ellerini sık yıkayanlara çok sıcak ve çok soğuk sudan kaçınmalarını öneriyor. Dr. İyigün, alkollü dezenfektan kullanımının ellerdeki tahrişleri artırabileceğini ifade ediyor. Eldeki tahrişlerin, kuruluk, soyulma, parmak izlerinde silinme, çatlaklar, sızlama şeklinde belirtilerle ortaya çıkacağını ifade eden İyigün, tahriş olan deride alerjik etkilerin daha çabuk ortaya çıkacağını söylüyor.
Kaşıntılı, sulantılı, kızarık döküntülerin el egzaması belirtisi olduğunu dile getiren Dr. İyigün, egzamadan korunmak için tahriş edici ve alerjik maddelerden uzak durulmasını istiyor. İyigün'ün tavsiyelerine göre elleri sık sık yıkayanlar ılık su ya da içi pamuklu eldiven kullanmak gerekiyor. Eller terlemeden eldivenleri çıkarmak cilt sağlığı için önem taşıyor.
Cildin yıkama ile kaybettiği doğal yağların yerine konmasının önemli olduğunu vurgulayan Dr. Canan İyigün, cilt kuru hissedildikçe ince bir tabaka halinde nemlendirici krem uygulanmasını öneriyor. Eller yıkandıktan sonra nemli iken uygulamanın daha etkili olacağını kaydeden İyigün, alerjik hastaların dermatologlarının önerdiği ürünleri kullanması gerektiğini ifade ediyor.

Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
01/12/2009

Beynin kimyasını bozan olay
Tek eşliliğin beyin kimyasını değiştirdiği tek eşlilik bozulduğunda beynin kimyasının da bozulduğu ortaya çıktı.
ABD`de fareler üzerinde yapılan bir araştırma, tek eşliliğin beyin kimyasını değiştirebildiğini ve bunun sonucunda da ayrılığın depresyona yol açtığını ortaya koydu. Emory Üniversitesinden Nörolog Larry J. Young, araştırmasında, yakın tek eşli ilişkilerin, sadakati sağlayan `kortikotropin` (CRF) maddesinin salgılanmasına yardımcı olduğunu belirledi. CRF`nin, çiftin ayrılması durumunda depresyona yol açtığı görüldü. Aynı kimyasal maddenin insan beyninde de bulunduğunu belirten Nörolog Young `Karşılıklı sevgiye dayanan bir çift oluşturduğunuzda, beyin kimyanız değişir. Eğer partnerinizi kaybederseniz, bunun beyinde dramatik etkisi olur` diye konuştu.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
02/12/2009

Holografik beyinler geliyor!

Her şey Ayşe Arman'a gelen bir e-posta ile başladı. Sevda Sipahioğlu Bakankuş, Arman'a yolladığı mektupta, 12 yaşından küçük kızının ilginç yetilere sahip olduğunu; yerin altını görebildiğini, beyninde klasörler açabildiğini, kayıt yapabildiğini ve dahasını yazdı. Arman da bunu köşesine hayretler içinde, 'Sizce gerçek olabilir mi' başlığıyla aktardı. İşte o yazı:
Sizce gerçek olabilir mi?
BU mail’i, kendi çalışmalarımla ilgili bilgi vermek için yazıyorum. Çok çok ilginizi çekeceğini düşünüyorum. Hatta eminim.
Biz yepyeni bir teknik üzerinde çalışıyoruz. Bu tekniğin adı, ‘holografik beyin teknikleri’. Kızlarımla çalıştık, şu anda 12 yaşındaki küçük kızım, kapalı gözlerle görüyor. Yerin altını, suyun altını görebiliyor. Beyninde klasörler açıyor, kayıt yapıyor, geri çağırabiliyor. Resimden kişilerin yaşayıp yaşamadığını söyleyebiliyor. Beynine navigasyon kurup, yön tespiti yapabiliyor. Renkleri kapalı gözlerle görüyor. Hatta, karşısındaki bazı kişilerin hastalıklarını bilebiliyor. Evrende, gizli hiçbir şey yok. Konuştuğumuz her şey, geçmişte yaşanan her şey, konuşulan her şey, kayıt altında. Bizler de belli enerji normlarına gelerek bu bilgileri okuyabiliriz. Tüm bu deneyimleri sizinle paylaşmak isterim, kızımla da tanıştırmak isterim.
Sevda Sipahioğlu Bakankuş
* Bu mail’i okuyunca ne mi yaptım? Tabii ki hemen Sevda Hanım’ı aradım, “Ne zaman buluşuyoruz?” dedim. “Ne zaman isterseniz!” dedi. Siz bu satırları okurken, biz onunla ve kızı Zeren’le buluşuyor olacağız. Rusya’da 160 tane bu teknikleri öğreten okul varmış, bu bir tür kişisel gelişim programıymış. Ben “dan” diye “Pek inandırıcı gelmedi okuduklarım, uydurmasyon duruyor” dedim. “Yarını bekleyin o zaman” dedi. Ve ekledi: “Nasuh Mahruki’ye bizi sorabilirsiniz, AKUT’a da eğitim verdik.” Ben tabii yemedim içmedim, Nasuh’u aradım ama Filipinler’demiymiş neymiş, bulamadım. Yarın olanları size hemen aktarırım. Yanıma yaşayan, yaşamayan bir sürü insanın fotoğrafını almamı istedi. Ben de alacağım... Dur bakalım...

Kaynak; hurriyetmax.com

www.sufizmveinsan.com
03/12/2009

Intel'den 48 çekirdekli işlemci

İki bilgisayarda denenmekte olan 48 çekirdekli işlemci sadece bir pul büyüklüğünde.
İşlemci üreticisi Intel, bir pul büyüklüğündeki silikon tabana 48 mikroişlemci çekirdeği sığdırmayı başardı. ’48 çekirdekli’ çipte 1.3 milyar transistör bulunuyor.
Single-chip Cloud Computer (SCC) denilen çipteki her bir işlemci çekirdeğinin, teorik olarak, ayrı bir işletim sistemini çalıştırabildiği belirtildi.
Şu anda piyasada satılan en gelişmiş işlemcilerde 4 çekirdek bulunuyor. Intel ile en yakın rakibi AMD, 2010’da piyasaya 6 çekirdekli işlemciler sürmeyi planlıyor.
Intel, 2007 yılında 80 çekirdekli Polaris işlemcisini üretmişti. Sayısı daha az olsa da 48 çekirdekli SCC’nin getirdiği fark, Windows ve Linux tabanlı yazılımları da çalıştırabilmesi. Intel’in açıklamasına göre SCC işlemciler, 64GB’ye kadar DDR3 belleği destekleyebiliyor.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
04/12/2009

Çocuklarda öksürüğün en `doğal` tedavisi

Boğazını bal ve soğan karışımıyla yumuşatın:
Bu karışım öksürük ataklarını yavaşlatan ve çocuğunuzun akciğerlerindeki tıkanıklığı hafifletmeye yardımcı anti-inflamatuvar etki sahiptir. Karışımı hazırlamak için, doğranmış kuru soğan ile bir çay kaşığı kekik yaprağı ve bir bardak balı karıştırın. Karışımı bir tencereye koyun ve yumuşayana kadar ısıtın. Çocuğunuzun sevdiği bir yiyeceklerin içine birer çay kaşığı dökün. Kalanı buzdolabına koyup, gerektiğinde kullanabilirsiniz. Bu öksürük tedavisi, büyük çocuklar içindir. Bebeklerde botulizme yol açması nedeniyle, bir yaşın altındaki çocuklara asla bal vermeyin.

Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
05/12/2009

KALBİN EN İYİ DOSTU, BADEM

Mayo Clinic uzmanlarının, "gözyaşı" şeklinde tanımladığı bademin tam bir magnezyum, demir, kalsiyum, lif ve bazı kanserlerin gelişmesini ve kansızlığı önleyen, vücudun enerji üretiminde önemli rol oynayan ve doku onarımına yardım eden riboflavin içerdiği ifade ediliyor.
Bademin bir porsiyonunda (23 adet) 75 miligram kalsiyum bulunuyor. Ayrıca, yine bir porsiyon badem, günlük alınması tavsiye edilen E vitamini ihtiyacının yarısını karşılıyor. Tüm kuruyemişler gibi badem en iyi bitkisel protein kaynaklarından biri ve kalbin "en iyi dostu". Badem yağı doymamış yağ olması nedeniyle kandaki kolesterol düzeyini düşürmeye yardımcı oluyor.

Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
07/12/2009

DÜŞÜNCE GÜCÜYLE HAREKET EDEBİLEN ROBOT EL

Avrupalı bilimadamları, kolu kesilen bir kişiye düşünce gücüyle hareket edebilen robot el taktılar.
Bilimadamları, bir ay süren deneyde, ilk kez bir hastanın, sinir sistemine bağlanan biyomekanik eliyle, düşünce gücünü kullanarak karmaşık hareketler yapabildiğini bildirdiler.
İtalyanların başını çektiği bilimadamları ekibi Roma`da yaptıkları basın toplantısında, trafik kazasında dirseğinden itibaren sol kolunu kaybeden Pierpaolo Petruzziello adlı hastanın koluna geçen sene elektrodlarla protez bağladıklarını, elektrodların bağlı olduğu bir ay süreyle hastanın parmaklarını hareket ettirmeyi, yumruk yapmayı ve eşyaları tutmayı öğrendiğini anlattılar.
Bilimadamları, deney süresince protezi kola takmadıklarını sadece elektrodlarla bağladıklarını vurguladılar.
Basın toplantısında 26 yaşındaki Petruzziello`nun konsantre olarak elini nasıl hareket ettirdiğinin görüldüğü bir video da gösterildi.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
08/12/2009

İnsan beyni taklit edilebilir mi?

Harvard ve MIT'den bilim adamları, insan beyninin görsel verileri işleyişi taklit eden bir bilgisayar geliştirebilmek için kolları sıvadılar. Bilim adamları bu amaca ulaşmak için biyolojiden yardımn alıyorlar.
Harvard ve MIT'deki araştırmacılar, belki de imkansız bir hedefe ulaşmak için ortak bir çalışma başlattılar. Kurulan araştırma ekibinin hedefi insan beyninin, gördüğü nesnelerin ne olduğunu algılayabilme yeteneğini taklit etmek. Yani bir insan nasıl gördüğü bir nesnenin ne olduğunu algılayabiliyorsa, bilim adamları da bunun bilgisayarlar tarafından yapılabilmesini sağlamaya çalışacaklar. Ancak bunu yapmak, söylemek kadar kolay değil.
Araştırmacılar, insan beyninin bu yeteneğini bilgisayarlarda kullanabilmek için moleküler biyolojide kullanılan tekniklerden birini bilgisayar teknolojisine uygulamak için kolları sıvadılar. Beynin görsel verileri işleyiş sistemine benzer bir model oluşturmak isteyen araştırmacılar, olası binlerce model arasından en uygun olanı belirleyebilmek için biyologların, uygun bakteri modellerini belirlemek için kullandıkları eleme yöntemini kullanacaklar.
Bu yöntemi uygulayabilmek için grafik işlemcilerin gücüne güvenen araştırmacılar, bu işlemcilerin paralel işlem yapma gücünün kendilerine büyük bir avantaj sağladığını belirtiyorlar.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
09/12/2009

KROMOZOM SAYISINDAKİ DENGESİZLİK KANSER NEDENİ

ABD`de `Cancer Cell` adlı dergide yayımlanan bir araştırma, aneuploidie adlı kromozom sayısındaki dengesizliğin bazı kanser türlerine yol açabileceğini belirtiyor.
Araştırma, aneuploidie`nin kişinin organizmasındaki hücrelerde bulunan kromozom sayısında dengesizlik yarattığı ve genelde tespitlerin, kanserli hücrelerdeki kromozom sayısının normal hücrelerdeki kromozom sayısına göre anormal olduğunu gösterdiğini vurguluyor.
Mayo hastanesinden yapılan açıklamada, araştırmacıların, bugüne kadar genetik mutasyonların yol açtığı hücre bölünmesi sırasında kromozomlarda meydana gelen hatalı ayrışmanın kansere neden olduğunu düşündükleri ifade edildi.
Araştırmayı kaleme alan ekipten Jan van Deursen, `Fareler üzerinde yaptığımız deneyler sırasında, aneuploidie`nin kansere yol açtığını teyit ettik` dedi.
Araştırmada yapılan deneyler sonucu, kromozomların tam ayrışmaması veya hatalı ayrışması yüzünden bir kromozomun eksildiği ve hücrenin tümörü yok etme kabiliyetini yitirdiği kaydedildi.
Mayo hastanesinin sözcüsü Bob Nellis, `Kromozom sayısında dengesizlik bulunan hücre kansere `Gel beni yakala` diyor, bu durum bir bilgisayarın antivirüs yazılımını kayıp etmesi gibi bir şey` diye konuştu.
Aneuploidie`nin kansere yol açıp açmadığı tartışmalarını sonuca bağlamayı amaçlayan araştırmaya göre, kolon ve lenf kanseri, aneuploidie`nin yol açtığı kanser türleri arasında bulunuyor.


Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
10/12/2009

 

Erkeğin ömür törpüsü gen

Hem erkek hem kadınlarda olan bir gen, sadece erkekteyken işliyor ve erkeğin cüsseli ama görece kısa ömürlü olmasına neden oluyor.
Spermdeki bir genin erkeklerin yaşamını kısalttığı belirlendi. Tokyo Üniversitesi’nde fareler üzerinde yapılan deneylerden elde edilen sonuçlara göre, erkek memelilerin daha cüsseli ve kuvvetli olmasını sağlayan gen, aynı zamanda onların dişilere kıyasla daha az yaşamasına da neden oluyor.
Ayrıntıları Human Reproduction bülteninde yayımlanan araştırmada, iki dişi fareden alınan genetik malzeme kullanıldı. Fare yumurtalarındaki DNA’ları modifiye eden araştırma ekibi, genleri sperm genlerine dönüştürdü. Yetişkin dişi fareler bu spermlerle döllenerek ‘babasız’ embryo elde edildi.
Bu yöntemle üretilen ve böylece bir erkek farenin genetik özelliklerinden tamamen arınmış olan yavru farelerin, bir baba ve anne fareden normal yollarla üreyen yavrulara kıyasla en az üçte bir oranında daha uzun yaşadığı kaydedildi.
İki anneden üreyen yavru farelerin diğerlerine kıyasla daha hafif ve küçük cüsseli olduğu, ama bağışıklık sistemlerinin çok daha iyi çalıştığı tespit edildi.
Bilimciler, bu farklılığa babadan yavruya geçen Rasgrf1 adı verilen bir genin nedne olduğuna inanıyor. Rasgrf1, iki cinsiyette de bulunmasına karşın dişilerde işlevleri tamamen durmuş oluyor.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
11/12/2009

Bilim adamından şok teori: Ölüm yok!

İnsanlığın en büyük merakı olan ölümsüzlük aslında zaten tek gerçek mi? İşte şaşırtıcı iddia!
Resimlerle: Dâhilik ve delilik arasında:En çılgın icatlar
Ölüm diye bir şey yok mu?ABD'li bilim adamı Robert Lanza yayınladığı bir hipotez ile ölümün aslında var olmadığını iddia etti. Lanza'nın bilim dünyasını ikiye bölen şok iddiasını dayandırdığı nokta ise bilim ve felsefeyi buluşturuyor.
Lanza, ölümün insanlar için bir yok oluş değil, sınırsız sayıda evren içerisinde bir diğerine geçiş olarak tanımlıyor. Bu geçiş senaryolarının hiç birinde ise bugün anladığımız anlamda bir ölüm gerçekleşmiyor sadece enerji şekil değiştiriyor.
Lanza, insan bedeninin zaman içerisinde işlevini yitiriyor olmasının "Ben kimim?" diye sorma becerisini gösteren yanımız ile aynı şey olmadığını iddia ediyor. Lanza'ya göre insan beyninde bulunan enerji kaynağı, bedenin ölümü ile birlikte yok olmuyor. Doğadan enerjinin asla ölmediği veya yok edilemediği gerçeğinden yola çıkan Lanza, bu enerjinin bizi biz yapan en önemli öğe olduğunu ve bedenin ölümünden sonra varlığını sürdürdüğünü iddia ediyor. Zaman ve uzay kavramlarının aslında bizim bazı şeyleri tanımlayabilmek için uydurduğumuz kavramlar olduğunu da söyleyen Lanza, bahsettiği ölümsüzlüğün bizim anladığımız anlamdaki zaman içerisinde bir son olmadığını, bu zaman kavramı dışında var olmaya devam etmek olduğunu da söylüyor.

Kaynak; chip.com.tr

www.sufizmveinsan.com
12/12/2009

Sindirim sisteminin dostu; DEREOTU

İdrar yolu enfeksiyonlarında etkilidir,damarları açar kan dolaşımını kolaylaştırır. Boşaltım sisteminde enfeksiyonlara neden olan Escherichia Coli bakterisine karşı savaşma özelliği bulunmaktadır.  Dereotu tohumlarının, sindirim sisteminde ishale neden olan birçok bakteriye karşı da vücudu koruma özelliği vardır.
Gaz söktürücü, yatıştırıcı ve hazmettirici özelliklerinden dolayı dereotundan, geleneksel halk ilaçlarında yararlanılmaktadır. Dereotunun tohumları kusma, hıçkırık ve karın şişmesi gibi rahatsızlıklara da iyi gelmektedir. Dereotunun tohumu, bal ile şerbet yapılarak içilirse kusmayı kolaylaştırmaktadır. Nefesinizi açmak ve kötü kokulardan arınmak için yarım ya da bir çay kaşığı dereotu tohumunu çiğnemeniz yeterlidir. Tohumlarından yapılan çayın, bağırsak yanmaları, karın ağrıları ve idrar yapamama gibi durumlarda fayda sağladığı bilinmektedir.
Salatalarda sıklıkla kullanılan taze yaprakları iştah açıcıdır. Aynı zamanda sindirime yardımcı ve idrar söktürücüdür. Damarları açma, kan dolaşımını kolaylaştırma ve düzenli tüketilmesi durumunda, emzikli kadınların sütünü artırma gibi özellikleri de vardır. Dereotu temel yağ asitleri bakımından zengindir. Antioksidan özelliği de bulunmaktadır.

Kaynak; chip.com.tr

www.sufizmveinsan.com
13/12/2009

Antepfıstığı kansere karşı faydalı

Antepfıstığı kansere karşı faydalıYeni yapılan bir araştırmaya göre, her gün antep fıstığı yemek, akciğer ve diğer kanser türleri riskini azaltıyor.
Bu kabuklu yemişlerin kolesterol düşürücü etki oluşturduğu ve bitki kaynaklı gıdalarda bulunan antioksidan sağladığı biliniyordu. E vitaminin bir şekli olan gama tokoferolün fazla alınmasının kanser riskini azaltabileceğini söyleyen araştırmacılar, antep fıstığı tüketiminin gama-tokoferol serum seviyesini artırıp artırmayacağını değerlendirmek için 6 haftalık kontrollü klinik deneyler yaptılar.
Texas Women’s Üniversitesi’nde yürütülen çalışmada, antep fıstığı bakımından zengin olan beslenmenin potansiyal olarak kanser risklerini azaltmaya yardımcı olduğu belirtildi. Epidemiyolojik çalışmalar, gama-tokoferolün prostat kanserine karşı koruyucu olduğunu, fıstık yenmesinin ise buna yardımcı olabileceğini gösteriyor.
Gama tokoferol bakımından zengin diğer gıdalar arasında ise yer fıstığı, pikan cevizi, ceviz, soya fasulyesi ve mısır yağı bulunuyor. Günde yaklaşık 60 gram antep fıstığının vücut kitle indeksinde önemli değişikliklere neden olmaksızın akciğer kanseri riskini azaltmak için uygun olduğu belirtiliyor.
Araştırmanın sonuçları, Amerikan Kanser Araştırma Derneği’nin Frontiers in Cancer Prevention Research Konferansı’nda sunuldu

Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
14/12/2009

Kalın değil, ince ama kat kat giyinin

Sakarya Vatan Hastanesi Başhekimi Dr. Dursun Bostancı, kalın giysilerin, hareket etmek gibi fiziksel aktiviteleri zorlaştırma yanında terlemeye sebep olduğunu, bunun da soğuk kış günlerinde soğuk algınlığı ve gribal hastalıklara davetiye çıkardığını söyledi.
Bostancı, kış aylarında iç çamaşırı üzerine kalınca bir kazak türü giysi, bunun üzerine kışlık bir kaban şeklindeki bir giyinmenin doğru olmadığını kaydetti. Bu tür bir giyinmenin yürümek gibi basit bir fiziksel aktiviteyi bile zorlaştırmanın yanında, terlemeyi de kolaylaştıracağına dikkat çeken Bostancı, "Kışın terlemek, kolay üşütmeye sebep olur. Üşütmek de vücudun bağışıklık sistemini zayıflatır. Bu da başta soğuk algınlığı olmak üzere gribal enfeksiyonlara davetiye çıkarır." dedi. Bostancı, kışın doğru giyinme şekli konusunda ise şu önerilerde bulundu: "Giyilen giysilerin mutlaka yüzde yüz pamuklu olmasına dikkat edilmeli. İç çamaşırından sonra pamuklu bir gömlek, onun üzerine yine pamuklu ve kalın olmayan bir kazak ve süveter, dışarı çıkarken de ceket ve ya da çok kalın olmayan bir mont veya pardösü giyilebilir."

Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
15/12/2009

En korkunç ''canavar'' patlamış mısır

ABD'de sinema izleyicilerine satılan mısır, gazlı içecekler ve şekerlemelerin fazla miktarda kalori ve yüksek oranda doymuş yağ içerdiği bildirildi.
 ABD'deki ''Center for Science in the Public Interest'' adlı merkezin yaptığı araştırma, en büyük sinema salonu zinciri Regal'de orta boy patlamış mısır ve gazozun en az 1610 kalori ve 60 gram doymuş yağ içerdiğini, bunun da 3'ten fazla çift köfteli hamburgere eşdeğer olduğu gösterdi.
Diğer zincir AMC'deki patlamış mısırın 1030 kalori ve 57 gram doymuş yağ içerdiğinin belirtildiği araştırmada, bu farkın AMC'nin mısırlarının daha hafif olmasından değil, porsiyonlarının küçük olmasından kaynaklandığı vurgulandı.
Regal'de en küçük boy gazlı içeceğin 300, en büyük boy içeceğin (1,5 litreden fazla) 500 kalori içerdiği, bunun da 33 kaşık şeker atılmış kahveye denk geldiği açıklandı.
225 gram renkli, çikolatalı draje şekerlemede 1160 kalori ve 35 gram doymuş yağ bulunduğu, bunun ise yağlı patates ile 500 gram et yemekle aynı olduğuna dikkat çekildi.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
16/12/2009

Bugün 1 Muharrem 1427

Hadisi şerifte buyuruldu ki: Bir kimse Muharrem ayının ilk günü, aşağıdaki duayı 3 defa okursa, Allahü Teala o kimseyi, gelecek Muharrem ayına kadar bütün belalardan emin kılar.

Elhamdülillahi Rabbil alemin. Vassalatü vesselamü ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Allahümme entel ebediyyül kadim, el hayyül kerim, el hannan, el mennan. Hazihi senetün cedidetün. Es’elüke fihel ısmete mineşşeytanirracim, vel avne ala hazihinnefsil emmareti bissui vel iştiğale bima yukarribüni ileyke, ya zel celali vel ikram, birahmetike ya erhamerrahimin. Ve sallallahu ve selleme ala seyyidina ve nebiyyina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve ehli beytihi ecmain.

Kanser tedavisinde tarihî adım! Şifresi çözüldü

Dünyada ilk kez, insanda görülen iki kanserin tüm genetik şifrelerinin yer aldığı haritaları çıkarıldı.
İngiliz Times gazetesinin internet sitesinde yer alan araştırma haberinde, iki hastanın tümörlerinde bulunan her bir DNA mutasyonunu kataloglayan ayrıntılı genetik haritalar, son 10 yılda kanser araştırmalarında çok önemli mihenk taşı olarak nitelendirildi.
Haberde, Cambridge yakınlarında Wellcome Trust Sanger Enstitüsünde Karsen Genom Projesinde görevli profesör Mike Stratton`un liderliğinde yapılan araştırma sonucunda elde edilen genetik haritalar sayesinde her bir tümörün, şahsına münhasır bir biçimde tedavi edilebileceği kaydedildi.
Profesör Mike Stratton, bulguların, kansere bakış açısını değiştireceğini belirtirken, bilim adamları, 2020 yılına kadar tüm kanser hastalarının tümörlerinin, bunlara neden olan genetik bozuklukları bulmak için analiz edilebileceğini ve analizlerden elde edilen bilgiyle, en çok işe yarayacak tedavilerin seçilebileceğini öngörüyorlar.
Elde edilecek bilgilerin, kansere neden olan DNA hatalarını hedefleyecek güçlü ilaçların geliştirilmesine yol göstereceği ve hastalığın ö nlenebilmesinin yollarına ışık tutacağı belirtildi.
Nature dergisinde yayımlanan yeni haritaların birinin, küçük hücreli akciğer kanseri hastasına, diğerinin de en öldürücü cilt kanseri türü olan melanom hastasına ait olduğu kaydedildi.
Kanser hastalığının genlerle ilgili olduğu biliniyor. Sigara, radyasyon ve alkol tüketimi gibi çevresel faktörler de hücrelerin kontrol dışı büyümesine neden olan DNA hasarına yol açıyor.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
18/12/2009

Hafıza kaybını önleyen meyve

Bilimadamlarına göre, siyah üzüm suyu içmek, hafıza kaybını azaltıyor ve hatta bu kaybı tersine çevirebiliyor.
Cincinnati Üniversitesi Psikiyatri bölümünde görevli bilim adamları, erken hafıza kaybı yaşayan 12 kişiyle bir çalışma yaptı. Sonuçta, 12 hafta boyunca içeceğin varyasyonlarını içenlerin farklı zihin testlerinde iyi bir performans gösterdikleri görüldü.
Araştırmacılar, iki ayrı grup oluşturdu. İlk gruba Massachusetts` in Concord bölgesinde yetiştirilmiş saf Concord üzümü suyu verilirken ikinci grup ise hiçbir şey içmedi. Deney süresince her iki gruba da düzenli hafıza testi yapıldı. Araştırma sonucuna göre birinci gruptakilerin yarısında daha uzun süreli gelişme kaydedildi.
Uzmanlar, bu sonuçların arkasındaki neden olarak ciltteki antidoksanlar ve meyvenin suyunu görüyorlar. Gruplar arasında temelde, önemli derecede farklılıklar olmamasına rağmen, saf siyah üzüm suyu içenlerde ise öğrenmede önemli gelişmeler görüldü. Bu eğilimin kısa süreli zihinde tutmayı sağladığı ve mekana ait, sözsüz hafızayı geliştirdiği belirtiliyor.
Araştırma sonuçlarına göre, meyve ve sebze gibi antioksidanlar bakımından zengin yiyecekler ile bunların yüzde 100 meyve suları bilişsel fonksiyonu korumaya yardımcı oluyor.

Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
20/12/2009

Uzmanlar Uyarıyor: Damacana Sulara Dikkat!

Yapılan araştırmalara göre, plastik bidonların insan sağlığı açısından tehlike saçıyor.Diğer kimyasallarla kombine olarak plastik yapımında uzun yıllardır kullanılan Bisfenol A(BPA) maddesinin bağırsaklardaki olumsuz etkisi bilimsel olarak kanıtlandı.
Fransız araştırmacılar tarafından fareler üzerinde yapılan ve sonuçları Amerikan Bilimler Akademisinin(PNAS) dergisinde yayımlanan araştırma, bazı biberonlar, su damacanaları, sert plastik bardaklar, yeniden kullanılabilir besin kapları, gıda ambalajları gibi günlük hayatta sıklıkla kullanılan malzemelerde yer alan Bisfenol A`nın bağırsak üzerinde olumsuz etki yarattığını ortaya koydu.
BPA ile ilgili bugüne kadar yapılan araştırmaların çoğu, bu maddenin üreme ve beyin gelişimine etkisini kapsarken, Fransa`nın Toulouse kentinde bulunan Ulusal Gıda Araştırmaları Enstitüsü(IRNA) araştırmacıları, BPA`nın ilk temas ettiği organ olan bağırsak üzerine yoğunlaştı ve maddenin olumsuz etkisini bilimsel olarak kanıtladı.
Araştırmada, farelerde ve insana ait bağırsak hücrelerinde Bisfenol A`nın, vücut için gerekli mineral tuzlar ve suyun dolaşımına olanak sağlayan bir yol olan bağırsak epitelyumunun geçirgenliğini azalttığı ortaya çıktı.
Bu arada ABD`de 6 büyük biberon üreticisinin araştırmanın sonuçlarının yayımlanmasından sonra BPA içeren ürünlerinin satışını durdurduğu belirtildi.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
21/12/2009

Turp gibi olmak istermisiniz

Karaciğer ve safra kesesi sağlığı için büyük önem taşıyan turp, içerdiği antioksidan bileşikler ile kansere karşı da koruyor. Karaciğer ve safra kesesi sağlığı açısından siyah turpu, antioksidan içeriği açısından ise kırmızı turpu tercih etmelisiniz. Turp, lif içeriği ve glukosinat bileşikleri ile kalın bağırsak kanseri başta olmak üzere diğer kanserlere karşı koruma sağlıyor. İdrara çıkışı hızlandırıyor ve ödem çözücü etki sağlıyor. Safra kesesi üzerindeki olumlu etkisi ile sindirimi kolaylaştırıyor. Ayrıca kan şekerini yavaş yükselten bir sebze olduğu için şeker hastaları da rahatlıkla yiyebiliyor. Diyet yapanların da turp yemesinde sakınca yok; çünkü kalorisi oldukça düşük. 1 kâse turp rendesi yediğinizde yalnızca 12 kalori alıyorsunuz. Bunun yanında günlük posa ihtiyacınızın yüzde 25'ini karşılamış oluyorsunuz.
'Turp domuz gribine karşı korur mu?' diye merak ediyorsanız hemen söyleyelim. Turpun domuz gribine karşı doğrudan etkisi olmasa da dolaylı etkisi var. A, C ve E vitaminleri yönünden zengin olduğu için bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve domuz gribine karşı koruyucu etki sağlıyor. 1 kâse turp salatası yediğinizde günlük C vitamini ihtiyacınızın yüzde 40'ını karşılamış oluyorsunuz.
Turp, yüksek oranda potasyum içeriyor ve kalp kası dâhil bütün kasların düzgün çalışması için gereken mineralleri içinde bulunduruyor. Vücuda yeterli miktarda alınan potasyum ise tansiyona karşı koruyucu özellik taşıyor. Turpun içinde yüksek oranda bulunan folat, onu diğer sebzelerden ayırıyor. Vücud folatı, DNA'nın onarımında kullanıyor. 1 kâse turptan günlük folat ihtiyacının yüzde 7'sini karşılanabiliyor. Serkan Tutar, kalsiyum bitkisel kaynağı olan turpu özellikle menopoz dönemindeki kadınlara öneriyor.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
22/12/2009

Karanlığın sırrı çözülüyor

Amerikalı bilim adamları, evrenin kütlesinin yüzde 90`ını oluşturan ve bilim dünyası için hala bir bilmece olan karanlık maddenin varlığını ortaya koyabilecek işaretleri ilk kez tespit ettiklerini bildirdi.
Amerikalı fizikçiler, Minnesota`da yerin 800 metre altındaki bir demir madeninde yapılan deneyde, ilk kez karanlık madde parçacıklarının varlığını gösterdiği düşünülen sinyalleri tespit etmeyi başardıklarını açıkladı.
Deneyde, karanlık maddeyi yaptığı düşünülen `zayıf etkileşimli büyük parçacıklar`a (Weakly Interacting Massive Particles-WIMPs) odaklanan bilim adamları, araştırmalarında Dünya`yı her gün bombardıman eden kozmik ışınlardan çok uzakta, mutlak sıfıra yakın bir sıcaklıkta (-273,15 santigrat derece) soğutulmuş germanium ve silikon kristaller kullandı. Deney sırasında, kristallerin bu zayıf etkileşimli büyük parçacıkların çarpmasıyla titremesi ve detektörün sıcaklığını çok zayıfça arttırması bekleniyordu.
Avrupalı bilim adamları, yüzyılın deneyi olarak adlandırılan ve araştırmayı yürüten Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi`ne (ANAM-European Organization for Nuclear Research(Cern) ait Büyük Hadron Çarpıştırıcısı`nda gelecek yıl yapılacak deneyde, yüksek enerjili protonları çarpıştırarak, Büyük Patlama anındaki koşulları oluşturulmaya çalışacak.
Bilim adamları, çarpışma sırasında özellikle teorik fizikteki kütle mantığının temelini oluşturan veya karanlık maddenin neden yapıldığını anlamaya yarayacak Higgs parçacığı (Tanrı parçacığı) diye adlandırılan parçacıkların varlığının kanıtlarını görmeyi umuyor.


Kaynak; sestv.com.tr

www.sufizmveinsan.com
23/12/2009

 

"ACINI HİSSEDİYORUM" TABİRİ GERÇEKMİŞ
Acını hissediyorum" diyen birçok kişinin fiziksel olarak gerçekten hissettikleri belirlendi.

İngiliz bilim adamlarının yaptığı araştırma çerçevesinde, başkalarının acısını hissettiklerini söyleyen kişilerin bunu söylerken beyinlerinde acı hissiyle bağlı bölgelerde hareketliliğin arttığı gözlendi.

Araştırma kapsamında 108 üniversite öğrencisi, yaralı atletler ve iğne yapılan hastalar gibi acı veren durumların görüntülerine maruz bırakılırken, öğrencilerden üçte ikisi, en az bir görüntüde sadece duygusal bir tepki göstermekle kalmayıp acıyı hissettiklerini söyledi.
Bilim adamları, acı veren görüntüler karşısında acı hissettiklerini söyleyen ve söylemeyen her iki gruptan öğrencilerin beyinlerinde duygu merkezlerinde hareketlilik görürken, acıyı hissettiklerini söyleyenlerin beyinlerinin acıyla bağlantılı bölgelerinde daha fazla hareketlilik dikkati çekti.
Sonuçları Pain dergisinin aralık sayısında yayımlanan araştırmayı yapan bilim adamlarından, Birmingham Üniversitesi öğretim görevlisi Stuart Derbyshire, bulgunun, en azından bazılarının, yaralanan veya acı çektiklerini söyleyen kişileri gözlemlerken gerçek bir fiziksel tepki gösterdiklerini doğruladığını söyledi.
Derbyshire, acıyı hissettiklerini söyleyen kişilerin korku filmleri ve televizyonda rahatsız edici görüntüleri izlemekten kaçınma eğiliminde olduklarını da kaydetti.

 

Kaynak; vatan.com.tr

www.sufizmveinsan.com
24/12/2009

Kalbin hafızası var mı?

Kalp nakli yapılan hasta, nakilden sonra başlayan abur cubur yeme isteğini araştırınca...
David Waters, organ nakli yapılan hastalarda görülen oldukça sıradışı bir fenomenin son örneği. Trafik kazasında hayatını kaybeden 18 yaşındaki Kaden Delaney'nin kalbi, 24 yaşındaki Waters'a takıldığında, Waters'ın 'Burger Halkaları' adındaki halka şeklinde, hamburger tadındaki cipslere hiç ilgisi yoktu.
Waters, birdenbire bu tür abur cuburlar yemek istemesinin sebebini ancak iki yıl sonra çözebildi.
Kaden'ın ailesi, oğullarının kalbini taşıyan adamı bulmak için iz sürmüş ve kendisine ulaşmışlardı. İki taraf mail yoluyla haberleşmeye başladıktan bir süre sonra, Waters, Kaden'ın ailesine, oğullarının Burger Halkaları'nı sevip sevmediğini sordu.
Cevap oldukça şaşırtıcıydı, zira Kaden, hergün bunlardan yiyordu.
Avustralya'da yaşanan bu vaka, kişisel davranışlarımızla ilgili hafızaya sadece beynin sahip olmadığına dair teoriyi destekliyor.
Bilimadamları, en az 70 belgelenmiş bu vakayı yaşamış organ nakli hastası dosyası olduğunu söylüyor.
Bu örneklerin en meşhurlarından biri de Amerikalı Sonny Graham.
Graham'a, intihar eden Terry Cottle'ın kalbi nakledilmişti.
Nakilden sonra, 1995 yılında Graham, Cottle'ın dul eşi Cheryl ile tanışıp, aşık olup, onunla evlenmişti.
Oniki yıl sonraysa, Graham da gırtlağına dayadığı silahla intihar etmiş, Cheryl'i ikinci kez dul bırakmıştı.
Başka bir örnekteyse, sekiz yaşındaki bir kıza nakledilen, cinayet kurbanı 10 yaşındaki çocuğun kalbi 'katili yakalamıştı'.
Kız, nakilden sonra, organ bağışçısını öldüren adamla ilgili kabuslar görmeye başlamış, polis o zamana dek katili yakalayamasa da, kızın anlattıklarıyla yakalamış ve cinayet itiraf edilmişti.
Jemery Chapman, Uluslararası Organ Nakli Derneği başkanı "Bu tür bir iddianın dayandırılabileceği bilimsel bir kanıt yok. Organ nakilleri etrafında çok fazla öykü dönüyor" diyor.
Ancak diğer araştırmacılar, "hücresel hafıza" olarak adlandırılan fenomenin, sadece kalp nakli yapılanlarla sınırlı olmadığını söylüyor.
 

Kaynak; miilliyet.com.tr

www.sufizmveinsan.com
25/12/2009

Sağlığınız için plastikten vazgeçin

Sağlıklı beslenme için doğru gıdaları tercih etmek kadar mutfakta kullandığımız eşyaların da önemi var.
Plastik maddelerin kanserojen içerdiklerini birçoğumuz biliriz. Ancak Onkolog Dr. Mehmet Fatih Akyüz, `plastik maddeler kesinlikle kullanılmamalıdır` demenin doğru olmayacağını söylüyor. Önemli olan, kaliteli ve denetimden geçmiş plastikleri doğru bir şekilde kullanmak. Mesela plastik saklama kaplarının içine yüksek sıcaklıkta yiyecekleri koymak ve uzun süre bekletmek sakıncalı. Çünkü plastik maddeler sıcakla etkileşim haline girdikten bir süre sonra içeriğindeki maddeleri geçirme ihtimali var. Sıcakla etkileşimi kadar plastiklerin aşınmamasına da dikkat etmek gerekiyor. Çünkü plastik maddeler aşındıkça üzerinde mikrop üremesi kolaylaşıyor.
Plastik, hastalık sebebi
Onkolog Dr. Mehmet Fatih Akyüz: Plastiğin belirli bir ısıdan sonra içerdiği maddeleri geçirmesi kanserojen etkiler gösterebilir. Bir diğeri de karbon dediğimiz maddelerde de benzer bir mekanizma ile ortaya çıkan BPA maddesidir. Bu madde özellikle kadınlarda meme, erkeklerde de prostat kanserine neden olabiliyor. Bunun nedeni bu maddenin vücutta östrojen hormonuna dönüşmesi. Bu hormon küçük yaştan itibaren alınırsa çocuk ergenliğe normalden daha erken bir zamanda girebiliyor. Kanser dışında kemik erimesi, obezite gibi hastalıklara sebep olabiliyor.

Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
28/12/2009

 

Mikroplar size tuzak kurabilir

Bakterilerin antiseptiklere karşı alışkanlık kazandığı ve bu sürecin sonunda belli ilaçlara karşı dayanıklılık gösterdikleri belirlendi.
İrlanda Ulusal Üniversitesi araştırmacıları hastanelerde görülen bakterilerle yaptıkları incelemelerde enfeksiyonlara karşı mücadele yöntemlerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini kaydetti. Araştırmacılar laboratuvarda bakteri kültürlerine karşı kullanılan antiseptik miktarı arttırıldıkça, bakterilerin sadece antiseptiklere karşı dirençlerini artırmakla kalmadıkları aynı zamanda hiç karşılaşmadıkları antibiyotiklere de direnç kazandıklarını belirledi.

Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
29/12/2009

Kötü genlere baskı hayat kurtaracak

COLOMBIA Üniversitesi'nden bilim adamları, en tehlikeli beyin kanseri türlerinden 'glioblastoma'ya neden olan 'C/EPB' ve 'Stat3' adlı iki 'kötü' geni tanımlandı. Bu iki genin aktif olduğu kişilerin, hastalığın teşhis edilmesinden sonraki 140 hafta içinde öldükleri gözlemlendi. Bilim adamları çeşitli ilaçlarla her iki geni de baskı altında tutan bir tedavi yöntemi geliştirmeye çalışacak.
 

Kaynak; aksam.com.tr

www.sufizmveinsan.com
30/12/2009

 

6 dakikadan fazla konuşmayın !

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Topbaş, yaptığı açıklamada;
''Cep telefonlarının özellikle aynı kulağa dayalı olarak 6 dakikanın üzerinde kullanılmasının riski vardır. Aynı kulakla 6 dakikayı geçen konuşmalarda kulak çevresinde ısı artar. Bu artış yaklaşık 1 santigrat derece olur. Isı artışıyla birlikte etkilediği bölgelerdeki hücrelerde yapısal değişimler yaşanabilir. Bunlar her ne kadar vücuttan bertaraf edilebilse de bertaraf edilemeyecek sorunlar ortaya çıkabilir. Bu da baş ağrısı, sinirlilik, uykusuzluk, dikkat eksiklikleri, hücrelerde yapısal değişikliklere neden olabilir. Bu yönde araştırmalar devam etmektedir ancak ısı artışına neden olduğu kanıtlanmıştır. Bu nedenle aynı kulağa cep telefonunu dayayarak, 6 dakikadan fazla konuşulmaması gerekir.''
-''KABLOLU KULAKLIK KULLANIN''-
Topbaş, telefonun özelliğine veya teknolojik gelişmelere bağlı olarak bu sürenin de kısalabileceğine dikkati çekerek, ''Cep telefonun cihazlarının mutlaka kablolu kulaklıkla kullanılması gerekmektedir'' dedi.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
31/12/2009

 

"Kağıttan pil olur mu?" sorusuna, araştırmacılar olur dedi, sadece demedi, yaptı bile...
Kağıt batarya: Amerikan araştırmacılar kağıdı nano tüpçükler ile birleştirip işe yarar bir enerji deposu haline getirdi.
Kağıttan cep telefonu bataryası: İlk bakışta biraz garip dursa da Stanford Üniversitesi'ndeki araştırmacılar böyle bir bataryayı üretmeyi başardı. Araştırmacıların bu konu ile ilgili çalışmalarını daha önceleri bildirmiştik.
Enerji deposu tamamıyla baskı kağıdından yapılıyor, kağıdın yüzeyi ise karbon nano tüplerle çevrili. Bu minik tüplerin her biri bir insanın saç telinden daha ince. Tüpler elektriksel yükü aynı geleneksel bataryalar gibi depolayabiliyor; bu işlem sırasında kağıt izolatör görevi görüyor.
Kağıt batarya elbette çok hafif. Normal bir bataryanın aksine kağıt batarya bükülebiliyor ve hatta kesilebiliyor. Ufak bir problem: Yüksek üretim maliyeti nedeniyle bataryayı üretmek şu an için ekonomik açıdan büyük külfet arz ediyor. Seri üretim şimdilik mümkün değil.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
01/01/2010

Türk bilim adamlarından iki önemli buluş

Türk bilim adamları, nanoteknolojiyi kullanarak tıp, elektronik, enerji üretimi gibi alanlarda devrim niteliğindeki yeni buluşlara imza atmaya devam ediyor.
Tamamı Türk malı cihazlarla bilimin tarihi yeniden yazılacak. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) KOSGEB Teknoloji Geliştirme Merkezi Müdürlüğü'nce yürütülen bu icatlar sayesinde yer altındaki cisimler artık bilgisayar ortamında görülebilecek.
Kanserli tümörü tespit etmek için günümüzde kullanılan mamografi cihazları 8 mm'den ufak parçaları görüntülemiyor. Bizim cihazlarımız ise 1 mm'ye kadar olan parçaları bile görüyor. Bütün tetkikler de hastaya dokunmadan ve canını acıtmadan yapılacak. Ayrıca bu cihazlar X ışını verdiği için radyasyon yayıyor. Bizim cihazımız ise ancak cep telefonunun yaydığı elektromanyetik dalgaları kadar radyasyon yayıyor. Dünyanın hiçbir yerinde bunu başarabilen bir ekip yok. Bırakın 8 mm' yi, 5 mm' yi yakalamak bile o kişiye 5 yıl kazandırmanız demek" diye konuştu. Görüntü ve çevre kirliliği ile etrafa yayılan radyosyonun etkileri bu yeni buluşlar sayesinde minumum seviyeye indirilecek.
Yer altındaki her şeyi görüyor
Gömülü cisimler üzerinde de yeni teknolojiler ürettiklerini söyleyen Akduman, başta mayın olmak üzere yeraltındaki birçok cismi bilgisayar ortamında görüntüleyebildiklerini söyledi. Akduman, "Yaptığımız mayın dedeksiyon sitemi ile gömülü mayınları havadan bilgisayara aktararak görüyoruz. Bunun yanında yer altındaki boru, boruda bir çatlak ya da bir petrol rezervi her ne varsa onu da öğreniyoruz. Daha da önemlisi bir oda düşünün. Duvarın arkasını görüntülemek istiyorsunuz ama buradan göremiyorsunuz. Biz bunu da başarıyoruz" dedi.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
02/01/2010

Bilgisayar çökerten bu e-postayı açmayın!

Bir grup hacker tarafından geliştirilen PPS dosyalı e-mail açıldıktan sonra bilgisayarı çökertiyor.
Emniyet yetkililerinden alınan bilgiye göre, sanal alemde dolaşan ve terör örgütünün Avrupa'da bulunan hackerları tarafından geliştirilen bir virüs tehlike saçıyor. Vatandaşları tanıdıkları yada tanımadıkları adresten gelen "Terörü lanetliyoruz. Herkesi birlik olmaya çağırıyoruz" başlıklı postaları açmamaları konusunda uyaran yetkililer, aynı şekilde msn üzerinden "laneththeteror@hotmail.com ve laneththeteror@hotmail.com" adresli kişilerin arkadaşlık tekliflerini kabul edilmemesini istediler.
Postanın içinde bulunan pps(Powerpoint) sunusunun açıldığı anda tamamen zararsız görünen bir Powerpoint sunusu eşliğinde sözde terör karşıtı resimler ve yazılar çıkıyor. Ancak alt bölümde bilgisayarın çökmesini sağlayacak programını hazırlayan sunumun son bölümünde ise terör örgütü PKK tarafından yapıldığını ve tamamen aldatmaca olduğunu içeren Türkiye karşıtı bir resim ile (Bölünmüş Türkiye ve kürdistan haritası) bilgisayarınızdan bütün verilerin silinmeye başlıyor. Aynı anda msn programına da sarktığı belirtilen virüs, silinme işleminden hemen önce msn ve e-posta listenizdeki tüm arkadaşlarına da aynı içerikli bir e-mail gönderiyor.
Emniyet yetkilileri bu tip uzantılı dosyaların açılmadan silinmesinin gerektiğini vurgularken, özellikle de kamu kurum ve kuruluşlarının bilgisayarlarından kesinlikle açılmamasını istediler.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
03/01/2010

 


Üst Ana sayfa e-mail