» 01-  50
» 51- 100
» 101-150
» 151-200
» 201-250
» 251-300

» 301-350
» 351-400
» 401-450
» 451- 500
 

Bunları Biliyor musunuz III


 

101-Güneş sistemi dışındaki en küçük gezegen bulundu

Gökbilimciler, Güneş Sistemi dışında şimdiye kadar gözlenen en küçük gezegeni (dış gezegen) keşfettiler. Normal bir yıldız etrafında dönen ve Dünya'nın yaklaşık üç katı büyüklüğünde olan bu dış gezegenin ortaya çıkarılması, kütlesi Dünya'ya yakın bir gezegenin Güneş Sistemi dışında keşfi araştırmaları açısından büyük önem taşıyor. Bu araştırmalar, yaşama ev sahipliği eden başka dünyalar bulmak açısından yaşamsal görülüyor.Şimdiye dek gözlenen en küçük dış gezegen, çok düşük kütleli bir "sönük yıldız" veya kahverengi cücenin yörüngesinde dönüyor. Astronomlar, "çekimsel mikro mercek" denilen yöntemle keşfettikleri yeni gezegene "MOA-2007-BLG-192Lb" adını verdiler. Bazı araştırmacılar, keşfedilen gezegenin kalın bir atmosferi, hatta yüzeyinde sıvı halde okyanusları bile olabileceğini ileri sürerken, gezegenin iç ısısının yüzeyini ısıtıyor olabileceği düşünülüyor. Yıldızı veya kahverengi cücesi etrafında Venüs'ünkine benzer açıyla dönen gezegenin yıldızının Güneş'ten 3 bin ila bir milyon kez zayıf olduğu, bu nedenle de gezegenin atmosferinin Plüton'dan daha soğuk olduğu sanılıyor. NASA'nın 2013'te uzaya göndermeyi planladığı James Webb uzay teleskobu, Güneş yakınlığında düşük kütleli yıldızların yörüngesindeki Dünya büyüklüğündeki gezegenlerde yaşam işaretlerini araştırmada büyük kolaylık sağlayacak.

Kaynak: www.habervaktim.com

                                                                         www.sufizmveinsan.com
                                                                                            05/06/2008

102- Bal hafızayı güçlendiriyor

Balın hafızayı da güçlendirdiği ortaya çıktı..Yeni Zelandalı bilim adamları tarafından yapılan araştırma balın yaşlanma etkilerini geciktirdiğini ortaya koydu. Yeni Zelandalı bilim adamları tarafından yapılan araştırma balın yaşlanma etkilerini geciktirdiğini ortaya koydu. Waikato Üniversitesi uzmanlarına göre düzenli olarak bal tüketenlerde erken yaşlanmaya sebep olan stres seviyesi düşüyor ve hafıza güçleniyor. Bu etki balda bulunan güçlü antioksidanlar sayesinde oluyor.

                                                                           www.sufizmveinsan.com
                                                                                              06/06/2008

103-Cep telefonları çocukları tehdit ediyor

Uzmanlar uyarıyor, çocuklara cep telefonu vermek alkol ve sigara vermekten farksız..10 binden fazla çocuğun incelendiği, geniş çaplı ilk bilimsel araştırmadan çıkan çarpıcı sonuçlara göre, hamilelikte cep telefonu kullanan kadınların çocuklarında hiperaktivite, davranış bozukluğu ve duygusal sorunlar görülme ihtimali daha yüksek. Araştırmanın sonuçlarını değerlendiren uzmanlar, anne babaları uyarıyor: Cep telefonu kullanarak çocuğunuzu içine attığınız tehlike, ona alkol ve sigara kullandırmaktan farksız... ABD’li ve Danimarkalı bilim adamlarının ortak araştırması “cep telefonları çocukları tehdit ediyor mu?” sorusuna verilen en kesin ve bir o kadar da korkutucu yanıt oldu. Araştırmada, 1990’lı yıllardan önce yani cep telefonu kullanımı yaygınlaşmadan doğan çocuklarla daha sonraki yıllarda doğan 13 bin çocu incelendi.Sonuçlar, hamilelikle günde 2-3 kez cep telefonu kullanan kadınların çocuklarında çeşitli davranış bozuklukları görüldüğünü ortaya koydu. Buna göre, anne karnında ya da küçük yaşta aşırı cep telefonu kullanımına maruz kalan çocukların hiper aktivite, duygusal sorunlar ve ilişki kurmada güçlük çekme riski yüzde 54 daha fazla.Uzmanlara göre, bu tehlike 7 yaşından küçük olduğu halde cep telefonu kullanmasına izin verilen çocuklar için de geçerli. Çocuklarda görülen bu davranış bozukluklarının altında başka hiçbir biyolojik neden bulamayan uzmanlar, cep telefonunun yarattığı riskin çocuklara sigara ya da alkol kullandırmaktan farkı olmadığını belirtiyor.
                                                                           

www.sufizmveinsan.com
08/06/2008

104-10 dakika güneş şeker düşmanı!

Her gün 5-10 dakika güneşe çıkmanın çocuk ve gençlerde şeker hastalığının etkilerini azaltmaya yardımcı olabileceği bildirildi.Kaliforniya Üniversitesinden araştırmacılar, ekvatora yakın bölgelerde yaşayan kişilerin, tip 1 şeker hastalığına yakalanma oranının diğer bölgelerdekine göre daha düşük olduğunu belirledi.İnsan vücudunun güneş ışığının yardımıyla D3 vitamini oluşturabildiğini hatırlatan bilim adamları, günde 5-10 dakikalık "güneşlenmenin" tip 1 şeker hastalığının etkilerini azaltabileceğini belirttiler.Böylece, ilk kez, kandaki D3 vitamini seviyesiyle tip 1 şeker hastalığı arasında da bağ kurulmuş oldu.

kaynak:www.milliyet.com
                                                                             www.sufizmveinsan.com

10/06/2008

105-Egzoz, felç riskini artırıyor

ABD’li bilimadamlarının araştırmasına göre, trafikteki araçlardan kaynaklanan hava kirliliği potansiyel ölüm riski taşıyan kan pıhtılaşmalarına yol açabiliyor.Fosil yakıtların yanmasıyla ortaya çıkan küçük parçacıkların kalp hastalıkları ve felç riskini artırdığı biliniyordu. Ancak, Harvard Üniversitesi’nin İtalya’da yaşayan 2 bin kişi üzerinde yapılan araştırmaya göre, bu küçük parçacıklar kanın pıhtılaşarak beyne gitmemesine de yol açabiliyor. Araştırmada 900’üne daha önce kan pıhtılaşması teşhisi konulan katılımcıların yaşadığı yerlerdeki kirlilik seviyelerine bakıldı. Sonuçta da kan pıhtılaşması yaşayan 900 kişinin, bu teşhis konulmadan bir yıl öncesinde, diğerlerine göre daha kirli ortamlarda yaşadığı belirlendi. Bilim adamlarına göre kirlilik, kanı daha katı ve pıhtılaşmaya daha müsait bir hale getiriyor. Küçük partiküllerin metrekare başına 10 mikrogram artmasıyla, kan pıhtılaşması riskinin yüzde 70 yükseldiği belirtiliyor. Bacakta oluşan kan pıhtıları, kan dolaşımıyla akciğerlere gidip buraya yerleşirse, potansiyel ölüm riski taşıyan damar tıkanıklıklarına yol açabiliyor. Pıhtılaşma riskinin uzun süre hareketsiz kalınmasıyla arttığı biliniyor. Özellikle uzun uçak yolculukları yapanların ve ofislerde hareketsiz oturanların risk altında olduğu kaydediliyor.

kaynak:www.ntvmsnbc.com
                                                                             www.sufizmveinsan.com

12/06/2008

106-Gebeliğin ilk 3 ayında saçınızı boyatmayın
Ferti-Jin Kadın Sağlığı Merkezi'nden Op. Dr. Seval Taşdemir hamilelik döneminde kozmetik kullanımı hakkında bilgi verdi: "Hamileliğin ilk 3 ayında annenin maruz kaldığı zararlar, bebeği diğer aylara göre daha çok etkiler. İzotretinoin içerikli sivilce ilaçları doğumsal anomalilere neden olur. Saçları da ilk 3 aydan sonra, bitkisel boyalarla boyatmak gerekir."

kaynak:Sabah Gazetesi
                                                                            www.sufizmveinsan.com
                                                                                               13/06/2008

107-Bronzlaşma, derinin hasar görmesi demek
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Recep Akdur, bronzlaşmanın aslında derinin hasar görmesi anlamına geldiğini söyleyerek, "Güneşlenmenin yararı yok, zararı çoktur. Deri kanserlerinin temel nedeni güneştir." dedi. Prof. Dr. Akdur, bilinenin aksine yaz aylarında koyu ve kalın giyinmek gerektiğine işaret ederek, "Deri yaşlanmasının temel nedeni güneştir. Güneşten sadece plaj ve benzeri açık alanlarda değil, her zaman korunmak gerekir." diye konuştu. Prof. Dr. Akdur, "Güneş deride önce bronzlaşma sonra çillenme, kalınlaşma, kabalaşma ve esneklik kaybolması gibi hasarlara neden olarak cildin kısa sürede yaşlanmasına neden olur. Bundan daha da kötüsü, tüm cilt kanserlerinin temel nedeni güneşe maruz kalmaktır." dedi.

kaynak:Zaman Gazetesi

 www.sufizmveinsan.com
15/06/2008

 

108-'Fastfood' beyin sağlığını bozuyor

'Zihin Sağlığı Vakfı'nın araştırmasına göre, yararlı yağların, vitamin ve minerallerin eksik alınması ile fast food tarzı beslenme, 'depresyon, Alzheimer ve şizofreniye' neden oluyor. İNGİLTERE'DE yapılan bir araştırma, son zamanlarda halkın beslenme tarzındaki değişikliklerin zihin sağlığı üzerinde olumsuz sonuçlara yol açtığını gösterdi. 'Sustain' adlı örgüt ile Zihin Sağlığı Vakfı'nca desteklenen araştırmanın sonuçlarına göre, fast food tarzı beslenme ile yararlı yağların, vitamin ve minerallerin eksikliği 'depresyon, Alzheimer ve şizofreni' ile doğrudan ilişkili. Araştırmacılardan Courtney Van de Weyer, "Vücudu iyi beslemek, zihni de iyi beslemek anlamına geliyor" dedi. Araştırmaya göre, yemlerde kullanılan katkı maddeleri ve tarım ilaçları, hayvan organizmasında değişikliğe yol açıyor. Bu nedenle de insanlar, omega 6 adlı yağ asidini, omega 3'ten çok daha fazla tüketir hale geliyor. Bu dengesizliğe vitamin ve mineral eksikliği de eklenince, depresyon ve hafıza sorunları ortaya çıkıyor. Araştırma raporunda, beslenme tarzında aminoasitlere, özellikle de balık tüketimine daha fazla yer verilmesi gerektiği belirtiliyor.

kaynak:www.hanımlar.com

www.sufizmveinsan.com
                                                                                                16/06/2008
 

109-Güvenmediğiniz dondurmayı almayın

Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzıssıhha Başkanı Mustafa Ertek, yaz aylarında sıkça tüketilen dondurmaların hijyenik ortamda üretilmemesi halinde pek çok sağlık sorununa sebep olabileceğine dikkat çekerek, "Kaynağını bilmediğiniz dondurmaları almayın" uyarısında bulundu. Açıkta satılan ve ambalajı bozulmuş gıdaların tüketilmemesi gerektiğini belirten Ertek, yaz aylarında özellikle dondurma tüketiminin arttığına dikkat çekti. Soğukta bazı mikroorganizmaların daha uzun süre hayatta kalabildiğini kaydeden Ertek, sağlıksız dondurmaların besin zehirlenmelerine sebep olabileceğini ifade etti. Ertek, mideye yerleşerek ishal ve kusma ile kendini gösteren norovirüsün de zaman zaman dondurma ile bulaşabildiğini vurguladı.

kaynak:www.zaman.com

www.sufizmveinsan.com

20/06/2008

110-Sürü psikolojisinin nedeni ayna nöronlar

Bilkent Üniversitesi Akıl, Dil ve Kültür Merkezi tarafından düzenlenen "Ayna Nöronları Ölçmek Konferansı", İktisat Fakültesi'nde gerçekleştirildi. Konferansa, Almanya, İngiltere ve Fransa'daki çeşitli üniversitelerden bilim adamları katıldı.
Bilkent Üniversitesi Psikoloji Bölümü Başkanı Yard. Doç. Dr. Emre Özgen, konferansta yaptığı konuşmada, 10 yıl önce tek hücreli ölçümlerle bulunan "ayna nöron"ların, son yılların çok ilgi gören nöropsikolojik buluşlarından biri olduğunu belirtti.
Ayna hücreler
Özgen, bu beyin hücrelerinin kişi, bir başkasını gözetlerken sanki o hareketi yapıyormuş gibi faaliyete geçen, adeta gözlemlenen kişinin hareketlerini aynalayan hücreler olduğunu anlattı.
Aynı hücrelerin kişi o hareketi yaparken de faaliyete geçtiğini kaydeden Özgen, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir kişinin masadaki bardağı ağzına götürdüğünü düşünelim. Biz, bu eylemi izlerken kendi beynimizde de aynı işi yaparken kullandığımız hücrelerin bir kısmının harekete geçtiklerini görüyoruz. İşte bu tür hücrelere ayna nöronlar deniliyor.
Bunların taklit etme, öğrenme, başkalarının niyetlerini anlayabilme, kendini başkasının yerine koyabilme, dil ve kültürün öğrenilmesi gibi çok çeşitli zihinsel süreç ve davranışların altında yatan mekanizma olduğu düşünülüyor."
Özgen, bu sistemleri üzerine yapılan araştırmaların yoğun ilgi gördüğünü ifade ederek, "İnsan beynindeki mekanizmaların neden ve nasıl işlediği, hangisinin iyi hangisinin kötü çalıştığı tespit edilmeye çalışılıyor" dedi.
"Akıl okuma"
Pierre Jacob ise ayna nöronların kişinin başka insanların önemli davranışlarını anlayabilmek için de kullanıldığını söyledi.
"Akıl Okuma" olarak adlandırılan bu sistemin karşıdaki kişinin niyetini anlamada kullanılıp kullanılmadığının araştırıldığını belirten Jacob, "Ekip çalışması, çete davranışları, sürü psikolojisi gibi ögelerin altında ayna nöronların olduğu düşünülüyor. Bu sistemi çözmek, başkasının niyetini anlamak, insan davranışını anlamak açısından da çok önemli bir gelişme olabilir. İnsanların bir hareketi yaparken o kişinin niyetini okumasının bu mekanizmalarla olabileceği ortaya koyulmaya çalışılıyor" diye konuştu.


kaynak:www.zaman.com

www.sufizmveinsan.com
22/06/2008
 

111-Su içmekten daha faydalı olan tek şey

Su içmenin faydalarını bilmeyen yoktur. Peki su içmekten daha faydalı bir şey yok mu? Var! Sıcak su içmek...
Sıcak su mide yüzeyinde kanda direkt olarak emilen birkaç maddeden biri. Beden suyu diğer bileşenlerden ayırmak zorunda kalmaz. Çinliler, 40 yaşından sonra oda sıcaklığından daha soğuk olan hiçbir şeyin bedene alınmaması gerektiğine inanırlar. Çünkü normal yaşlanma fiziksel değişimler getirir.
İşte o değişimler:
Kan damarları daha az elastik olur ve içindeki birikim nedeni ile çapı küçülebilir, bu nedenle yüksek kan basıncı oluşabilir ve kan dolaşımı problemleri ortaya çıkabilir.
Sindirim sistemi de daha az elastik olur, kabızlığa yol açar. Çinliler soğuk içip yemenin içsel organları daha çok büzdüğüne, problemleri daha da kötüleştirdiğine inanır.
Yağlı bir tavayı soğuk suda yıkamaya çalışın. Yağlar donar ve yapışır. Ama aynı tavayı sıcak suda yıkarsanız, yağı çözer ve uzaklaştırır. Bedenimiz yağları içerir. Sıcak su sistemimizi temizler.
SICAK SU MUCİZESİ
Bedenin doğal serinletme sistemini çalıştırır. Bu kan dolaşımında artışa neden olur.
İç organları ve kaburga kafesinin etrafındakı kasları gevşetir, daha derin nefes almanızı sağlar.
Mide asidi etkilerini rahatlatir ve asit reflu semptomlarini rahatlatir.
Sulanmayı ve besinlerin emilimini artırarak sindirime yardımcı olur.
Pekliği giderir.
Kilo verme: yemeklerden yarım saat önce içilen sıcak su iştahı azaltır ve kilo vermeyi hızlandırır.


kaynak:www.hanımlar.com

                                                              www.sufizmveinsan.com
                                                                                 22/06/2008

112-Beynin sırrı çözüldü

Bilim adamları, beyinde insanları serüvene iten bir merkez buldu.
Neuron dergisinde yayımlanan araştırmanın sonuçlarına göre, bu buluşun, bazı insanların alışverişe çıktıklarında yeni ürünleri satın alma tuzağına düşmesinin nedeninin bulunmasına yardımcı olacağı tahmin ediliyor.
İngiliz araştırmacılar, beyindeki kan akışını ölçerken, deneklerin olağan dışı nesneleri seçtiği zaman beyinde "ventral striatum" olarak bilinen bölgenin daha çok faaliyete geçtiğini buldu.
Araştırma ekibinin başı doktor Bianca Wittmann, "yeni ve bilinmedik tecrübeler arayışının, insanlar ve hayvanların temel davranış eğilimlerinden biri olduğunu" belirtti. Wittmann, avantajları uzun dönemde görülecek olsa da yeni seçenekleri denemenin akla uygun geldiğini de kaydetti.

Kaynak; Hürriyet Gazetesi

                                                              www.sufizmveinsan.com
                                                                                 26/06/2008

113-Aşırı ağız kuruluğu gizli şeker habercisi

Sağlık problemi bulunmayan hastalar için bile önemli riskler getiren yüksek sıcaklık, şeker hastaları için çok daha büyük sorunlar doğurabiliyor. Şeker hastalarının, sıcaklığın en yüksek seviyelere çıktığı öğle saatlerinde mecbur olmadıkça dışarıya çıkmamaları gerekiyor.
Aşırı sıcağın etkisiyle vücudun hızla su kaybetmesi, şeker hastalarının kanlarındaki şeker miktarını artırarak kronik böbrek yetmezliğine yol açabiliyor. Vücudun çeşitli yerlerinde görülen yaralar, sıcaklığın etkisiyle aktif hale geçebiliyor. Ani su kaybı, şeker hastalarında kalp krizi ve beyin enfarktüsü gibi komplikasyonların oluşumunu da hızlandırabiliyor. Bu nedenle şeker hastaları bol miktarda sıvı almalı. Sıcakların, aşırı su kaybıyla birlikte gizli şeker hastalığını ortaya çıkarabileceğine de işaret eden uzmanlar, birçok kişinin gizli şeker hastası olduğunu aşırı sıcaklar sonucunda öğrendiğini kaydediyor. Belirtiler ise sıra dışı ağız kuruması, normalden fazla su içmek ve yemek yemek geliyor. Bu durumdaki kişilerin kan şekerlerini ölçtürmelerinde yarar bulunuyor.

Kaynak; zaman gazetesi
                                                              www.sufizmveinsan.com
                                                                                 27/06/2008

114-VDSL2 hakkında bilmeniz gerekenler

Türkiye, yeni nesil hızlı internet ile 1 Temmuzda tanışacak. İnternet hızının 8 kat artarak 4 megabitten 32 megabite çıkaracak VDSL2'nin (Very High Speed Digital Subscriber Line-Yüksek Hızlı Sayısal Abone Hattı) aylık ücreti 169 YTL olarak belirlendi.
VDSL2 teknolojisinin hizmete girmesi ile birlikte şu anda 4 megabit olan internet hızı 8 kat artarak 32 megabite çıkacak. Hızın artması ile kullanıcılar internet üzerinden film veya müzikleri daha kısa sürede indirebilecek, interaktif oyunlar daha hızlı oynanabilecek. VDSL2 ile birlikte IPTV'nin de altyapısı hazırlanmış olacak.
VDSL2'nin 32 megabitlik hızı ile 700 megabyte büyüklüğündeki bir filmin internetten indirilmesi sadece 4 dakika sürecek.
VDSL2 için altyapısını geliştiren ve yenileyen Türk Telekom, çalışmalar kapsamında kablo ve kutu yenilemeleri de gerçekleştirdi.
Türk Telekom VDSL2'yi İnternet Servis Sağlayıcıları aracılığıyla hizmete sunacak. İnternet kullanıcıları VDSL2'ye aylık 16 megabit için 129 YTL, 32 megabit için 169 YTL ödeyecek.
ADSL için kullanılan modemler VDSL2 için kullanılamayacak. İnternet servis sağlayıcıların bu nedenle kullanıcılara ücretsiz modem veren kampanyalar üzerinde çalıştıkları öğrenildi.
Türkiye, 32 megabit internet hızı ile Avrupa'da Almanya ve Fransa'nın ardından, DSL ile en hızlı internet kullanan 3. ülke olacak.

Kaynak; Haber vaktim.com
                                                              www.sufizmveinsan.com
                                                                                 29/06/2008

115-Sağlıklı kalp için yeşil çay
Günde bir bardak yeşil çayın damarları hızla açarak kalp sağlığına önemli katkıda bulunduğu bildirildi. Günde bir bardak yeşil çayın damarları hızla açarak kalp sağlığına önemli katkıda bulunduğu bildirildi.Daily Mail'in internet sitesinde yayımladığı yeni bir araştırmaya göre, bir bardak yeşil çay 30 dakika içinde omuzlardan bileklere giden damarları yüzde 4 oranında genişleterek, kanın pıhtılaşma riskini azaltıyor.Akina Tıp Okulu kardiyoloji bölümünden Dr. Nicholas Aleksopulos'la ekibi, omuzdan bileğe uzanan ve vücuttaki kan akışının iyi bir göstergesi olan brakiyal (koldaki) damarların, bazı sıvılar alındığındaki durumunu ultrasonla inceledi.
Bir grup sağlıklı deneğe yeşil çay, kafein ve sıcak su verildi. Her bir sıvıyı aldıktan sonra deneklerin brakiyal damarlarının durumuna bakıldı.
Araştırmacılar, deneklerin yeşil çay içmelerinden 30 dakika sonra damarların yüzde 4 oranında genişlediğini, kafein ve sıcak suyun bu etkiyi göstermediğini saptadı.
Damarların genişlemesi, kan damarlarını saran hücrelerden oluşan ve pıhtılaşmayı önleyen endotelyumun daha iyi işlemesini sağlıyor.
Başka araştırma da yeşil çayın sigara tiryakilerinde endotelyal fonksiyon bozukluğunu ortadan kaldırdığı saptanmıştı. Bunun yanı sıra yeşil çayın kötü kolesterolü ve yüksek tansiyonu düşürmede etkisi olduğu da belirlenmişti.


Kaynak; habervaktim

  www.sufizmveinsan.com
   06/07/2008

116-Terleme nedir?
Her ne kadar hoş bir durum olmasa da terleme tüm sağlıklı insanlarda olması gereken vücudun su, tuz ve ısı dengesini sağlayan fizyolojik bir olay. Ancak yine de bunu önlemenin çaresi yok değil.Sıcakları fazlasıyla hissettiğimiz şu günlerde, hepimizin en büyük kabusu onca deodoranta ve parfüme rağmen terlemek ve bunla beraber yaşadığımız koku problemi.
Terleme tümüyle istemimiz dışında gelişen, metabolizmamızın doğal bir fonksiyonudur. Üstelik vücudumuz için iki önemli işlevi vardır; cildi nemlendirip, vücut ısısını sabitler ve vücudun boşaltım sistemine katkıda bulunur. Ter aslında salgılandığında renksiz ve kokusuzdur. Fakat, bakteriler koltukaltı gibi sıcak ve nemli ortamlarda hızla çoğalarak bu salgının kötü kokmasına neden olur.
Kaynak: www.ntvmsnbc.com

www.sufizmveinsan.com
                                                                               07/07/2008

117-NEDEN TERLİYORUZ?
Genellikle ortam sıcaklığının yükseldiği, dans, spor gibi fiziksel aktiviteler sırasında terleriz. Bu şekilde vücut ısımızı sabit tutmuş oluruz. Zaten bunun için vücuda yayılmış en az 2 milyon ter bezi görev yapmaktadır. Fiziksel aktiviteler dışında da heyecan, korku, utanma ve sıkılma gibi pek çok olay, fizyolojik bir neden olmadığı halde bizi terletir.Vücut ısısı dış sıcaklıklar veya gerilim yüzünden artış gösterdiğinde kan dolaşımı hızlanır. Böylece, ter bezlerinin aktif hale geldiği vücudun üst kısmına doğru bir sıcaklık akımı başlar. Deri üzerinde oluşan ter bu durumda hemen buharlaşıp, deriyi soğutur. Bu sayede insan bir gün içinde kendini fazla yormadan iki litreye kadar su kaybeder. Terlemenin ikinci önemli fonksiyonu ise vücuttaki zehirli maddelerin dışarı atılmasıdır. Bu nedenle saunalara sık sık gidilmesi önerilir. Aynı koşullarda terleme oranı kişiden kişiye göre de değişebilir. Ortalama olarak bir insan günde 0.5 ile 1 litre arası terler.

Kaynak: www.ntvmsnbc.com

                                                                             www.sufizmveinsan.com

                                                                                                09/07/2008
118-Suyu klor kokmayan havuza girmeyin
Ankara Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Recep Akdur, havuzların temizliğinin günlük yaşamda kullanılan diğer alanların temizliğine göre çok daha önemli olduğunu söyleyerek "Temizliğe dikkat edilmediği takdirde, havuzlar çeşitli enfeksiyonlara ortam hazırlar." dedi. Akdur, gerek göz iltihapları ve gerekse diğer enfeksiyonlar açısından, temiz olduğundan emin olunmayan ve suyu klor kokmayan havuzlara girilmemesi gerektiğinin altını çizdi. Havuzların en sık sebep olabileceği enfeksiyonların başında "konjontuvit" denilen göz iltihaplarının geldiğini bildiren Prof. Dr. Akdur, "Gözlerde kızarıklık, yanma, batma, ışık duyarlılığı, sulanma, çapaklanma ve göz kapaklarında şişme, ağrı ve bazen de görme bulanıklığı gibi belirtilerle kendini belli eder. Basit göz iltihaplarının tedavisi zor değildir. Ancak, kişinin bu belirtiler ortaya çıkar çıkmaz, oyalanmadan bir hekime müracaat edilmesi gerekir." dedi. Akdur, şunları söyledi: "Bu virüsün iltihapları hem salgın şeklinde görülür, hem tedavisi zordur, hem her ilaca cevap vermez hem de gözde ağır zedelenmeye sebep olur. Bu virüsler, çevresel etmenlere dayanıklıdır ve bulundukları ortamda uzun süre canlı kalabilmeleri ve çok bulaşıcı olmaları nedeniyle hızla yayılır ve salgınlar yaparlar."

Kaynak: www.zaman.com.tr                                                                      

www.sufizmveinsan.com

12/07/2008

119-Güneş ışınları, benleri deri kanserine dönüştürebilir
Denizli Devlet Hastanesi cilt hastalıkları uzmanı Dr. Şule Gökşin, güneş ışınlarının cildin daha hızlı yaşlanmasına ve kırışıklıkların artmasına sebep olduğunu belirterek, "Benlerin ölümcül deri kanserlerine dönüşmesinde güneş ışınları önemli bir faktördür." dedi. Dr. Gökşin, güneş ışınlarına karşı dikkatli olunması gerektiğini bildirdi. Işınların ciltte leke oluşumu, kırışıklık, erken yaşlanma ve deri kanserlerine yol açabileceğini, benlerin ölümcül deri kanserlerine dönüşmesinde önemli bir faktör olduğunu ifade eden Gökşin, ışınların etkisinin ve güneş yanıklarının çocuklarda daha hızlı bir seyir izlediğini söyledi.

Kaynak: www.zaman.com.tr

  www.sufizmveinsan.com
                                                                                 14/07/2008

120-Çocuğum çok hareketli, ne yapmalıyım?

Ana babaların bu çocuklara yönelik yapabilecekleri bazı davranışlar şu şekilde özetlenebilir:
- Dinleyin, sabırlı olun, tahammül seviyenizi arttırın.
- Tepkileriniz ona karşı aşırı olmasın, incittiğinizin farkına varmayabilirsiniz.
- Dikkatini bir konuda odaklayıp o konuda devam etmesine yardımcı olun.
- Dur düşün konuş, dur düşün harekete geç sistemini uygulayın.
- Sonuçlarından öğrenmesini ve sonuçlardan yararlanmasını sağlayın, sonuçları konuşun.
- Yaşa uygun spor faaliyetlerine yönlendirin, enerjisini dışarı atmaya çalışın.
- Ek öğrenme güçlüğü olup olmadığına dikkat edin, öğrenmeye karşı isteksizlik olup olmadığına dikkat edin.
- Uygun okul öncesi eğitim ve yönlendirme için yönlendirin.
- Günlük hayatı organize edin, onun için zevkli ve faydalı olacak faaliyetler programlayın.
- Ev ortamını onun kişiliğine göre dizayn edin, tehlikeli olabilecek ortamlardan koruyun.
- Arkadaşları ile iletişim ve ve etkileşimini arttırın, sosyalleşmesine yardımcı olmaya çalışın.
- Hatalı davranışlarına hemen kızmak yerine onunla konuşmayı tercih edin.
- Uygun ödül ve ceza sistemini devreye sokun.
- Pozitif mesaj ağırlıklı olarak yönlendirin, negatif mesajlarınızın aranızdaki ilişkinin kalitesini düşürdüğünü unutmayın.
- Dikkatini toplayacak eğitim uygulamalarını elinizden geldiğince her gün yapın.
- Aşırı hareketlilik ile beraber dikkat eksikliği tedavisinin önemli olduğunu unutmayın.
- Akla geleni hemen yapma, dürtüsellik ve tehlikeli davranışlara eğilimli olduğunu unutmayarak yaşa uygun güvenlik oluşturmaya çalışın."

Kaynak; hanimlar.com

www.sufizmveinsan.com
                                                                                 15/07/2008

121-Yüksek tansiyon ve stres beyin krizlerini tetikliyor
Türkiye'de yılda ortalama 125 bin kişide görülen 'beyin krizi'nin yüzde 70'inin yüksek tansiyondan kaynaklandığı belirtildi. Hastaların 3'te 1'i kriz sırasında ölüyor, 3'te 1'i de hayatlarını başkalarına bağımlı olarak sürdürmek zorunda kalıyor. Beyin krizi riskini azaltmak için ise öncelikle stresten uzak durulması gerekiyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Turgay Göncü, beyin kanaması ya da beyinde damar tıkanması sonucu oluşan 'beyin krizi'nin, Türkiye'de yılda ortalama 125 bin kişiyi etkilediğini, 65 yaşın üzerinde olma, kalp, şeker hastalığı, damar sertliği, genetik miras, horlama, aşırı sigara, alkol kullanma, yüksek kolesterol, hareketsiz hayat, menopoz ve şişmanlık gibi etkenlerin de krize yol açtığını kaydetti. Dr. Göncü, hastalığın, aniden oluşabildiği gibi bazen birkaç saat veya birkaç gün içinde de yavaş yavaş gelişebildiğini kaydederek belirtilerle ilgili şu bilgileri verdi: "Geçici veya kalıcı olarak vücudun bir yarısında meydana gelen uyuşma, karıncalanma, kuvvet azalması veya kuvvet kaybı, bir veya iki gözde oluşan bulanık görme veya görme kaybı, konuşma ve anlamada duraklamalar, bilinçte veya denge halinde ani bozulma gibi belirtiler gösteriyor. İlk 3 saat içinde müdahale edilebilen ve beyin dokusuna tekrar kan gitmesi sağlanabilen hastalarda, felç tamamen ya da çok az hasarla düzelebiliyor."

Kaynak;
www.zaman.com
                                                                             www.sufizmveinsan.com

                                                                                                18/07/2008

122-Alerjiden kurtulun
Son yillarda artis gösteren hastalıklardan biri olan alerji, dünyada en sık rastlanan hastalıklar arasında 6. siraya yükseldi.
Kisilerin aslinda zararli olmadiklari halde bazi maddelere karsi asiri reaksiyon göstermesi anlamina gelen alerji, özellikle gündelik yasamda ciddi sikintilara neden olabiliyor.
Alerjinin hayatinizi çekilmez hale getirmemesi için bu önerilere dikkat..
* Ilkbaharda çiçeklerin tozlasma döneminde mümkün oldugunca açik havaya çikmayin.
* Polenlerin içeriye girmemesi için camlarinizi kapali tutun, mümkünse klima kullanin. Klima sadece evinizi serinletmekle kalmaz, polen ve mantar sporlarini filtre eder.
* Evinizde çok fazla çiçek olmasin. Bitkiler ve nem, mantar üremesi için uygun ortamdir.
* Arabayla seyahat ederken camlarini açmayin.
* Giysilerinizi açik havada kurutmayin, üzerine polenler yapisir, mümkünse çamasir kurutma makinesi kullanin.
* Kus tüyü yastik kullanmayin, yastik, çarsaf ve pikelerinizi haftada bir yikayin. Toz akarlarinin ölmesi için yikama suyunuz en az 54 derece olmalidir.
* Biblo, kitap gibi küçük esyalarinizin toz tutmamasi için kapakli dolaplara koyun.
* Evde hali kullanmamaya çalisin, dösemelerin silinebilecek bir maddeden olmasina dikkat edin.
* Halinizi emisi güçlü bir elektrik süpürgesiyle temizleyin.
* Evin içinde hayvan beslememeye çalisin. Beslediginiz hayvanlari özellikle yatak odasina sokmayin.
* Çocuklarinizin oyuncaklarini bir kutuda saklayin. Ayrica tüylü oyuncaklar yerine daha çok tahta ve plastikten, toz tutmayan oyuncaklar alin.
* Gerekirse elektrostatik toz tutucu hava temizleme cihazlari kullanin.
* Pencere ve kapi pervazlarinda toz birikimi çok oldugu için buralari sik sik nemli bezle silin.
* Alerjiniz oldugunu bildiginiz yiyeceklerden sakinin.
* Ari kovanlarindan uzak durun.
* Tibbi yardim alamayacaginiz yerlere gitmeyin.
* Dinlenmenize dikkat edin stresli ortamlarda bulunmamaya çalisin.
* Ilaç kullanmaniz gerektiginde alerjik oldugunuzu doktora söyleyin


Kaynak;
www.hurriyetim.com
                                                              www.sufizmveinsan.com

                                                                                 19/07/2008

123-Balıkları da iyi pişirmeden yemeyin

Çiğ ve az pişmiş balıkların tüketilmesi, balıklarda bulunan bazı parazitlerin insan vücuduna geçmesine sebep oluyor. Parazitler insanlarda akut anemi, iştahsızlık, halsizlik gibi tenyalardan kaynaklanan hastalıklarda görülen belirtileri meydana getiriyor. (İÜ) Su Ürünleri Fakültesi Yetiştiricilik Bölümü Hastalıklar Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gülşen Timur "Parazit kistlerine sahip balıkların çiğ veya az pişmiş olarak tüketilmemesi gerekir.'' dedi. Prof. Dr. Timur, kültür balıkçılığının dünyadaki hızlı gelişimi ve yaygın bir endüstri kolu olmasının, balıklardan insanlara geçebilen hastalıkları artırarak, halk sağlığını tehdit edebilir boyutlara ulaşmasına sebep olabileceğini söyledi.
Balık ve işletme havuzlarının bazı hastalıklara ortam hazırladığına dikkat çeken Prof. Dr. Timur, deniz ve tatlı sularda yaşamını sürdüren kemikli balık parazitlerinin birçoğunun, yumurtadan yeni çıktığı (larva) döneminde hastalık yapabilme gücünde olduğunu vurguladı. İnsanlarda görülen parazitlerin çiğ ve az pişmiş balıkların tüketilmesiyle ortaya çıktığına işaret eden Prof. Dr. Timur'un verdiği bilgilere göre, turna, levrek, somon, alabalık gibi tatlı su balıkları tenyaların ikinci ara konakçısı durumunda. Toprak tabanlı balık havuzlarında yaşayan sazan gibi balıkların midelerinde bakterilere rastlanıyor. Balıkların hijyenik olmayan şartlarda kesilmesi ve temizlenmesi sırasında bunların ete geçme ve hastalık oluşturma ihtimali doğuyor. 'Anasakiasis' denilen parazit hastalığının önlenmesi için balık etinin iyi pişirilmesi veya dondurulması gerekiyor.


Kaynak;
www.zaman.com
                                                                             www.sufizmveinsan.com

                                                                                               21/07/2008

124-Güneş kremlerine dikkat

Yaz geldi. Uzmanlar kullanılan güneş kremleri için uyarıyor. Yazla birlikte çok sık kullanılmaya başlayan kremlerin, içindeki bazı maddelerin toksit olabileceğine dair bütün ülkelerden uyarılar geliyor.Konuyla ilgili Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, güneş kremlerinde bulunan çinko oksit ve dioksin isimli maddelerin, kansere yol açabildiğini, ve güneş kremi alırken içeriğine çok dikkat edilmesi gerektiğini belirterek şöyle dedi:
"Güneş kremleriyle ilgili çok ciddi çalışmalar yapılıyor. Amerika'da içinde dioksin olan ürünlerin tüketimi konusunda ciddi uyarılar yayınlandı. Güneş kremi alırken içinde çinko oksit ve dioksin bulunmamasına dikkat edilmeli. Ürünü alırken mutlaka içeriğini kontrol edin.Güneşe doğru zamanda çıkıp, doğru şekilde güneşlenildiğinde güneşin kanserden koruduğu kanıtlanmıştır. Özellikle pankreas kanserine karşı etkili olan güneş, D vitamini sağladığı için kanserde müthiş etkili olduğu ortaya çıktı. Ayrıca D vitamininin vitamin olmak dışında vücudun gereksinimi sağlamakta ve kanserde müthiş etkili olmaktadır.


Kaynak;
www.hurriyetim.com 

www.sufizmveinsan.com

23/07/2008

125-Uyku sorunu çeken hamilelerin ilacı ılık süt

Hamileyken uyku güçlüğü çekmenin en önemli nedeni; bebeğin büyümesidir. Bebek ve rahim büyüdükçe, uyku pozisyonu bulmak zorlaşır. Bilinçaltında yaşanan bazı korkular, stres ve sıkıntılar da uyuma güçlüğüne ve kabuslara neden olabilir. Ferti-Jin Klinik Direktörü Op. Dr. Seval Taşdemir, bu konuda şunları söyledi: "Gebeliğin 36. haftasından sonra uyumak zordur. Gündüzleri uyumamak, akşam yemeğini erken yemek, yatmadan önce ılık bir banyo yapmak ya da ılık süt içmek, anne adayının rahat uyumasına yardımcı olur. Gebelik döneminde uyku ilaçlarının kullanılması ise, çok zararlıdır."

                                                              www.sufizmveinsan.com

                                                                                 24/07/2008
 

126- Güneşe çıkmamak da zararlı

Yeni bir araştırmanın sonucuna göre, deri kanserine yakalanma korkusu yüzünden güneşe hiç çıkılmaması kemiklere zarar verebilir.
Ulusal Osteoporoz Derneği, kaynağını güneş ışınlarından alan D vitaminin eksikliğinin kemik hastalıklarına yakalanma şansını artırabileceği uyarısında bulundu. Dernek, özellikle çocuklarda büyüme için gerekli bu vitaminin kaynağının güneş olduğuna dikkat çekerek, öğlen yemeklerinin açık havada yenilmesini ve parklara gidilmesini tavsiye etti. Dernek, derinin günde 15 ile 20 dakika arasında güneş görmesinin faydalı olacağını belirtti.


                                                              www.sufizmveinsan.com

                                                                                 28/07/2008
 

127-Çinko eksikliği öldürüyor

Dünya nüfusunun yaklaşık üçte birinde görülen çinko eksikliği nedeniyle yılda ortalama 1 milyon kişinin öldüğü, binlerce çocukta ise fiziksel ve zihinsel geriliğe yol açtığı bildirildi. Özel Bahar Hastanesi Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Ruhan Süme, vitamin ve mineral eksikliklerinin, dünyanın önemli bölümünü etkileyen ve öğrenme güçlüğü, zeka geriliği, bağışıklık sistemi sorunları, düşük çalışma kapasitesi, körlük gibi birçok sağlık sorununa yol açan önemli bir toplumsal sorun olduğunu söyledi. Minerallerin her birinin eksikliğinin sağlık açısından birçok soruna yol açabildiğini belirten Süme; "Özellikle çinko eksikliği dünyada üzerinde önemle durulan bir konu. Çinko yetersizliğinin, fiziksel büyümeyi sınırlandırabildiğini, zihinsel yeteneği köreltebildiğini ve bağışıklık sistemine zarar verebildiğini görüyoruz. Bu mineralin eksikliği, ayrıca sıtma, ishal ve solunum yolu enfeksiyonları gibi hastalıkların önünü açabiliyor." şeklinde konuştu.Süme. "Dünya nüfusunun muhtemelen üçte birini farklı düzeylerde etkileyen çinko eksikliği her yıl önemli bölümü çocuk olmak üzere yaklaşık 1 milyon kişinin ölümüne yol açmaktadır. Dünyada çinko eksikliği oranı gelişmiş ülkelerde yüzde 10, az gelişmiş ülkelerde ise yüzde 61 civarındadır. Özellikle Türkiye'de et ve süt ürünleri tüketiminin az olması nedeniyle demir, kalsiyum ve çinko eksikliklerinin görüldüğünü biliyoruz. Ekonomik şartlar ve eğitim seviyesi farklılıklarına bağlı olarak kırsal bölgelerde yetersiz beslenme oranı çok yüksek. Kent merkezlerinde de çinko kaynaklı gıdaların alımının az olması bu minarelin eksikliğini artırıyor" diye konuştu.
 

 www.sufizmveinsan.com
                                                                                 30/07/2008

128-Kayısı, stresi ve kansızlığı önlüyor!
Yaz meyvelerinden kayısı beynin düzenli çalışmasını sağlarken, stresi de
azaltıyor. Kayısı ayrıca;
* Karaciğerin tahrip olan kısmının tamirini yapar.
* Kemiklerin daha düzgün ve sağlam olmasında rol oynar.
* Kan yapımını arttırarak, kansızlığa engel olur.
* Böbreklerde taş oluşumunun azalmasını sağlar.
* Üreme sistemi üzerinde önemli bir rolü vardır. Cinsel gücü arttırıcı bir rol oynar.
* Kansere karşı koruyucu bir etkiye sahiptir.
* Dişlerin daha sağlam ve kuvvetli olmasında son derece önemli bir rol oynar.
* Kalp kaslarını kuvvetlendirir ve daha düzenli çalışmasını sağlar.


kaynak: www.sabah.com.tr
 

 www.sufizmveinsan.com
                                                                                 31/07/2008

129-Bağışıklık sistemi için kanola yağı

Salatalarda ve kızartmalarda zeytinyağının yerine kullanılan kanola yağı, bağışıklık sistemini koruyor. Kemiklere iyi gelen bu yağ; sinir sistemini de güçlendiriyor..  Kanola yağının görünümü; ay çiçek yağıyla aynı. Adını yeşil bir bitki olan ve evde bile kolaylıkla yetiştirilebilen kanoladan alıyor. A, D, E ve K vitaminlerini içeren bu yağ; antioksidan özellik taşıyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Ayrıca raşitizm adlı kemik hastalığına ve osteoporoza da iyi geliyor.
Hem zeytinyağı özelliği taşıdığı, hem de diğer bitkisel sıvıyağların özelliğini gösterdiği için tüm dünyada çok tercih ediliyor.
* Zeytinyağı kızartmalarda kullanılmaz ama kanola yağı kullanılabiliyor.  Kanola yağı, zeytinyağına eşdeğer özelliklere sahiptir. Ancak zeytinyağı yarı doymuş yağlar grubuna girmektedir. Her iki yağın da dumanlanma noktası bir hayli yüksektir. İkisi de aşırı ısıda duman yapmaz ve kimyasal maddeleri açığa çıkarmaz.

kaynak: www.sabah.com.tr

 www.sufizmveinsan.com
                                                                                 02/08/2008

130-Uzmanlara göre terlemek çok faydalı

Uzmanlara göre, terlemeyi önleyici her türlü kozmetik ürün insan sağlığı açısından zararlı.Sıcak havalarda insanların çok şikayet ettiği terlemenin, normal oranlarda gerçekleşmesinin insan sağlığı açısından gerekli ve çok faydalı olduğu bildirildi. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ekrem Aktaş, yaz aylarında sıcaklığın artmasına bağlı olarak ter bezlerinin daha çok çalıştığını, buna bağlı olarak insanların çok terlediğini belirtti. Terlemenin, şikayet edilmesine rağmen faydalı olduğunu ifade eden Aktaş, şu bilgileri verdi: “Bugünlerde yaşadığımız bunaltıcı sıcaklarda insanlar daha çok terliyor. İnsanlar terlemekten şikayet ediyor. Ancak, terlemenin insan vücudu için önemli faydaları vardır. Terleme ve sonrasında terin buharlaşmasıyla vücudun ısı dengesi sağlanır. Ter bezlerinin yaydığı sıvı, vücuttan atıldıktan sonra buharlaşır ve böylece vücudun ısı dengesi korunur. Ayrıca, insan vücudundaki üre, ürik asit, tuz ve diğer zararlı maddeler terleme yoluyla dışarı atılır. Böylece ter bezleri adeta birer böbrek gibi çalışarak kanın temizlenmesine yardımcı olur. Yetişkin bir insan vücudunda yaklaşık 1 milyon ter bezi vardır, yani 1 milyon küçük böbrek zararlı maddelerin vücuttan atılması için çalışır.” Normal oranlarda gerçekleştiği takdirde faydalı olmasına rağmen, insanların koku oluşturması nedeniyle terlemeden şikayetçi olduğunu hatırlatan Aktaş, terlemeyi önleyici her türlü kozmetik ürünün insan sağlığı açısından zararlı olduğunu vurguladı. Ter kokusundan kurtulmak için, terlemeyi önleyici kozmetiklerin kullanılması yerine, sık yıkanmanın daha isabetli olacağını belirten Aktaş, şöyle devam etti: “Normal oranlarda gerçekleşen terleme insan sağlığı açısından son derece faydalı, terlemeyi önleyici kozmetik ürünlerin kullanılması ise sakıncalıdır. Özellikle koltuk altına uygulanan terlemeyi önleyici kozmetik ürünler (kremler veya pomatlar), ter bezlerinin ağzının kapanmasına ve dolayısıyla iltihaplanmaya neden olmaktadır. Bu nedenle yaz aylarında koku önleyici kozmetikler sıkça kullanılmamalı, deri gözenekleri açık tutulmalıdır. "


kaynak: www.haberaktuel.com
 

 www.sufizmveinsan.com
                                                                                 04/08/2008

131-Fast food beyin sağlığını bozuyor

'Zihin Sağlığı Vakfı'nın araştırmasına göre, yararlı yağların, vitamin ve minerallerin eksik alınması ile fast food tarzı beslenme, 'depresyon, Alzheimer ve şizofreniye' neden oluyor. İNGİLTERE'DE yapılan bir araştırma, son zamanlarda halkın beslenme tarzındaki değişikliklerin zihin sağlığı üzerinde olumsuz sonuçlara yol açtığını gösterdi. 'Sustain' adlı örgüt ile Zihin Sağlığı Vakfı'nca desteklenen araştırmanın sonuçlarına göre, fast food tarzı beslenme ile yararlı yağların, vitamin ve minerallerin eksikliği 'depresyon, Alzheimer ve şizofreni' ile doğrudan ilişkili. Araştırmacılardan Courtney Van de Weyer, "Vücudu iyi beslemek, zihni de iyi beslemek anlamına geliyor" dedi. ARAŞTIRMAYA göre, yemlerde kullanılan katkı maddeleri ve tarım ilaçları, hayvan organizmasında değişikliğe yol açıyor. Bu nedenle de insanlar, omega 6 adlı yağ asidini, omega 3'ten çok daha fazla tüketir hale geliyor. Bu dengesizliğe vitamin ve mineral eksikliği de eklenince, depresyon ve hafıza sorunları ortaya çıkıyor. Araştırma raporunda, beslenme tarzında aminoasitlere, özellikle de balık tüketimine daha fazla yer verilmesi gerektiği belirtiliyor.
Beyne faydalı yiyecekler:Sebzeler (Lifli olanlar) ,Tohumlar ve fındık
Meyve ,Buğday, kepek ,Organik yumurta,Organik olarak yetiştirilen ya da vahşi olarak avlanan balıklar (Özellikle yağlı olanlar)
Beyne zararlı yiyecekler:Kızartılmış fast food yiyecekler,Rafine edilmiş ve işlenmiş besinler ,Alkol ,Şeker ,Çay ve Kahve ,Besinlere konulan bazı ek maddeler ,Tarım ilacı içeren besinler.

 

kaynak;www.hanımlar.com
 

 www.sufizmveinsan.com
                                                                                 06/08/2008

 

132-Günde bir bardak yeşil çay damarları açıyor

Günde bir bardak yeşil çayın damarları hızla açarak kalp sağlığına önemli katkıda bulunduğu belirlendi.Akina Tıp Okulu kardiyoloji bölümünden Dr. Nicholas Aleksopulos’la ekibi, omuzdan bileğe uzanan ve vücuttaki kan akışının iyi bir göstergesi olan brakiyal (koldaki) damarların, bazı sıvılar alındığındaki durumunu ultrasonla inceledi.Bir grup sağlıklı deneğe yeşil çay, kafein ve sıcak su verildi. Her bir sıvıyı aldıktan sonra deneklerin brakiyal damarlarının durumuna bakıldı.Araştırmacılar, deneklerin yeşil çay içmelerinden 30 dakika sonra damarların yüzde 4 oranında genişlediğini, kafein ve sıcak suyun bu etkiyi göstemediğini saptadı.Araştırma, European Journal of Cardiovascular Prevention and Rehabilitation’da yayınlandı.Damarların genişlemesi, kan damarlarını saran hücrelerden oluşan ve pıhtılaşmayı önleyen endotelyumun daha iyi işlemesini sağlıyor.Daha önceki araştırmalar, siyah çayın endotelyumun kısa ve uzun dönemli performansını artırdığını göstermişti. Ancak ilk kez yeşil çayın geniş damarlar üzerinde kısa dönemde yararlı etkisi olduğu belirlendi.Bir başka araştırma da yeşil çayın sigara tiryakilerinde endotelyal fonksiyon bozukluğunu ortadan kaldırdığı saptanmıştı. Bunun yanı sıra yeşil çayın kötü kolesterolü ve yüksek tansiyonu düşürmede etkisi olduğu da belirlenmişti.Siyah çay tüketime sunulmadan önce işlemden geçirildiği için, yararlı antioksidanlar olan flavonoidlerin etkisi yüzde 90’a varan oranda azalıyor.


kaynak;www.ntvmsnbc.com
 

 www.sufizmveinsan.com
                                                                                 08/08/2008

133-Güneşsizlik kemikleri kırıyor!

Güneşte “uzun süre kalmak” deri kanserine neden olabiliyor. Ancak güneşin tamamen ‘zararlı’ ilan edilmesinden yakınan uzmanlar, “Günde 15-20 dakika bile güneş görmemek kemiklere zarar” diyor.
Yeni bir araştırma, deri kanserine yakalanma korkusu yüzünden güneşe hiç çıkılmamasının kemiklere zarar verdiğini ortaya koydu. Araştırmayı yapan İngiliz Osteoporoz (kemik erimesi) Derneği (NOS), vücudun güneş ışığı alarak ürettiği D vitamini eksikliğinin kemikleri kırılgan yaptığını ve kemik hastalıklarına yakalanma riskini artırdığını açıkladı. Güneşte uzun süre kalmak deri kanseri nedenlerinin başında geliyor. Doktorlar koruma kremi kullanmadan, çıplak bir şekilde güneşte uzun süre kalmanın tehlikeli olduğu uyarısı yapıyor.
BUNA karşılık NOS’un haziranda sorguladığı 2 bin 600 tatilcinin ezici çoğunluğu güneş ışığını “toptan tehlikeli” ilan etti. NOS bu bulgular üzerine günde en az 15-20 dakika süreyle güneş ışığı alınması gerektiğini, bunun yapılmamasının zararlı olduğu uyarısında bulundu. Dernek, özellikle çocuklarda büyüme için gerekli D vitaminin kaynağının güneş olduğuna dikkat çekerek, öğlen yemeklerinin açık havada yenilmesini, parklara gidilmesini ve yıkanan çamaşırların kurutmak için güneşe asılmasını tavsiye etti.


kaynak;www.milliyet.com
 

 www.sufizmveinsan.com
                                                                                 09/08/2008

134-4 bardak süt kemik kırılmasını önlüyor

Zürih Üniversitesi ve Dartmouth Tıp Fakültesinden bilim adamları, yaşam boyunca süt içmenin kadın ve erkek üzerindeki etkilerini araştırdı. 20-80 yaşındaki 930 sağlıklı kadın ve erkekten oluşan katılımcıları 2 gruba ayıran araştırmacılar, ilk gruba 4 yıl boyunca günde 1200 miligram kalsiyum (4 bardak süte eşit), diğer gruba plasebo verdi. 4 yılın sonunda araştırmacılar kalsiyum takviyesi alanların, günlük işlerinde ya da spor yaparken kemiklerinin kırılma riskinin diğer gruptakilere göre yüzde 72 az olduğunu, bu süre zarfında ilk gruptakilerden 4’ünde, ikinci gruptakilerinse 14’ünde kemik kırılmasına rastlandığını belirtti.Araştırma, belirli oranda süt (kalp krizi riski olanlar için kaymaksız) ve süt ürünlerinin hayat boyunca tüketiminin faydalı olabileceğini gösteriyor.Paris’teki Cochin Hastanesinden Christian Roux de, menopoz sonrasında, kadınların kalsiyum tedavisi almasının kırılma riskini yüzde 10 azalttığını belirtirken, herkesin takviyeye ihtiyaç duymayabileceğini, besinlerden alınan miktarın yeterli olabileceğini, aşırı kalsiyum alımının böbrek taşlarının oluşması riskini artırabileceğine dikkati çekti.

kaynak;www.milliyet.com
 

 www.sufizmveinsan.com
                                                                                 11/08/2008

135-Bıldırcın yumurtası protein ve şifa deposu

Protein açısından zengin olan bıldırcın yumurtasının, bağışıklık sistemini güçlendirdiği, özellikle çocuklar için faydalı olduğu belirtiliyor. Uzmanlar, hayvansal proteinlerin, verdikleri yüksek enerjinin yanı sıra çocuklardaki beden gelişiminin sağlıklı olarak gerçekleşmesine yardımcı olduğunu kaydediyor. Bıldırcın yumurtası, içeriğindeki besleyici maddelerin yoğunluğu nedeniyle yaygın olarak tüketilen tavuk yumurtasından farklı. Diğer yumurtalardan daha fazla proteinlerin yapı taşı olan aminoasit içeren bıldırcın yumurtası, özellikle çocukların bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Bağışıklık sisteminin güçlenmesi ise enerjisini daha çok fiziksel büyümeye harcayan çocuklarda, hastalığa neden olan mikropların etkisini azaltıyor. Grip, bronşit gibi üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren çocukların, bıldırcın yumurtası yedikten sonra hastalıklardan çok daha kısa sürede kurtulduğu biliniyor.

kaynak;www.zaman.com.tr
 

 www.sufizmveinsan.com
                                                                                 13/08/2008

136-Görünmezliğe bir adım daha yaklaşıldı

ABD’li bilim adamları, insanları görünmez kılan malzemeler geliştirmeye bir adım daha yaklaştıklarını açıkladılar. Berkeley’deki California Üniversitesi’nden uzmanlar, nanoteknolojiyle, üç boyutlu cisimler etrafındaki ışığı bükerek, bunları görünmez kılan bir malzeme ürettiklerini söyledi. Nanoteknolojide mikroskobik büyüklükte malzemeler kullanılıyor. Araştırmayı yürüten uzmanlar, bu yöntemle bir gün insanları görünmez yapan pelerinlerin üretilebileceğini kaydettiler. Dr. Xiang Zhang başkanlığındaki ekip, araştırmalarının sonuçlarını Nature ve Science adlı bilim dergilerinde yayımladı. Uzmanlar “Yeni sistem suyun kayaların üzerinden akması gibi çalışıyor” diyor. Çünkü ışık nesne tarafından ne emiliyor ne de yansıtılıyor. Işık sadece arkadan görülebildiği için nesne görünmez oluyor. ABD hükümeti tarafından finanse edilen projenin günün birinde askeri amaçlı olarak kullanılabileceği, bu kapsamda düşman topraklarına sızan görünmez tankların üretilebileceği belirtiliyor.

kaynak;www.vakit.com.tr

 www.sufizmveinsan.com
                                                                                 15/08/2008

137-Zeka için çocuklara tv yasağı geldi

Fransa'da radikal karar: 3 yaşın altındaki çocukların tv seyretmesi yasaklandı. Yasaklama sadece yetişkinlere yönelik programları değil, Baby TV, Babyfirst TV gibi bebeklere yönelik televizyon kanallarında yayımlanan programları da içeriyor.
Fransa Medya Yüksek Konseyinden yetkililer, yaptıkları açıklamada, üç yaşın altındaki çocukların televizyonun zararlı etkilerinden korunması gerektiğini ve onları korumak için böyle bir yasa çıkarıldığını açıkladı. Bu kanalların sadece kablolu yayından yayımlanması gerektiğini söyleyen Fransa Kültür Bakanı Christine Albanel bebeklere yönelik kanalların çocuklardaki olumsuz etkisinden söz edip, bu kanalların çocuklar için büyük tehlike oluşturduğunu, farkettirmeden kendilerini saatlerce izlettirdiklerini açıkladı. Yetkililer, televizyonun üç yaşın altındaki çocukların zekâ gelişimini olumsuz etkilediğini düşünüyor.


Kaynak; Timeturk.com

 www.sufizmveinsan.com
                                                                                22 /08/2008
 

 

137-Ramazan'a hazırlanın, porsiyonları şimdiden azaltın

Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Seraceddin Çom, rahat oruç tutmak isteyenlerin, şimdiden porsiyonlarını azaltıp, öğün sayısını artırarak kendilerini Ramazan'a hazırlaması gerektiğini söyledi.Seraceddin Çom, oruca sayılı günler kaldığını hatırlatarak, vatandaşlara rahat oruç tutabilmek için tavsiyelerde bulundu. Ramazan'da yemek ve beslenme alışkanlığının hızla değiştiğini kaydeden Çom, "Ramazan'da çok çeşitle donatılmış, ağır-yağlı yemeklerden oluşan iftar sofraları kuruluyor. Bir insan, tüketmesi gerekenden iki-üç kat fazla yemek tüketebiliyor. Bunun insan metabolizması üzerinde zarara yol açmaması için bugünden itibaren, yavaş yavaş Ramazan'daki beslenme türüne adapte olmak gerekir." dedi. Bu amaçla şimdiden porsiyonların azaltılarak, öğün sayısının artırılması gerektiğini belirten Çom, "Yani, daha az yiyecek ile vücudun, açlık hissinin giderilmesine alıştırılması çok önemli. Ramazan geldiğinde birdenbire günde iki öğüne düşüp, ağır yiyecekler ile rahatsız olmasınlar." diye konuştu.



Kaynak; www.zaman.com.tr

 www.sufizmveinsan.com
                           

138-Mekke ve Kâbe, Ramazan'a hazırlanıyor

Ramazan ayına sayılı günler kala İslâm âleminin kıblesi Kâbe'de hummalı çalışmalar sürüyor. 1 Eylül'de başlayacak Ramazan ayı sebebiyle Kâbe'de yenileme ve tadilat işleri 24 saat esasına göre durmaksızın hızlı bir şekilde devam ediyor.
Mevcut canlı yayın kameraları yerlerinden sökülerek gözden geçirilirken, klima ve elektrik sistemleri de kontrol edildi. Bazı bölümleri yıpranmış olan Kâbe örtüsü ise kısmen yenilendi. Özellikle değişim sırasında kesilen bölgede geniş önlem alınarak görevlilerin rahat çalışması için bölgeye hiç kimse yaklaştırılmadı. Yapılan yamanın geçici olduğu, yakında Kâbe örtüsünün tamamen değişeceği de ifade edildi. Kâbe'de Ramazan ayı öncesinde yaşanan yoğunluk nedeni ile güvenlik önlemleri artırılırken, hacılara acil müdahale edilmesini sağlamak için seyyar sağlık timleri de oluşturuldu. Mescid-i Haram çevresinde ise yeniden yapılan düzenleme ile de Kâbe'nin batı ve doğu kısımlarında yüzlerce büyük ağır iş makinesi durmaksızın gece gündüz çalışıyor. Hacı adayların daha rahat ibadet yapmaları için başlatılan inşaat çalışmaları tüm hızıyla devam ederken, oluşturulan temizlik timleri ise 24 saat aralıksız hizmet veriyor.

Kaynak; www.zaman.com.tr

 www.sufizmveinsan.com
                                                                                26/08/2008

                                                     25 /08/2008

139-Kabe'de bir ilk

Ramazan aylarında Kabe ve Mescid-i Nebevi'den dünyanın dört bir yanına ulaşan Teravih ve Teheccüd namazlarının canlı yayın ve diğer dillere tercüme hazırlıkları, Suudi Arabistan Hac ve Evkaf Bakanlığı ile Kültür ve Enformasyon Bakanlığının işbirliğiyle tamamlandı. Ramazan boyunca Kabe ve Mescid-i Nebevi'de kılınacak Teravih ve Teheccüd namazları, bu yıl da İngilizce ve Fransızca olarak canlı yayınlanacak. Suudi Arabistan Hac ve Evkaf Bakanı Müsteşarı ve Proje Müdürü Şeyh Talal bin Ahmet El Akil, bakanlığın projeyi bu yıl yeni bir bilgisayar programıyla daha da geliştirdiğini söyledi. El Akil, "Bu yıl Teravih ve Teheccüd namazlarını ekranları başında takip eden ancak Arapça bilmeyenlerin, tercümeyi daha rahat ve hızlı takip etmelerini sağlayacak şekilde düzenlemeler yaptık." dedi.
Geçmiş yıllardaki tecrübelerine dayanarak sağlam bir ekip oluşturduklarını vurgulayan El Akil, "Teravih namazının anlık tercümesini Kabe'den Suudi Arabistan Televizyonu birinci kanalı İngilizce, ikinci kanlı ise Mescid-i Nebevi'den Fransızca olarak verecek" diye konuştu.Proje Müdürü El Akil, bakanlığın bu proje sayesinde yeryüzünde bulunan ve Arapça bilmeyen bütün Müslümanlara Teravih ve Teheccüd namazlarında okunan Kur'an-ı Kerim'in manasını ulaştırmaya gayret ettiğini sözlerine ekledi.El Akil, son olarak dünyanın dört bir yanında yaşayan bütün Müslümanlardan, cami imamlarından, İslami cemiyetlerden ve konuyla ilgili şahıslardan İslamiyet'in müsamahalı yönünü tanıtmak amacıyla projeyi çevrelerine anlatmalarını istedi.


Kaynak; www.habervaktim.com

 www.sufizmveinsan.com
                                                                                28/08/2008

140- Oruçlu iken tok kalmak için tüketilecek gıda

Tok kalmak için bu gıdayı sahurda mutlaka yiyin. Ramazanda oruçla birlikte tüm gün aç kalan vücudun, tok ve enerjik olması için sahurda yumurta tüketilmesi önerildi.
Yüksek proteinin yanı sıra vücut için gerekli tüm vitamin, mineral ve aminoasitleri içeren yumurtanın kalori miktarının çok düşük olduğunu dile getiren Pala, sağlık açısından gerekli olan doymamış yağ asit oranları oldukça yüksek olan yumurtanın, kişinin kendisini uzun süre tok hissetmesini sağladığını vurguladı.
Pala, yumurtanın aynı zamanda açlığı geciktirici özelliğe sahip olduğunu ifade ederek, araştırmalarla yumurtanın sabah öğününde tüketildiğinde dikkati artırdığının, öğlen saatlerine kadar kişinin kendini tok hissetmesini sağladığının ortaya konulduğunu belirtti.
Hayvansal kaynaklı protein tüketiminin düşük olduğu Türkiye'de, yüksek kaliteli protein kaynağı olan yumurtanın, tüm gelir grupları tarafından tercih edilebileceğini kaydeden Pala, yumurta tüketiminin aile bütçesini sarsmayacağına da işaret etti.

 

Kaynak; www.haber7.com

 www.sufizmveinsan.com
                                                                                31/08/2008

141- Oruçta susuzluğu gidermenin yolları

İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü'nde görevli Diyetisyen Hamide Ataman, Ramazan ayının bu yıl aşırı sıcaklara rastlaması nedeniyle oruç tutan vatandaşların daha yoğun bir şekilde susuzluk hissi duyacaklarını belirterek, özellikle sahurda su ihtiyacını giderecek besinler tüketilmesi gerektiğini söyledi. Ramazanda sıvı alımının gece boyunca arttırılması gerektiğini ifade eden Ataman, "Gün içerisinde alınamayacağı için sıvı alımı gece boyunca arttırılmalı. 2 litre kadar suyun tüketilmesi gerekiyor. Vücuttan sıvı kaybına neden olacağı için çay ve kahve fazla tüketilmemeli. Onun yerine su, taze sıkılmış meyve suyu, meyve tüketilmeli. Özellikle meyvelerin tüketimi çok önemli. Çünkü meyve hem bir miktar sıvı sağlar, hem de enerji alımını arttırırlar. Ayrıca yapılarındaki posalar nedeniyle de tok tutarlar. Çiğ sebzeler de bu görevi yerine getirir. Bu nedenle sebze tüketimi de önemli" dedi.
 

Kaynak; www.haber7.com

 www.sufizmveinsan.com
                                                                                02/09/2008

142- Hurma damar sertliğini engelliyor

Ramazan ayında sofraların vazgeçilmezi hurma; damar sertliğini engelliyor, ayrıca kanı temizleyerek tansiyonu düzenliyor. Ramazan'da sofraların baştacı hurmanın bir çok sağlık sorununa faydalı olduğu belirtiliyor. Hurma satan bazı iş yerleri vatandaşlara hurma ile birlikte bu meyvenin faydalarına ilişkin broşürler veriyor.Bu broşürlerde verilen bilgiye göre; hurma balgam ve öksürüğe çok iyi geliyor. Kan damarlarını yumuşatıyor, damar sertliğini engelliyor, kanı temizliyor, tansiyonu düzenliyor. Böbreklerin çalışmasını kuvvetlendiriyor. Mesane ve böbrek iltihabına iyi geliyor. Gözleri kuvvetlendiriyor ve parlatıyor. Çocuklu kadınlarda süt hormonlarını harekete geçirerek, sütün çoğalmasını sağlıyor. Rahim adalelerini kuvvetlendirerek, doğumu kolaylaştırıyor. Hurmanın stresi giderici, acı ve sancıyı hafifletici, uyku ve rahatlamayı temin edici özellikleri de bulunuyor.
 

Kaynak; www.habervaktim.com

 www.sufizmveinsan.com
                                                                                03/09/2008

143- İftar ile sahur arasında en az iki litre su tüketin

Ramazan ayının sıcak ve uzun günlere denk gelmesi "beslenme ve sıvı alımı nasıl olmalı?'' sorusunu gündeme getirdi. Sema Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Hayrettin Mutlu, Ramazan ayının eylül ayına denk gelmesiyle, günde ortalama 14-15 saat aç ve susuz kalacağımızı hatırlatarak, "İftar yapıldıktan yatılana kadar yaklaşık her yarım saatte bir bardak su tüketilmeli. Sahurda da tüketeceğiniz 2 bardak su ile yaklaşık olarak günlük su tüketiminizi düzenlemiş olacaksınız.'' şeklinde konuştu. Uzmanlar bu dönemde en az iki litre su içilmesi gerektiğini aktarıyor. Su haricideki sıvı alım kaynakları olarak, yoğurt-süt grubu besinler, sebze ve meyveler gösteriliyor. Uzman diyetisyen Nesrin Artan ise "Bu dönemde su haricinde sıvı alımında aşırı çay, kahve ve asitli içeceklerin yerine taze sıkılmış meyve suyu ve komposto tercih edilmelidir.'' uyarısında da bulunuyor. Artan, Ramazan ayı boyunca oruç tutan bireylerde gün boyu su içilememesi nedeniyle vücut suyunda azalma olduğunu aktarıyor. Bu durumun orucun ilk haftasında en belirgin şekilde ortaya çıktığından bahseden Artan, "Sıvı tüketiminin gün içinde birdenbire tamamen kesilmesi özellikle ilk haftada etkisini gösterir. Daha sonra vücut gün içinde sıvı tüketilmemesine karşı önlemlerini almaya başlar.'' açıklamasını yaptı.
 

Kaynak; www.zaman.com

 www.sufizmveinsan.com
                                                                                05/09/2008

144- Açlığa karşı güç depolayan gıdalar

Stresi gideren en yararlı madde ise magnezyum. Magnezyum vücuttaki 300’den fazla hormonu harekete geçirerek, kalp ve kas gücünü kontrol altına alıyor.Kuşkusuz vitaminleri doğal yoldan almak bilinen en etkili ve sağlıklı yoldur. Stresi önleyen maddeler mineral olarak kalsiyum ve magnezyumdur. B vitamin grupları yine aynı şekilde strese karşı vitaminlerdir. Sinirleri besleyen vitaminler tam olarak karşılandığında vücut direnci de yükselir. Ancak unutulmamalıdır ki stres bu vitaminlere olan ihtiyacı arttırır.Bunun için bolca sebze ve meyve, ayrıca süt ürünleri, patates, makarna ve kepek ekmeği tüketmek gerekir. Strese karşı en yararlı madde magnezyumdur. Magnezyum; vücuttaki 300' den fazla hormonu harekete geçirerek, kalp ve kas gücünü kontrol altına alır. Stres hormonlarının üretimi için gerekli olan magnezyumu kepek ürünlerinden, fındık, badem, muz ve kabak çekirdeğinden alabilirsiniz. Hafıza gücü, öğrenme ve konsantrasyon artışı sağlayan B vitamininin de strese karşı da koruyucu olduğu bilinmektedir. B grubu vitaminler; tahıllar, yağsız et, böbrek, yürek, beyin, karaciğer, tavuk, ceviz, yumurta, kepek ekmeği, pirinç, bezelye, yerfıstığı, beyaz ekmek, patates, tavuk, az pişmiş biftek ve sütte bulunur.H vitamini olarak da bilinen biyotin, yetersizliğinde depresyon, deride pullanma, iştahsızlık belirtileri gösterir. Yumurta, süt, balık, peynir biyotinin en iyi kaynaklarındandır. Özellikle yüksek tempoda ve stresli ortamlarda çalışanların iftar menüsünde meyve, sebze, salata, yulaf ezmesi veya kepek veya çavdar bulunması faydalı olacaktır.
 

Kaynak; www.habervaktim.com

 www.sufizmveinsan.com
                                                                                07/09/2008

145- Körlüğün ortadan kaldırılmasında önemli keşif

ABD'den iki bilim adamı, körlüğün ortadan kaldırılması yönünde önemli bir adım sayılan araştırmalarından ötürü, Portekiz'de Champalimaud Vakfının "Görme Ödülü"nü kazandı.
John Hopkins Üniversitesinden moleküler biyoloji ve genetik bilimci Jeremy Nathans ile aynı üniversiteden nöro bilimci King-Wai Yau, "ışığın gözde elektrik sinyallerine nasıl dönüştürüldüğüne" ilişkin keşiflerinden ötürü, 1,4 milyon dolarlık ödülü paylaştı. Beyin, ışıktan dönüştürülen bu elektrik sinyallerini kullanarak görmeyi yaratıyor.
Vakıf açıklamasında, bu keşfin körlükle mücadelede yeni tedavi yöntemlerinin yolunu açacağını belirtti. Açıklamada, "Bu bilim adamlarının, görme mekanizmalarının anlaşılmasına yönelik temel önemdeki keşifleri, klinik düzeyde uygulamaya konulduğunda, körlüğün tamamen ortadan kaldırılması yönündeki küresel düzeydeki çabalara çok önemli bir katkı sağlayacaktır" denildi.


Kaynak; www.habervaktim.com

 www.sufizmveinsan.com
                                                                                10/09/2008

146- Sigara üreticilerinin 'ölümcül sırrı'

Aralarından Philip Morris'in de bulunduğu dünyanın önde gelen sigara üreticilerinin, 40 yılı aşkın bir süredir, sigaradaki radyoaktif 'polonyum 210' maddesine ilişkin yaptıkları araştırmaları kamuoyundan gizledikleri ortaya çıktı.
Amerikan Kamu Sağlığı Dergisi’nde yayınlanan bir makaleye göre aralarında dünyanın en büyük sigara üreticilerinden Philip Morris’in de bulunduğu birçok tütün şirketi, sigarada bulunan radyoaktif madde 'polonyum 210' üzerinde 40 yıl içerisinde bin 500’ün üzerinde deney yaptı.
Dergiye göre tütün üreticileri, radyoaktif maddeyi tütün yapraklarından ayırmak için, yıkama, genetik değişiklik, farklı filtre kullanımı gibi pek çok yöntem denedi, ancak şu ana kadar hiçbirinde başarılı olunmadı.
Uzmanlar, 'uyuyan devi uyandırmaktan' çekinen sigara üreticilerinin polonyum 210'un sağlık üzerindeki etkileri hakkındaki bulgularını yayınlamayı reddettiğini iddia ediyor.
Polonyum 210'un sadece ABD'de akciger kanseri vakalarının yüzde birinden sorumlu olduğu tahmin ediliyor. Bu sayı tüm dünya ile oranlandığında bu radyoaktif maddenin yılda 11 bin 700 kişinin ölümüne sebep olduğu öngörülüyor. 

Kaynak; Timeturk.com

www.sufizmveinsan.com
                                                                                12/09/2008

147- Gözünüzü kaşımayın!

Göz kaşıntısı ve gözleri sürekli ovuşturmak sağlığı büyük ölçüde tehdit ediyor.Uzmanlar, “Göz kaşıntısı ve gözleri sürekli ovuşturmanın zararlı etkileri” hakkında bilgi verdi.Gün içerisinde gözleri kaşımak pek çoğumuz için masum bir hareket olsa da, gözleri sık sık kaşımak ve ovuşturmak pek çok hastalığa davetiye çıkarabilmektedir. Bu hareket bazen doğrudan, yani mekanik etkiyle; bazen de dolaylı olarak hastalık etmenlerinin ortama ulaşmasını sağlayarak, çeşitli hastalıklara neden olabilmektedir.Görme bozukluğuna yol açıyor .Gözleri sürekli kaşımak diğer birçok faktörle birlikte; yüksek ve düzensiz astigmatizma gelişmesine, uzağı görmekte zorluğa yol açan “keratokonüs hastalığı”nın oluşmasına neden olmaktadır. Bu hastalık, genellikle ergenlik çağında başlamakta, erişkin yaşlara kadar ilerlemesini sürdürebilmektedir. Bazen ileri derecede görme bozukluğuna yol açabilmekte, sonuçta bazen keratoplasti (halk arasındaki adıyla göz nakli) ameliyatı dahi gerekebilmektedir. Bu nedenle kaşıntıya neden olan, özellikle alerji gibi hastalıklar olduğunda, derhal tedavi yoluna gidilmelidir. Gözleri kaşıma, mekanik olarak ayrıca göz dokularında zedelenmeye yol açabilir. Kaşınma hissine yol açan şey örneğin; kirpik ya da bir yabancı cisim olduğunda bunlar göz dokularına ilave zararlar da verebilir.Gözleri kaşımanın bir başka önemli olumsuz etkisi de, göz çevresinde ya da ellerdeki mikrobik ajanların göze bulaşmasına neden olabilmesidir. Günlük hayatta gün içinde belirli aralıklarla yıkanan ellerin temiz olduğunu düşünülebilir ancak; eller kirli pek çok madde ile temas edebilmektedir. Ayrıca, bir gözdeki mikrop –tedavi altında olsa bile- kaşıma ile diğer göze de geçebilir. Bunlardan kaçınmak için elleri gerektikçe temizlemek çok önemlidir.

Kaynak; hurriyetim.com

www.sufizmveinsan.com
                                                                                14/09/2008

 

148- Brokoli Akciğerdeki Hasarı Azaltıyor

ABD'de yapılan bir araştırmada, brokolide bulunan bir maddenin, özellikle sigaranın yol açtığı akciğer rahatsızlıklarında hasarı azaltıcı etkisinin olabileceği ortaya çıktı.
ABD'nin köklü üniversitelerinden Johns Hopkins Tıp Fakültesi'nde yapılan araştırmada, çoğunlukla sigaranın sebep olduğu ve her yıl tüm dünyada 100 binlerce insanın ölümüne yol açan Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı'nın (KOAH) hasarının engellenmesinde, brokolide bulunan "sülforapan" maddesinin etkisinin olduğu bulundu.Brokoli gibi "brassika" türü sebzelerde bulunan bu maddenin, insan akciğer hücrelerinde bulunan ve hücreleri toksinlerin zararlı etkilerinden koruyan "NRF2" geninin faaliyetini arttırdığını tespit eden bilim adamları, sülforapan maddesinin kısa bir süre önce diyabetin sebep olduğu damar hasarlarına karşı da koruyucu bir etkisinin ortaya çıkarıldığını anımsattılar.NRF2 geninin faaliyetinin arttırılmasının, KOAH'ın gelişimini engelleyecek tedavilerin geliştirilmesinde kullanılabileceğinin altını çizen araştırmacılar, çalışmalarında, sülforapanın, sigara dumanına maruz kalan hücrelerdeki düşük NRF2 seviyesini yükseltebildiğini gördüklerini belirttiler.Daha önce yapılan araştırmalarda, brokoli gibi brassika türü sebzelerin, kalp krizi ve felç riskinin azaltılmasıyla bağlantıları ortaya çıkarılmıştı.

Kaynak; Anadolu Ajansı

www.sufizmveinsan.com
                                                                                16/09/2008


 

149- Teknoloji yatak odasından uzak durmalı!

Amerikan Kalp Derneği, odalarında teknolojik ürün bulunan çocukların, bunlara çok vakit ayırmaları ve iyi uyuyamamaları nedeniyle kalp hastalıkları riskinin arttığı uyarısında bulundu.Ailelerinden ve okuldaki arkadaşlarından gördükleri ya da sahip olduğunu anlattıkları dijital cihazları isteyen çocuklar, kısa sürede odalarını teknoloji mezarlığına çeviriyorlar ve söz konusu cihazlar dolayısıyla çocuklar sağlıklı uyuyamıyorlar.Amerikan Kalp Derneğinin hazırladığı raporda, 13-16 yaş arası çocukların günde 6,5 saatten az uyuması halinde, onları gelecekte yüksek tansiyon gibi sorunlar beklediğine dikkat çekildi.
Raporda, çocukların bu sorundan kurtarılması için yatak odalarındaki teknolojik istilanın durdurulması isteniyor. Bunun için ailelerin, çocuklarının yatak odalarından; bilgisayar, bilgisayar oyun konsolları, cep telefonları ve mp3 çalarlar gibi cihazları uzaklaştırmaları gerekiyor. Araştırmaya göre, çocukların büyük bölümü, 8-9 saatlik uyku yerine geç saatlere kadar ya da gecenin bir yarısı kalkarak televizyon izliyor, müzik dinliyor veya arkadaşları ile mesajlaşıyor ve vücudun ihtiyacı olan uykuyu alamıyor.
Minnesota Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümündeki bazı araştırmacıların raporuna göre de odalarında televizyon bulunan çocuklar, bulunmayanlara göre daha çok abur cubur tüketiyor ve daha az fizik kültür aktivitesinde bulunuyor.



Kaynak; milliyet.com

www.sufizmveinsan.com
                                                                                17/09/2008

150- GÜNDE 1 SAAT YÜRÜMEK UZUN YAŞAMIN SIRRI
Yaşlıların günde en az bir saat yürüyüşle birçok hastalık riskini azaltabileceği bildirildi.
Roma ve Florida'daki bilim adamlarının ortalama 85,9 yaşında, dağlık bir bölgede yaşayan 248 İtalyan üzerinde yaptığı araştırma, günde en az bir saat yürüyen yaşlılarda halsizlik, kalp, eklem hastalıkları ve yüksek tansiyon riskinin daha az olduğunu gösterdi.
2 yıl süren araştırma boyunca katılımcılardan yüzde 12'si öldü, ancak günde bir saatten az yürüyenlerde ölüm oranının daha yüksek olduğu görüldü.
Araştırmacılar, günde en az bir saat yürüyen yaşlıların daha uzun yaşadığına ve daha az ilaç kullandığına, ayrıca bu kişilerde bilişsel bozukluklara daha az rastlandığına dikkati çekti.

Kaynak; anadolu ajansı

www.sufizmveinsan.com
                                                                                18/09/2008

 


Üst Ana sayfa e-mail