üyük Yunan filozofları Sokrat, Eflatun
ve Pisagor’un önemli zihinsel çalışmalarından ve özel sınavlarından önce
daima oruc tuttukları söylenir. Zira onlar oruc tutmanın beyin gücünü
arttırdıklarını biliyorlardı.
Ayrıca eski Mısırlı Rahiplerde uzun
sürelerle oruc tutarlardı. Büyük Matematikçi Filozof Pisagor Ruhsal bilimlerde
geniş bir araştırma yapmak ve bu dalda bir takım şeyler öğrenmek amacıyla gittiği
Mısır’da, kendisine bu konuları açmada yardımcı olanlar tarafından 40 gün oruc
tutmaya mecbur edildi.
Hz.Musa’nın Sina dağında 10 emri
almazdan önce 40 gün 40 gece oruc tuttuğu bilinen bir husustur. Aynı uygulamayı Hz.İsa’da
tatbik etmiştir. İncil bu mevzu hakkında şöyle demektedir.
“Oruc tuttuğunuz zaman, üzgün bir yüz
takınmayın, temiz ve neşeli olun” (1)
Keza Buda da çok sık oruc tutarak
zihinsel faaliyetlerini ve bilinç düzeyini azami noktaya getirmeye gayret ederdi.
Tüm zamanların Gavsı Abdülkadir Geylani
Hazretleri farz orucun dışında her sene 40 günlük hayvani gıda almaksızın oruc
tutardı.
Çağdaş Bilimler ışığında İslam’ı inceleyen
araştırmacı yazar Ahmed Hulûsi ise Orucu Beyin ve Ruh ilişkisini, müsbet
olarak etkileyebilecek önemli bir faktör olarak değerlendirmektedir. O’na göre madde
planından kurtulabilen bir beynin, güçlü olarak kendini mana boyutuna verebilmesi,
riyazat ve oruc sayesinde olmaktadır. (2)
Gerek Nakşi gerekse Kadiri tarikatlerinde ve
diğer ekollerde tarikat çalışmaları altında, değişik metodlarda oruc tutma işlevi
uygulanmaktadır.
Oruc hakkındaki anekdotları bildirdikten
sonra islami anlamda ayet ve hadisler ışığında sizlere bilgi vermeye çalışalım.
Kur’anda ve Hadislerde yapılan ecirleri
anlatım sadedinde örnekler bulunmaktadır. İmam-ı Ahmed diyor ki ; Resûlallahı
şöyle derken işitmiştim ;
“Kim yanında bulunan fazla maldan
Allah yolunda harcarsa yediyüz, kim nefsine ve ailesine harcarsa ya da bir hastayı
ziyaret ederse, yada bir eziyeti kaldırırsa bu iyilik on katı artar. Bozulmadığı
sürece Oruc bir kalkandır. Allah kimi, cesedindeki bir bela ile imtahan ederse bu,
kendisinin günahlarından bir eksiltmedir.” Yine İbn-i Ahmed diyor ki ;
Bize Muhammed İbn-i Cafer’in.. İbn-i
Mesud’dan rivayetine göre, bir adam Allah yolunda bir deve bağışladı. Allah
Resûlü şöyle buyurdu ; “Muhakkak sana kıyamet günü yularları
üzerinde yediyüz deve getirilecektir.”
İbn-i Ebu Hatim diyor ki bize
babamın, İmran İbn-i Husayn’dan onun da Resûlallah (s.a.v) dan rivayetinde
şöyle buyurmuşlardır ; “Kim Allah yolunda, bir nafaka gönderir de kendisi
evinde oturursa, kıyamet gününde onun her bir dirhemi için yediyüz dirhem, her kim de
Allah yolunda savaşır ve bu yolda infakda bulunursa onun her bir dirhemi için yedi yüz
bin dirhem vardır.”
İbn-i Ömer’in rivayetine göre “mallarını
Allah yolunda infak edenlerin durumu…” (Bakara 241) ayeti kerimesi nazil olunca
Resûlallah aleyhisselam “Rabbim ümmetim için arttır” diye niyazda
bulundu. Allahu Teala da “Kimdir o ki, Allah’a güzel bir borç versinde, Allah
O’nu kat kat fazlasıyla ödesin” dedi. (Bakara 245) ayetini inzal etti. Tüm bu
verilerin yanında bir de Oruc’un ecri ile ilgili bir Hadis-i Şerif var ;
Resulallah (s.a.v) “Allah Teala
Ademoğlunun iyiliğini on mislinden yediyüz misline arttırdı. Ancak Oruc hariç
<oruc benim içindir ve onun karşılığını (mükafatını) ben veririm>
Oruc’lunun ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir” buyurmuşlardır.
Normal yoldan yapılan ecirlerin sevabı
belirli oranlarda aşağı yukarı belli, ancak orucun insana kazandığı ecir ise
sınırsız oluyor.
Oruc niçin tutulur? Orucun normal, yani dini
belirli kısımlar olarak kabul eden insanlara dönük ve birde hakikatını tanımaya,
aslını bilmeye çalışan ve kendi hakikatına ulatmış insanlara dönük yönü var.
Orucun, tutan herkese fayda sağlayan yönü
şudur ; Oruc tutulan süre içinde, Beyin dışarıdan alınan ham maddenin tüketilmesi,
sindirilmesi ve çeşitli organlarda değerlendirilmesi yönünde enerji harcamasını
çok alt düzeye indirilmesidir. İnsan bedenine iki tür enerji girmektedir. Birinci tür
enerji yiyip içtiklerimiz olup, bu gıdalardan alınan enerji potansiyeli ağırlıklı
olarak negatifdir. Yani yenilen içilen nesnelerde ağırlıkta hakim olan enerji negatif
yüklüdür. Buna karşılık solunum yoluyla aldığımız havadaki oksijen vasıtasıyla
vücuda giden enerji yükü ise pozitifdir. Aslında oksijen yapısı da negatifdir. Ne
var ki negatif konumdaki oksijenin, naturel eksi bir yapıya sahip bedene girişi ile
artıya dönecek ve beyne pozitif şekilde katkıda bulunacaktır.
6 Kasım 1997 tarihli “Sabah”
Gazetesindeki bir haberde “oksijensiz kalarak ölen beyin hücrelerinin artık
yenilenebileceği, bu hücrelerin yenilenmemesi ile ortaya çıkan sakatlıklarında
yakında atılabileceği belirtilmiştir.
Oksijenin beyin için ne kadar önemli
olduğunu vurgulayan bir haber bu...
Bedene giren pozitif ve negatif yükler beyinde
değerlendirilerek ruha yüklenir. Arınmış bir beynin Ruha pozitif transfer yapması
kesindir.
Neticede yapılan yüklemeler ile ölüm
ötesi bedenimiz şekillenir, güçlenir, bilahare kabirden sonraki aşamalarda berzah
aleminde, kısaca sonsuza değin yaşamına devam eder.
Beynin ruha yüklediği pozitif enerjiyi
mümkün olduğunca arttırabilmek, ruhdaki eksi enerjiyi de asgariye indirmek gayesi ile,
asgari olarak senede 30 gün oruc farz kılınmıştır. İslam dininde oruc, Güneşin
doğmasından batımına kadar, Güneş tesirlerinin, beyin üzerinde güçlü olduğu
devrede, beyinin enerji kaybetmesini ve harcamasını asgariye indirmek gayesine matufdur.
Gündüz tutulmasının asıl sebebi budur.
Oruclu bir kişinin yaptığı kulluk adı
altındaki çalışmalar ile, orucsuz bir kişinin yaptığı çalışmalar arasında
oldukça önemli bir fark vardır. Oruclu iken güçlü, enerjik bir beyin sayesinde% 100
lük bir kapasite ile Ruha yükleme yapılmakta iken, orucsuz bir kişinin yaptığı
çalışma beynin, girdi yapan gıdaları vücudun belirli bölümlerine sağlayacak
enerjiyi dizayn etmesi dolayısıyla güçsüz kalması ile bu rakam % 50 nisbetinde
kalmaktadır.
Orucun kıyasa gelmeyecek şekilde insana
kazandırdığı yararları vardır. Orucun en zor süresi, ilk iki gündür. Bu iki
günde şeker düşmesi ile büyük bir baş ağrısı olur. Migreni olanların migreni
tutar. Daha sonra bünye derhal oruca adepte olur. Şeker dengesizliği oruc tutmayı
menfi yönde etkiler.
Oruclu iken dikkat edilecek bir husus da
gıybeti, dedi koduyu, insanların arkasından konutmayı terk etmektir. Allah için oruc
tutmanın idrakı budur. Oruclu iken gıybet eden bir kişiye “Oruc’lusun et
yiyorsun, bu nasıl iş” denmiştir. Çünkü Kur’an’da gıybet etmek “kardeşinin
çiğ etini yemektir” diye tarif edilmiştir. Bu oruç şekli tasavvuf tabiri
ile Hassül Havas’ın tutabileceği orucdur.
Orucun bir başka yönü de alemde olan her
bir fiilin Allah’ın varlığının dışında tasarruf edildiğini görmekden imsak
(bir şeyden el çekme) dır. Bu oruc kendini, aslını bilenlerin orucudur.
1) Mathew 6/16-17
2) İnsan ve Sırları (Ahmed Hulûsi)