» 01-  50
» 51- 100
» 101-150
» 151-200
» 201-250
» 251-300

» 301-350
» 351-400
» 401-450
» 451- 500
 

Bunları Biliyor musunuz VII


 

301-Güçlü hafıza için bu vitamin şart

Düşünme yeteneğinin zayıflaması ve hafıza kaybı yaşlıların en büyük korkusudur. Tedbirinizi şimdiden alın.
Yeni yapılan bir araştırmaya göre vücuttaki D vitaminin seviyesinin azlığı yaşlı erkeklerde düşünme yeteneğini azaltarak, zihinsel bozukluklara yol açabiliyor.
Neurology, Neurosurgery, and Psychiatry dergisinde yayınlanan, Avrupalı araştırmacıların yürüttüğü çalışmada, D vitamini düzeyi düşük olan erkeklerin zihinsel testlerde daha düşük puan aldıkları belirtildi. Ancak, araştırmacılar sonuçlardaki farklılıkların çok büyük olmadığını da vurguladılar.
Yaşları 40 ile 79 arasında değişen toplam 3 bin 133 erkeğin incelendiği araştırmada, katılımcıların D vitamini seviyeleri ölçüldü. Düşük D vitamini seviyesiyle zihinsel bozukluklar arasındaki bu ilişkinin özellikle 60 yaş ve üzerindeki erkeklerde daha güçlü olduğu görüldü. (zaman online)

Kaynak; vatangazetesi

www.sufizmveinsan.com
05/06/2009

302- İnsan beyni mükemmelliğini 5 yıl koruyor

ABD'de Virginia Üniversitesi tarafından yapılan ve sağlıkla ilgili bir internet sitesinde yayımlanan araştırmaya göre, en fonksiyonel ve mükemmel haline 22 yaşında ulaşan insan beyni, 27 yaşından itibaren ''düşüşe geçmeye'' başlıyor.
Araştırma, yaşları 18 ile 60 arasında değişen iyi eğitimli 2 bin kadın ve erkeğin, 7 yıl boyunca katıldıkları testlerin sonuçlarından oluşuyor.
ABD'de ''Nörobiyoloji'' dergisinin son sayısında, ''Yaşlanmanın Nörobiyolojisi'' başlığıyla yayımlanan araştırmaya göre, sağlıklı bir birey, 37 yaşına kadar hafızasını büyük ölçüde muhafaza ederken, kelime hazinesi ya da genel kültür gibi alanlarda ise hafıza ortalama 60 yaşına kadar korunabiliyor.
Araştırma ekibinin başında bulunan Prof. Timothy Salthouse, ''sağlıklı ve eğitimli bazı yetişkinlerde idrake yönelik kayıpların 20'li, 30'lu yaşlarda başladığını'' belirterek, ''sağlıklı beyinlerdeki kayıpları anlamanın, Alzheimer gibi ciddi hastalıklarda neyin yanlış gittiğini çözmeye yardımcı olacağını'' kaydetti.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
07/06/2009

 

303-Damar sertliğine karşı her gün bir kaşık doğal yağ için

Memorial Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez, keten tohumu, çörek otu, nar çekirdeği, üzüm çekirdeği, ceviz ve fındık yağından günde bir kaşık tüketilmesinin, damar sertliğinin gelişmesini önlediğini bildirdi.
Prof. Dr. Sönmez, aralarında üzüm, nar ve kabak çekirdeği ile keten tohumundan elde edilen yağların, ülkenin hemen her yerinden kolayca temin edilebildiğini söyledi.
Antioksidan maddeler ihtiva eden ve soğuk pres yöntemiyle elde edilen bu yağların makul fiyatlarda satılmaya başladığını belirten Prof. Dr. Sönmez, şunları kaydetti:
"Bu yağlar, koroner damarların iç yüzeyindeki parlak kaygan zemini hazırlayan endoteli koruyan antioksidan maddeler ihtiva etmektedir. Keten tohumu, çörekotu, nar çekirdeği, üzüm çekirdeği, ceviz ve fındık yağından günde bir kaşık tüketilmesi, damar sertliğinin gelişmesini önlüyor. Antioksidan maddeler ihtiva eden bu maddeler, kişiyi, güneşin zararlı oksidan etkilerinden koruyor. Çünkü bu bitkiler, antioksidan maddeleri kendilerini güneşin zararlı etkilerinden korumak için üretiyor.''


Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
09/06/2009

 

304-Ölü Beyin Dokularını Canlandırdılar

İngiliz bilim adamları felçli beyindeki ölü dokuları canlandırmayı başardı.
Tıp alanında çığır açan kök hücre çalışmalarında yeni bir adım daha atıldı.
İngiliz bilimadamları felçlilerin beyinlerindeki hasarı kalıcı olarak onarma yolunda önemli bir aşama kaydederek ölü hücreleri yenilediler.
Tıp alanındaki en önemli buluşlar arasında gösterilen kök hücreler, kendini yenileme özelliğine sahip, vücut içinde veya laboratuar ortamında uygun koşullarda farklı hücre ve dokuya dönüşebiliyor.
Bu hücrelerin tedavide kullanımıyla ilgili olarak sağlanan gelişmelere bir yenisi eklendi.
İngiltere`de King`s College`den bir grup bilimadamı yeni bir yöntemle beyindeki ölü hücreleri yenilemeyi başardı. Mike Modo ve ekibi vücutta çözünebilir polimerden yapılmış çok minik toplara yapıştırılmış kök hücreleri enjeksiyon yöntemiyle felç yüzünden ölmüş beyin dokularının üzerine gönderdi.
Deneylerde kök hücrenin yerleştiği ölü dokuların bir hafta sonra canlanmaya başladığı, bu hücrelerde kan akımının olduğu görüldü.
Bu gelişmenin dünyada her yıl 5 buçuk milyon kişinin ölümüne yol açan felcin tedavisinde önemli bir adım olduğu belirtiliyor.
Sürekli kendini yenileme özelliği sayesinde kök hücrelerin Alzheimer, diyabet, Parkinson, enfarktüs gibi hastalıkların tedavisinde önemli bir ilerleme sağlayabileceği belirtiliyor.
 

Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
10/06/2009

 

305-Güvenli seyahat için bunlara dikkat edin

Yola çıkmadan önce dinlenin ve uykunuzu alın.
Aşırı yağlı ve ağır yiyecekler tüketmeyin. Sebze ve meyve ağırlıklı gıdalar yiyin.
Sabah erkenden yola çıkın.
Öğlen sıcağında klimasız araçlarla yola çıkmayın.
İki saatte bir mutlaka kısa süreli de olsa mola verin.
Terlik veya sandaletle araba kullanmayın.
Trafik kurallarına harfiyen uyun.
Hem kendinizin hem de yanınızdaki insanların hayatının size emanet olduğunu unutmayın.
Yolda sinirlerinize hakim olun. Tatil planlarınızın zehir olmasına izin vermeyin

Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
11/06/2009

306-Karnedeki zayıf notları çocuklarla nasıl konuşmalı?

İlk ve ortaöğretimde okuyan yaklaşık 15 milyon öğrenci yarın karne heyecanı yaşayacak. Karnesinde zayıfı bulunan öğrencilerin suçlanmaması konusunda velileri uyaran uzmanlar, çocuklara karne yüzünden yapılan baskıların ömür boyu sürebilecek psikolojik rahatsızlıklara sebep olabileceğini söylüyor.
Bazı ebeveynlerin karne gününü bir hesap sorma günü olarak algılaması öğrencileri kara kara düşündürüyor. Selçuk Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi, Davranış Bilimleri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Yavuz Erişen, kötü karne için çocuklara kesinlikle şiddet uygulanmaması, suçlayıcı ve küçük düşürücü sözlerin sarf edilmemesi uyarısında bulundu. Erişen, "Notları beklenilenden düşük veya zayıf olan öğrencilerin aileleri bu dönemde dikkatli davranmalıdır." dedi. Bu dönemde öğrencilerin ailelerinden görebilecekleri olumsuz davranışlar sebebiyle depresyon, aşırı kaygı, korku, panik ve strese girebileceklerini ifade eden Erişen, "Öğrencilerin ruh sağlığında ileride giderilmesi güç problemler ortaya çıkabilir. Hatta bu sebeplerle intihara kalkışmalar, evden kaçma olayları yaşanabilir." diye konuştu.
Çocukların başarı ya da başarısızlığını etkileyen pek çok faktör bulunduğunu aktaran Yrd. Doç. Dr. Erişen, başarıda aile içi iletişimin etkili olduğunu kaydetti.
Başarısızlığı, suçlamadan değerlendirin

Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
12/06/2009

307-Binlerce yıllık şifa hacamat..

Binlerce yıldır şifa kaynağı olarak kullanılan hacamat ne yazıkki unutulmaya yüz tutmuş durumda
Çin`den İngiltere`ye, Güney Amerika`dan Moğolistan`a dünyanın her yerinde binyıllardır kullanılan bir tedavi metodu biliyor musunuz?
Binlerce yıldır dünyanın her yerinde uygulanmasına rağmen hiçbir yan etkisine rastlanmayan doğal, etkili ve kolay bir tedavi olabilir mi? Batılı doktorlar bir insanlık mirası olan hacamat terapisini keşfetmeye başlıyor.
Tarihi neredeyse insanlık tarihi kadar eski olan bir tedavi yöntemi: Hacamat. Batılı bilim adamlarının kupa terapisi olarak tanımladığı bu tedavide amaç vücutta akıcılığı olmayan kirli kanı ve dokular arasındaki sıvıda (ekstravasküler sıvı) biriken atıkları dışarı almak.
Hacamat terapisinin temelleri kupalarla oluşturulan vakumun vücuttaki atıkları deri yüzeyine çağırmasına dayanıyor. Sonra terapist iz bırakmayan 2 mm.`lik çiziklerle bu sıvıları dışarıya alıyor.
Dünyada coğrafi olarak oldukça yaygın kullanılan bu iyileşme metodu İslam tıbbında çok önemli bir yere sahip. Hz. Muhammed (s.a.v.) bizzat hacamat olmuş ve ümmetine tavsiye etmiştir. Güvenilir hadis kaynaklarında oldukça kuvvetli rivayetler bulunmaktadır.
`Miraç`ta hangi melek cemaatine rastlasam bana: `Ey Muhammed (s.a.v.), ümmetine hacamat olmayı emret` dediler.` (Ali Nasıf, et-Tac, III, 203, Ravi: Abdullah b. Abbas (r.a))

Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
13/06/2009

308-İNSAN MİDESİ

İnsan midesinin ayakta ve oturur vaziyetteki pozisyonu farklıdır.
Ayakta duran bir insan eğer sıvı gıda içerse doğrudan doğruya onikiparmak barsağına geçer.
Midenin küçük eğriliğine uyan kısmında Waldeyerin mide caddesi denen bir oluk bulunur.
Sıvı gıdalar bu yolu takip ederek zaten devamlı küçük bir açıklığı olan mide çıkışını
(pilor) geçerek 12 parmak barsağına (duodenum) geçer.
Eğer insan sıvı gıdayı oturarak içerse bunlar önce midede birikir, asitle karışarak mikropları ölür ve  sonra 12 parmak barsağına geçer.
Bu durumda oturarak su içme usulüne uymakla insan kolera da dâhil, birçok insan hastalıklarından korunmuş olur.
Rastgele yerde meşrubatı alıp ayakta içenler bu tehlikeye daha fazla maruz kalır...
Peygamber efendimiz (sav) de bir hadisi şerifi vardır bu konu hakkında,ayakta birşey yeyip içmeyiniz diye..!
Sağlığımıza ve sünnete gereken önemi verelim...

www.sufizmveinsan.com
14/06/2009

309-Mailler artık havaya yazılacak

ABD'nin North Carolina’daki Duke Üniversitesi elektrik ve bilgisayar mühendisliği öğrencisi Sandip Agrawal, telefon ile havada yazı yazmayı ve bunu e-posta ile göndermeyi sağlayan bir uygulama geliştirdi.
Kalem gibi tutulan telefonla havaya kısa notlar yazılabilecek, diyagramlar çizilebilecek, ardından da otomatik olarak belirlenen e-posta adreslerine yollanabilecek.
Elektrik ve bilgisayar bölümünde yardımcı doçent olan Romit Roy Choudhury, şimdilik sadece kısa mesajlar yazabilen ve basit şekiller çizebilen yazılımın ileride daha karışık ve zor işlemleri de gerçekleştirebileceğini söylüyor.
Bu özellik ise, iPhone gibi pek çok cep telefonunun içinde bulunan ivme ölçerler (accelerometer) sayesinde sağlanacak. Daha geliştirme aşamasında olan yazılımda harfleri oldukça büyük yazmanız ve harfler arasında beklemeniz gerekiyor. El yazısı da daha desteklenmiyor.
Araştırmacılar, "Mükemmelliyet Ödülü"nü kazanan Agrawal’ın PhonePoint Pen adını verdiği yazılımın bir prototipini önümüzdeki aylarda deneme amaçlı kullanıma sunacaklarını söylüyorlar.

Kaynak;www.haber10.com

www.sufizmveinsan.com
15/06/2009

310-Güneş, göz alerjilerini artırıyor

Alerjik göz hastalıkları, deniz ve güneşin etkisiyle yazın daha çok görülüyor.
Çıplak gözle güneşe bakmak ise çok tehlikeli. Dünyagöz Hastanesi doktorlarından Op. Dr. Nursen Şen, "Ultraviyole ışınlar görünmezdir. Güneşli ya da bulutlu hava olmasına bakmaksızın her mevsim güneşten yayılan ultraviyole ışınlardan etkileniriz." dedi. Ultraviyole ışınların zararlı etkilerinin yıllar içinde birikme özelliğine sahip olduğunu ifade eden Nursen Şen, yaz aylarında dünyaya ulaşan ultraviyole ışın miktarı fazla ve gelen ışınlar daha dik olduğu için ultraviyole ışınlardan korunmanın önemli olduğunu söyledi.

Kaynak;www.zaman.com

www.sufizmveinsan.com
16/06/2009

311-BU ROBOT AKLINIZI OKUYOR!

Avrupa Komisyonu'nun Ortak Bilim ve Teknoloji Projesi çerçevesinde geliştirilen robotlar, insanlar için karmaşık bir oyuncağı birleştirmede insanlara yardımcı olmak için programlandı. Çünkü robotlar oyuncak inşa sürecini biliyor, insanların hareketlerini gözlemliyor, montaj için gerekli uygun aletlerin yerini belirlemek gibi konularda insanlara yardım edebiliyor.
Portekiz'de Minho Üniversitesi'nden bilimadamları, robotların davranışı gözlemlediğini, ne yapması gerektiği planladığını, bir sonraki adımları görmeyi çok çabuk öğrendiklerini ve insan partneri doğru prosedürü uygulamadığında hataları bulduğunu söylüyorlar.
Bu gelişme, insanların refakatinde sezinleyerek ya da hareketleri sorgulayarak karar veren ve hareket eden robotlara öncülük edeceğini açıklayan, bilimadamları, testlerinin robotların ve insanların kendi işlerini koordine edebildiğini gösterdiğini açıkladılar.
Bilimadamları robotları, eğer hareketleri çoklu kararlar içeriyorsa niyetlerini açıklamak için insan ortağına sorarak olası yanlışlarla başa çıkmak için programladı. Örneğin, ayrıntılı bir oyuncak parçası birkaç şekilde kullanılabiliyorsa, robot insan ortağına bu parçayı hangi amaçla kullamayı planladığını soracak.
Robotlarının rezonans (titreşim) sürecine benzer nöral mimariye sahip olduğunu söyleyen araştırmacılar, insan psikolojisi ve deneyimi ile robotbilim arasındaki ilişkinin çok yakın olduğunu kaydettiler.

Kaynak;www.haber10.com

www.sufizmveinsan.com
17/06/2009

312-500 Yılın en uzun güneş tutulması

Çin, 22 Temmuz'da 500 yılın en uzun süreli tam güneş tutulmasına tanıklık edecek.
Çin haber ajansı Şinhua'nın haberine göre, Çin Bilimler Akademisine bağlı Nanjing'deki Mor Dağ Gözlemevinden astronom Wang Sichao, 22 Temmuz'daki güneş tutulmasının sabah saat 09.00'dan 09.38'e kadar ve tam tutulmanın 6 dakika süreceğini belirterek, bunun Çin'de 1814'ten 2309'a kadar görülebilecek en uzun süreli tam güneş tutulması olacağını kaydetti.
Tüm dünyadan amatör astronomlar ile turistlerin ilgi gösterdiği ve izlemek için Çin'e akın edeceği tam güneş tutulması özellikle ülkenin güneybatı, orta güney ve doğusundaki Tibet, Hunan ve Jiangsu gibi bölgelerinden harikulade bir şekilde izlenebilecek.

 

Kaynak;www.haber10.com

www.sufizmveinsan.com
17/06/2009

313-Antep Fıstığı Kalbi ve Formu Koruyor

Gaziantep Üniversitesi (GAZÜ) tarafından yapılan araştırmada, Antep fıstığının kalbi koruduğu, kötü kolesterolü düşürdüğü ve diyabete karşı koruduğu, kilo aldırmadığı ve kansere karşı koruyucu etkisi tespit edildi.
Araştırma sonuçlarına göre, doymamış yağ asitleri açısından zengin olan ve kolesterol içermeyen Antep fıstığı kalp sağlığını koruyor. Antep fıstığı damar yapısını düzenliyor ve damarda yüzde 33 oranında genişleme sağlıyor.
Her gün 100 gram kavrulmuş Antep fıstığı yenilmesi durumunda kötü kolesterol LDL'nin yüzde 12 oranında düştüğü, kan glukozunu yüzde 10 oranında düştüğü ve diyabete karşı koruyucu olabileceği tespit edildi.
Zengin demir, B vitaminleri ve kalsiyum içeriği sayesinde Antep fıstığı kansızlığı önlüyor. Kilo alımına neden olmadığı belirtilen Antep fıstığı, yüksek antioksidan içeriği nedeniyle bazı kanser türlerine iyi geliyor.

Kaynak;www.aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
19/06/2009

313- Ter bezleri, kanı temizliyor ve ısı dengesini sağlıyor

Sıcak havalarda en çok şikâyet edilen konulardan biri olan terlemenin, normal oranlarda gerçekleşmesinin insan sağlığı açısından oldukça faydalı olduğu ve kanı temizlediği belirtiliyor.
Ter bezlerinin böbrek gibi çalıştığı ifade edilirken, vücuttaki üre, ürik asit, tuz ve diğer zararlı maddelerin terleme yoluyla dışarı atıldığı kaydediliyor. Uzmanlar, terlemenin engellenmesinden çok, terlemeyle oluşabilecek kötü kokuların önüne geçilmesini öneriyor. Yetişkin bir insan vücudunda yaklaşık bir milyon ter bezi bulunuyor ve bu bezlerin hepsi de vücuttaki zararlı maddeleri dışarı atmak için görevli. Terleme ve sonrasında terin buharlaşmasıyla vücudun ısı dengesi de sağlanıyor.


Kaynak;www.zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
20/06/2009

314- BABALAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN

``En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim
Hayatta ben en çok babamı sevdim``...

Can Yücel

 

www.sufizmveinsan.com
21/06/2009

315- Kumanda artık sizsiniz

Geliştirilen yeni "kumandasız" kontrol sistemi, yüz tanıma ve harekete duyarlı sensörlerle oyun oynama imkanı sağlıyor.Microsoft, "Xbox 360" oyun konsolu için geliştirilen yeni "kumandasız" kontrol sistemi, yüz tanıma ve harekete duyarlı sensörlerle oyun oynama imkanı sağlıyor.
Project Natal adlı yeni kontrol sisteminde kullanıcı joystick veya kumanda aleti gibi hiçbir şeyi tutmuyor. Joystick'in bizzat oyunu oynayan kişi olduğu sistemde, televizyonun altına yerleştirilen oyun konsolu kullanıcının yaptığı her hareketi, her mimiği ve her sesi algılıyor.
Kullanıcı menülerde dolaşırken, girmek istediği menüyü eliyle iter veya aşağı-yukarı çeker gibi hareket ettiriyor.

Kaynak;haber10.com

www.sufizmveinsan.com
22/06/2009

316- RAHMET MEVSİMİ ÜÇ AYLAR YARIN BAŞLIYOR

İslâm dininin mübarek saydığı ve milyonlarca Müslüman’ın hasretle beklediği Üç Aylar, yarın günü başlıyor.
Oruç tutmak isteyen Müslümanlar, bu gece sahura kalkacaklar. Recep, Şaban ve Ramazan aylarından oluşan Üç Aylar'ın İslâm Dünyası'ndaki önemini Peygamber Efendimiz (s.a.v), “Recep, Allah'ın (c.c.) ayı, Şaban benim ayım ve Ramazan ümmetimin ayıdır” şeklindeki hadis-i şerifiyle ortaya koyuyor. Üç aylar, dinî duyguların yoğunluk kazandığı, merhamet, şefkat, yardımlaşma ve dayanışma hislerinin doruk noktaya ulaştığı, hayır ve iyiliklerin arttığı bir mevsim olarak tanımlanıyor. Sevgili Peygamberimiz, bu aylarda her zamankinden daha çok ibadet ederdi.
 

www.sufizmveinsan.com
23/06/2009

317- Gün boyu tok hissetmenin sırrı bir bardak sütte

Bir bardak süt içmek sizi tok tutarak öğle yemeklerinde daha az yemenizi sağlıyor...Kahvaltılarda doyana kadar yemek yemektense, meyve suyu veya çay yerine bir bardak süt içmek sizi tok tutarak öğle yemeklerinde daha az yemenizi sağlıyor...
Amerikan Klinik Beslenme Dergisi'nde yer alan çalışma süresince, Avustralyalı araştırmacılar, sabahları meyve suyu yerine yağsız süt içmenin tokluk hissi verdiğini ve böylece bir sonraki öğünde kalori alımının azaldığını belirlediler. Süt içenlerin öğle yemeklerinde yaklaşık 50 kalori (yüzde 9) daha az yemek yediklerini belirten araştırmacılar, çalışmaya katılan aşırı kilolu ancak sağlıklı 34 kadın ve erkeği iki gruba ayırıp, birincisine 570 gram yağsız süt; ikinci gruba ise aynı miktarda meyve suyu verdiler.
Kahvaltı ile öğle yemeği arasındaki 4 saat boyunca, erkekler ve kadınlar tokluk duygularını ölçtüler ve öğle yemeğinde doyana kadar yemelerine izin verildi. Süt içen yetişkinler daha çabuk doyduklarını ve öğle yemeğinde daha az yediklerini bildirdiler.

Kaynak;bugün.com.tr

www.sufizmveinsan.com
24/06/2009

318- Bu gece mübarek Regâib Gecesi

Receb’in ilk cuma gecesine Regaib gecesi denir. Bu geceye Regaib gecesi ismini melekler vermişlerdir. Regâib, arapça bir kelimedir ve "reğa-be" kökünden gelmektedir. "Reğa-be", kelime olarak, herhangi bir şeyi istemek, arzulamak, ona karşı meyletmek ve onu elde etmek için çaba sarf etmek demektir. "Reğîb" kelimesi ise, "reğabe"'den türemiş olan bir isimdir ve kendisine rağbet edilen, arzulanan, taleb edilen şey demektir. Müennesi, "reğîbe"dir. "Reğîbe"nin çoğulu da "reğâib" dir. Kelime olarak "Regâib"in aslı budur.


www.sufizmveinsan.com
25/06/2009

319-İsteklerinizi sağ kulağa söyleyin yerine gelsin...

 

İtalyan bilim adamları, `isteklerin yerine getirilmesi için sağ kulağa konuşulmasının` gerektiğini ortaya koydu.
İtalyan bilim adamları, `isteklerin yerine getirilmesi için sağ kulağa konuşulmasının` gerektiğini ortaya koydu.
İtalyan araştırmacılar, yaptıkları 3 ayrı deneyde kişilerin, sağ kulaklarına söylenilenleri yerine getirmede daha iyi olduklarını gösterdi. Bilim adamları, bilgiyi işlemede daha iyi olduğu bilinen beynin sol tarafının, sağ kulaktan gelen bilgileri değerlendirdiğine işaret ediyor.
Bilim adamları, araştırmaları için yaptıkları ilk deneyde, arka fonda yüksek desibelli müzik çalarken konuşan 286 deneği izledi. Bu kişilerin yüzde 72`sinde etkileşimin dinleyenin sağ tarafında olduğu tespit edildi.
Deneylerin sonunda sağ kulaktan giren kelimelerin beynin sol kesiminde daha iyi işlem gördüğüne karar verildi.
Araştırmacılar, insanların telefonla konuşurken ahizeyi sağ kulaklarına tuttuklarına da dikkati çekti.

Kaynak; aa.com.tr


www.sufizmveinsan.com
26/06/2009

320-Migrenin şifresi çözülüyor

Türk bilim adamları, toplumda yüzde 20 görülen migreni tetikleyen çok önemli bir nedeni ilk kez ortaya koydu. Harvard'da araştırmalar yapan Prof. Dr. Hayrunnisa Bolay ile Prof. Dr. Cemal Saydam rüzgârla taşınan atmosfer, su ve güneşle değişime uğrayan Sahra çölü tozlarının migreni tetiklediğini ortaya çıkardı.
Bu tozlardan verilen deney hayvanlarının beyinlerinin ağrı merkezinin aktif hale geçtiğini keşfeden araştırmacılar, bunların alerji, astım gibi hastalıkları da tetiklediğini öngörüyor. Prof. Dr. Bolay, bahar dönemlerinde lodosun artmasıyla birlikte baş ağrısı, yüksek tansiyon, astım ve halsizlik gibi yakınmalarda artış gözlendiğini anlattı. Bolay, Sahra çölü tozlarının ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde artış gösterdiğini vurguladı.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
28/06/2009

321-Evleri, alevlerden su perdesi koruyacak

Türkiye, orman yangınlarında hemen her yıl binlerce hektarlık yeşil alanını kaybediyor. Orman Genel Müdürlüğü, havaların ısınmasıyla artan yangınları önlemek için yeni bir yöntemi hayata geçiriyor. Yeşillik alan içinde bulunan tarihi yapı, yaşam alanı ve korunması gereken bölgeler için 'su perdesi' adı verilen bir tekniği kullanmaya hazırlanıyor.
Söz konusu yerlerin alevlerden zarar görmemesi için fıskiyelerle bir set oluşturuluyor. 25 metreye kadar çıkabilen su perdesi, yapıların kül olmasını engelliyor.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
29/06/2009

322-Çalışma masasında tasarruflu ampul kullanmayın

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Çerezci, elektronik cihazların yaydığı elektromanyetik radyasyona bazı teknikler kullanarak en az seviyede maruz kalmanın mümkün olabileceğini belirtti.
Arabada cep telefonuyla konuşulmamalı. Görüşme sırasında araçta elektromanyetik dalgalar dolaşıyor. Kafesin içine girdiği için cep telefonu yüksek güçte çalışıyor.
Öğrencilerin çalışma masalarında tasarruflu ampul kullanmamak lazım. Neden? Çünkü tasarruflu ampullere yakın duruyorsanız çok şiddetli bir radyasyonla baş başa kalırsınız. Bunun için baz istasyonunun yanına gitmeye gerek yok.


Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
30/06/2009

 

323 -Elektromanyetik etkiyi azaltın

Elektronik cihazların yaydığı elektromanyetik radyasyona bazı teknikler kullanarak en az seviyede maruz kalmanın mümkün olabileceği açıklandı.Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Çerezci, ''Cep telefonları, yüksek gerilim hatları, radyo televizyon kuleleri ciddi şekilde elektromanyetik radyasyon yayıyor. Yüksek gerilim hatları ve radyo televizyon kulelerinin 500 metre yakınında ev bulunmaması lazım'' diye konuştu. Çerezci radyasyon saçan ürünlerden teknik olarak nasıl korunabilindiğini de anlattı. İşte o yollar...
Araçlar radyasyonu resmen hapsediyor
Ceple az ve öz konuşun.
Araçta mümkün olduğunca cep telefonuyla görüşmeyin. Görüşme sırasında araçta elektromanyetik dalgalar dolaşıyor. Kafesin içine girdiği için cep yüksek güçte çalışıyor.
Kulağımızı pencereye çevirerek görüşme yapmak lazım. Başımızı pencereye çevirip ceple konuştuğumuz sol kulağımız pencere yönünde olmalı.
Ceplerin antenleri arka kısmında olduğu için taşırken ekranı vücudumuza, anteni dışa bakacak şekilde taşımak gerek.
Şarjı uzun süre giden cep telefonların tercih edin.


Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
01/07/2009

324 -İlaç niyetine kiraz!

Yaz meyvesi kiraz, antioksidan etkisi, bağışıklık sistemini güçlendirmesi ve kanı sulandıran özelliğiyle sofradaki yerini aldı. Kaynatılan sapı, idrar söktürücü olarak kullanılan meyvenin, B ve C vitamini zengini olduğunu belirten uzmanlar, kirazın aynı zamanda kansere karşı direnç sağladığını söyledi.
Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi Diyetisyeni Özgen Arı, kirazın meyve ve sapının ayrı ayrı yararlı olduğunu belirtti. Sapının kurutulduktan sonra kaynatılmasıyla elde edilen çayın da idrar söktürücü ve bağırsak düzenleyici olduğunu dile getiren Arı bir de uyarıda bulundu: "Bu çay ilaçlarda olduğu gibi uygun dozlarda tüketilmeli. Aksi halde fayda yerine zarar verir."

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
02/07/2009

325 -Kablosuz modem bebeklere zararlı mı?

Cep telefonu baz istasyonlarının insan sağlığına zararlı olup olmadığı tartışmalarından sonra yeni bir polemik daha başladı. Bu kez de Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, kablosuz modemin yaydığı manyetik dalgaların hamile ve 2 yaş altındaki bebekler için zararlı olduğunu iddia etti. . Cep telefonu kullanımının ilerleyen zamanlarda sigara gibi yasaklanacağını belirten Müftüoğlu, kablosuz internet ortamının da özellikle küçük yaştaki çocuklar ve hamile kadınlar üzerinde zararlı etkilerinin olduğu yönünde ciddi bulguların olduğunu kaydetti.
Uzmanlar, kablosuz internet ağı olan yerlerde 1,5-2 yaşından küçük çocukları, hamileleri etkilediği konusunda hemfikir. Memorial Suadiye Tıp Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları bölümünden Uzman Dr. Murat Yıldırım'a göre Yapılan araştırmalarda yüksek gerilim hatlarına yakınlık arttıkça çocuklarda lösemi sıklığında artış olduğu görülmüştür." diyor. Başka çalışmalarda da diğer çocukluk çağı kanserlerinde artış olabileceğine dair veriler elde edilmiş olsa bile bu konunun kesinlik kazanmadığını söyleyen Yıldırım, "Yapılan çalışmalar günlük hayatta kullandığımız televizyon, bilgisayar ve cep telefonları başta olmak üzere birçok elektronik aletin yaydığı radyasyonun boğazda kuruluk, gözlerde ağrı ve görme bozukluğu, baş ağrısı, alerji, uykusuzluk, seslere karşı hassasiyet, işitme zorluğu ve yorgunluk haline yol açabildiğini göstermektedir." şeklinde konuşuyor.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
03/07/2009

326 -Yemekten hemen sonra çay içmeyin. Peki neden?

Çünkü yemekten hemen sonra içilen çay, demir içeren besin tüketildiyse, yemekle birlikte alınan demir (Fe) mineralinin vücut tarafından kullanımını sınırlar. 'Bu ne demektir?' Örneğin; yemekte kırmızı et yemiş olun (kırmızı ette yüksek oranda demir bulunur). Yemeğin hemen ardından çay içtiğinizde vücudunuz, köfteden gelen demirden tam olarak faydalanamayacaktır; çünkü çayda bulunan 'tanen', demirle bağlanarak demir emilimini azaltıcı etki gösterir. Kahve için de aynı şey geçerlidir.
Çayı yemekten en az 1 saat sonra için
Yemekten en az 1 saat sonra tüketilen çay ve kahvenin demir emilimini etkilemediği biliniyor. Peki demir yeteri kadar alınamaz veya vücut tarafından kullanılamazsa ne olur? Demir eksikliğinde anemi dediğimiz kansızlık oluşur. Anemi, ülkemizde çok sık görülen bir sağlık sorunudur.  Demir eksikliğine dayalı kansızlıkta, renk solukluğu, halsizlik, yürüyüş ve hareketlerde isteksizlik, efora tahammülsüzlük görülür.

Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com

04/07/2009

 

327 -Kırmızı biberin şaşırtan özelliği

Yıllardır sofralarımızda tükettiğimiz kırmızı biberin bu özelliği herkesi çok şaşırtacak...İngiltere'de yapılan araştırma her zaman C vitamini açısından en zengin yiyeceklerin başında gösterilen portakaldan daha faydalı sebzeler olduğunu ortaya çıkardı. Kırmızı biber portakaldan 3 kat daha fazla C vitamini içeriyor. Kırmızı biber, C vitamini açısından da toplumda bilinenin aksine, limondakinden daha çok C vitamini içeriyor.
Özellikle taze kırmızı biber, C vitamini açısından limondan yaklaşık 7 kat daha zengin bir ürün. London Üniversitesi tarafından yapılan araştırmaya göre bir kupa bardağı kırmızı biber günlük almamız gereken C vitamini ihtiyacını karşılıyor. Ayrıca kırmızı biberde bulunan E ve C vitamini, kötü kolesterolü düşürüyor.

Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
06/07/2009

328 -Güneş'te son bir yılın en şiddetli patlaması

Rusya'nın "Koronas-Foton" uydusunun "Tesis" gözlemevi Güneş'te 4 Temmuzda son bir yılın en büyük patlamasını tespit etti.
Ria Novosti haber ajansına göre, 2008 yılı mart ayından bu yana Güneş'te meydana gelen en büyük patlama 11 dakika sürdü. Patlama sonucunda yayılan röntgen ışınlarının GOES ölçeğine göre C 2,7 şiddetinde olduğu bildirildi.
Güneş'te meydana gelen patlamalar yaydıkları röntgen ışığı şiddetine göre A, B, C, M ve X Latin harfleriyle belirtilen 5 sınıfa ayrılıyor. A 0.0 olarak belirtilen en düşük şiddetli patlama, Yer yörüngesinde 1 metre kareye düşen 10 nanovat ışına karşılık geliyor. Patlamanın şiddetine göre belirlenen her bir kademe artışında metre kareye düşen ışın miktarı 10 kat artıyor. Güneş etkinliğinin yoğun olduğu 2003 yılı ekim ayında X 17 olarak belirtilen 1 milyon nanovat şiddetinde patlamalar kaydedildi.


Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
07/07/2009

 

329 -Kromozomlardaki farklılıklar kanser riskini arttırıyor

Özellikle 9p21 kromozomundaki farklılıkların beyin ve cilt kanserlerine yakalanma riskini artırdığı belirlendi.
Özellikle 9p21 kromozomundaki farklılıkların beyin ve cilt kanserlerine yakalanma riskini artırdığı belirlendi. ABD`nin Teksas Üniversitesi`ne bağlı M.D.Anderson Merkezi ve Londra`daki Kanser Araştırmaları Kurumundan bilim adamlarının yaptığı araştırma, 9. kromozomda yer alan 5 gende gözlemlenen farklılıklar ile beyin tümörü riskinin artması arasında bağlantı olduğunu gösterdi.
Kaliforniya Üniversitesi ve Mayo Clinic`ten bilim adamlarının yaptığı araştırma da aynı sonucu verdi ve 9. kromozomdaki farklılıklar ile glioblastoma (beyin tümörünün habis türü) riski arasında ilişki olduğunu ortaya koydu.
Yapılan iki araştırmada ayrıca, 9p21 kromozomundaki farklılıkların melanom (cilt kanserinin habis türü) riskini de artırdığı ortaya çıktı.
Nature Genetics dergisinde yayımlanan araştırmalarda, biri 9p21 kromozomunda olmak üzere genlerdeki bazı farklılıklar ile en sık rastlanan cilt kanseri türü bazosellüler karsinom riskinin artması arasında bağlantı olduğu da belirtildi.


Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
08/07/2009

 

330 -Dünyanın en sağlam telefonu

Piyasaya müthiş bir telefon sürüldü.Şarjı 1500 saat sürüyor. Ve dünyanın en dayanıklı telefonu...
Arazi aracı üreticisi Land Rover, özel likle inşaatta çalışan ların, dağcıların ve adrenalin tutkunu maceracıların ilgisini çekecek cep telefonunu piyasaya sürdü. Yeni telefon yüksek bir binanın tepesinden atıldı, filin altında ezildi, hatta fırında kızartıldı. Buna rağmen tek parça kalmayı başardı.
150 DERECEDE ISITILDI
Fırında 150 derece sıcaklığa maruz bırakılan, yarım litrelik suyun içinde bekletilen cep telefonunda hiçbir arıza meydana gelmedi. Bütün bu badirelerden tek parça çıkmayı başarabilen cep telefonunu 415 dolardan satışa sunulacak.
Dünyanın en dayanıklı telefonu olarak piyasaya sürülen cihazın 3 yıl garantisi var. Cep telefonunun bataryası bin 500 saate kadar dayanabiliyor. Ürünün ayrıca 2.0 megapixel kamerası var.

Kaynak;aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
10/07/200

331 -'Beynin müziği' dinlendi

ABD'deki Hartford Üniversitesi'nden felsefe profesörü Dan Lloyd, MR görüntüleri ile müziği birleştiren bir bilgisayar programı tasarladı.
Lloyd, bilgisayar oyunu oynarken, oyundaki manzarayı izlerken ve dinlenirken MR ile beyninin görüntülerini aldı.
Aynı zamanda etkin hale gelen bölgeleri belirleyen bilim adamı, bu bölgelerin her birine bir ton verdi. Sesin kuvveti bu bölgelerin faaliyet yoğunluğuyla bağlantılıydı.
Sonuç olarak, bilim adamının hareketlerinin değişmesiyle ilginç bir melodi ortaya çıktı.
Bununla da yetinmeyen Lloyd, aynı deneyi başka sağlıklı kişiler ve şizofreni hastaları üzerinde de yaptı. Şizofreni hastalarında müzikal değişimlerin daha belirgin olduğu görüldü.
Konuya ilişkin makale, Le Monde gazetesinin internet sitesinde yayımlandı. "Beynin melodisi" internetten dinlenebiliyor.

Kaynak;aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
12/07/2009

332 -'Yazın su yerine 'maden suyu' için yorgunluktan kurtulun!
Prof. Dr. Süleyman Türk, yaz aylarında kendilerini yorgun ve güçsüz hissetmek istemeyenlerin, su yerine maden suyu içmesini önerdi.
Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Nefroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Türk, yaz aylarında kendilerini yorgun ve güçsüz hissetmek istemeyenlerin, su yerine maden suyu içmesini önerdi. Terle birlikte vücudun kaybettiği mineraller maden suyu ile vücuda alındığı için, kişi kendisini yorgun ve güçsüz hissetmeyecektir. Çünkü maden suyunun içinde sodyum, potasyum, magnezyum gibi, vücudu dinç tutan ve zindelik veren mineraller mevcuttur. Terlemeyle vücuttan hızla atılan bu mineraller, maden suyu içilmesiyle büyük ölçüde geri kazanılabilir, böylece vücut normale döner.''
Aşırı sıcaklar nedeniyle oluşan su kaybının, kan basıncını azaltığını, azalan kan basıncının ise özellikle çocuklar ve yaşlılarda bilinç kaybına bile neden olabildiğini bildiren Prof. Dr. Türk, bu nedenle yaz aylarında bol sıvı alınması, karpuz gibi bol sulu meyve ve sebzelerin tüketilmesi gerektiğini ifade etti.

Kaynak;www.internethaber.com

www.sufizmveinsan.com
13/07/200

333 -Kediler sahiplerini yönetiyormuş

İnsanların en eski dostlarından biri olan kedilerin özel bir mırlama biçimiyle sahiplerini "yönettiği" ortaya çıktı.
Sussex Üniversitesinde görevli araştırmacılar, kedilerin "talepkar" bir mırlama sesi sayesinde insanların dikkatlerini çekmeyi başardıklarını ve sahiplerini yemek vermeye ikna ettiklerini ortaya koydu.
Araştırmacılar, bebek "ağlamasını" çağrıştıran, olağandan farklı bu mırlama biçimiyle kedilerin, insanların duymazdan gelmeyi başaramadıkları bir ses çıkardıklarını belirtti.
Sonuçları Current Biology dergisinde yayımlanan araştırmayı yapan ekibin başkanı Karen McComb, BBC News'e yaptığı açıklamada, sabahları onu oldukça rahatsız edici ve ısrarcı bir mırlama ile uyandıran kedisinin esin kaynağı olduğu araştırmada, kedi sahiplerinden kedilerinin sesini kaydetmesini istediklerini söyledi.
McComb, kayıtları araştırmaya katılanlara dinlettiklerinde, kedi beslemeyen kişilerin dahi çok dikkat çekici ve nahoş buldukları "talepkar mırlamayı" ayırt ettiklerini bildirdi.
Doktor McComb, mırlamanın ne kadar ısrarcı ve rahatsız edici olduğunun, kedilerin bu sesi çıkarırken harcadıkları enerji miktarına bağlı olduğunun görüldüğünü de belirtti. McComb, kedinin mırlamasındaki frekans yükseldikçe, durumun "aciliyetinin" de arttığını kaydetti.

Kaynak;www.zaman.com

www.sufizmveinsan.com
15/07/2009

334 -Gözünüzü seviyorsanız televizyonu karanlıkta izlemeyin

Günlük hayatımızın parçası ışığın fazlasının gözlerimize uzun vadede zararlara neden olabileceği pek bilinmemektedir. Evimiz ya da ofisimizi aydınlatmalar ile güzelleştirmek için çalışırken acaba sağlığımızdan ödün veriyor olabilir miyiz?
Dünyagöz Hastanesi doktorlarından Op. Dr. Haluk Talu, "Işığın gözünüze direkt olarak gelmesinden kaçınmalısınız." diyor. Özellikle gelişim çağındaki çocuklarımızın çalışma ortamlarının aydınlatılması büyük önem taşıyor. Talu, gün ışığında olduğu gibi tüm renkleri doğru haliyle gösteren lambaların tercih edilmesini öneriyor. Çocukların göz sağlıklarını korumak için, çalışma masalarının aydınlık olmasına ve ışığın gözlerine yansımamasına dikkat edilmesi gerekiyor.
Op. Dr. Haluk Talu, Sadece televizyon ışığında oturarak televizyon izlenmemesi gerektiğini belirterek şunları söylüyor: "Göz sağlığımız için televizyonların izlenmesi sırasındaki aydınlık çok önemli. Televizyonun karanlıkta izlenmemesi gerekir. Çünkü TV ekranı çok ışıklı, çevre karanlık olduğu zaman göz yorulur. Özellikle ışığın dengelenmesi açısından televizyonun bulunduğu bölümün aydınlatmasının iyi olması gereklidir."

Kaynak; www.zaman.com

www.sufizmveinsan.com
16/07/2009

335 -Hücrelerin DNA'ları farklı olabilir

Kanada'da yapılan bir araştırma, vücudun her hücresinin DNA'larının aynı olduğuna ilişkin varsayıma gölge düşürdü.
Montreal Üniversitesi'nden bir grup araştırmacı, 'Abdominal Aort Anevrizması' (AAA) hastalığının genetik nedenlerini araştırırken, kan ve doku hücrelerinin DNA'sının aynı olmadığı sonucuna vardı.
Araştırmacılar önce, hücrenin ölümünde rol oynayan BAK genini inceledi. Hastalardan alınan kan hücrelerindeki BAK genleri ile doku hücrelerinde BAK genleri arasında büyük fark olduğu ve hastalığı tetiklediği sanılan genin sadece doku hücrelerinde bulunduğu görüldü. Aynı farklılıkların sağlıklı kişilerden alınan örneklerde de olduğu fark edildi.
Araştırmacılar, kanser dışında, birçok küçük etkili genin çevreyle etkileşmeleri sonucu yaşamın herhangi bir döneminde ortaya çıkan hastalıklarda sadece kanın incelendiğini, genetik risk etkeni araştırıldığında kanın, dokularda ne olduğunu gösterdiğinin varsayıldığını ancak durumun böyle olmadığını belirttiler.
Büyük çaplı araştırmalarda kullanılan genetik örneklerin büyük kısmı kan hücresi halinde. Kan ve doku hücrelerinin genetik olarak farklı olması, gen haritasıyla ilgili bu araştırmaların baştan beri temelde hatalı olabileceği anlamına geliyor.

Kaynak;www.aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
17/07/2009

336 -Hararetinizi gidermek için vişne, limon, elma ve nar suyu için

Yaz sıcaklarıyla baş etmede dengeli beslenmenin rolü büyük. Günde 5 porsiyon meyve ve sebze ya da bunların suyunun tüketimini öneren uzmanlar, sıcaklarla artan hararetin meyve sularıyla ferahlatılabileceğini belirtiyor.
Vişne yemek ve suyunu içmek, vücutta biriken fazla suyun kolaylıkla atılmasına yardımcı oluyor. Elma suyu, kan şekerini koruyarak leziz ve ferahlatıcı bir seçenek sunuyor. Antioksidan yönünden son derece zengin olan narın mevsimi dışında da suyunu içerek faydalanılması öneriliyor. Demir eksikliği yaşayanlara limon serinliği, vücudu toksinlerden arındırmak için üzüm tavsiye ediliyor.

Kaynak;www.zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
18/07/2009

337 -Miraç  Geceniz Mübarek Olsun
Bu gece idrak edeceğimiz Miraç gecenizi tebrik eder gönüllerimizin gerçek miraçı yaşamasını Rabbimizin muvaffak etmesini niyaz ederiz.
Bu ulvi seyahat, mucizelerin en büyüğüdür. Miraç mucizesi Kur`ân-ı Kerimde âyetlerle anlatılmış ve varlığı inkâr edilemeyecek bir şekilde ortaya konmuştur. Bu îlâhî yolculuğun ilk merhalesi olan Mescid-i Aksâya kadarki safha Kur`ân`da şöyle anlatılır:
`Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram`dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aks`ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.` (İsra Suresi, 1)
Miraçın ikinci merhalesi de Mescid-i Aksâdan başlayarak semânın bütün tabakalarından geçip tâ İlâhi huzura varmasıdır. Bu safha da Necm Sûresinde şöyle` anlatılır:
`O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O`nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O`nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâda gördü. Ki, onun yanında Me`vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre`yi Allah`ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.` (Necm Suresi, 7-18.)

www.sufizmveinsan.com
19/07/2009

338 -DİŞ ÇÜRÜĞÜ KALP KRİZİNE NEDEN OLABİLİR

Diş çürüğünün insanlarda kalp krizine bile yol açabileceği bildirildi.
Almanya'da yayımlanan Bild am Sonntag gazetesinde yer alan haberde, ''Kötü bir diş, birçok rahatsızlığın kaynağı olabilir. Kalbi, kasları ve bağışıklık sistemini zayıflatabilir'' denildi.
Hamburg kentindeki bir klinikte diş uzmanı olan Dr. Jürgen Reitz, Almanya'daki yetişkinlerin yüzde 45 ila 60'ında diş eti iltihabı bulunduğunu belirterek, bakterilerin çene kemiğine ve diş köklerine saldırdıklarını, bunun sonucunda dişlerin döküldüğünü, bağışıklık sisteminin de böylece zayıfladığını ifade etti.
Reitz, ''Bakteriler kan dolaşımıyla vücudun her bir yanına ulaşır. Zatürreye ve kalp krizine de neden olabilirler. Hamile kadınlarda erken doğumlar gerçekleşebilir. Şeker hastalarında da kan şekeri değerleri bozulabilir'' dedi.
Stresten kaynaklanan diş gıcırdatmalarının da ense, sırt ve baş ağrılarına yol açabileceği uyarısında bulunan Reitz, bu nedenle spor ve çeşitli gevşeme yöntemleriyle stresin atılması tavsiyesinde bulundu.

Kaynak;aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
20/07/2009

339 -112`nci elementin adı belli oldu

13 yıl önce keşfedilen ve periyodik tabloya birkaç hafta önce giren `112`nci elementin` adı nihayet konuldu.
Yeni elemente gökbilimci Kopernik(Nicolaus Copernicus) anısına `kopernikyum` adı verildi.
Kopernikyum elementinin simgesi ise Cp olacak.
Yeni elementi keşfeden bilim insanları `dünya görüşümüzü değiştiren` Kopernik`in onuruna yeni keşfe bu ismi uygun gördüklerini açıkladı.
Kısa adı IUPAC olan Uluslararası Temel ve Uygulamalı Kimya Birliği, `bilim dünyasının bu isim önerisini tartışması için zaman tanımak amacıyla` yeni elementin adını altı ay sonra onaylaması bekleniyor.
Almanya`daki Ağır İyon Araştırma Merkezi`nde Prof. Sigurd Hofmann öncülüğündeki bilim insanları kopernikumu 1996 yılındaki füzyon deneyleri sırasında bulmuşlardı.
Uluslararası Temel ve Uygulamalı Kimya Birliği ise bir süre önce bu keşfi resmen tanıdığını açıklamıştı.

Kaynak;aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
22/07/2009

340 -Ekmeğin faydası kabuğunda

Bilim adamları ekmeğin kenarlarının yemenin bağırsak kanserine karşı koruduğunu ortaya koydu.Hindistanídaki Annamalai Üniversitesi tarafından yürütülen araştırmalara göre ekmeğin pişirilmesi sırasında ortaya çıkan antioksidanlar vücutta bağırsak kanserine götürebilen değişimlerin ortaya çıkmasına engel oluyor. Pronyl-lysine isimli bu antioksidan özellikle de ekmeğin kenarlarında 8 kat daha fazla bulunuyor.
Bu antioksidan ekmek kenarından her gün alındığında vücutta ileride bağırsak kanserine yol açabilen kitlelerin oluşumu yüzde 72'ye kadar önlenmiş oluyor. Bilim adamlarına göre tam tahıllı ekmeğin kenarlarındaki anti-kanser özellik, ekmekteki liflerden bile daha fazla olabilir.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
24/07/2009

341- Böğürtlenin faydaları saymakla bitmiyor

İçeriğinde bulunan ellagik asit antikanserojen madde olarak biliniyor. Bu madde kanser hücrelerinin ve tümörün büyümesini engelliyor. Göğüs ve rahim tümörünün büyümesini engellediği Amerika'da Kuzey Carolina'daki Clemson Üniversitesi'nde yapılan araştırmalarda tespit edilmiş.
Hafızaya iyi geliyor.
Yaprağından yapılan çay, ağız yaralarını iyileştiriyor.
Kanı temizliyor.
Cildi güzelleştiriyor. Bu sebeple kozmetikte de çok kullanılıyor.
Böğürtlen suyu kan şekerini dengeliyor.
Bol vitamin içeriyor. Özellikle içeriğindeki B grubu vitaminler çocukların gelişimini olumlu yönde etkiliyor.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
25/07/2009

 

342-Vişne, vücuttaki fazla suyu atıyor

Bol miktarda A ve C vitamini içeren vişne, meyvenin özünde bulunan ferahlatıcı ve serinletici etkisi sayesinde susuzluğu gideriyor. Ateşli hastalıklardan sonra asitleşen kanı temizlemeye yardımcı olan vişne, vücutta biriken fazla suyun dışarı atılması ve mide ile karaciğerin düzenli olarak çalışmasında etkin rol oynuyor.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
26/07/2009

343-Parmak izi yerine koku izi

Bilim adamları, havadaki kokuyu algılayabilen elektronik burun sistemi geliştirdi.
Projenin bir sonraki aşamasında sistem sayesinde suçlular parmak izi yerine koku izi ile yakalanabilecek, patlayıcıların yeri tespit edilebilecek.
İnsan vücudundan yayılan kokunun, ağırlıklı olarak yağ asitlerinden kaynaklandığından hareket eden bilim adamları, bu kokuyu algılayabilen bir elektronik burun sistemi yaptı. Sistem, elektrosprey ile buharın iyonlaştırılması ve bunun tayf ölçer ile incelenmesi ile çalışıyor. Elektronik burun, hemen hemen hiç uçucu olmayan en az 18 karbon atomlu yağ asitlerine rağmen kokuyu anında tespit edebiliyor.
Şimdilik hacim olarak büyük yer kaplayan sistem, bir sonraki aşamasında el izinin bıraktığı bileşiklerin incelenmesi için de kullanılabilecek. Böylece suçluların yakalanmasında parmak izi yerine koku izi kullanılabilecek. Cihazın, küçük bir parça patlayıcının bile kokusunu alarak yerine sesli ya da görsel olarak belirleyebildiği de ifade ediliyor.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com

27/07/2009

344- Havadaki nem oranı nedir? Nasıl ölçülür?

Örneğin; nem oranı bu gün %80 diyelim bize geriye solumak için %20 hava mı kalıyor? yoksa bu televizyonlar bizi kandırıyor mu?
Havadaki nem oranı, havadaki su veya su buharı miktarının bir ölçüsü değildir. Havadaki nem miktarı bir metreküp havanın yüzde 4'ünü de geçmez. Bağıl nem, o sıcaklıktaki havada buharlaşma ile yoğuşmanın nekadar dengede olduğunu gösterir. Diğer bir deyişle, bağıl nem oranı yüzde 100 olduğunda hava ile su yüzeyi arasında buharlaşma ve yoğuşma ile olan su molekülü transferi dengededir demektir. Bağıl nem yüzde 100'den küçük olduğunda ise, su vb yüzeylerden yoğuşmadan daha çok buharlaşma ile havaya su molekülü transfer edilir. Bağıl nem ne kadar küçükse havaya buharlaşma ile olan su buharı transferi o kadar hızlı ve fazladır. Bu nedenle bağıl nemin düşük olduğu günlerde cildimiz cabuk kurur ve parkelerin araları açılır... TV'lerde verilen nem oranları, cildimizden olan buharlaşma ile vücudumuzun soğuyarak sıcaklığını ne kadar başarılı bir şekilde dengeleyebileceğine, yani hissedilen sıcaklığa dair bir fikir verir. Çok sıcak günlerde, yüksek bağıl nem olduğunda vücütumuzdan olan buharlaşma yavaşlar ve bunalmaya başlarız...

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
28/07/2009

 

345- Güneşlenirken morötesi ışınlara dikkat!

Güneş ışığı insan sağlığı için son derece gerekli, ancak özellikle yaz döneminde güneşlenmek isteyen kişilerin bazı konulara özellikle dikkat etmesi gerekiyor.
Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi İbni Sina Hastanesi Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rana Anadolu, deri kanserlerinin yüzde 90 oranında ultraviyole/morötesi (UV) ışınları hasarına bağlı olduğunu söyledi. Prof. Dr. Anadolu, özellikle kemik erimesi sorunu yaşayan kişilerin güneşten mutlaka faydalanması gerektiğini belirterek, "Gün içerisinde herkes için 10-15 dakika doğrudan ya da sabah ve akşam saatlerinde alınan UV ışınları, tüm ihtiyacı fazlası ile karşılamaktadır." dedi. Uzun süreli UV ışınlarına maruz kalan kişilerde, erken yaşlanma, ciltte deformasyon, leke ve cilt kanseri riskinin arttığını belirten Anadolu, "Deri kanserleri yüzde 90 oranında UV ışın hasarına bağlıdır." dedi. Anadolu, güneş ışınlarının zararlı etkilerini en aza indirmek için koruyucu ürünler kullanılması ve bunların mutlaka kuralına uygun şekilde tüketilmesi gerektiğini ifade ederek, "Etkinliğin sağlanabilmesi için erişkinler, güneş gören tüm kısma en az bir kahve fincanı dolusu koruyucu krem veya losyon kullanmalı. Daha az kullanıldığında koruma gerçekleşmeyebilir." uyarısında bulundu.

Kaynak; aa.com.tr

www.sufizmveinsan.com
29/07/2009

 

346- Soğan, kemik erimesini engelliyor

Özellikle hanımlarda menopoz sonrası ortaya çıkan kemik erimesi (osteoporoz) hastalığına karşı en etkin ilacın soğan olduğu bildirildi.
The Journal of Agriculture and Food Chemistry (Tarım ve Gıda Kimyası) isimli Amerikan dergisinde yer alan bir araştırmanın sonuçlarına göre, fareler üzerinde yapılan deneyler, beyaz kuru soğanda bulunan bir bileşimin kemikleri güçlendirdiğini ve kemik erimesini önlemede faydalı olduğunu ortaya koydu.
Kemikleri sağlam ve sağlıklı tutmanın başlıca yolunun sağlıklı beslenme, içki ve sigaradan uzak durma ve şişmanlığı önleyecek ölçüde egzersiz yapmak olduğunu söyleyen araştırmacılar, kuru beyaz soğanda bulunan ve GPCS adını verdikleri bir bileşimin kemik erimesine karşı son derece etkin olduğunu kaydettiler.
Kadınlarda menopoz, erkeklerde ise özellikle 65 yaş sonrası ortaya çıkan kemik erimesine karşı beyaz kuru soğanın iyi geldiğini ifade eden araştırmacıların yaptıkları deneylerde, kuru beyaz soğanla beslenen farelerin kemiklerindeki zayıflamanın diğer farelere göre çok daha yavaş olduğunu gördükleri bildirildi. Araştırmacılar, kemik erimesine yol açan paratiroid hormonunu uyguladıkları fareleri beyaz kuru soğanla beslediklerinde de bu hormondan etkilenen hücrelerin bir kısmının tedavi olduğunu gözlemlediklerini ifade ettiler.

Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
30/07/2009

347- Saat telefon hayalleri gerçeğe dönüşüyor

LG Electronics dokunmatik ekranlı ve kol saati şeklindeki 3G telefonunu üretti.
Ağustos ayında dünyayla aynı anda Türkiye'de tüketicilerle buluşacak olan LG GD910 saat telefon hayalleri gerçeğe dönüştürüyor.
Yakın zamana kadar bilim kurgu olmaktan öteye gidemeyen görüntülü konuşma sağlayan kol saati şeklindeki telefon gerçek oldu. LG Electronics tarafından üretilen dünyanın ilk 3G dokunmatik ekranlı saat telefonu Ağustos ayında teknoloji tutkunlarıyla buluşacak.
Kola takılabilir 3G telefonu olan LG GD910 saat telefon (watchphone), bluetooth kulaklığı ile birlikte satışa sunulacak. Dokunmatik ekranlı arayüzü ve video görüşmeleri için yerleşik kamerayla birlikte sunulan saat telefon, MP3 çalar, görüntülü konuşmanın yanında bir cep telefonunun sahip olduğu tüm özellikleri içeriyor. 7.2 Mbps 3G HSDPA uyumluluğuyla donatılan ürün ile yüksek hızda veri aktarımı yapmak da mümkün olacak.


Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
31/07/2009

348- Nar suyunun çok bilinmeyen faydası

Prof. Dr. Halim Hattat prostat kanserini önleyen besinlerin listesini verdi. Nar suyu bu listenin başında.
"Prostat kanseri ya da prostat iltihaplanmaları; idrar problemlerine yol açarak sadece fiziksel yakınmalara neden olmaz, erkekleri psikolojik ve sosyal yönden de etkiler" diyen Prof.Halim Hattat yaşam stilinin prostat kanseri ile yakından ilişkili olduğunu belirtti.
Neden nar suyu?
Nar suyunun kalbe faydalı olduğu birçok araştırma ile gösterildi. İçindeki “tanin" ve “antosiyanidin" lerle yüksek bir antioksidan güce sahip olan nar suyu kan akımını olumlu yönde etkilediği, kötü kolesterol LDL seviyelerini azalttığı biliniyor. Nar suyunun çok bilinmeyen bir başka faydası da son dönemde konuşulmaya başlandı.
Nar suyu prostat kanserinin ilerlemesini yavaşlatmada yararlı gibi görünüyor. Bugüne kadar yapılan çalışmalar umut vaat ediyor. Günde 1-2 bardak nar suyu içmeniz prostat kanseri riskine karşı çok yararlı.”

Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
01/08/2009

348- Siyah çay, şeker hastalığına iyi geliyor

Siyah çayın, tip 2 şeker hastalığının tedavisinde kullanılan Precose ve Glyset ilaçlarına benzeyen bir madde içerdiği bulundu.
Journal of Food Science isimli dergide yer alan ve Çin`de Tianjin Üniversitesi`nde yapılan çalışmada, yeşil çay ve Çin çayından daha fazla polisakarid (Glikoz â€`şeker- moleküllerinin birleşmesiyle oluşan kompleks yapıda karbonhidrat bileşiği) maddesi içeren siyah çayın kan şekerini düşürdüğü tespit edildi. Çin`de ve Japonya`da işlenmemiş çay, şeker hastalığının tedavisinde kullanılıyor.
Araştırmacılar, çay polisakaridlerinin nişastayı glikoza dönüştüren alfa- glikozidaz isimli enzimi engellediğini gösterdiler. Precose ve Glyset isimli şeker hastalığı tedavisinde kullanılan ilaçlarda bu enzimi engelleyerek çalışıyorlar.
Sadece, siyah çay içmenin yardımcı olup olmayacağının kesin olmadığını belirten araştırmacılar, marketlerden alınan çaydan polisakaridleri almak için kimyasal yöntemler kullandılar.


Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
02/08/2009

349- Sivrisinekler neden ısırır?

Sadece dişi sivrisinekler sizi ısırır. Çünkü dişiler yumurta üretirler ve bunun için kana ihtiyaçları vardır.
Bir sivrisinek hareket eden avını yaklaşık 5.5 m'den algılıyabilir.
Yumurtaladığında ortalama 300 tane yumurta bırakabilir.
Yapılan bir araştırmaya göre dolunayda sivrisinekler ısırma işlemleri 500 kat
daha fazladır.
Sivrisinekler kendinizi ne kadar korumaya çalışsanızda yine de ufak bir demir
para kadar bile açık bıraktığınız alanı sezebilir.
Sivrisinek yumurtaları kurumuş bir halde bile 5 sene yaşayabilirler.
Ortalama hayatları boyunca 250 km'lik yol yaparlar.
Saniyede ortalama bir sivrisinek kanatlarını 500 defa çırpar.
Genelde sivrisinek ısırmaları güneşin batımı ve çıkışında olur.Sivrisinekler nem, koku, sıcaklık ve gaz dedektörleriyle yüklüdür. Ön ayaklarında bulunan ısı algılayıcıları sayesinde bir vücuttan ısı dalgalarına doğru çekilirler. Onları çeken başka birsey de karbondioksittir. Böylece kapkaranlık bir odada bile onların sizi bulamaması mümkün olmaz.

Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
03/08/2009

 

350- Arı sokması hayatî tehlike oluşturabilir

Yaz aylarında en sık karşılaştığımız ve en tatsız olaylardan birisi de arı sokmasıdır. En tatlı besin kaynağını üreten arı, bazen kâbusumuz olabilir. Medical Park Göztepe Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Yavuz Furuncuoğlu, arı soktuğunda ilk önce yapılması gerekenin iğnenin çıkartılması olduğunu söyledi. Furuncuoğlu, iğnenin derinde olması durumunda cımbızla da çekilebileceğini, ancak mutlaka yara yerinin sabunlu suyla temizlenerek, buz uygulanması gerektiğini belirtti. Arı sokmalarında genellikle antibiyotiğe gerek olmadığını ifade eden Furuncuoğlu'nun verdiği bilgilere göre, şişmenin azalması için arı sokan yer mutlaka yukarı doğru kaldırılmalı. Arı sokmalarında enfeksiyon oluşmaz, ancak alerji ilaçları ya da ağrı kesici kullanılabilir. Nefes darlığı, güçsüzlük, bulantı gibi daha ciddi reaksiyonlarda en kısa zamanda hastaneye gitmek gerekir. Çünkü alerji ve nefes açıcı ilaçların damardan serumla verilmesi gerekebilir. Hafif reaksiyonlar ise ağrı kesicilerle geçer.
Birden fazla arı sokması halinde zehirlenme etkileri görülebileceğine dikkat çeken Dr. Furuncuoğlu şöyle konuştu: "Lokal reaksiyonlarda sokma yerinde meydana gelen şişme, komşu eklemi etkileyebilir ama bütün vücudu etkileyen şikâyetlere neden olmaz. Ciddi lokal reaksiyonu olan bir kişiyi arı daha sonraki dönemde tekrar sokarsa hayatı tehdit edebilir."

Kaynak; zaman.com.tr

www.sufizmveinsan.com
04/08/2009


Üst Ana sayfa e-mail